Japonya Ülke Raporu Ve Dış Ticaret Politikası

Mayıs 2, 2014

|

Kategori:

 Banu ERDOĞDU

1-ÜLKE HAKKINDA GENEL BİLGİLER

Tarihçe

Japon takımadalarına, ilk olarak adaların hala Asya kıtasının bir parçası olduğu dönemde, yaklaşık 100 bin yıl önce yerleşilmişti. Arkeolojik araştırmalar yontma taş devrinde takımadalarda yaşayan insanların temelde avcılık ve toplayıcılıkla geçindiklerini ortaya çıkarmıştır. Cilalı taş devrinde zarif taş aletler yapılmış, ok ve yay kullanılarak ileri avlanma teknikleri geliştirilmiş ve yemek pişirmek ve saklamak için toprak kaplar üretilmiştir. Jomon stili (sicim desenli) kaplar nedeniyle, MÖ. 8 bin ile MÖ. 300 yılları arasındaki dönem Jomon dönemi olarak adlandırılır.

MÖ.300 yıllarında Asya kıtasından tarım, basit pirinç ekimi ve metal işçiliği teknikleri gelmiştir. Japonya’da yaşayanlar tarımsal üretimi artırmak için günlük yaşamlarında tarım aletleri ve demir silahlar, ayrıca dini ayinler için bronz kılıçlar ve aynalar kullanmışlardır. Bu dönemde işbölümü, yöneten ve yönetilenler arasındaki ayrılığı derinleştirmiş ve ülkede pek çok küçük devlet kurulmuştur. MÖ. 300 ile MS 300 yılları arasına rastlayan ve çömlekçi çarkında seramiklerin üretildiği döneme Yayoi dönemi denmiştir.

4. yüzyılda küçük devletler birleşti ve tüm milleti yöneten güçlü politik otorite Yamato’da (şimdiki Nara eyaleti) merkez kurdu. 4 ve 6. yüzyıllar arasında Kore’den gelen Budizm ve Konfüçyusçuluk’u kapsayan Çin kültürünün yanı sıra tarımda da büyük gelişmeler görüldü. 4. yüzyılın sonlarından itibaren Kore yarımadasındaki krallıklar ve Japonya arasında ilişkiler başlamıştır. Aslında Çin’in Han hanedanlığında geliştirilen gemi yapımı, tabaklama, metal işçiliği ve dokuma gibi endüstriyel sanatlar Kore yoluyla ülkeye tanıtılmıştır. Temeli resim yazısına dayanan Çince yazım biçimi kabul edilmiş ve bu vesileyle Japonlar Konfüçyus felsefesini, astronomi ve takvimin işleyişini ve tıbbın ilkelerini öğrenmişlerdir. Budizm 538 yılında Çin ve Kore yoluyla Hindistan’dan Japonya’ya geldi. Çin hükümet sistemi Japon yöneticilerinin, üzerine kendi sistemlerini kurdukları bir model olmuştur. 8. yüzyılın başında ülkenin ilk daimi başkenti Nara’da kurulmuştu. 710’dan 784’e kadar, 70 yıldan uzun bir süre Japon imparatorluk ailesi burada oturmuş ve giderek otoritesini tüm ülkeye benimsetmiştir. O zamana kadar başkent veya payitaht şimdiki Nara, Kyoto ve Osaka şehirleri arasında sık sık yer değiştiriyordu.

794 yılında Çin’in o zamanki başkent model alınarak, Kyoto’da yeni bir başkent inşa edildi. Kyoto yaklaşık 1000 yıl ülkeye başkentlik yapacaktı. Başkent’in Kyoto’ya taşınması, 1192’ye kadar devam edecek olan Heian döneminin başlangıcı anlamına gelir. Bu, Japonya’da sanatsal gelişimin görüldüğü muazzam dönemlerden biriydi. 9. yüzyılın sonlarına doğru Çin ile ilişkiler kesilmiş ve Japon uygarlığı kendi özel niteliğini ve formunu bulmaya başlamıştır. Bu, dışarıdan getirilmiş kavramların yavaş yavaş aslında Japon stiliymiş gibi gösterildiği bir asimilasyon ve adaptasyon yöntemiydi. Bu yöntemin en tipik örneği, Japon yazısının Heian dönemindeki gelişimidir. Çince yazımdaki güçlük, yazarları ve rahipleri Çince formlara dayalı iki ayrı hece sistemi üretmeye itti. Heian döneminin ortalarına doğru “kana” adı verilen bu iki fonetik alfabe geliştirilmiş ve Çince üslubunun yerini alarak gelişen saf Japon stili edebiyata ışık tutmuş ve oldukça geniş biçimde kullanıma girmiştir. İncelik ve nezaket, başkentteki yaşama damgasını vurmuştur. Saray sanatsal ve sosyal zevklere dalmış, bu arada eyaletlerdeki savaşçı klanlar üzerindeki otoritesi giderek zayıflamıştır. Krallığın etkin kontrolü giderek elden çıkarken; bu, Japonya’nın çalkantılı ortaçağında , soyları eski imparatorlara kadar uzanan iki rakip askeri aile olan Minamotolar ile Tairalar için bir ödül olmuştur. Sonunda Minamotolar 1185’de İç Deniz’de destansı Dannoura çarpışmasında rakip Taira klanını imha ederek, hakim olmuşlardır. Minamotolar’ın zaferi, etkin politik gücün kaynağı olan kraliyet tahtının zımnen yok edilmesini ve askeri yöneticilerce, bir başka deyişle birbiri ardına gelen şogunlarca sürdürülen yedi yüzyıllık feodal yönetimin başlangıcını belirledi. Minamotolardan Yoritomo’nun eşinin ailesi olan Hojolar’a geçti ve Şogun vekili olarak 1333’e kadar Kamakura’da askeri hükümeti yürüttüler. Moğollar bu süre zarfında biri 1274 ve ikincisi 1281’de olmak üzere kuzey Kyuşu’ya iki defa saldırdılar. Zayıf güçlerine rağmen, Japon savaşçıları yerlerini başarıyla muhafaza ettiler ve istilacıların iç kısımlara girmelerini önlediler. Her iki saldırı teşebbüsünde de meydana gelen ve donanmalarının büyük kısmını mahveden tayfunların ardından Moğol güçleri Japonya’dan çekildiler Temeli resim yazısına dayanan Çince yazım biçimi kabul edilmiş ve bu vesileyle Japonlar Konfüçyus felsefesini, astronomi ve takvimin işleyişini ve tıbbın ilkelerini öğrenmişlerdir. Budizm 538 yılında Çin ve Kore yoluyla Hindistan’dan Japonya’ya geldi. Çin hükümet sistemi Japon yöneticilerinin, üzerine kendi sistemlerini kurdukları bir model olmuştur.

1333’den 1338’e kadar süren imparatorluk yönetiminin kısa ömürlü restorasyonunun ardından Kyoto, Muromaçi’de Aşikaga ailesi tarafından yeni bir askeri hükümet kuruldu. Muromaçi dönemi 1338’den 1573’e kadar, iki yüzyıldan uzun sürdü. Bu dönem zarfında Buşido’nun sert disiplini, estetik ve dini faaliyetlerde ifadesini bulmuş ve bugün bile başta gelen özelliği klasik anlamda sadelik ve kontrol yeteneği olan ülke sanatına damga vurmuştur.

200 yıllık yönetimin ardından Muromaçi’deki şogunluk, ülkenin diğer kesimlerindeki rakip klanların, kendi otoritesine karşı giderek büyüyen meydan okumalarıyla karşılaşmıştır. 16. yüzyılın sonlarına doğru, Japonya yücelik uğruna savaşan bölgesel beylikler yüzünden bir iç savaşla parçalanmıştı. Düzen 1590’da büyük general Toyotomi Hideyoşi tarafından yeniden kuruldu. Hideyoşi 1592 ve 1597’de Kore’ye her ikisi de Çinlilerin ve Korelilerin direnci karşısında başarısızlığa uğrayan iki istila hareketi başlamıştı. Onun Japonya’yı uzlaştıran ve birleştiren çalışmaları, Tokugava Şogunluğu’nun kurucusu Tokugava Ieyasu tarafından da pekiştirilmiştir. Japon şatolarının en ünlülerinin inşası da bu iç savaşların yaşandığı geçiş evresine rastlamaktadır.

Bu, dışarıdan getirilmiş kavramların yavaş yavaş aslında Japon stiliymiş gibi gösterildiği bir asimilasyon ve adaptasyon yöntemiydi. Bu yöntemin en tipik örneği, Japon yazısının Heian dönemindeki gelişimidir. Çince yazımdaki güçlük, yazarları ve rahipleri Çince formlara dayalı iki ayrı hece sistemi üretmeye itti. Heian döneminin ortalarına doğru “kana” adı verilen bu iki fonetik alfabe geliştirilmiş ve Çince üslubunun yerini alarak gelişen saf Japon stili edebiyata ışık tutmuş ve oldukça geniş biçimde kullanıma girmiştir. Kendini Japonya’nın etkin yöneticisi olarak kabul ettiren Ieyasu, şogunluğunu 1603’de şimdi Tokyo olarak bilinen Edo’da kurdu. Bu Japon tarihinin en önemli dönüm noktasıydı. Ieyasu, gelecek 1265 yıl için özellikle politik ve sosyal kanunlar olmak üzere halkın yaşantısının her yönüyle tasarlandığı bir kalıp yarattı.Ieyasu’nun tesis ettiği sosyal ve politik yapının entegrasyonunu korumanın bir yolu olarak 1639’da Tokugava Şogunluğu, Japonya’nın kapılarını dış dünyaya fiili şekilde kapatarak, şiddetli bir adım attı. İlk Batılılar Japonya kıyılarına bir önceki yüzyılda Muromaçi döneminde ulaştılar. Ülkeye ateşli silahları tanıtan Portekizli tacirler 1543’te Japonya’nın güneybatısında küçük bir adaya yerleştiler. Sonraki birkaç yıl içinde bunları, Saint Francis Xaviar önderliğinde Cizvit misyonerleri ve İspanyol gruplar takip etti. Hollandalı ve İngiliz tacirler de Japon topraklarına yerleştiler.Avrupalıların bu akınlarının Japonya üzerinde çok derin etkileri oldu. Bu misyonerler özellikle Japonya’nın güneyinde çok sayıda kişinin inanç değiştirmesine sebep oldular. Şogunluk Hrıstiyanlığın birlikte geldiği ateşli silahlar kadar patlayıcı bir potansiyel teşkil edebileceğini fark etti. Sonunda Hrıstiyanlık yasaklandı ve Togukava Şogunluğu, Nagasaki Limanı’ndaki küçük Dejima adası içinde yaşayan bir avuç Hollandalı tüccar, Nagasaki’de yaşayan Çinliler ve arasıra Kore Lee Hanedanlığı’ndan gelen resmi elçiler dışında yabancıların ülkeye girişini yasakladı. Yaklaşık 250 yıl boyunca Japonya’nın dış dünya ile tek bağlantısı bu insanlardı. 18. yüzyılın sonlarından itibaren açılma yönünde giderek artan baskılar 19. yüzyılın ortalarında meyvelerini verdi. 1853 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin dört gemilik bir filosu Tokyo Körfezi’ne demir attı. Bir sonraki yıl aynı ziyareti gerçekleştiren Amerikan filosu bu ikinci ziyaretinde, bu kez iki ülke arasında bir dostluk anlaşmasına imza attı. Bunu, hemen Rusya, İngiltere ve Hollanda izledi. Bu Japonya’nın içe kapalı geçirdiği dönemin bittiğini haber veriyordu. Dört yıl sonra dostluk anlaşmasını ticaret anlaşmalarını izledi. Bu aşamada kervana Fransa da katıldı.İkili anlaşmalar feodal dönemin de sonunu getirdi. Ülke önce kargaşaya sürüklendi. 10 yıl kadar süren kargaşanın ardından Tokugava Şogunluğu tarihe karışırken, 1868 tarihi itibariyle Meiji Restorasyonu dönemi başladı. Hakimiyet İmparatora geçti. Meiji dönemi Japonya’nın modern tarihinin de başlamasını haber verir. Bu dönemde Japonya Batı’nın yüzyıllar içinde kurduğu modern sanayileri, politik kurumları, kısacası modern bir toplumu 20-30 yılda yaratıverdi. Başkent Kyoto’dan bir önceki başkent olan Edo’ya taşındı. Ancak adı Tokyo olarak değiştirildi. Tokyo, “doğu başkenti” anlamındadır. Yüzyılların birikimi çok geçmeden kendini gösterdi. Ülke her bakımdan gelişmeye ve genişlemeye başladı. Bu gerektiğinde savaş anlamına da geliyordu. 1894-1895 yıllarında Çin ile yapılan savaşı Japonya kazandı ve Tayvan’ı ele geçirdi. Japonya 1904-1905 yıllarında Rusya ile yapılan savaşı da kazandı Güney Sahalin’i eline geçirdi. Aynı yıl Kore’nin yönetimini aldı, bu ülke 1910’da ilhak edildi.Bundan iki yıl sonra da İmaparator Meiji öldü. Bundan sonraki dönemde ülke büyümesini sürdürmekle birlikte ekonomik durgunluklar, siyasi çalkantılar ülkeyi kaosa sürükledi. Egemen güçler arasındaki çekişmeler, ülkeyi İkinci Dünya Savaşı’nın tam ortasına taşıdı. 1945 Ağustos’unda İmaparator’un emriyle halk silahlarını bıraktı, ülke teslim oldu. Ülke altı yıl kadar müttefiklerin kontrolünde kaldı. Bu dönemde ülkenin ekonomik ve toplumsal yapısını değiştirecek, reform nitelikli bir dizi yapılanmaya gidildi. Tarım alanları yeniden paylaştırıldı. Zaibatsu denilen aile şirketleri dağıtıldı. İşçilere ve kadınlara çeşitli haklar tanındı, 1947’de liberal bir anayasa ilan edildi. 1951 San Francisco Barış Antlaşması ile Japonya dış ilişkiler kurma hakkını yeniden kazandı. Bu tarihten itibaren yaklaşık 15 yılda ülke yeniden uluslararası rekabet gücüne ulaştı. 1964 Tokyo Olimpiyatları ülkenin uluslararası arenaya kabul edilişinin ve ülkenin yeniden ayağa kalkmasının tescili niteliğindeydi. Bütün dünyayı etkileyen sosyal olaylar Japonya’da kurumların geliştirilmesi sonucunu doğurdu. Bundan sonraki dönemin en önemli olayları ise 1972’de Okinava’nın Amerikan yönetiminden tekrar Japonya’ya geçmesi ve Çin ile bir uzlaşmaya varılmasıdır. Bu tarihten sonra Japonya özellikle uluslararası ekonomik ve mali piyasa v kuruluşların baş aktörlerinden biri haline geldi.

1.3. Coğrafi Konum ve İklimi

Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuzeydoğusunda, Kore Yarımadasının doğusunda ve Rusya’nın Sibirya bölgesinin güneyinde yer alan Japonya’da, en önemli adalar Hokkaido, Honshu Shikoku ve Kyushu’dur. Bunların dışında 3000’i aşkın küçük ada mevcut olup, bazılarına yerleşim mevcut değildir.

Japonya, muson bölgesi ile ılıman bölgenin birleştiği noktada yer alır. İklim, okyanusun ve karasal hava akımlarının etkisi altında genelde ılıman bir karakteri vardır. Japonya’da genellikle dört mevsim yaşanır. Haziran ortalarında başlayan yaz ılık ve nemlidir. Yağmurlu mevsimin hiç yaşanmadığı, kuzeydeki Hokkaido adası dışında , çoğunlukla yazı, yaklaşık bir ay süren yağmurlu bir mevsim takip eder. Kış, Pasifik kıyılarında güneşli ve yumuşak geçer. Japon denizi kıyılarında ise bulut hakimdir. Dağlık iç kısım ise dünyanın en karlı bölgelerinden biridir. Hokkaido’nun en belirgin özelliği sert kışlarıdır. Eylül ayıyla birlikte ülkenin içlerinde şiddetli rüzgar, tayfun ve sağanak yağışlar yaşanır. Başkent Tokyo, Tahran, Los Angeles ve Atina ile aynı enlemdedir. Yaz aylarında görülen nemli ve çok sıcak havanın tersine kış, düşük nem oranı ve arasıra yağan karla ılıman geçer.

1.4. Siyasi ve İdari Yapı

Japonya, temsili demokrasi ile yönetilmektedir. Japon Parlamentosu devletin en üst organıdır. Hükümet Parlamentoya karşı sorumludur. Japon İmparatoru Devlet Başkanı’dır.

Japonya’da resmi olarak 47 il bulunmakta olup, her ilin bir valisi ve belediye başkanı bulunmaktadır. Yine resmi olmayan özellikle kırsal kesimde birçok bölge mevcuttur.

Japonya’nın modern politik dönemi 1868’de Meiji Hanedanı zamanında başlamış, parlamento 1890 yılında kurulmuştur. Ancak Japonya’nın dünya ekonomik ve politik sistemi içinde bugünkü yerini alması 2. Dünya Savaşı’ndan sonra olmuştur.

Japonya’da siyasi hayat 1890 yılında parlamentonun açılmasıyla başlamıştır. Daha önceleri ülke İmparator ve Asilzadeler Meclisi tarafından yönetiliyordu. Parlamento açıldıktan sonra öne çıkan fikirsel farklılıklar değişik siyasi partilerin açılmasını sağladı ve 2. Dünya Savaşı’na kadar ülke meşruti monarşi diyebileceğimiz bir yapıyla yönetildi. Savaştan hemen önce siyasi partilerin büyük çoğunluğu kapatıldı ve bu dönemde ülke yeniden otokratik bir şekilde yönetilmeye başlandı. Savaş bittikten sonra Japonya yeniden demokratikleşme sürecine girdi. 1946 yılında anayasa ilan edildi, siyasi partiler tekrar açıldı ve İmparatorluk ailesi dışında kalanların asalet unvanları kaldırıldı. Günümüzde Japon iç siyasetinde en etkili olan partiler de bu dönemde kurulmuşlardır.

Etkin Siyasi Partiler ve İdeolojiler:

Demokrat Parti (Democratic Party – 民主党):1998 Yılında kurulan bu parti 2009 yılındaki seçimlerde parlamentonun büyük çoğunluğunu ele geçirmeyi başarmıştır. Web sitesinden aldığımız alıntıyla partinin belirli bir ideolojisinin olmadığını deyim yerindeyse popüler bir parti olduğunu görüyoruz. “Biz hem vatandaşın hem işverenin hem de işçinin partisiyiz. (http://www.dpj.or.jp/english/about_us/philosophy.html)” Parti ekonomide serbest pazarı destekler. Genel bir tanımlama yaparsak DPJ’nin sola yakın bir merkez partisi olduğunu ve Liberalist olduğunu söyleyebiliriz.

Liberal Demokrat Parti (Liberal Democratic Party – 自由民主党):Parti 1955 yılında kuruldu ve uzun yıllar ülkenin en popüler ve güçlü partisi olarak meclis çoğunluğunu elinde bulundurdu. 2009 seçimlerine kadar yalnız 11 aylık kısa bir süre hariç 54 yıl boyunca ülkenin birinci partisiydi. Sol parti olmasına karşın, ideolojik arka planı yetersizdir. Genelde ekonomi ağırlıklı politikalara ağırlık verir. Kısacası LDP’nin neoliberalist ve popülist bir yapısı olduğunu söyleyebiliriz.

Yeni Hükümet Partisi (New Kōmeitō Party – 公明党):1998 yılında daha önce kapanan Komeito Partisi’nin devamı niteliğinde kuruldu. Mistik ve dini ideolojiler içeren parti yapısı politik tabirle partinin sağcı olduğunu göstermektedir. Budizm ve Humanizm ekseninde ilerleyen parti etkinlikleri halkın bir kısmı tarafından teveccühle karşılanmaktadır. Genel manada Komeito Partisi’nin Muhafazakar, Sağ bir parti olduğunu söylememiz mümkündür.

Komünist Parti (Japanese Communist Party – 日本共産党):1922 yılında kuruldu. Temel düşünce ve hedef olarak Dünyadaki diğer komünist oluşumlarla aynı ideolojiyi desteklemektedir. Ülkede yeterince uç sol parti olmadığı için aşırı solcuların oylarını genellikle almaktadır. 70’li yıllara kadar düşük oranlarda seyretse de 70’den günümüze belirli bir taban oluşturmuştur. JCP komünizm idaresinin Japonya için ideal olduğunu savunan bir partidir.

Etnik çeşitliliğin az olması Japonya’nın Faşist eğilimlere kapalı olmasına sebep olmuştur. Hakeza 2. Dünya Savaşı’nda Rusya’nın karşısında savaşması ve Refah seviyesinin yüksekliği de Sosyalist, Komünist ideolojilerin önünü kapatmıştır. Savaş’a kadarki dönemde tutucu partiler güçlense de savaş sonrası liberal partiler günümüze kadar egemen olmuşlardır. İmparatorun sarsılmaz varlığı ve geleneklere bağlılığın üst düzeylerde olması Japonya’yı muhafazakar bir ülke olarak nitelendirmemizi gerektirir.

Yürütme : Yürütme yetkisi, başbakan ve en çok 20 devlet bakanından oluşan ve tamamen Parlamento’ya karşı sorumlu olan kabineye verilmiştir. Parlamento üyesi olmak zorunda olan ve parlamento tarafından belirlenen Başbakan, sivil ve büyük çoğunluğu Parlamento üyeleri arasından olmak üzere devlet bakanlarını atamak ve görevden almak yetkisine sahiptir. Temsilciler Meclisi’nin Hükümete güven önergesini reddettiği veya güvensizlik önergesini kabul ettiği durumlarda, eğer Temsilciler Meclisi 10 gün içinde feshedilmemişse, kabinenin istifa etmesi gerekir. Mart 1988 tarihi itibariyle Japonya’da Başbakanlığın yanısıra 12 bakanlık ve 32 teşkilatta 273 bini Savunma Güçleri personeli olmak üzere toplam 1 milyon 180 bin dolayında memur çalışmaktadır. Bunlara ek olarak devletin resmi hesaplarının yıllık kontrolünden sorumlu olan Sayıştay da bağımsız anayasal bir kuruluştur.

Yargı :

Hükümetin yasama ve yürütme yetkilerinden tamamen bağımsız olan hukuk sisteminde, Yargıtay, 8 yüksek mahkeme, Hokkaido dışında tüm eyaletlerde, 4 mahkeme ve l jürisiz mahkemeden oluşan birer bölge mahkemesi kurulmuştur. Bunlara ek olarak pekçok aile mahkemeleri mevcuttur. Yargıtay bir baş hakim ve 14 hakimden kuruludur. Kabinenin belirlediği başhakimi İmparator atar. Diğer 14 hakimin ataması kabine tarafından gerçekleştirilir. Yargıtay hakimlerinin atamaları; atanmalarını izleyen ilk Temsilciler Meclisi genel seçimleriyle birlikte yapılan ulusal referandumla yenilenir. On yıllık dönemden sonra hakimlerin yeniden atanmaları aynı şekilde tekrarlanır. Yargıtay, kanun, düzen, nizam ve resmi işlerin anayasaya uygunluğunun karara bağlandığı en yüksek mahkemedir.

Ulusal Güvenlik : İkinci Dünya Savaşı Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan birer atom bombasıyla sona ermiştir. Japonya, atom bombasının atıldığı, nükleer silahın etkilerini birebir yaşayan tek ülkedir. Bu durum, ülkenin ulusal güvenlik politikasını biçimlendiren en önemli unsurdur. Anayasa’ya da damgasını vuran bu tarihi olgu doğrultusunda Japonya komşularına hiçbir zaman tehdit unsuru olamayacak, ancak etkin bir savunmayı da sağlayacak bir askeri güç oluşturma politikası güdegelmiştir. Öte yandan, nükleer silaha sahip olmamak, bunları üretmemek ve bunların ülkeye girişine izin vermemek biçiminde özetlenen üç nükleer ilke, Japon ulusal güvenlik politikasının temel taşlarını oluşturur. Ülkenin mevcut güvenlik politikasının üç temel direği ise şunlardır: Japonya-ABD Karşılıklı İşbirliği ve Güvenlik Antlaşması’na dayalı yakın bir ittifakı sürdürmek, sürdürülebilir bir savunma yeteneğini amaçlayan Savunma Güçleri’nin modernizasyonu ve daha barışçı, istikrarlı bir uluslararası ortamının yaratılması için aktif bir diplomasi izlemek

1.5. Nüfus ve İşgücü Yapısı

Nüfus: 127.1 (Milyon, 2010)

Japonya, dünyanın en yaşlı nüfusuna sahiptir. Medyan yaş 44,7 yıl olup Japonya nüfusunun %30,1’i 60 yaşından daha yaşlı olup 60+ yaş grubuna girenlerin dünyanın en yüksek yüzde oranına sahiptir.

Japonya’da son 50 yılda nüfus artmaya devam etmekte olup, son yıllarda nüfus artış hızı yavaşlamaya ve 2008 yılında sonra düşme eğilimi göstermeye başlamıştır. 1950’lerde Japonya’da işgücü bakımından aktif olan nüfus (15-64 yaş arası) çoğunlukta iken 2000’li

yıllarda söz konusu yapının önemli ölçüde değiştiği gözlenmektedir. Bugünkü durum itibariyle, 0-14 yaş arası olan nüfus toplumun sadece %16,7’sini oluşturmakta ve 65 yaş ve üstü olan kesimin oranı %28,9’a yükselmiş bulunmaktadır.

Nüfusun yaş ortalamasının her yıl artması sonucu aktif işgücü nüfusu (15-64 yaş arası) her yıl düşmeye devam etmektedir.

Tablo 2. İstihdam ve İşgücü İstatistikleri

YILLAR

KİŞİ (Milyon)

2004

66,4

2005

66,5

2006

66,6

2007

66,7

2008

66,5

2009 (Tahmini)

66,0

Kaynak: EIU Country Snapshot 2009

2050 yılı itibariyle ekonomik olarak aktif nüfusun %53,1’e düşeceği tahmin edilmekte olup, yapılan projeksiyonlar sonucu 0–14 yaş arası kesimin toplumun %8,6’sını, 65 yaş ve üstü kesimin de toplumun %39,5’ini oluşturacağı öngörülmektedir

Bu durum dış ticaret politikası üzerinde değerlendirildiğinde Japonya ithalatında özellikle yaşlı nüfusun tüketim ihtiyaçlarına yönelik alımlar yapabileceği gözlemlenmektedir.

Doğum oranının düşük seviyelerde seyretmesi, özellikle yaşlı kesimde artan ölüm oranları ve ülke dışından gelecek göçün sınırlı kalması söz konusu düşüşün en önemli nedenleri olarak gösterilmektedir. Dışardan göç ancak göç edecek kişilerin vasıflı olması durumunda izin verilmekte olup, 2005 yılında yaklaşık 2 milyon yabancı kökenli kişinin Japonya’da yaşadığı bildirilmiştir.

Tablo 2.1. Japonya’da Yaşayan Yabancıların Kökenleri İtibariyle Dağılımı

Başlıca Ülkeler (2009) Kişi

Toplam Nüfus

2.011.555

Asya

1.483.985

Hindistan

16.988

Endonezya

25.097

G.Kore

598.687

Tayland

37.703

Çin H.C.

519.561

Bangladeş

11.015

Filipinler

187.261

Vietnam

28.932

Kuzey Amerika

65.029

A.B.D.

49.390

Kanada

12.022

Güney Amerika

376.348

Brezilya

302.080

Peru

57.728

Avrupa

58.351

Birleşik Krallık

17.494

Fransa

7.337

Rusya

7.110

Avrupa

58.351

Gana

1.824

Nijerya

2.389

Okyanusya

15.606

Avustralya

11.277

Kaynak: Judicial System and Research Department, Minister’s Secretariat, Ministry of Justice.

Tablo 2.2. Nüfusun Şehirlere Göre Dağılımı

Tokyo (Başkent)

8,8

Yokohama

3,7

Osoka

2,7

Nogoya

2,3

Sapporo

1,9

Kobe

1,5

Kyoto

1,5

Fukuoka

1,5

Kaynak: EIU Country Snapshot 2009

Yüzölçümünün az olması sebebiyle nüfus yoğunluğu çok fazladır. Halkın % 77’si şehirlerde yaşar. Şehirlerde yaşayan halkın % 58’i Tokyo, Osoka ve Nagoya’da toplanmıştır. Nüfusu milyonu aşan yedi büyük şehir vardır. Bunlardan başşehir olan Tokyo, 8.323.699 nüfusa sahiptir.

Japonya’da iklim kuzeyden güneye çeşitlilik göstermektedir. Ülkenin %70’i yerleşime

uygun olmayacak ölçüde dağlıktır. Bu nedenle arazi fiyatları son derece yüksektir.

Japonya’nın doğal koşulları hava ve deniz trafiğini zorlaştırdığından kara yolu ulaşımı

yoğunluk kazanmıştır. Yüksek teknolojili hızlı tren taşımacılığı gelişmiştir. Kobe ülkenin en

büyük deniz limanı olup, Narita/Tokyo ve Kansai/Osoka, Kobe, Kyoto en büyük hava

limanlarıdır.

Tablo 2.3. Japonya’da Sektörler İtibariyle İşgücünün Dağılımı

SEKTÖR

%

Tarım

4,40

Ormancılık

0,08

Balıkçılık

0,35

Madencilik

0,04

İnşaat

8,77

İmalat

17,31

Elektrik, Gaz, Isı ve Su Arzı

0,46

Bilgi ve İletişim

2,64

Ulaşım

5,09

Toptan ve Perakende Ticareti

17,91

Finans ve Sigorta

2,50

Emlak

1,39

Restoran, Lokanta ve Yemek Hizmetleri

5,24

Tıbbi Sağlık ve Bakım Hizmetleri

8,70

Eğitim ve Öğretim Destekleri

4,39

Atık Hizmetleri

1,10

Diğer Hizmetler

14,34

Kamu

3,41

Kaynak: Ministry of Internal Affairs and Communications, 2009

.

1.6. Sosyal Yapı

  • Büyük Aile Yapısının Bölünmesi (Hane başına daha az kişinin düşmesi)

Japonya’da son yıllarda hane başına düsen insan sayısında istikrarlı bir düşüş olmuş ve

1985 yılında ortalama hane basına düsen fert sayısı 3,71 ve 1996 yılında 3,34 iken 2002

yılında 3,19’a düşştür. Daha küçük sayıda bağımsız davranan kişi ile birlikte çekirdek

ailenin oluşması, tüketici tercihlerinde daha çok değişime neden olmuş ve bu çerçevede,

özellikle daha genç nesiller de olmak üzere yabancı ürünlere olan talep ve yabancı ürünlerin

daha büyük ölçüde kabul gördüğü izlenmeye başlanmıştır.

  • Daha Çok Çalışan Bayan Nüfus, Evlilik Yasının Yükselmesi ve Daha Az Çocuk

İşgücünde bayan çalışanların payının büyümesi, gıda pazarında tüketici gruplaşmasında değişime neden olmuştur. Yeni ve kaliteli ürünler tercih eden finansal olarak bağımsız ve kariyer – merkezli kadın nüfus, gıda sektöründe yeni karlı bir pazar oluşturmuştur. Benzer şekilde, çocukları ile ilgilenir iken çalışmaya devam eden bayan nüfus, özellikle donmuş ve poşetlenmiş gıdalar olmak üzere kısa sürede kolay hazırlanan gıda ürünlerine güçlü bir talep yaratmıştır.

1.7. Doğal Kaynaklar Ve Çevre

1970’lerdeki iki büyük petrol krizinden sonra Japon hükümeti enerji tasarrufu önlemlerine yatırım yapmıştır. Kalori değeri ve temizliği nedeni ile likit doğal gaz talebi giderek artmaktadır. Bu alandaki en büyük tedarikçi Endonezya’dır. Ülkedeki mevcut taş kömürü üretimi giderek azalmaktadır. İçinde bulunulan coğrafi koşullar nedeniyle ithal taş kömürü ülkede üretilen taş kömürüne kıyasla daha ucuza mal olmaktadır. Elektrik enerjisi fiyatları diğer OECD üyesi ülkeler arasında en pahalı olanıdır. Bunun nedeni ise çevresel önlemler, depreme dayanıklı santraller kurma zorunluluğu; kısacası pahalı altyapıdır.

Hali hazırda, çevre ve enerji ile ilgili konular küresel ısınma ve enerji tasarrufu çerçevesinde

şekillenmekte olup, bu durum iş çevrelerine de yansımış bulunmaktadır. Çevre sektöründe ön plana çıkan ürünler daha az kirletici özelliğine sahip ürünler, atık temizleme üniteleri, geri dönüşüm ve doğa ile dost enerjiler, çevresel geri kazanım ve eko-tatil gibi konulardır.

Ülkede çeşitli çevre koruma örgütleri aktif olarak faaliyet göstermekte olup, tüketici eğilimlerin şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. Çevre teknolojileri sektörü oldukça gelişmiş konumda olup, Japonya bu konuda dünyanın önde gelen üreticileri arasında yer almaktadır. Öte yandan enerji sektöründe Japonya’da ön plana çıkan konular kömür, petrol, doğalgaz, nükleer enerji hidrolik enerji vb. hususlardır. Enerji sektöründe elektrik ve şehirlerde doğalgazın üretim ve dağıtımın serbestleştirilmesi gündemde olup, firmalar arasındaki rekabet artmaya başlamıştır.

Firmalar, daha fazla ön plana çıkabilmek için çevre konularına önem vermeye başlamış ve enerji tasarrufu konusunda çeşitli kampanyalar düzenlemektedir. Yine Japonya’nın artan enerji ihtiyacı karşısında ülkede birçok nükleer santral açılmış, bu da Japonya’nın da taraf olduğu Kyoto Sözleşmesi taahhütlerine uyumu zorlaştırmıştır.

Tablo 3.1. Japonya’da Çevre Sektörü Pazarının Büyüklüğü (100 milyon Yen)

The Kaynak: Kansai Bureau of Economy

Tablo 3.2. Çeşitler İtibariyle Japonya’da Enerji Üretimi (kapasite: 1000 kilowatt)

Kaynak: Electricity and Gas Industry Department, Agency for Natural Resources and Energy

1.8. Ulaşım

Japonya ulaşım altyapısıyla gurur duyar. Dünyanın en hızlı trenlerinden biri Şinkansen (hızlı tren)’den bisiklete kadar akla gelebilecek her türlü ulaşım aracını, en kaliteli türevleri ve modelleriyle Japonya’da bulmak, görmek mümkündür. Ülkede demiryolu ulaşımı önce gelir. Trenler, mükemmel ulaşım altyapısının bir göstergesi olarak tam zamanında kalkar ve gideceği yere zamanında ulaşır. Ülke demiryollarıyla örülmüştür. Şinkansen Kyuşu’daki Hakata’dan Honşu’nun kuzeyindeki Morioka’ya kadar ülkenin bir başından diğer başına demiryoluyla rahat ve güvenli yolculuk yapmak mümkündür. Trenler saatte 270 kilometre hıza ulaşabilmektedir. Tokyo ve Shin – Osaka arasındaki 552,6 kilometrelik mesafe bu trenle 2,5 saatte alınabilmektedir. Tokaido ve Sanyo Şinkansen hattında her gün 400 şehirlerarası tren seferi, Tohoku ve Yamagata hattında ise her gün 159 sefer yapılmaktadır. Şinkansen’in yanı sıra, büyük şehirlerin içinde ve arasında çok yoğun banliyö ve metro hatları hizmet vermektedir. 1995 yılı itibariyle, ülkenin on büyük şehrinde işleyen 36 metro hattı bulunmaktadır. Yalnızca Tokyo metrosunda günde 9 milyonu aşkın kişi yolculuk yapmaktadır. Metro büyüklüğüyle, uygulamalarıyla sık sık dünya medyasına konu olmaktadır. Tren istasyonlarındaki platformlarda, tren durduğunda kapının açılacağı yerleri belirten çizgiler çizilmiştir. Okul ve iş dağılım saatlerinde istasyonlar görülmeye değerdir.

Karayolları da ulaşım sisteminde yer alan önemli bağlantı yollarından biridir. Japonya’daki karayollarının toplam uzunluğu 1 milyon 100 bin kilometreyi aşmıştır. Her kilometre kare araziye yaklaşık 3 kilometre yol düşmektedir.Bu değer, Fransa ve İngiltere’dekinin iki katı, ABD’ndekinin 4.5 katıdır. Karayolları yalnızca uzunluk bakımından değil, alt ve üst yapılarıyla da üstün nitelikler sergiler.

Havayollarına gelince, Japonya’da çok sayıda uluslararası hava alanı bulunmaktadır. Japonya’nın bir ada devleti olduğu hatırlandığında hava alanlarının, ülkeyi dış dünyaya bağlamak bakımından ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır. Her hafta, Japonya ve diğer ülkeler arasında yaklaşık 1700 uçuş gerçekleşmektedir. İç hat uçuşlarının yapıldığı havaalanlarında da günde yaklaşık 1850 uçuşla çok yoğun bir hava trafiği yaşanmaktadır. Deniz yolu da ulaşımın önemli araçlarından biridir. İrili ufaklı yüzlerce adayı birbirine bağlamakta deniz ulaşımının önemini tarih boyunca çok iyi anlayan Japonya, teknolojinin son ürünlerini bu alanda da kullanmaktan geri kalmamıştır. Dört büyük adayı deniz, hava ve karayolu ile birbirine bağlayan Japonya bununla yetinmeyip, 1988 yılında Honşu adasını dünyanın en büyük tüneli ile Hokkaido’ya, Seto İç Denizi üzerinden de köprü ile Shikoku adasına bağlamıştır.

1.9. Dahil Olduğu Uluslararası Anlaşmalar

Japonya, özellikle Asya ülkeleri ile ticari olarak yoğun faaliyette bulunduğu ülkeler ile ticaretini geliştirmeye çalışmakta ve bu çerçevede Ekonomik İşbirliği Anlaşmalarına gitmektedir. Halihazırda Japonya’nın taraf olduğu Ekonomik İşbirliği Anlaşmaları şunlardır:

– Singapur (Haziran 2007)

– Meksika (Nisan 2007)

– Malezya (Haziran 2006)

– Şili (Eylül 2007)

– Tayland (Kasım 2007)

– Filipinler (Aralık 2006)

– Brunei Sultanlığı (Haziran 2007)

– Endonezya (Ağustos 2007)

Halen müzakere halinde bulunan Ekonomik İşbirliği Anlaşmaları da aşağıdadır:

– ASEAN (müzakereler Nisan 2005’te başlamış olup, 10.Tur görüşmeleri Ekim 2007’de gerçekleşmiştir)

– GCC – Körfez İşbirliği Ülkeleri (Bahreyn, Umman, Katar, Suudi Arabistan, BAE, Kuveyt) (İkinci görüşmeleri Ocak 2007’de gerçekleşmiştir)

– G. Kore (müzakereler Aralık 2003’te başlamış olup, Kasım 2004 itibariyle görüşmeler durdurulmuştur)

– Vietnam (müzakereler Ekim 2006’da başlamış olup, 5.Tur görüşmeleri Ekim 2007’de gerçekleşmiştir)

– Hindistan (müzakereler Ocak 2007’de başlamış olup, 4.Tur görüşmeleri Eylül 2007’de gerçekleşmiştir)

– Avustralya (müzakereler Aralık 2006’da başlamış olup, 2.Tur görüşmeleri Ağustos 2007’de

gerçekleşmiştir)

– İsviçre (müzakereler Ocak 2007’de başlamış olup, 3.Tur görüşmeleri Ekim 2007’de gerçekleşmiştir)

BÖLÜM II

GENEL EKONOMİK DURUM

2.1. Japon Ekonomisinin Gelişimi

Japon ekonomisi, 19. yüzyılda feodal yapıdan merkezi düzene geçişle hızlı bir gelişmeye sahne olmuştur. 20. yüzyılın başlarında gelişmiş sanayi tabanı, merkezi ordusu ve modern eğitim kurumlarıyla Japonya,İngiltere, Fransa,İtalya ve ABD ile birlikte beş büyükler kulübüne girmeyi başarmıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında Japonya’nın dünyanın en büyük ekonomik güçlerinden biri olmasında;

·Savaş sonrası zararın giderilmesi ve demokratikleşme,

·Özel sektör yatırımları,

·Nitelikli iş gücü,

·Yüksek tasarruf eğilimi,

·Gelişmiş teknolojileri uyarlama yeteneği,

·Düşük savunma harcamaları,

Sosyal, politik ve işçi-işveren ilişkilerinde istikrar faktörleri rol oynamıştır. (Diek Bülten,1996:7)

Tarihsel açıdan bakıldığında Japonya’nın dışa açılması aslında 1960’lı yıllara uzanmaktadır. Bu dönemde ticaret engelleri kaldırılmış, Japon sermayesi hammadde kaynaklarına ve dış

yatırımlara yönelmiştir. Artan verimliliğin beslediği hızlı büyümenin sonucunda ürün fazlaları dünya pazarlarına sürülmüştür. Çelik ve otomotiv sanayisinde gelişmelerle Japonya denizaşırı

yatırımlar yaparak başarılı fiyat stratejileri ile pazarları bir bir ele geçirmiştir.1970’li yılların başından itibaren yayınlanan kapsamlı iki programla ithalatın ve sermaye hareketlerinin liberalizasyonu, gelişmekte olan ülkelere tercihli dış ticaret rejimi uygulanması ve

resmi dış yardım verilmesi gibi uygulamalar yürürlüğe sokularak Japonya’nın dışa açılma

hamlesi bir anlamda tescil edilmiştir. (Kalaycıoğlu ve Gönel, 1998: 17-19)

Bununla birlikte 1970’li yıllarda en büyük ticaret ortağı ABD’nin aldığı önlemlerle ve petrol krizleri nedeniyle şoklar yaşayan Japonya, 1980’li yılların ortalarında Yen’in değer kazanması ve 1987’den itibaren de sosyal tercihlerde giderek belirginleşen değişim arzusu ve iç talebe yönelik genişleme ile ekonomik başarısını elde etmiştir. (Igeme,1995: 1)

Diğer yandan sanayi yapısını şekillendirmede, sanayii canlandırmak için gerekli ayarlamaları

yapmada, belirli sanayilerin gelişimine doğru bir şekilde yol göstermede, ürünlerin üretim ve

dağıtımında, Japon dış ticaretşirketlerini ve diğer milletlerle ticari ilişkileri yönetmede Japon Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (MITI)’nin önemini de belirtmekte fayda vardır. (Balassa ve Noland, 1998: 36)

2.2. TemelEkonomik Göstergeler

2011 Mart ayında yaşanan deprem ve tsunami Japonya ekonomisini olumsuz yönde etkilemiş, yılın son çeyreğinde ise ülke ekonomisinin deprem öncesi durumuna gelebileceği tahmin edilmektedir.

Tablo 4.1. Yıllar İtibariyle GSYİH ve Ekonomik Büyüme

*: tahmin Kaynak: EIU-The Economist Intelligence Unit Japan Country Profile 2009

2. Dünya savaşından bu yana düzenli olarak büyümeye devam eden Japonya ekonomisinin büyümesi 2008 yılında önemli ölçüde yavaşlamaya başlamıştır. Ekonomik büyümesi ağırlıklı olarak ihracata dayanan Japonya’da, dışarıdan gelen taleplerin ekonomik kriz dolayısıyla azalmaya başlaması sonucu hükümet yerel talebi canlandırmaya yönelik önlemleri artırmıştır.

Tablo 4.2. GSYİH’nin Sektörlere Göre Dağılımı

*: tahmin Kaynak: EIU-The Economist Intelligence Unit Japan Country Profile 2009

2.2.1. Temel Ekonomik Sektörler

·Tarım ve Hayvancılık

Tarım sektörü ekonomide giderek daha az önem arz etmektedir. 2008 yılında GSYİH içindeki oranı %1,5 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran 1970’lerde %6 oranında seyretmekte idi. Ancak Tarım lobisi etkinliğini korumaktadır. Nokyo adı verilen bu grup Japonya’nın en büyük bankası olan Norinchukin bankasını kontrol etmektedir. Japonya’nın tarım piyasası son derece korunaklıdır. Tarımsal üretim fiyatları dünya piyasalarının çok üzerindedir.

2007 itibariyle tarım sektöründe 3,1 milyon kişi istihdam edilmiş olup, söz konusu rakam 1960 yılındaki istihdam rakamının yaklaşık yarısına tekabül etmektedir. Yine tarım sektöründe istihdam edilen personelin ortalama yaşı yüksek olup, %60’ı 65 yaş ve üzerinde bulunmaktadır. 2. Dünya savaşının ardından gerçekleştirilen Arazi Reformu sonucu ortalama çiftliklerin arazi büyüklüğünde önemli indirime gidilmiştir ve bugün Japonya’da bir çiftliğin ortalama büyüklüğü 1,6 ha kadardır. Tarım sektörü hükümet tarafından yüksek vergilerle korunmakta, Japonya’da üretilen ürünlere yüksek gümrük vergisi uygulanmaktadır. Japonya’da toplam alanın ancak %13’ü tarıma elverişlidir. Pirinç üretilen en önemli tarım ürünü konumunda bulunmakta, değer itibariyle tarımsal gelirin %22’sini, arazi itibariyle ise ekilen alanın %50’sini oluşturmaktadır. Tarımsal üretiminin geliştirilmesi amacıyla 2006 yılında bir destekleme sistemi yürürlüğe konulmuş olup, bu programa pirinç, buğday, arpa, soya fasulyesi ve şeker pancarı dahil edilmiştir. Söz konusu destekten faydalanabilmek için çiftliklerin 4 ha’dan büyük, kolektif çiftliklerin de 20 ha’dan büyük olması zorunluluğu getirilmesi tepkilere neden olmuştur. Üretim maliyetlerinin yüksekliği, nitelikli istihdamın kısıtlı olması, talebin yüksekliği ve arazilerin çoğunluğunun tarıma elverişli olmaması nedeniyle Japonya tarım ve gıda ürünleri ihtiyaçlarının önemli bir bölümünü ithalat yoluyla karşılamaktadır. Japonya bölgenin en önemli su ürünleri tüketicisi konumunda bulunmakta olup, 2007 yılı itibariyle kişibaşı su ürünleri tüketimi 66kg olarak gerçekleşmiştir. Et tüketimi özellikle BSE hastalığından sonra düşmeye başlamıştır ve önümüzdeki dönemde et tüketiminin çok önemli bir miktarda büyümeyeceği öngörülmektedir.

Balıkçılık yapısal nedenler, çevre suların kirlenmesi ve uluslararası anlaşmazlıklar nedeniyle giderek azalmaktadır. Deniz ürünleri Japon tüketicilerinin en önemli besin kaynağı olmaya devam etmektedir.Japonya şu anda dünyanın en büyük deniz ürünleri ithalatçısı konumunda bulunmaktadır. Ayrıca Japon üreticilerinin balık çiftlikleri kurmaları da desteklenmektedir.

·Ormancılık

Japonya’nın yaklaşık üçte ikisi orman olup, bu ormanların da üçte birisi milli park konumundadır. Mevsimsel zorluklar, erozyonla mücadele ve mevcut ormanlardaki ağaçların yaşlı olmaları nedenleriyle ülkede yoğun bir ormanlaştırma faaliyeti görülmektedir. Japonya Tarım Balıkçılık ve Orman Bakanlığı (Ministry of Agriculture, Fisheries and Forrest- MAFF), insanların bu konuda bilinçlenmeleri için çeşitli tanıtım faaliyetleri mevcuttur.

Japonya’nın özellikle dağlık kesimlerinde yaşayan insanların azalması nedeniyle ormanların bakımının düzenli olarak gerçekleştirilmesi zorlaşmış olup, ormanların bakımının gerçekleştirilmesi amacıyla yine MAFF önderliğinde gönüllü ekiplerin kurulması 2007 yılında başlamış

·Sanayi

Japonya’nın sektörel bazda durumunu incelediğimizde ise yüksek teknoloji içeren elektronik ve motorlu araç sanayinin ön plana çıktığı görülmektedir. İleri teknoloji ürünlerinin üretiminde uzmanlaşan Japonya, elektronik mallarda Sony, Fujitsu ve Toshiba gibi markalarla ön plana çıkarken, otomotiv sektöründe ise Toyota, Suzuki, Nissan, Mazda ve Honda gibi markalarla global pazarlara açılmaktadır

Elektronik Sanayi: Elektrik ve elektronik teçhizat üretimi Japonya’nın başta gelen sanayi dalıdır. Bu alandaki seri üretimi (TV, video, radyo, P.C, bilgisayarlar, bilgi işlem, telekomünikasyon ürünleri) gerçekleştiren firmalar aynı zamanda elektronik devriminin yaratıcıları olmuşlardır. Söz konusu ürünlerde Japonya piyasası da bir doyuma ulaşmış bulunmaktadır. Bu alanda tüketicilerin en önemli tercihi yeni teknolojiler olmaktadır. Benzer olarak faks cihazları, kelime işlemciler (word-processors) giderek daha yaygınlaşmaktadır.

Otomotiv Sanayi: Japonya binek otomobilleri üretiminde de dünyada ilk sırayı almaktadır. Otomotiv sanayi, Japonya’nın ihracatında büyük paya sahiptir. Son zamanlarda Japon firmaları denizaşırı ülkelerde yatırım yapmaktadır.

Tablo 5. Yıllara göre ilk 5 Üreticinin Motorlu Araç Üretim Miktarları

Kaynak: Okan Üniversitesi Finansal Riskleri Araştırma ve Uygulama Merkezi

ABD’deki General Motors’un arkasından liderliğe oynayan Japonya firmaları arasında

2010 yılı rakamlarına bakıldığında Toyota’nın 3.28 milyon adetlik üretimi ile liderliği aldığını

gözlemlemekteyiz.Bunu 1.13 milyon adet ile Nissan, 1.08 milyon adet ile Suzuki takip

etmektedir. 2010 yılında motorlu araç üretim miktarının 9.63 adet milyon olduğu

Japonya’da üretimin, son meydana gelen felaketler sonrasında düşmesi beklenmelidir.

Ancak küresel talebe bağlı olarak, bu durumun geçici olacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Buna göre, 2008’in son çeyreğinde gerçekleşen küresel krizin etkisini, 2009 yılında hisseden Japonya’da, motorlu araç sanayinin üretim hızı, 2009 yılında %31.5 oranında gerileyerek, 7.93 milyon adet olarak gerçekleşmiştir. Sonrasında global ekonomide meydana gelen büyüme, motorlu araç satışlarının yeniden yükselmesine neden olmuştur.

Tablo 5.1. Yıllara Göre Motorlu Araç Üretimi

Kaynak : Okan Üniversitesi Finansal Riskleri Araştırma ve Uygulama Merkezi

Yüksek Teknoloji Ürünleri: Dijital elektronik tasarımların, televizyon, müzik setleri, kamera ve diğer dayanıklı tüketim malları üretiminde yaygınlaşması, mikrobilgisayar teknolojisine dayalı ürün kalitesinin gelişmiş bir düzeye ulaşmasına neden olmuştur. Teknolojik gelişmeler, üretimde kullanılan materyallerin de gelişmesine yol açmış yeni alaşımlı değişik maddelerle üretime geçilmesi gündeme gelmiştir.

·İnşaat

Japonya inşaat sektörü özellikle son on yılda küçülmeye başlamış olup, bunda artan petrol fiyatları, maliyetlerin ve uluslar arası ekonomik krizin önemli birer rol oynadığı düşünülmektedir.

Tablo 6.Japonya’da Yıllar İtibariyle İnşa Edilmeye Başlanan Yapılar

Kaynak: Ministry of Land, Infrastructure, Transport and Tourism

·Bilim ve Teknoloji

Japonya teknolojinin en önemli odaklarından biridir. Bilgisayardan nükleer enerjiye, havacılıktan haberleşmeye kadar birçok alanda teknolojinin öncülüğünü yapmaktadır. İlerlemenin itici gücünü, özel sektör, üniversiteler ve devlet üç koldan yapmaktadır.

Uzay teknolojisi: Japonya bu alanda yaptığı çalışmalarla haberleşme, meteoroloji, coğrafya, yayıncılık gibi birçok sektöre uzayın katkılarını sağlamış durumdadır. Bu amaçla birçok uydu yörüngelerine yerleştirilmiş, hizmet vermektedir. Sözkonusu uydular 1986 yılından itibaren Japon yapımı roketlerle fırlatılmıştır. Japonya’nın geliştirdiği ataletli güdüm sistem ve bir ikinci aşama motorlu H-1 roketini kullandığı bu tarih ülkedeki uzay çalışmaları açısından da bir dönüm noktası olmuştur. Japonya halen kendi gerçekleştireceği insanlı uzay uçuşlarının çalışmalarını sürdürmektedir. Bu arada, uzay istasyonu gibi insanlı ve büyük kapsamlı uzay çalışmalarının içinde aktif biçimde bulunmaya da özen göstermektedir.

Havacılık: Havacılık, Japonya’nın iddiayla geliştirdiği teknolojilerden biridir. 1980’li yıllarda XS-11 ve diğer sivil ulaşım uçakları üzerinde yapılan başarılı çalışmalar, Boeing-767 yolcu jetinin üretilmesi Japon havacılığı açısından tarihi bir dönemeç oluşturdu. Bu alandaki araştırma ve çalışmalar, Japonya’nın bu konuda en önemli rekabetçi ülkeler arasında yer almasına yetecek ölçüdedir. Nükleer teknoloji: Japonya’da 35 ticari nükleer reaktör bulunmaktadır. Bu reaktörler sayesinde toplam elektriğin yaklaşık yüzde 30’u üretilebilmektedir. Alınan bütün etkin önlemlere rağmen, bu konudaki çalışmalara aralıksız devam edilmektedir. Nükleer tehlike anında tehlike önleme sistemlerinin geliştirilmesi ve güvenliğin maksimum düzeyde sağlanması, bu çalışmaların başlıca amacını oluşturmaktadır. Bunun yanısıra nükleer füzyon alanındaki çalışmalar da ülkeyi, ön sıralara taşımıştır. 1985 yılında yapılan JT-60 reaktörü birkaç yıl içinde, o tarih için dünyadaki en yüksek enerji-denge koşullarını yakalamayı başarmıştı.

Biyoloji: Bu alanda elde edilen bulgular, bilgiler çevre, balıkçılık, tarım, gıda sanayii, kimya endüstrisi, ormancılık gibi çok çeşitli sektörlerin gelişimini sağlayan önem veriler olmaktadır. Bu alandaki çalışmalarda genetik ön plana çıkmaktadır. Genetik mühendisliği alanındaki çalışmalar, baş döndürücü bir hızla ilerlemektedir. Gen haritasının çıkarılmasından, genlerin birbirleriyle ilişkileri ve işlevleri, kanser araştırmaları, hormonlar, ender tıbbi maddelerin üretim teknikleri, biyo-kimya, yeni tür tarım bitkileri ve besi hayvanlarının geliştirilmesi gibi faaliyetler, bu kapsam içerisinde görülmekte ve bu konuda elde edilen yeni veriler sık sık medya organlarında haber olmaktadır.  Deniz araştırmaları: Bu araştırmalar, denizlerin korunması, enerji, deniz alanlarının kullanımı, biyolojik kaynaklar, deniz dibi zenginlikler gibi konuları kapsamaktadır. Bu alanda yapılan çalışmalar da tıptan enerjiye, gıda sanayinden genetiğe kadar birçok alana katkı sağlamaktadır. Japonya deniz ve okyanus araştırmaları konusunda da dünyanın önde gelen araştırmacı ülkeleri arasında yer almayı sürdürmektedir. Yüksek iletkenler: Bazı metal ve benzeri maddelerin belirli bir ısının altında soğutulduğunda, direnç göstermeksizin elektriği iletme yeteneği anlamına gelen yüksek iletkenlik, 1990’lı yıllarda ileri teknolojide iddialı ülkeler arasında başlıca rekabet alanlarından birini oluşturuverdi. Yüksek iletkenlik, elektrik enerjisi nakli, enerji depolama, manyetik ulaşım, bilgisayar, nükleer füzyon gibi alanlarda büyük avantajlar sağlaması yüzünden kazandığı stratejik önemini sürdürmektedir. Japonya ayrıca Maglev (manyetik kaldırma gücüyle havada giden) trenler, optik fiber iletişim (haberleşme), yüksek tanımlı televizyon, bilgisayar teknolojilerinde de dünyanın öncü birkaç ülkesinden biri olmayı sürdürmektedir.

·Turizm

Japonya uluslararası bir turizm merkezi olma yolunda ilerlemeye başlamış olup, yıllar itibariyle daha fazla kişi Japonya’ya seyahat etmeye başlamıştır. 2003 yılında Japonya Turizm Bakanlığı tarafından “Visit Japan” isimli bir uluslararası tanıtım kampanyası başlatılmış ve söz konusu çalışma turist sayısının yıllık yaklaşık %10 artmasına neden olmuştur. 2010 yılı itibariyle ilgili Bakanlık 10 milyon turist hedeflemiş bulunmaktadır.

Tanıtım kampanyalarına paralel olarak turizm altyapıları konusunda önemli çalışmalar gerçekleştirilmiş, ulaşım, konaklama ve restoran sektöründe önemli gelişmeler yaşanmıştır. Ayrıca birçok uluslar arası otel zinciri özellikle başkent Tokyo’da şube açmaya başlamış, bu da sektörün standartlarının gelişmesine neden olmuştur. Japonya’da özellikle yaşlı ve emekli nüfus harcanabilir daha yüksek gelire sahip olmaları nedeniyle turizm şirketleri için önemli bir hedef kitle oluşturmakta ve turlarda sunulan hizmetler bu kitlenin istekleri doğrultusunda şekillendirilmektedir.

Osaka yakınlarında yapay bir ada üzerine inşa edilmiş olan Kansai Havaalanı’na ikinici bir pist eklenmesi de gündemde yer almaktadır. Yine Nagoya yakınında 2005 yılında hizmete giren Chubu Havaalanı ucuz hizmet ücretleriyle hava operatörleri tarafından tercih edilmeye başlanmıştır. Japonlar turistik amaçlarla başka ülkelere sıkça seyahat etmekte olup, 2007 yılında yurt dışına seyahat gerçekleştiren kişi sayısı 16 milyon kişiyi aşmıştır. SARS salgını, döviz kurlarındaki dalgalanma, uluslararası petrol fiyatlarının artışı nedeniyle seyahat maliyetlerinin artması gibi faktörler bu sayının 2008 yılında düşmesine neden olmuştur.

Tablo 7. Yıllar İtibariyle Yurt Dışına Çıkan Japon Turist Sayısı (000 kişi)

*: Tahmin Kaynak: EIU

2.3. Ekonomi Politikaları

·Savaş Sonrası Japonya Ekonomisi

Japonya’nın II. Dünya Savaşı sonrasındaki ekonomik başarısı; 1945–55 yılları arasında savaş sonrası zararın onarılması, 1972’ye kadar ki dönemde yaşanan hızlı büyüme, 1973’ten itibaren yaşanan yavaş fakat istikrarlı büyüme, 1978 petrol bunalımı ve 1980’lerin ortalarında Yen’in değer kazanmaya başlaması ve bunun getirdiği sorunlara yönelik önlemler şeklinde özetlenebilmektedir. 1980’lerin ortalarında Yen’in değeri diğer dövizler karşısında yükselmeye başlamıştır. Bu durum, ithal hammaddeleri ucuzlatmış ve iç talebin belirgin bir şekilde harekete geçmesine neden olmuştur. Yen’in değer kazanması ve iç talebin hareketlenmesi, ekonominin tekrar gözden geçirilmesini gerekli kılmış, iç talebe yönelik bir ekonomik model hamlesi başlatılmıştır. Yükselen Yen, ithal hammadde fiyatlarını düşürürken, ihracata yönelik sanayilere zarar vermiştir. Özellikle petrol fiyatlarının düşmesi iç piyasada istikrarı sağlamış, enflasyonist korkuları yenmiş, tüketimi ve yatırımları teşvik etmiş karşılığında arazi ve menkul değer fiyatlarının yükselmesi şeklinde kendini göstermiştir. Ayrıca bu dönemde lüks malların tüketimi de artmıştır. 1993 yılında ise Yen’in değer kazanması, iç talebin durması, yüksek üretim kapasitesi ve yeni endüstrilerin kurulamaması ekonomide durgunluğa yol açmıştır. Japon ihracat firmaları 1980’li yıllarda kurmuş ve genişletmiş oldukları deniz aşırı ülkelerdeki yatırımlarından olan ithalatlarını artırmışlardır.

·Deprem Sonrası Japon Ekonomisine Genel Bakış

Japonya’da, 11 Mart’ta meydana gelen deprem, ülkeyi; dünyanın odak noktası haline getirmiştir. Japonya’da meydana gelen deprem, tsunami ve son olarak nükleer tehlike sonrasında, dünya borsalarında da önemli gerilemeler yaşanmıştır. Japonya; 2009 yılına göre dünyanın 2. büyük ekonomisi, 2010 yılı verilerine göre ise dünyanın 3. büyük ekonomisi olarak finansal piyasalarda önemli bir yere sahiptir. Global ekonomi üzerinde ciddi ağırlığa sahip olan bu ülkede meydana gelen deprem ve arkasından oluşan tsunaminin bu nedenle finansal piyasalar için de bir risk faktörü olarak irdelenmesi gerekmektedir. Yaşanan deprem felaketine temkinli yaklaşan piyasaların ardından gelen tsunamiye tepkisi sert olmuştur. Buna göre depremin merkez üssü Japonya, piyasalardaki gerilimin de merkezi olurken, Nikkei endeksi ve Yende sert hareketler meydana gelmiştir. Depremin bir gün öncesinde 83 seviyesinden kapanan Yen, 5 günde 76.4 seviyesini görmüştür. Yani 5 günde Yen %8

değerlenmiştir. Yenin bu oranda değerlenmesinde hedge fonların Yen bazlı kredileri kapatma

eğilimine girmesi etkili olmuştur. Diğer yandan Japonya’nın borsa endeksi Nikkei 3 günde %21 değer kaybederek 10,434’ten 8,227 seviyesine kadar gerilemiştir. Aynı dilimde diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde %3’e varan kayıplar yaşanmıştır. İlk aşamada bu gelişmelere sınırlı tepki veren piyasaların önümüzdeki dönemde makro görünümündeki dalgalanmalara paralel olarak deprem ve tsunamiye yönelik duyarlılığının artması beklenmelidir.

·Japonya’ya Macro ekonomik Bakış

Japonya ekonomisinin yarım asırlık gelişimine baktığımızda, büyüme verilerinin gerilediği görülmektedir. 1960’larda ortalama %10 büyüyen Japonya ekonomisi, 1970’lerde %5,

1980’lerde %4, 1990’larda %1.7, 2000’lerde ise %1’in altında büyüme kaydetmiştir. Yani son 50 yıldır büyüme hızı önemli ölçüde yavaşlamıştır. Yıllık bazda baktığımızda ise, Japonya’nın uzun bir süredir sürdürdüğü ekonomideki 2.’liğini 2010 yılında Çin’e kaptırdığı

görülmektedir. 2010 yılı verilerine göre, Japonya, %2.53’lük büyüme ile GSYH’sini

5.47 trilyon dolara yükseltirken; Çin %10.33’lük büyüme kaydederek GSYH’sini 5.98 trilyon dolara taşımış ve Japonya’yı geride bırakmıştır. Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’nin 14.66 trilyon dolar ile liderlik ettiği listede, Almanya 3.3 trilyon dolar ile 4. sırada yer

almaktadır. Japonya ekonomisinde lider ana sektör ise, hizmet sektörüdür. Buna göre GSYH’nin %75.9’u hizmet sektörü, %23’ü sanayi sektörü, %1.1’i ise tarım sektöründen oluşmaktadır.

Şekil 1.1. Büyüme Oranı 2010

Kaynak : CEIC

Kişi başına geliri dikkate aldığımızda ise; büyüklük olarak 2.’liği ele alan Çin’in çok üzerinde bir rakamın oluştuğu görülmektedir. Buna göre dünyanın en büyük ekonomisine sahip 4 ülkesi olan ABD, Çin, Japonya ve Almanya’da kişi başına gelir sırasıyla 47,274$, 3,744$, 42,866$ ve 40,510$’dır. Kişi başına gelirin yüksek seyrettiği Japonya’da işsizlik oranı %4.9 düzeyindedir ve 4 büyük ekonomi arasında en iyi konumda yer alan Çin’den (%4.1) sonra gelmektedir. Sosyal güvenlik yapısının katı olduğu Japonya, buna karşın düşük bir işsizlik oranı ile seyretmektedir.

Şekil 1.2. Kişi Başına Gelir ve İşsizlik Oranı

Kaynak: CEIC

İşsizlik oranının düşük bir düzeyde seyretmesine karşın, iç tüketim 1990’lardan beri hız kesmiştir. Yaklaşık 20 yıldır Japonya’nın iç tüketiminde artışı düzeyi %2’nin altında seyretmektedir. Bu nedenle ekonomisinde ihracata bağımlılık artmıştır.2010 yılındaki verileri dikkate alındığında iç tüketim bir önceki yıla göre %1.85 artarken, ihracat %24’lük yükseliş kaydetmiştir. Yani Japonya ekonomisinin güçlü bir konumda bulunmasını, son 20 yıldır ihracat sağlamıştır. 1990’lardan önce %5’lik artışlar kaydeden iç tüketimdeki gerileme

enflasyon rakamlarında da gözlemlenebilmektedir.

Şekil 1.3. İç Tüketim-İhracat Değişimi

Kaynak : CEIC

İç tüketimdeki daralmaya bağlı olarak, uzun bir süredir Japonya’da fiyatlar düşüş eğilimi göstermiştir. Deflasyon sürecindeki Japonya’daki fiyatların düşmesinde tüketimin yetersiz bir düzeyde olması etkili olmuştur. Fiyat düzeyinin bu düşüş eğilimini kesmek isteyen Japonya Merkez Bankası, politika faizi uzun bir süredir %0’a yakın düzeyde korumaktadır. Buna paralel olarak, uzun yıllar düşük seyreden piyasa faizleri, yatırımcıların, özellikle hedge fonların dikkatini çekmiş, birçok yatırımcı Yen bazlı borçlanarak diğer ülkelerde yatırım yapmaya yönelmişlerdir. Bunun doğal bir sonucu olarak Japonya’nın para birimi Yende sert dalgalanmalar yaratmıştır.

Şekil 1.4. Kısa Vadeli Faiz Oranı – Dolar Kuru

Kaynak : CEIC

İlk 4 büyük ekonomi arasında enflasyon oranı ve gösterge faizi en düşük ülke Japonya’dır. Dolar kuru bazında ise en yüksek ülke konumundadır. Uzun yıllar kısa vadeli faizlerin en düşük olduğu ülke konumunda bulunan Japonya 2008 krizinde ABD Merkez Bankası’nın aldığı sert önlemler ile bu ünvanını, ABD’ye kaptırmıştır.

İhracat ve ithalat dengesine bakıldığında, belirgin bir şekilde dış ticaret fazlası verildiği

görülmektedir. 2008 yılndaki kriz öncesinde, yıllık ortalama 10 trilyon Yen dış ticaret fazlası

veren Japonya ekonomisi, kriz döneminde global talebin zayıflaması ile 2008 ve 2009

yıllarında sırasıyla 2.1 ve 2.7 trilyon Yen fazla vermiştir. 2010 yılında ise 60.8 trilyon Yen

ithalata karşılık 67.4 trilyon Yen ihracat yapan Japonya, 6.6 trilyon Yenlik dış ticaret fazlası

üretmiştir.

Şekil 1.5. İthalat-İhracat (Trilyon Yen) Kaynak: CEIC

2.4. Japonya’da Yaşanan Doğal Afetin Küresel Ekonomiye Etkisi

Japonya ekonomisinde meydana 2. çeyrekte meydana gelebilecek olan daralmanın etkileyebileceği ülkelerde ise Çin, ABD ve Almanya başı çekmektedir. 2010 yılı rakamları dikkate alındığında bu ülkeler arasında ithalatta 13.4 trilyon yen ile Çin birinci sırada yer alırken, 5.9 trilyon yen ile ABD ikinci, 1.7 trilyon yen ile Almanya üçüncü sırada bulunmaktadır. İhracat tarafından bakıldığında ise 13.09 trilyon yen ile Çin birinci, 10.4 trilyon yen ile ABD ikinci, 1.8 trilyon yen ile Almanya üçüncü sıradadır. Dünyanın ilk 4 ekonomisinin bu kadar iç içe olması nedeniyle Japonya’da meydana gelen deprem ve

tsunaminin global ekonomiyi yılın 2. çeyreğinde olumsuz etkileme olasılığının güçlü bir ihtimal olduğunu vurgulamak gerekmektedir. İthalat rakamlarında dikkat çeken ülke grubu ise Ortadoğu’dur.Yüksek miktarda petrol ihracı yapan Japonya’nın bu nedenle Ortadoğu ülkeleri ile yaptığı ticarette ithalat kaleminin 10.4 trilyon yen gibi yüksek bir rakam olduğu görülmektedir.

Japonya’nın zorlanacağı konulardan biri de, yeniden inşaa süreci için kaynak bulunması olacaktır. Nitekim GSYH’nin %200’ü aşan kadar borç yükü bulunan Japonya’nın yeniden inşaa sürecinin maliyetini karşılarken zorlanabilir. Bu nokta uluslararası kuruluşların vereceği destek önemli olacaktır.

Türkiye’nin Japonya ile yaptığı ticaret oldukça düşük bir düzeydedir. Dolayısıyla Japonya’daki gelişmelerin Türkiye’nin ticaretine doğrudan bir bir etkisi bulunmayacaktır. Bununla birlikte Japonya’nın ileri teknoloji üreten bir ülke olduğu düşünüldüğünde elektronik cihazların fiyatlarında meydana gelebilecek olan bir yükseliş cari açığı olumsuz etkileyebilecektir

2.5. Japon Ekonomisinde Geleceği Yönelik Yaklaşımlar

Japonya’da mevcut ekonomik durum ve son dönemde yaşanan felaketlerin yaratabileceği kısa vadeli etkileri 4 başlıkta toplamak mümkündür. Buna göre;

AJaponya ekonomisinin 2010 yılının 2. çeyreğinde daralması beklenmelidir. Bu daralmanın, Çin ve ABD’yi de olumsuz etkileyeceği, buna paralel olarak global ekonomide yılın 2. çeyreğinde negatif bir görünümün yaşanabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

BMotorlu araç üretiminde kısa vadeli üretim sıkıntısı, fiyatların kısa vadeli olarak yukarı yönlü seyretmesine neden olabilir. Ancak bu dalgalanmanın uzun vadeli olması beklenmemelidir.

Cİleri teknoloji içeren ürünlerin fiyatlarında da üretim sıkıntısına bağlı olarak artış yaşandığı

görülebilecektir. Ancak bunun da kısa vadeli olması beklenmelidir.

DMotorlu araç sektörünün lider ülkelerinden olan Japonya’da üretimin zayıflaması petrol

talebinin güç kaybetmesine neden olabilir. Ancak talepteki zayıflamaya karşın, Libya’daki

savaş geriliminin fiyatların aşağı yönlü seyrine izin vermeyeceğini göstermektedir.

Her felaket sonrasında olduğu gibi, son yaşananların Japonya ekonomisi için de yeni bir dönem başlatması beklenebilir. Uzun yıllardır gerileme eğiliminde olan Japonya ekonomisinin en önemli sorunlarından biri olan iç tüketimdeki darboğazın, önümüzdeki dönemde aşılacağı görülebilecektir. 2010 yılının ikinci çeyreğinde daralma yaşayabilecek olan Japonya ekonomisi sonrasındaki dönemde ise özellikle inşaat sektörünün liderliğinde pozitif bir görünüm sergileyebilecektir. 2010 yılında ekonomide 2.’liği Çin’e kaptıran Japonya’nın yeniden 2. sıraya yerleşmesi ise olası görünmemektedir. Bunun nedeni, Japonya’nın yüksek işgücü maliyeti nedeniyle, Çin ile rekabet etme gücünün zayıf olmasıdır.Bu gelişmeleri de dikkate alarak Japonya ekonomisi için orta vadede olasılıkları yine 4 başlıkta toplamak mümkündür.

A- Yeniden inşaa çalışmalarına paralel olarak, Japonya ekonomisinin 2011 yılının üçüncü

çeyreğinden itibaren çıkışa geçmesi beklenmelidir. Bunun küresel talep yaratarak, global

ekonominin büyümesini de olumlu etkilemesi beklenmelidir.

B- İç talepteki olası artışa paralel olarak, fiyat düzeylerinin artması ve uzun süredir düşük

seyreden enflasyonda yukarı yönlü harekete neden olması beklenmelidir.

C- Enflasyonda meydana gelecek artış ile, uzun süredir faizleri 0’a yakın bir düzeyde tutan Japon Merkez Bankası faiz artırımına yönelebilir.

D- Faiz artırımının oluşması durumunda, yen bazlı kredileri kapatma eğilimine girebilecek olan hedge fonların varlık fiyatlarını aşağı yönelttiği görülebilecektir. Bu durumda finansal

piyasalarda sert geri çekilmeler yaşanabilir.

BÖLÜM III

JAPONYA’NIN DÜNYA İLE DIŞ TİCARETİ

3.1. Japon Dış Ticaretinin Gelişimi

Japonya 1630’dan 1850 yılına kadar inziva olarak tanımlayabileceğimiz bir politika güderek sınarlarını, Nagasaki limanında kalmalarına izin verilen Hollandalı birkaç tüccar dışında dış dünyaya kapattı. 1853 yılında Amiral Perry komutasındaki Amerikan Deniz Kuvvetlerine ait gemilerin ülkeyi ziyareti neticesinde imzalanan ticari antlaşmayla Japonya Batı dünyası ile ticaret yeniden sınırlarını açtı.

Uzun olarak sayılabilecek “izolasyon” sürecinin ülkeye ticari açıdan çeşitli maliyetleri olmasına rağmen, ileriki yıllarda izlenecek ekonomik ve siyasi politikaların sağlıklı bir şekilde oluşturulmasında çok önemli katkıları olmuştur. Meiji Restorasyonundan sonra batı modeliyle oluşturulan güçlü askeri ve sanayi altyapısına dayalı modern ulus devlet olmaya yönelik adımlar atıldı ve feodal sistem kaldırıldı.

Yirminci yüzyılın başına gelindiğinde Japonya Asya kıtasının sayılı ekonomik ve siyasi gücü haline geldi. 1904-1905 Rus-Japon savaşının kazanılması Japonya’nın bir dünya gücü haline getirdi. Ülkedeki doğal kaynakların yetersizliği dış dünyaya aşılma gereksiniminin önemli bir nedenidir.

II Dünya Savaşı öncesindeki yayılmanın altında yatan en önemli faktörlerden biri sanayie doğal kaynak sağlayabilecek bölgelerin kontrolünü elde tutmaktı.

Pasifik Bölgesine Amerikan ve Batılı ülkelerin menfaatleriyle çatışmanın yol açtığı II Dünya Savaşından Japonya’nın yenilgiyle çıkması ülke ekonomisinin tahrip olmasın yol açtı. 1970’lerin başına gelindiğinde Japonya eski ekonomik gücüne yeniden kavuşarak dünyanın sayılı sanayileşmiş ülkelerinden biri oldu.

Japonya Anayasanın güçlü bir ordu oluşturulmasına engel olması ulusal güvenliği ihmal etmeden ekonomik alanda güçlenmeye ve bu konuda yoğunlaşmaya itti. Hükümetin ve bürokrasinin iş dünyasıyla yakın teması ve işbirliği sanayileşme çabalarının başlangıcında oluşturulan “zaibetsu” ve “keiretsu” larla kilit sanayiler desteklenerek istikrarlı bir ekonomik kalkınmanın sağlandı.

İç pazardaki düşük tüketim eğilimleri ve tasarruf meylinin yüksekliği Japon firmalarını ihracata yönetti. Günümüzde Japonya Almanya ve Amerika’dan sonra dünyanın üçüncü ihracatçı ülkesidir.

Genel anlamda Japon kalkınma modelinin başarılı olması günümüzde Asya-Pasifik bölgesinin ekonomik canlılığının da aynı zamanda nedenidir ve bölgedeki ülkelere model oluşturmaktadır.

3.2. Japonya’nın Dış Ticaret Politikaları

Uzun yıllar boyunca ihracatın daha genel olarak dış ticaretin teşvik edilmesi Japon hükümetlerini birinci derecede öncelikli hedefleri arasında yer almıştır. Sınırlı doğal kaynaklara sahip olan Japonya’nın yapmak zorunda olduğu ithalatın finansmanının gerekli döviz girdisini sağlayacak ihracatı artırmaktan başka seçeneğinin olmadığı açıktır.

İhracatı artırmak içim geliştirilen politikanın birinci ayağını ithalatı ikame edebilecek dünya kalitesinde üretim yapan endüstrilerin ortaya çıkarılması, ikinci olarak ta uluslar arası piyasalarda rekabet edebilirliktir.

1964 yılına kadar hükümet yardımları, vergi indirimleri ve ihracat teşvikleriyle artırılmaya çalışılan dış ticaret 1964 yılında Japonya’nın Uluslar arası Para Fonu’na (IMF) üyeliği ile ikinci bir döneme girdi ve Japonya ihracat teşviklerinin bir kısmından vazgeçmek zorunda kaldı.

1970’li yılların başında bütün ihracat vergi indirimleri kaldırıldı ve daha dolaylı yöntemler kullanılarak ihracat teşvik edilmeye başlandı. Artan dış ticaret fazlasının yol açtığı anlaşmazlıklar neticesinde 1980 yılından itibaren Japonya “gönüllü ihracat kısıtlamaları” uygulamaya başladı.

Savaş sonrasında kronik hale gelen dış açıkların kapatılması için ithalata çeşitli kısıtlamalar getirildi ve ithalat MITI’nin belirlediği alanlarda yapılmaktaydı. 1960 yılı başlarında hükümet artan baskılar neticesinde dış ticarette kısmi bir liberalizasyona giderek ithalat kotalarının bir kısmını kaldırdı, tarife oranlarını düşürdü ve yabacı sermayenin ülkeye girişine getirilen kısıtlamaları kısman de olsa kaldırıldı.

Günümüzde Japonya sanayileşmiş ülkeler içinde gümrük vergileri en düşük ülkedir. Gümrük tarifeleri için ortalama oran Japonya’da % 2,5 iken aynı oran ABD için % 4,2 Avrupa Birliği için ise % 4,6 dır.

3.2.1. Uluslararası Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (MITI)

Uluslararası Ticaret ve Endüstri Bakanlığı (MITI) 1949 yılında endüstriyel verimlilik ve istihdamın geliştirilmesi ve savaş sonrası tahrip olan ekonomik yapının yeniden inşası için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Ticaret Örgütleri Birliği’nin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. MITI dış ticarete ilişkin düzenlemelerin yapılmasının yanında diğer bakanlıkların yetki alanına girmeyen her türlü ekonomik etkinliğin düzenlenmesindebirinci derecede rol oynamıştır.

MITI sanayi politikalarının belirlendiği, iş dünyasında ortaya çıkan sorunların çözümlendiği, daha genel olarak makro ekonomik politikaların belirlendiği en önemli bakanlıktır. Bakanlığın İş dünyası ile yakın ilişkileri büyük sanayi şirketlerinin korunmasına ve bu şirketlerin dış piyasalarda rekabet gücünün artırılmasında ve iç piyasada korunmasında etkili rol oynamış ve bu politikaların uygulanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapmıştır.

3.3. Yatırımlar

Japonya’nın ticaret portföyünde dünyanın tamamına yakını bulunur. Ancak en büyük ticaret ortağı ABD’dir. Japonya dışsatımının yaklaşık %30’unu ABD’ne yaparken, bu ülkeden ithalatı %23 seviyelerinde seyreder. Bu da ikili ticarette ABD lehine bir makası işaret eder. Japonya’nın öteki ticaret ortakları Avustralya, Çin, Hong Kong, Endonezya, Kore Cumhuriyeti, Malezya, Singapur, Tayvan, Tayland, Kanada ile Almanya ve İngiltere gibi Avrupa ülkeleridir. Çok sayıda Japon şirketi ülke dışında, dünyanın çeşitli bölgelerinde fabrika ve tesisler kurmuşlardır. Yerinde üretim, öncelikle nakliyat ve işgücü maliyetlerinden büyük oranlarda tasarruf sağlamaktadır. Bu tasarrufu maksimize etmek isteyen firmalar, işçi ücretlerinin düşük olduğu ülkeleri tercih etmektedirler. Kıtanın önemli pazarlarına yakınlık da bir başka tercih unsuru oluşturmaktadır. Japonya’ya bakıldığında, deniz aşırı yatırımların neredeyse yarısının Kuzey Amerika ülkelerine gittiği görülmektedir.

Bunun dışında Avrupa, Asya ve Latin ülkelerine de yatırım yapılmaktadır. Bu çerçevede Japonya’nın yatırım yaptığı ülkeler arasında Türkiye de bulunmaktadır. Sözkonusu Japon firmaları çoğu, fabrika, tesis kurdukları yerel toplumun bir parçası haline gelmeye özen göstermektedirler. Bu çerçevede o toplumun sorunları ile ilgilenmekte, çevresel, kültürel projelere katılmakta, yerel yönetimlerle işbirliği yapmaktadırlar. Japon şirketlerinin yurtdışındaki yatırımlarında 2milyona yakın yerel işçi çalıştırılmaktadır.  Yabancı şirketler de Japonya’ya yatırım yapmaktadır. Bu şirketler, 31 Mart 1994 itibariyle Japonya’da özellikle eczacılık, iletişim ve enformasyon işleme dallarında 1 yılda 3,1 milyar dolar yatırım yapmışlardır.

3.3.1. Doğrudan Yabancı Yatırımlar

ABD ile büyük AB ülkeleri firmaları Japonya’daki en önemli yabancı yatırımcılar olup, ve

geçmiş yıllarda ülkeye yapılan yabancı yatırımların yarısından fazlasını oluşturmaktadır.

Söz konusu yatırımlar, imalata dayalı olmayan işkollarında gerçekleşmiştir ve özellikle bu

yatırımlarda finansal hizmetler ile perakendecilik ön plana çıkmıştır. İmalata dayalı doğrudan yabancı yatırımlarda ise otomotiv sanayi en yüksek yatırımların gerçekleştiği alandır.

Tablo 8. Japonya’daki Yıllar İtibariyle Yabancı Yatırımların Gelişimi

*: Tahmin Kaynak: EIU

3.3.2. Japon Dış Ticaret Örgütü (JETRO)

Japon Dış Ticaret Örgütü (Japan External Trade Organization) 1958 yılında ihracatı geliştirmek için Uluslar arası Sanayi ve Ticaret Bakanlığı (MITI) tarafından kurulmuştur. Günümüzde JETRO’nun Türkiye dahil (JETRO Türkiye Ofisi) atmışı aşkın ülkede ofisi bulunmaktadır. Başlangıçta yalnızca ihracatı teşvik etmek için kurulan JETRO 1980’li yılların başından itibaren Japonya’nın dış ticaretinin fazla vermeye başlamasıyla Japonya’ya ihracat yapmak isteyen firmalara yönelik çalışmalar da yapmaya başlamış ve Japonya’ya ilişkin iç piyasa düzenlemeleri ve mevzuata konularında danışmanlık veren bir kuruluş haline gelmiştir. Günümüzde JETRO ithalat ve ihracatın teşvik edilmesinin yanında uluslar arası ticaret fuarlarının düzenlenmesine aracılık etmekte, karşılıklı ticareti geliştirmek amacıyla seminerler düzenlemekte ve bu konularla ilgili broşürler yayımlamaktadır.

3.4. Japonya İhracatında Başlıca Ülkeler ve Ürünler

Asya ile ticaret dış ticaretin en çok gerçekleştiği ülke grubu olmuş, bunu Kuzey Amerika, Ortadoğu ve Avrupa Birliği ülkeleri izlemiştir. Global kriz sonucu olarak 2008 yılında yedi yıldan sonra Japonya’nın ihracatı %3 oranında düşmüş; söz konusu düşüş özellikle dördüncü çeyrekte gerçekleşmiştirJaponya’nın gelişmekte olan ülkelere olan ihracatı önemli ölçüde etkilenmezken, AB ve ABD ülkeleri gibi gelişmiş ülkelere olan ihracatı önemli ölçüde zarar görmüştür. Japonya’nın önemli bir ihracat pazarı konumunda bulunan ve yaklaşık ihracatının yarısının gerçekleştiği Asya ülkelerine ihracatındaki düşüş sadece %1 oranında düşerken, ihracatın yaklaşık üçte birinin yapıldığı Çin Halk Cumhuriyeti’ne olan ihracatı 2007 yılına göre %1 oranında artmıştır. Yine aynı dönemde ihracat Latin Amerika ülkelerine ihracat %3, Ortadoğu ülkelerine %14, ve Rusya Federasyonu’na %14 oranında artmış olmasına karşın bu ülkelerin toplam ihracat içindeki paylarının daha düşük olması nedeniyle genel ihracattaki düşüşüönemli ölçüde etkilememiştir. İhracatın yaklaşık %18’inin gerçekleştiği ABD’ye ihracat önceki yıla göre %16, AB’ye ihracat ise %8 oranında düşüş kaydetmiştir. Ürün kategorisi itibariyle otomotiv araçları 2007 yılına göre %17’lik bir düşüşle en çok gelir kaybınaneden olan sektör olmuş, bunu makineler (%4’lük bir düşüş) ile elektrikli makineler (%9’luk bir düşüş) izlemiştir. Hemen hemen tüm kategorilerde genel olarak ihracatta bir düşüş yaşanırken, demir ve çelik ürünlerinde 2007’ye göre %13, gemilerde %14’lük bir atış gözlenmiştir.

Tablo 9. Japonya’nın Dış Ticaretinde Başlıca Ürünler, 2009

Kaynak: Ekonomist Int. Unit Country Report, Mayıs 2010

Tablo 10. İhraç Ettiği Başlıca Ürünler (Milyon Dolar)

Tablo 10. İhraç Ettiği Başlıca Ürünler (Milyon Dolar)

Kaynak: Trademap- İGEME-İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, 2011

3.5. Japonya İthalatında Başlıca Ülkeler ve Ürünler

Tablo 11. Japonya’nın Dış Ticaretinde Başlıca Ülkeler, 2009

Kaynak: EIU Country Report Mayıs, 2010

Bölgeler itibariyle, ithalatın en çok gerçekleştiği bölge (%41) Asya ülkeleri olmuş, ithalat bu ülkelerden%3 oranında artmıştır. Asya ülkeleri içinde Çin halk Cumhuriyeti’nden gerçekleştirilen ithalat değer bazında %1’lık bir düşüş göstermiş, düşüşün en çok gerçekleştiği ürün grubu gıda ürünleri olmuştur.Öte yandan petrol alanında önemli tedarikçi konumunda bulunan Ortadoğu ülkelerinden ithalat önceki yıla göre %30’luk bir artış göstermiştir. İthalatın arttığı diğer ülkeler arasında Avustralya ve Brezilya da bulunmakta olup, bu ülkelere ait ithalat artışları sırasıyla %33 ile %27 olarak gerçekleşmiştir. Yine AB (%5) ve ABD’den (%3) gerçekleştirilen ithalat da düşüş göstermiştir. Kategori bazında mineral yakıtlar %37 ile en çok ithalata konu olan ürün grubu olmuş, gıda ürünleri ithalatı da önceki yıla oranla %3 oranında artmıştır. Öte yandan, elektrikli ve elektriksiz makine, ulaşım araçları ithalatı 2007 yılı rakamlarına göre düşüş göstermiştir.

Tablo 12. İthal Ettiği Başlıca Ürünler (Milyon Dolar)

Kaynak: Trademap- İGEME-İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, 2011

BÖLÜM IV

JAPONYA TİCARETİNDE ÇEŞİTLİ MEVZUATLAR

4. 1. Japonya İthalat Mevzuatı

Japonya’nın ithalat mevzuatı oldukça liberaldir ve serbest ticaret ilkesine dayanmaktadır.

Dış ticaret ve kambiyo mevzuatında yapılan düzenlemelerle, ödemelerin yapılma yöntemlerine ilişkin bütün yönetmelikler kaldırılmış olup, bunları taraflar kendi aralarında istedikleri gibi düzenlemektedir ve ithalat işlemleri giderek basitleştirilmiştir. Japonya’nın dış ticaret fazlasından rahatsız olan birçok ülkenin baskısı ile JaponHükümeti ithalatı artırmak amacıyla JETRO (Japon Dış Ticaret Teşkilatı) ve benzeri kuruluşlar kanalıyla çeşitli faaliyetler sürdürmektedir. Japonya’nın hali hazırdaki temel dış ticaret politikası ihracatı değil, ithalatı artırmaya yöneliktir. Japonya’nın en temel ticaret politikası aracı tarifelerdir. Japonya’ya ithalatın çok önemli bir kısmı gümrük vergisinden muaf veya düşük tarife oranlarından gerçekleşmektedir. 2000 yılında uygulanan MFN (en çok kayırılan ülke) tarife haddi ortalaması % 6,5’tir. 2000 yılı itibariyle Uruguay Round’da tarife indirimlerine ilişkin alınan kararlar tamamen uygulamaya konulduğunda bu oranın %6,3’e inmesi beklenmektedir.

Japonya’nın tarifelerinin %99’u DTÖ’ye konsolide ve fiilen uygulanan vergi oranları ile konsolide oranların uygunluğu, Japon tarife listesinin tahmin edilebilirlik derecesini yükseltmektedir.

Aynı zamanda, Japon tarife listesinin önemli bir özelliği ad-volarem olmayan (değer üzerinden tahsil edilmeyen) gümrük vergilerinin fazla olmasıdır. Özellikle tarım ürünlerinin gümrük vergileri, bu tür spesifik vergiler olup, bunlar 2000 yılında tüm tarife pozisyonlarının %6,9’unu oluşturmaktadır.

Birim üzerinden tahsil edilen söz konusu vergilerin ad-volarem eşdeğer tahminleri hesaplandığında, Japonya’nın en yüksek 100 tarifesinin 90’ının ad-valorem eşdeğeri %40,1 ile %983,7 arasında değişen spesifik vergilerden oluştuğu görülmektedir

Japonya 200 civarında tarım ürününde tarife kotası uygulamaktadır. Söz konusu

kotaların tahsisi üründen ürüne değismektedir.Milli güvenlik, tüketici sağlığının korunması,

bitki ve hayvan yaşamının korunması saikleriyle bazı malların ithalatı izne bağlıdır. Ayrıca,

benzer gerekçelerle uygulanan bazı ithal yasakları ve miktar kısıtlamaları mevcuttur.

Japonya anti damping ve telafi edici vergiler ile acil korunma tedbirlerine çok nadiren

başvurmaktadır. Uruguay Round Tarım Anlaşması kapsamında birçok tarımsal üründe özel

korunma tedbirine (SSG) başvurma hakkını saklı tutan Japonya bu imkandan

yararlanmaktadır.

İthal ve yerli ürünler %5 oranında tüketim vergisine (katma değer vergisi) tabidir.

Ayrıca, likör, tütün, benzin ve otomobillere, ithal ve yerli ürünlere aynı miktarda olmak üzere,

katma değer vergisi ve tüketim vergisi (excise tax) gibi dolaysız vergiler uygulanmaktadır.

ithal ürünlere uygulanan tüketim vergisi (katma değer vergisi) ithal fiyatına gümrük vergisi ve

tüketim vergisi (excise tax) eklendikten sonra elde edilen değer üzerinden tahsil edilir.

Kambiyo ve Dıs Ticaret Kanunu hükümlerine göre sağlık, bitki ve hayvan sağlıgı, kamu güvenliği ve çevre koruma saikleriyle bazı malların ithalatında lisans uygulaması mevcuttur. Balık ürünleri, bazı organik kimyasallar, eczacılık ürünleri, patlayıcılar, ipek ipligi ve bazı ipekli kumaşlar, lastik yapışkanlar, askeri malzeme ve ateşli silahların ithalatı kotaya tabiidir. Bu ürünlerdeki kota sisteminin idaresinden Uluslararası Ticaret ve Sanayi Bakanlığı (METI) sorumludur.

4.2. Japonya’da İthalat İşlemleri

Japonya’da ithalat işlemleri, % 90 oranında bilgisayarla yapılabilmesi nedeniyle hızla gerçekleştirilmektedir. İthalat, gümrük beyannamesi ile yapılmaktadır. Gümrük beyannamesi ekinde yer alacak dökümanlar genel olarak şunlardır:

1. Fatura,

2. Yükleme belgesi (konşimento) veya uçak kargo belgesi,

3. Menşe belgesi,

4. GSP kapsamında bir ürün ise menşe belgesi (Form A) ,

5. Çeki listesi, sigorta belgesi, yük bilgileri,

6. Kısıtlanan bir mal ise lisans veya sertifikalar,

7. Gümrük indirimi olan bir ürün ise buna ilişkin detaylı beyanatlar,

8. Gümrük vergisinin ödendiğine dair belgeler.

İthalatı daha hızlı yapmayı sağlayan varış öncesi ithalat denetim sistemi büyük bir avantaj yaratmaktadır. Bu sistemin özü, ithal edilecek ürünlerin ithal muayenesi yapılacak gümrük alanına gelmeden belge üzerinde inceleme yapılarak ithalinin sağlanmasıdır.

Bu sistem kapsamındaki ürün gruplarında şu şartlar aranmaktadır:

a) Malın niteliği nedeniyle (yaş meyve-sebze) gümrük işleminin hızlı yapılması gereken ürün grubunda yer alması,

b) İç piyasaya dağıtımının çok hızlı ve kesin tarihlerde yapılması gereken mallar olması,

c) Sınırlı bir satış zamanı (Yeni yıl, ve Noel gibi) bulunan mallar olması,

d) Pek çok dökümanın ekinde yer alması ve uzun süreli inceleme zamanına ihtiyaç duyulan mallar olması,

e) Gerekli belgelerin önceden sunulabileceği mallardan olması,

f) Uzun deniz taşımacılığı ve hızlı transit geçiş gerektiren ürünler olması,

g) Süreklilik arz eder şekilde ithal edilen ürünler olması.

Bu sistem çerçevesinde işlem yapılabilmesi için, malla ilgili döviz kurunun bilinmesi ve gerekli tüm dökümanların önceden sunulması gerekmektedir. Bu takdirde, mal ulaşmadan 11 gün öncesinde gümrük işlemi başlayabilmektedir. Bu sistem, koşullara uyması ve Japon Gümrük İdaresi yetkililerince de kabul edilmesi halinde çok sıkı terminlerle çalışılan konfeksiyon sektörü ürünlerimizin Japonya’ya ihracatında büyük avantaj yaratabilecektir.

4.2.1. İthali Yasak Mallar

Japonya’ya ithali yasak mallar şunlardır:

1. Afyon, uyuşturucu ve psikotrop maddeler,

2. Silah ve mühimmat,

3. Sahte demir ve kağıt para, hisse senedi ve tahvil,

4. Kamu güveni ve ahlakına aykırı kitap, çizim ve diğer basılı eserler,

5. Patent, model, tasarım, marka ve telif haklarını ihlal eden madde ve malzemeler.

4.2.2. İthali İzin Ve Onaya Bağlı Ürünler

İthali izin ve onaya bağlı ürünler aşağıdaki Kanunlarla belirlenmektedir.

1. Kambiyo ve Dış Ticaretin Kontrolü Kanunu

2. Yasak ve Kontrole Tabi Mallara İlişkin Kanun ve Düzenlemeler

a) Vahşi Hayatın Korunması ve Av Kanunu,

b) Silah ve Kılıç Mülkiyetinin Kontrolü Kanunu,

c) Zehirli ve Zararlı Maddelerin Kontrolü Kanunu,

d) İlaç Kanunu,

e) İpek İşleme Kanunu,

f) Gübre Kontrol Kanunu,

g) Şeker Fiyatının İstikrarını Sağlama Kanunu,

h) Patlayıcı Maddelerin Kontrolü Kanunu,

i) Kimyasal Maddelerin Takibi Kanunu,

j) Yüksek Basınçlı Gazların Güvenliği Kanunu

3. Devlet Tekeline İlişkin Kanun ve Düzenlemeler

Alkol Tekeli Kanunu

4. Karantina Kanunu ve Düzenlemeleri

a) Gıda Sağlığı Kanunu,

b) Bitki Karantina Kanunu,

c) Yerli Hayvan Hastalıklarının Kontrolü Kanunu,

d) Kuduz Hastalığının Önlenmesi Kanunu.

5. Narkotik Maddelerle ilgili Kanun ve Düzenlemeler

a) Kenevir

4.3. Genelleştirilmiş Referanslar Sistemi (GSP)

Sanayi ürünlerinde belirli ürünler için bir “negatif liste” vardır. Bu listede yer alanlar (105 ürün) dışındaki ürünler Genelleştirilmiş Preferanslar Sistemi (GSP) kapsamındadır. Bazı ürünler için ise tavan ve tarife kontenjanı (kotası) vardır. Bu tavandan sonraki bölümde kalan ürünler için normal vergi uygulanmaktadır. Kota ülkeler arasında dağıtılmamaktadır. Herkes kullanabilmektedir.

Ancak, bir ülke toplam tarife kotasının 1/5’inden fazlası için tarife indiriminden yararlanamamaktadır. Bir ülkenin GSP kapsamından çıkarılması için, Dünya Bankası verilerine göre Kişi Başına Gayrisafi Milli Hasılası yüksek olan ülkeler kategorisine girmesi veya o üründe Japonya’ya ihracatının Japonya’nın o üründeki toplam ithalatının % 25’ini aşması ve 1 Milyar Yen (9-10 Milyon Dolar) değerine ulaşması gerekmektedir. Türkiye, GSP uygulanan ülkeler arasında yer almaktadır.

Bazı ülkelere, En Az Gelişmiş Ülke kategorisinde yer almaları nedeniyle, hem gümrüksüz hem de tarife kotasız ihracat imkanı sağlanmıştır. Bu ülkeler genelde Afrika ve Karayip ülkeleridir.

Tarife avantajından yararlanmak için ihraç edilen ürünün Japonya’ya başka bir ülkede işlem görmeden doğrudan gönderilmesi gerekmektedir.

Bir malın ihracatçı ülke menşeli sayılabilmesi için GTİP’inin 4’lü bazda değişmesi gerekmektedir. Ancak, çok az işlem görmüşse veya belli şartlar oluşmamışsa GTİP değişse dahi o ülke menşeli kabul edilmemektedir.

İthal girdilerin tümü veya bir kısmı Japonya’dan ithal edilmişse, nihai ürün yine de ihracatçı ülke menşeli kabul edilmektedir.

GSP’den yararlanmak için Japon Gümrük İdaresince tanınan ihracatçı ülkedeki Ticaret Odalarından onaylı menşe şehadetnamesi gerekmektedir.

200.000 Yen’den daha az değere sahip konsinye ihracatta menşe şehadetnamesi aranmamaktadır. Eğer Japonya’dan ithal edilen girdilerle nihai ürün üretiliyorsa, ithal edilen girdiler için “Japonya’dan İthal Edilen Malzeme” belgesinin menşe şehadetnamesine eklenmesi gerekmektedir.

Japonya’ya yapılacak ihracat için başka ülkeden transit geçiş yapılacaksa, yükleme belgesi veya transit geçiş yapılan ülke gümrüklerinden alınan transit geçiş sertifikası alınması gerekmektedir.

4.4.Tarifeler ve Diğer Vergiler

Tarife oranlarının Japonya Gümrük idaresi web sayfasından G.T.İ.P. bazında sorgulama yolu ile öğrenilmesi mümkün olup, ilgili link aşağıda yer almaktadır. (Trade Statics of Japan-Ministry of Finance)

http://www.customs.go.jp/english/tariff/2009_6/index.htm

4.5. Tarife Dışı Engeller

Japonya’da ticarete yönelik resmi engellerin kısıtlı sayıda olmasına karşın, ülkede faaliyet gösteren çeşitli dernekler zaman zaman ülkeye ürünlerin girmesine yönelik faaliyetler gerçekleştirebilmektedir. Yine ülkede hem hava limanlarında hem de önemli deniz limanlarına kiralar oldukça yüksek seviyelerde seyretmekte olup, ürünlerin ülkeye giriş işlemlerinde önemli maliyet artışlarına neden olmaktadır. Tarım, Japonya’da korunan önemli bir sektör olup, bazı tarım ürünlerinde kota uygulamaları mevcuttur. Hükümet gıda ürünlerinde dışarıya bağımlılığı azaltmaya yönelik stratejiler geliştirdiğinden bu sektörde

liberalleşmenin sağlanmasının kısa ve orta vadede mümkün görülmemektedir. Örneğin, ABD’li portakal üreticilerinin sadece Mart ve Ekim aylarında ihracat yapmasına izin

verilmektedir. Zira Japon mandalinası (mikon) üretimi Kasım ayından başlamakta şubat ayına kadar sürmektedir ve bu ürünün üreticilerinin önemli bir politik gücü bulunmaktadır. Japon narenciye üretimi emek-arazi yoğun bir özellik taşımakta ve dış rekabete açılmak istememektedir. Dolayısı ile Japonya’ya narenciye ihracatı oldukça riskli görülmektedir. Ayrıca Tarım Bakanlığı görevlileri analiz sonuçlarında en ufak bir sorunda ürünü geri çevirmekte ve söz konusu uygulamaya tabi tutulan ülkenin tüm firmalarına sıkı kontroller getirilmektedir. Japonya’ya et ihracatında da önemli zorluklar ile karşılaşılmaktadır. Bu konuda ciddi sınırlamalar mevcuttur. Bu kurallar şüphesiz Japon üreticisini korumak amacı ile konulmuş olmakla birlikte aynı zamanda politik temelleri de bulunmaktadır. Japonya’nın tarımsal ürünler ithalatını incelerken, bu ülkenin ihtiyacı olan gıda maddesinin büyük bir çoğunluğunu ithal etmek zorunda olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Gıda maddelerinde hiç bir zaman kendi kendine yeterliliğinin söz konusu olmamasına rağmen, Japonya’nın bu konudaki tutumunu yakın gelecekte değiştirmesi beklenmemektedir.

4.6. Fikri, Sınai Mülkiyet Hakları

Japonya, WİPO’ya (World Intellectual Property Organization) üye konumunda bulunup, yine DTÖ çerçevesince uygulanan kuralları uygulamaktadır.

4.7. Ürün Standartları ile İlgili Uygulamalar

Japon Sanayi Standartları-Japanese Industrial Standarts (JIS) ve Japon Tarım Standartları-Japanese Agricultural Standarts (JAS) Japonya’da en geniş şekliyle kullanılan iki kalite standardını ifade etmektedir. JIS Standardı JIS’ın işleyişi 1940 tarihli “Sanayide Standardizasyon” Kanunu’na dayanmaktadır. JIS markası, tekstil hazır giyim, ısıtıcılar, elektrikli aletler, ayakkabılar, mutfak eşyaları, spor malzemesi, müzik aletleri gibi geniş bir ürün grubunun standart, kalite, boyut ve diğer özelliklerine uygulanmaktadır.

Söz konusu marka Japonya henüz ihracata başladığı sıralarda ihraç ürünlerinde belli bir kalitenin yaratılmasını teşvik etmek amacı ile geliştirilmiştir. Söz konusu standartlar “Japon Sanayi Standartları Komitesi” tarafından tespit edilmiştir ve MITI’nin Sanayi Teknolojisi Enstitüsü’nden elde edilebilmektedirler. JIS standartları teknolojik gelişmeler doğrultusunda periyodik olarak gözden geçirilmektedir. Söz konusu markalı ürünlerin satın alımı, Japon devlet teşekkülleri tarafından özel olarak tercih edilmektedir. JIS bütün sanayi ve maden ürünlerini kapsamakla birlikte, ilaçlar, tarımsal kimyasallar, suni gübre, ipek ipliği, gıda ve diğer tarımsal ürünlerin kendilerine özgü standartları bulunmaktadır.

Söz konusu ürünler “Tarım ve Orman Ürünlerinin Standardizasyon ve İşaretlenmesi” konulu kanun çerçevesinde ele alınmaktadır. Nisan 1990 tarihinde JIS standardını düzenleyen yasaya yapılan eklerle yabancı ürünlere de JIS markası alabilmeleri imkânı getirilmiştir.

JAS Standardı Tüketicinin çıkarlarının korunması politikasının bir gereği olarak gıda ve orman ürünlerinin kalitesi ile ilgili bir işaretleme ve sıralama sistemi oluşturulmuştur. “JAS markası” olarak bilinen standart sistemi “Japon Tarım Standartları Kanunu” ile düzenlenmiştir. Söz konusu Kanun Japonya’da üretilen veya ithal edilen tüm gıda ürünlerini kapsamaktadır. Kanun çerçevesinde yapılan düzenlemeler ürün kapsamı genişledikçe çeşitlenmektedir. JAS markası ürün listesi, içecekler, işlenmiş gıda, sıvı ve katı yağlar tarımsal mallar, orman ürünleri, et ve balık sanayi ürünleri, tarım ve orman ürünleri hammaddelerini, konserve gıda, meyve suyu, işlenmiş domates, domuz eti, jambon ve sosis gibi ürünlerin yerli ve ithal olanlarını kapsamaktadır. JAS kuralları, standartlarla belirlenmiş ürünü tanımlamaktadır. Standarda konu ürünlerin pek çoğunda minimum kalite standardı belirtilmiştir. Ancak bazı ürünler için kurallar sadece kalite artırımını sağlamaya yönelik direktifleri içermektedir. İşlenmiş gıdalar için işaretleme standartları, ürünün adı,

tatlandırıcıları, ağırlığı, üretim tarihi ve üreticinin adı gibi ayrıntıları talep etmektedir. Ayrıca her bir ürünün kendine özgü bir etiketlenme biçimi bulunmaktadır. Söz konusu standartların uygulanması zorunlu olmayıp, ancak tüketicinin ithal edilen ürünü tercih etmesi amacıyla, ithalatçı firmaları bu standartları uygulama yoluna sıkça gitmektedir.

BÖLÜMV

JAPONYA PAZARINA İLİŞKİN BİLGİLER

5.1. Japon Pazarını Tanımak

Japonya yılda yaklaşık 420 milyar dolar değerindeki ihracatı ve 340 milyar dolar değerindeki ithalatı ile Amerika ve Almanya’dan sonra dünyanın en fazla ihracat ve ithalat yapan üçüncü ülkesidir. Doğal kaynaklarının son derece kısıtlı olması nedeniyle üretim için gerekli olan hammadde ve enerji kaynakları ile günlük yaşamda tüketilen gıda maddelerinin önemli bir kısmını yurt dışından ithal etmek zorunda olan Japonya, bunun için gerekli olan dövizi temin etmek için ihracat yapmak zorundadır. Bu nedenle, uluslararası ticarette hem ithalat için önemli bir kaynak, hem de ihracat için son derece önemli bir pazar olan Japonya, tüm dünya ülkeleri gibi Türkiye için de kesinlikle göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir ticari potansiyele sahiptir.

Ancak, Batı’dan son derece farklı toplumsal özellikleri olan bu ülke ile başarılı bir ticari ortaklık kurmak için; önce Japonya’nın diğer ülkelere göre farklı olan özelliklerini tam olarak algılayarak, buna göre yeni ve daha farklı bir hareket tarzı geliştirmek, ticari konulardaki eyleme ise bundan sonra geçmek gerekir.

Bu nedenle, Japonya ile ticaret yaparken başarılı olabilmek için Japonların tamamen farklı olan yapısal özellikleri hakkında ayrıntılı olarak bilgi sahibi olmak, daha sonra bu özelliklere dikkat ederek topluma uygun ürünleri üretip, bu ürünleri yine Japon toplumunun özelliklerine uygun bir şekilde pazarlamak gerekir.

Sofya Üniversitesi öğretim görevlilerinden Profesör Hideo KİMURA’ya göre; “Dünyada tüm toplumlar tarafından kabul gören en temel ürünler için dahi Japon halkının tercihleri incelenmelidir. Örneğin; tanınmış Amerikan firmalarından birisi Japon halkının lezzet tercihlerini hiç incelemeden Japonya’ya elma ihraç etmek istemiştir. Söz konusu firmaya göre elma dünya genelinde çok yaygın olarak tüketilen bir meyvedir. Japon halkı da bu meyveyi raflarda daha çok görmeye başlayıp, tanıyınca mutlaka sevecektir. Ancak, büyük umutlarla ve çok masraflı kampanyalar sonucu başlatılan elma ihracatı kampanyası sadece bir uçak dolusu meyve ile sınırlı kalmıştır. Çünkü, Japonların tadı ekşi olan yiyecekleri tercih etmediklerini, elma meyvesinin de Japon insanının ağız tadına uygun olmadığını sonradan anlamıştır. Ancak, yapılan onca masraf, sarfedilen emek ve zaman boşa gitmiştir”.

Japon halkının özelliklerini incelemeden Japonya ile ticaret yapmak isteyip, başarısız olan firmalara bir diğer örnek ise, Avrupa’nın önde gelen elektrikli ev aletleri üreticisi olan dünyaca tanınmış bir Alman firmasıdır. Bu firma Avrupalı tüketicilerin çok rağbet ettiği elektrikli tıraş makinalarını yoğun bir reklam kampanyası düzenleyerek, büyük umutlarla Japon pazarına da sunmuştur. Fakat, diğer batılı ülkelerdeki satış performansının tam tersine bu firmanın ürünleri Japon pazarında son derece başarısız olmuştur. Bu başarısızlık üzerine, firma yetkilileri pazara girmeyi hedeflerken yapmaları gerekeni sonradan yapmışlar, ürünleri ile ilgili olarak tüketici tercihlerini incelemişlerdir. Ortaya çıkan sonuç ise firma yetkililerini oldukça şaşırtmıştır. Çünkü, Avrupalı erkekler için ürettikleri tıraş makinaları Japon erkeklerinin elleri için çok büyüktü. Bu nedenle rahat kullanılamamıştı.

Sonuçta, söz konusu firma Japonya için farklı boyutta tıraş makinesi üretip, Japonya’ya ihracat yapma kararı aldıktan ancak iki yıl sonra bu ülke piyasasına girebilmiştir.

5.2. Yabancı menşeli ürünler ve Japon Tüketicilerin Özellikleri

Japon halkının yabancı menşeli ürünlere bakış açısı 1960’lardan sonra büyük ölçüde değişmiştir. Geçmişte kapalı bir ekonomiye sahip olan Japonlar, yetersiz yerli üretim sonucu uzun yıllar toplumsal ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamamışlardır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, yeni ekonomik politikalar çerçevesinde, her çeşit ithal ürünün rafları süslemesi ile birlikte yabancı menşeli ürünlere inanılmaz derecede rağbet etmişlerdir. Bu ürünlerin yerli ürünlere kıyasla daha kaliteli olduğunu düşünen Japonlar, kendi standartlarına uygun olmasa da ithal ürünleri yerli ürünlere tercih etmişlerdir.

Örneğin; Amerikan beyaz eşya firmalarının Japonya’ya ihraç ettiği büyük ebatlardaki buzdolapları, Japon halkının oturduğu son derece küçük evlere hiç uygun olmasa da Japon tüketicilerinin yerine tercih edecek kaliteli yerli buzdolapları bulamamaları nedeniyle mecburen satın alınmıştır.

Bu dönem içerisinde, Amerikalı ve Avrupalı firmalar Japonya’ya çok kolay ihracat yapmışlar ve Japon iç pazarının önemli bir kısmını ellerinde tutmuşlardır. Ancak, bu durum çok uzun ömürlü olmamıştır. Japonya’nın hızlı ekonomik kalkınmasıyla birlikte yerli ürünlerin de standartları yükselmiş, Japon halkının ihtiyaçlarına uygun olacak şekilde üretilen kaliteli yerli ürünlerin piyasaya sürülmesi ile birlikte yabancı firmaların pazar payı hızla düşmüştür. Buna paralel olarak Japon insanının toplumsal tercihlerinde kaliteli yerli ürünler lehinde önemli değişiklikler meydana gelmiş ve toplumun yerli ürünlere olan güveni artmıştır.

Japon toplumunun tercihlerinde meydana gelen bu değişikliği tam olarak değerlendiremeyen bazı yabancı firmalar geçmişte çok kolay ihracat yapmış olmanın da verdiği rahatlıkla bu ülkeye geleneksel ürünlerini ihraç etmeyi sürdürmüşlerdir. Ancak, bu ürünlerin Japonya’daki pazar payları hızla düşmeye devam etmiş, çok kısa bir süre sonrada pazardan tamamen silinmişlerdir.

Tokyo’nun en büyük mağazalarından biri olan Mitsukoshi Department Store yetkililerinden Yutaka WAKAMATSU’ya göre; “Japon tüketicisi Avrupa ülkelerindeki tüketiciden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Bu özellikler arasında en belirgin olanı alış veriş yaparken çok bilinçli tercihler yapmasıdır. Japonlar için satın alacağı ürünün kalitesi ve standartları son derece önemlidir. Ürünün fiyatı ise daha sonra gelir. İthal ürünleri satın alırken genelde Avrupa’da rağbet gören, kalitesini kanıtlamış markaları tercih ederler. Ayrıca, modayı da yakından takip ederler. Sonuç olarak, Japonya’ya tüketicinin fazla tanımadığı bir markayı ihraç etmek oldukça zordur.”

Japon tüketicisinin bir diğer özelliği de ürün ambalajına son derece önem vermesidir. Basit şekilde ve özensizce paketlenerek halka arz edilen ürünler içerik olarak kaliteli olsalar dahi Japon tüketicisinin dikkatini çekmezler. Örneğin Japon kültüründe önemli bir yeri olan kozmetik ürünlerinin ve banyo malzemelerinin Amerikan tarzı paketlenmesi halinde Japonya’da alıcı bulması mümkün değildir. Bu tür ürünlerin Japonya’da talep görmesi isteniyorsa itina ile hazırlanmış, olabildiğince şık ve zarif paketler içerisinde satılması gerekir.

Ayrıca, Japonya’ya ihracat yapmak isteyen bir firmanın Japon halkının renk, tat ve koku zevklerinin batıdan son derece farklı olduğunu da hiç bir zaman unutmaması gerekir. Örneğin; Japon tüketicisine sarı renk limon çağrıştırır. Limon tadı olan ekşiyi hiç sevmedikleri için limon tadını ve kokusunu hatırlatan sarı tonlarındaki kozmetik ürünlerinin veya banyo malzemelerinin pazar payı Japonya’da oldukça azdır.

Japon halkı kendi kültürel miraslarına çok önem verdikleri gibi diğer toplumların kültürlerine de ayrı bir saygı duyarlar. Bunun bir yansıması olarak mistik, gizemli ve ait olduğu kültürün özelliklerini yansıtan ürünler her zaman Japon tüketicisinin dikkatini çekmiştir. Bu bağlamda, pazara yeni girecek ürünlerin mümkün olduğu kadar bu konuları işleyen reklam kampanyaları ile tanıtılması son derece faydalı olacaktır.

Ayrıca, Japon pazarında her türlü ürünün yer aldığı düşünülecek olursa, pazara yeni sunulan ürünlerin, var olan benzer ürünlerden daha farklı olduğunu vurgulayan, tüketiciye satın aldığı ürünün çok özel olduğunu hissettiren tanıtım kampanyaları yapmak gerekir. Amerikan tarzı yalın ve bu özellikleri yansıtmayan sıradan reklam kampanyaları ise daha işin başında başarısızlık sebebi olurlar.

Netice olarak, Japonya ile ticaret yapmadan önce Japon toplumunun Batıdan farklı olan özellikleri hakkında ayrıntılı bilgi toplamak başarılı olmak için hayati önem taşımaktadır.

Tablo 13. Japonya’da Yıllar İtibariyle Tüketim Harcamaları (Milyar $)

*: Tahmin Kaynak: EIU Japan Country Report 2009

5.3. Ticari Ortaklıklar

Gerekli araştırmaları yapıp Japonya ile ticaret yapmaya karar veren yabancı firmaların bu ülke hakkında yeterli bilgi topladıktan sonra ikinci iş olarak kendilerine bu yabancı pazarda yardımcı olacak bir ticari ortak bulmaları gerekir. Çünkü Japon pazarına arz edilmek istenilen ürünün satış, dağıtım ve satış sonrası servis hizmetleri gibi faaliyetlerini üstlenecek, ürünlerin mümessilliğini yapacak bir firmaya ihtiyaçları vardır. Bu amaçla iyi donanımlı, güvenilir bir yerli firma veya bu ülkede yoğun ticari faaliyetlerde bulunan yabancı bir firma tercih edilebilir.

Bu bağlamda, dünya genelinde tanınan Japon ticari firmaları, ihracatçı veya ithalatçı firmalar, toptancılar veya Japonya ile yakın ticari ilişkileri olan Wilbur Ellis & Company, William Kyle & Associates, Dodwel’s veya Swire Groups gibi bu ülke ile köklü ticari ilişkileri olan bir çok Amerikan veya Avrupa firması da Japon pazarına girmek için iyi bir ticari ortak olarak düşünülebilir.

Ancak, Japon iş adamları ile temasa geçmeden önce, onların da bu farklı kültürün bir parçası olduklarını unutmamak gerekir. Gerçekten de Japon tarzı iş hayatı, alışık olduğumuz Batı tarzı iş hayatından oldukça farklıdır. Bu farklılığı anlayıp, ilişkilerde ona göre davranmak başarı için gereklidir.

Japon Tekstil İthalatçıları Birliği Genel Müdürü Tsuneo KOMURA’ya göre; “Japon iş adamları için ticarette olmazsa olmaz koşul, karşısındaki ile karşılıklı güven ortamının oluşmasıdır. Japonlar ticari ilişkilerinin sağlam temeller üzerine oturmasını ve mümkün olduğu kadar da uzun süreli olmasını isterler. Böyle bir ortam oluşana kadar sizin ve firmanızın hakkında sizden birçok konuda bilgi isteyeceklerdir. Kimi zaman bu bilgilerin gereksiz detaylar olarak algılanması, kimi zaman da şahsa özel bilgiler olarak değerlendirilmesi mümkündür. Ama eğer Japon iş adamları ile çalışmak istiyorsanız onların bu isteklerine özen göstermeniz gerekir. Çünkü karşılıklı güven ortamı oluşmadan Japon firmaları ile ticaret yapmanız asla mümkün değildir.”

Bu durum Japonya ile yeni ticari ilişkiler kurmak isteyen firmalar için bir dezavantajdır. Çünkü bu şekilde bir güven ortamı oluşturulması her şeyden önce yoğun bir çabayı ve belirli bir süreyi gerektirir.

Japon firmaları genelde Batıdaki yaygın uygulamanın aksine karşılıklı olarak imzalanan kontratların yararına inanmazlar ve bunu bir formalite olarak görürler. Eğer iki firma arasında karşılıklı güven ortamı oluşmamış ise bir kağıt parçasına sahip olmanın gelecekteki ticari ilişkilerinin yolunda gitmesini sağlayacağına da inanmazlar. Hatta Avrupa ve Amerikan firmalarının yoğun ısrarları üzerine hazırlanan her türlü detayın yer aldığı batı tarzı uzun kontratları imzalamadan önce okumak bile onlar için sıkıcıdır. Japon iş adamlarına göre bir kontrat uzun ve hukuki terimler içeren bir metinden ziyade, iki firmanın birlikteliğini vurgulayan bir evlilik anlaşması şeklinde olmalıdır.

Japon iş hayatında “kıdem ve hizmet” son derece önemlidir. Firmaya yeni giren bir eleman göreve en alt basamaktan başlayıp, kişisel bilgi birikimi, deneyimi ve firmasına olan hizmeti arttıkça daha üst pozisyonlara yükselir. Bir kişinin kişisel özellikleri ne kadar üstün olursa olsun en az aynı seviyedeki diğer yöneticiler kadar firmasına hizmet etmeden direkt olarak tepe yöneticisi konumuna gelmesi mümkün değildir. Örneğin, Japonya’da bir firmanın genel müdür yardımcısı olmak için firmanıza en az 20-25 yıl hizmet etmeniz gerekir. Bu nedenle, yabancı firmalarla iş görüşmesi yaparken genç ve tecrübesiz yöneticilerle karşı karşıya oldukları zaman onların firmalarını tam yetkiyle temsil ettiklerine inanmadıkları gibi bu firmaların ciddiyetinden de şüphe ederler.

Japon toplumunun sosyal yapısında tartışmasız erkek egemenliği söz konusudur. Uzun yıllar toplumu en üst seviyeden imparator veya askeri diktatör olan “shogun” olmak üzere en alt seviyelere kadar hep erkekler yönetmiştir. Bu geleneksel yapı eski katı şekliyle olmasa da bugün dahi hissedilir. Örneğin Japon iş hayatında firmaların üst yönetimlerinde hep erkek yöneticiler vardır. İş hayatında çalışan bayanlar ise hem oran olarak erkeklere göre azdır, hem de genelde yardımcı pozisyonlarda görev alırlar. Zaten iş hayatı da “erkek işi” olarak kabul edilir ve Japon bayanlarına karar mekanizmalarında fazla rastlanmaz.

Japon firmaları ile iş görüşmesi yapmak üzere bu ülkeye gidecek heyetlerin Japon toplumunun Batı’dan farklı olan bu yapısına uygun şekilde teşkil edilmesi karşılıklı iletişimin daha kolay kurulmasını ve iletişim kurulduktan sonra da firmaların birbirine daha yakın olmasını sağlayacaktır.

Japonya’ya ihracat yapmak için sadece bu ülkede bir ticari ortaklık kurmak yeterli olmayacaktır. Buna ilave olarak Japon kanunlarını ve ticaret hukukunu son derece iyi bilen, bu ülkedeki zorunlu bürokratik işlemleri zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirebilecek, uluslararası ticaret konularında da deneyimli yerel bir avukatlık bürosu ile anlaşma yapmak gereklidir.

Ayrıca, Japon vergi sistemi ve muhasebe kayıt şekillerinin Batı ülkelerindeki uygulamalardan oldukça farklı olması nedeniyle deneyimli bir yerel mali müşavirlik firması veya Japonya’da şubesi olan yabancı bir mali müşavirlik firmasıyla da birlikte çalışmak mali konularda problem yaşamamak için son derece faydalı olacaktır.

Yapılan karşılıklı görüşmeler sonrasında anlaşma sağlanıp, bir veya birden fazla firma ile ortaklık kurulduktan sonra bu firmaların faaliyetleri yakından izlenmelidir. Bunun için de Japonya’da bir irtibat bürosu kurmak çok faydalı olacaktır. Bu büro sayesinde sadece anlaşma yapılan firmanın faaliyetleri izlenmekle kalınmaz, ayrıca pazara sunulan ürünün ticari performansı veya rakip firmaların pazardaki benzer ürünlerinin performansları da günü gününe takip edilmiş olur. Ayrıca, söz konusu büro sayesinde anlaşma yapılan firma ile daha kolay ve çabuk irtibat sağlanabilir.

5.4. Japon İş Kültürüne Ait Ek Örnekler

Japonlarla görüşmeler kart değişimi ile başlamaktadır. Japonlarla görüşmelere gidilirken yeterli sayıda Japonca kartvizit ile gidilmesi yerinde olacaktır. Birden fazla şirketin sahibi olunsa veya bazı yarı-resmi dernek veya kuruluşlarda da görev alınıyor olunsa dahi sadece tek bir ünvan içeren kartvizit verilmeli, bu kartvizit o toplantıya hangi sıfat ile katılınıyorsa onu içermelidir.

Japon muhatapla el sıkışırken göz göze gelmekten kaçınılmalıdır. Eğilme hareketi saygı işareti olup, yabancılar sadece çok az eğilmeli, fazla abartmamalıdır. Eğilerek selam verirken eller yan tarafta tutulmalıdır. Kendinizi tanıtırken adınızı, firmanızdaki görevinizi ve ortak tanıdığınız varsa o Japon işadamının adını söylemek gerekmektedir.

Japon muhatabınıza kesinlikle ilk adı ile hitap edilmemelidir. Japon muhatabı dinlerken ara ünlemler (hi, so desu gibi) kullanılmalı ve söylenilenin anlaşıldığı belirtilmelidir.

Japonlar yazılı anlaşmalardan çok söze ve karşılıklı güvene önem vermektedir. Japonlar “evet” (hay) kelimesini“kabul ettim” manasında değil,“anladım” manasında kullanmaktadır.

Japonya’da ticari fuarlar, ticari trendleri ve yeni ürünleri tespit etme yeridir. Sipariş verilmesi istisnadır. Ticari fuarlarda tüm müşterilere eşit ölçüde ilgi gösterilmelidir. bazen alt düzey gözüken kişi patronun onayı ile önemli kararlar alabilmektedir. Japonlar pek çok ürünü hediye olarak aldıklarından paketleme stili, ambalaj kağıdı, üzerindeki işaret ve etiketler zarif olmak zorundadır.

Erkekler giyimde çok canlı renkleri tercih etmemelidir. Kadınlar fazla mücevherat, ağır makyaj, kısa ve mini kıyafetleri tercih etmemelidir. Japonya’da iş yemekleri yaygın olmakla birlikte, kahvaltılı toplantılar yaygın değildir. Yemek siparişini ev sahibinin vermesi tercih edilmelidir. Yemek hamleleri arasında çubuklar özel yerine konulmalıdır. “Karaoke bar” daveti geri çevrilmemelidir. Kişilerin sesinin kötü olması önemli değildir.

Japonlarla yapılacak iş görüşmeleri ve toplantılar öncesi özet not gönderilmesi faydalıdır. Böylece, ilgili tüm birimlerin haberdar edilmesi ve konu hakkında hazırlık yapmaları sağlanabilecektir. Randevularakesinliklesadık kalınmalıdır. Japonlarda genel olumlu karar için tüm uzmanların olumlu fikri gerekmektedir. Japonlar kararları “izakaya” (Japon meyhanesi) sohbeti esnasında muhataplarını tam anlamıyla tanıdıktan sonra almayı tercih etmektedir.

5.5. Dağıtım Kanalları

Japonya’nın dağıtım sistemi 1960’lardan itibaren çeşitli değişimlerden geçmiştir. Öncelikle büyük süpermarket zincirleri ile başlanmış, sonra belli başlı imalatçılar özellikle otomotiv, elektrikli ev aletleri ve kozmetik konusunda kendi toptan ve perakendeci ağlarını kurmuşlardır. Bilgisayar devrimi ise çok daha yaygın bir dağıtım sistemine geçişin bir diğer faktörü olmuştur. Zira sipariş, arşivleme, envanter ve diğer günlük işlemler otomosyona bağlanmıştır. Bunun yanı sıra pek çok mağazanın kendi toptancı, merkez ofis ve bankaları ile online bağlantıları bulunmaktadır. Yüksek yoğunlukta ve küçük boyuttaki Japon perakendecileri göz önünde bulundurularak bir karşılaştırma yapıldığında kişi başına düşen oran itibariyle söz konusu işletmelerin Avrupa ve ABD’den daha fazla olduğu görülmekte, ayrıca bu işletmelerin batıya nazaran daha küçük alanlarda daha az sayıda personelle, daha az satış gerçekleştirdiklerine dikkat çekilmektedir.Toptan satıcılar açısından ise, toptan satışların perakende satışlara oranının Japonya’da diğer endüstrileşmiş ülkelere nazaran daha yüksek olduğu gözlenmektedir. Bunun nedeni çok sayıda toptancı olması ve genel ticaret firmalarının satışlarının da bu kalemde gözükmesinden kaynaklanmaktadır. Genel ticaret firmalarının satışları buradan çıkarıldığı takdirde perakende satışların durumu diğer ülkelerden farklı olmayabilecektir. Dağıtımın üretkenliği açısından bakıldığında ise perakendecilerde, çalışan başına gerçekleşen yıllık satış diğer endüstrileşmiş ülkelerden daha yüksek ya da eşit ölçüde gerçekleşmekte, aynı durum toptancılar için değerlendirildiğinde Japonya diğer ülkelerin önüne geçmektedir.

5.5.1.Japon Dağıtım Sistemine Özgü Uygulamalar

Japon dağıtım sistemine özgü çeşitli uygulamalar bulunmaktadır, bunlara kısaca değinmekte yarar görülmektedir. Bunlar; tatene-liste fiyatları, henpin-satılmayan ürünün iadesi, keiretsu-bağlı şirketler grubu ve detaylı bir geri ödeme sistemi uygulamalarıdır.

Tatane: Liste fiyatı sistemi; bu sistem Japon iş piyasalarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Üreticiler ürünleri için her bir dağıtım aşamasında ve nihai satış aşamasında “üreticinin teklif ettiği fiyat” şeklinde ifade edilen bir standart fiyat tespit etmektedir. Bu yöntemin çeşitli avantajları bulunmaktadır: Üreticiler kolaylıkla kendi ürünlerinin fiyatının düşmesini engellemekte ve kar marjlarını makul bir düzeyde tutmayı başarmaktadır. Aynı zamanda bu uygulama tüketiciye satın alma sırasında ürünün gerçek fiyatı ile ilgili net bir fikir vermektedir. Sistemin fiyatları sabitleştirmek gibi bir dezavantajı da bulunmaktadır. Japonya’da Anti-Tekel Yasası tek fiyat uygulamasını yasaklamıştır. Ancak kozmetikler, eczacılık ürünleri, kitaplar ve plaklar bu yasadan muaf tutulmuştur.

Henpin: Satılmayan ürünün iadesi sistemi; satılmayan malın perakendecilerden toptancılara,

toptancılardan üreticiye geri gönderilmesi uygulamasına Japonca’da henpin denilmektedir. Japonya’da satılmayan ürünler üreticiye geri döner. Dağıtım kanalındaki alıcı ve satıcılar satın alınmayan ürünün riskini paylaşırlar. Bu durumun büyük perakendecilerin dağıtım sistemi içinde güçlenmelerine neden olabileceği gibi, aynı zamanda perakendecilerin kendi satışlarını artırmaya yönelik faaliyetlerini teşvik etmeyi engellemesi gibi bir sakıncası da bulunmaktadır. Ayrıca maliyet yapısı daha az şeffaf olduğu takdirde rekabetin olumsuz etkilenebileceğine dair bir inanış da bulunmaktadır.

Geri Ödeme Sistemi: Bu sistem Japonya’ya özgü olmamakla birlikte bazı farklılıklar içermektedir. Japonya’da belirlenen bir dönemin sonunda ödeme yapılmaktadır. Japon sisteminde iş ilişkilerinin uzunve devamlı olacağı inanışı hakim bulunmaktadır. Bu, satışları teşvik etmek olarak değerlendirilebileceği gibi, satılmayan ürünün iadesinde olduğu gibi perakendecilerin daha başarılı olma çabalarını sınırlayan bir unsur haline de dönüşebilmektedir.

Keiretsu: Bağlı şirketler grubu; söz konusu firmalara son yıllarda kozmetik, elektrikli ev aletleri ve otomotiv endüstrisinde daha çok rastlanmaktadır. Bu sistem üreticilerin kendi ürünlerini pazarlama amacı ile kendi satış ağlarını kurup, ürünlerini kendi kanallarından satışa çıkarmalarını ifade etmektedir. Üretici ve dağıtımcıların dikey ilişkisi, perakendecilerin tüketicilere sundukları hizmetleri geliştirmelerine yardımcı olmak açısından olumlu bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Buna ek olarak tüketici bilgilerini direkt olarak üreticiye ileten ve geleceğe göre tasarlanarak ürünün tüketici tercihlerine göre daha fazla şekillenmesine imkan tanıyan ayrı bir kanal da oluşturulmaktadır. Sistem içindeki bilgi akışı 2 yönlü olmaktadır. Üreticiler etkin bir şekilde perakendecilere bilgi iletebilmektedir.

Görüldüğü üzere toptancılar, üreticiler için satış acentesi, perakendeciler için satın alma acentesi olarak çift taraflı bir işlevi yerine getirmektedirler. Ana yapısı itibarıyla aynı olmakla birlikte dağıtım sistemi tüketim malları ve sermaye malları için farklılık göstermektedir. Yapılan işlemin hacmine bağlı olarak dağıtım sisteminin bazı aşamaları elimine edilebilmektedir. Örneğin üreticiler direkt olarak perakendecilere satış yapabilmektedir.

Japon tüketiciler taze gıda ihtiyaçlarını kendilerine en yakın satıcıdan günlük olarak almaktadırlar. Bu gerçek, çok sayıda küçük işletmenin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Gıda ve içecek satanlar, perakendeciler arasında çoğunluğu oluşturmaktadır.

5.5.2. Dağıtım Kanallarının Seçimi

Yabancı ürünler çeşitli kanallarda Japonya’ya ithal edilebilmektedir. Söz konusu kanalların başlıcaları şu şekilde özetlenebilmektedir.

1. İthalat Acenteleri;

Söz konusu acentalar gümrük işlemlerini yürütüp, ulaştırma sorunlarını çözümleyerek ayrıca malın toptancılara ya da satıcılara hatta tüketicilere ulaşmasını sağlamaktadırlar.

2. Uzmanlaşmış Ticaret Şirketleri (Specialized Trading Companies);

Söz konusu şirketler kendi alanlarına giren konularda ithalat yapmaktadırlar. Bu gibi şirketler satış sonrası hizmetler ve kullanıcının eğitilmesi gibi hizmetler de vermektedirler.

3. Genel Ticaret Şirketleri (General Trading Companies)

Japonya’nın Genel Ticaret Şirkeleri sanayi ürünleri pazarlaması alanında güç kazanmışlardır. Söz konusu şirketler çeşitli alanlara hitap etmektedirler. İstendiğinde mali yardım sağlayabilmekte ve genellikle geniş ölçekli projelerin organizasyonu ile ilgilenmektedirler. Bu gibi şirketler birden fazla müşteriye aynı anda hitap edebilmektedir.

4. Ürün/Pazarlama İşbirliği;

Japonya’da ürün tanıtımının ve dağıtımının bir diğer yolu ise Japon şirketi ile ortak teşebbüs

kurmaktadır.

5. İlgili Alanlardaki Üreticiler;

Ürünün çok yakından ilgili olduğu bir alanda ya da rekabetçi olmayan bir alana ait dağıtım kanallarını kullanması yolu ile pazarlanması mümkün olabilmektedir.

6. Satış Büroları;

Bazı yabancı ihracatçılar Japonya’daki ithalat ve pazarlama faaliyetlerini yürütmek için kendi satış bürolarını kurmaktadır.

5.6. Japonya Pazarında sıkça karşılaşılan sorunlar

Japon tarzı iş hayatında kamu kuruluşlarının ayrı bir yeri vardır. Ticaretin her safhasında gerek Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bakanlığı (MITI), Maliye Bakanlığı (MF) veya diğer ilgili bakanlıklar; gerekse Adil Ticaret Komisyonu (FTC), ithalatçı veya ihracatçı birlikleri gibi yerel organizasyonlardan her konuda yardım alırlar. Bu nedenle ayrıca kendilerine hizmet edecek danışmanlık firmalarına ihtiyaç duymazlar. Örneğin Japon iş adamları dünyanın en büyük hukuk firması ile birlikte çalışırlar. Bu firma ise “Japonya Devleti” nin kendisidir.

Bu nedenle, Japonya ile ticaret yaparken ilişki kurulan firmaların, gerek Japon kamu kurum ve kuruluşlarından, gerekse ticaretle ilgili diğer birlik ve organizasyonlardan her türlü yardım ve desteği aldıklarını unutmamak gerekir.

Japonya’ya ihracat yapmadan önce bu ülkeye gönderilmesi planlanan ürünler için önceden pazar araştırması yapmak son derece faydalı olacaktır. Pazar araştırması yaparken doğru sonuçlara ulaşmak için mümkün olduğu kadar farklı tüketici grupları ile temas etmek gerekir. Ancak, pazar araştırmasının doğru sonuçlar vermesi için, kapsamlı ve uzun süreli kampanyaların aynı zamanda ürünlerin kopya edilmesi riskini doğurduğu unutulmamalıdır. Çünkü, uzun süreli pazar araştırmalarında tüketici eğilimlerini öğrenmek için kullanılan numunelerin yerli firmalar tarafından kopya edilerek, daha önceden Japon pazarına sunulması ihtimali vardır. Bu nedenle kampanya süresinin ne sizi yanlış sonuçlara götürecek kadar kısa, ne de ürünlerinizin taklit edilecek kadar uzun olması gerekir.

Japonya ile ticaret yapan yabancı firmaların karşılaştıkları önemli problemlerden biri de, bu ülke insanı ile iletişim kurma zorluğudur. Çünkü, ana dili farklı olan insanların anlaşmak için ortak dil olarak kullandıkları İngilizce, Japonya’da o kadar da yaygın değildir. Ayrıca, İngilizce bilen Japonların ise ağır bir gramer yapısına sahip, uzun cümleleri veya karışık deyimleri tam olarak anlamalarını da beklememek gerekir. Buna karşılıklı konuşma esnasında ortaya çıkan telaffuz farklılıklarını da ekleyince direkt olarak iletişim kurmak iyice zorlaşır. Bu nedenle, ticari ilişkilerde mümkün olduğu kadar telefon kullanmamaya çalışmak, diğer iletişim araçları olan mektup, faks, teleks veya e-mail kullanırken de olabileceği kadar basit, net ve açık bir İngilizce kullanmak gerekir.

Yabancı firmaların karşılaşacağı bir diğer problem ise tarife dışı engeller (nontariffs barriers) dir. Her ne kadar, ayırımcı bazda tarife dışı engellerin uygulanması Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) hükümlerine aykırı olsa da, Japon hükümeti, Amerika ile arasındaki yorum farkı nedeniyle konunun tartışmalı olmasına rağmen, bu anlaşmanın önsözünü amacına uygun bir şekilde yorumlayarak, ithal ürünler için insan sağlığı ve çevre ile ilgili çeşitli kısıtlayıcı tedbirler uygulamaktadır.

Bu engeller arasında ilk olarak son derece yüksek olan Japon standartlarını sayabiliriz. Çünkü, Japon hükümeti iç pazarda gereğinden fazla ithal ürün olmasını engellemek ve bu yolla yerli sanayi korumak için, Batı ülkelerinin uyguladıkları standartlara ilave Japonya’ya özgü yeni standartlar getirmiştir. Yüksek standartlara konu olan sektörler arasında motorlu taşıt araçları, tarımsal ürünler, ilaçlar ve kozmetik sanayi ve spor malzemeleri ilk akla gelen ürünlerdir. Bu ürün gruplarından ilk anda Japonya’ya ihracat yapmak neredeyse imkansızdır.

Örneğin; kozmetik sanayinde kullanılan bir çok yardımcı madde Japon Sağlık Bakanlığı’nca sağlığa zararlı kabul edilerek, bu maddeleri içeren kozmetik ürünlerinin Japonya’ya ithali yasaklanmıştır. Ayrıca, bir kısım hammadde için de bu maddelerin nihai ürün içerisindeki miktarlarına sınırlama getirilmiştir. Bu nedenle, Japonya’ya kozmetik ürünleri ihraç etmek isteyen firmalar, önce kendi ürünlerinin muhteviyatını test ettirerek, Japon hükümeti tarafından belirlenen standartlara uygun olup, olmadığını anlamak zorundadır. Bu işlem ise hem son derece uzun bir süreç gerektirmekte, hem de önemli miktarda parasal masrafa yol açmaktadır. Ayrıca, bütün bu çabalardan sonra ürününüz içerisinde yer alan bazı maddelerin çok küçük farklarla Japon standartlarına uymaması da kuvvetli bir ihtimaldir.

Bu nedenle, Japonya’ya bu ülkenin ithal ürünlere uyguladığı yüksek standartlarına konu ürünleri ihraç etmeyi planlayan firmaların bu ülke standartlarına uygun yeni mamuller üretip, daha sonra bunları ihraç etmeleri kimi zaman daha akılcı olacaktır.

Japon pazarına girmek için önemli bir engel oluşturan Japon standartları dışında bazı ürün grupları için Japon hükümeti tarafından uygulanan miktar kısıtlamaları da, bu ülke ile ticaret yapmak isteyen firmaları zor durumda bırakmaktadır. Nitekim bu ülkeye yapılan gıda maddeleri ihracatı söz konusu kota uygulamasından oldukça fazla etkilenen ürün gruplarının başında gelmektedir.

Örneğin; Amerikan portakal üreticilerinin Japonya’ya sadece Mart ve Ekim ayları içerisinde ihracat yapmasına izin verilmektedir. Çünkü, Ekim ayından sonra Japon mandalina üreticileri için üretim sezonu başlamakta olup, sezon Mart ayına kadar sürmektedir. Ayrıca, bu sınırlamanın dışında kalan zaman diliminde herhangi bir turunçgil için kota temin edilmesi de oldukça zor ve uzun bürokratik işlemler gerektirmektedir.

Kota temin etmeyi başarıp, ürünlerini Japon gümrüklerine getiren ihracatçılar bu defa Japon Tarım Bakanlığı müfettişleri ile karşı karşıya kalacaklardır. Müfettişler tüm parti içerisinde çürük bir meyve bulsalar veya meyvelerin bir tanesinde mantar ürediğini tespit etseler, ya da zararlı bir haşaratla karşı karşıya kalsalar sadece bu meyveyi imha edip, diğerlerinin ülkeye sokulmasına izin vermek yerine, tamamını geri gönderirler. Ayrıca, söz konusu uygulamalarda bir standart olmaması da ayrı bir zorluktur. Nitekim, Kobe’deki gümrük müfettişlerinin bazı uygulamaları, Tokyo veya Narita’daki meslektaşlarından farklı olabilir.

Japon gümrük vergilerinin uygulanma esasları da yabancı firmalar için bir başka problem kaynağıdır. Çünkü, Japon gümrük vergileri bir bütün olarak ürünün tamamına değil, ürünün içerdiği maddelere dayanmaktadır. Bu nedenle, Japonya’ya ihracat yaparken veya numune gönderirken gönderilen ürünün içeriğinin tam olarak belirlenmesi gerekir. Ayrıca, üründe yer alan bileşiklerin hangi oranlarda olduğunun da belirtilmesi şarttır.

5.7. İşadamlarının Pazarda Dikkat Etmesi Gereken Hususlar

Pasaport ve Vize İşlemleri

Japonya, Türk vatandaşlarına 3 aydan kısa süreli ziyaretlerde vize uygulamamaktadır.

Diplomatik, Hizmet, Hususi ve Umuma Mahsus Pasaport hamilleri vizeden muaftır. Ancak 2007 yılının sonlarına doğru, uluslararası terörizm önlemleri çerçevesinde, ülkeye giriş yapan tüm yabancıların resmi çekilmekte ve parmak izleri alınmaktadır. Bu uygulamaya 16 yaşından küçük çocuklar, diplomatlar ve Japonya’da oturma izni bulunan kişiler dahil edilmemiştir. Yine otellerde giriş yapılırken yabancı misafirlerin pasaportlarını mutlaka ibraz etmeleri gerekmektedir.

Resmi Tatiller ve Çalışma Saatleri

Bu ülkeye bir seyahat planlıyor iseniz tatil günlerini ve mevsimsel olayları bilmeniz gerekir:

1Ocak-Gantan-Yeni Yıl

Ocak ayının 2. Pazartesi’si- Seijin no Hİ- gelen yaş günü

11 Şubat- Kenkoku/kinenbi- Milli gün

21 Mart-Shunbun no Hi- Bahar Noktası Günü (gün yıla göre değişebilir)

29 Nisan-Showa günü- eski İmparator Showa’yı anma günü

3 Mayıs- Kenpo Kinenbi- Anayasa Günü

4 Mayıs- Kokumin no Kyujitsu- Yeşil Gün

5 Mayıs- Kodomo no Hİ- Çocuk Günü

Temmuz’un üçüncü Pazartesi’si- Umi no Hi- Denizcilik Günü

Eylül’ün üçüncü Pazartesi’si – Keiro no Hi- Yaşlılara saygı günü

23 Eylül-Shubun no Hi- Sonbahar Noktası (gün yıla göre değişebilir)

Ekim’in ikinci Pazartesi’si -Taiki no Hi- Sporlar Günü

3 Kasım- Bunka no Hi- Kültür Günü

23 Kasım- Kinro Kansha no Hi- İşçiler Şükran Günü

23 Aralık- Tenno Tanjobi- İmparatorun Doğum günü

Temmuz ortası- Ağustos ayları boyunca yaz tatili dolayısıyla seyahatlerin yoğunlaşması nedeniyle, bu dönemde yapılacak seyahatlerde rezervasyonun önceden yapılması önem arz etmektedir. Yeni yılda genellikle tüm Japonya’da tüm müze ve restoranların çoğu kapalı olup, bu süre 3-4 gün uzayabilmektedir.. Ancak diğer tatil günlerinde müzelerin çoğu açıktır. Ulusal bir tatilin bir Pazar günü olması durumunda, onu izleyen Pazartesi de tatil olarak kullanılmaktadır. Yine 29 Nisan- 5 Mayıs arası Altın Hafta Kutlamaları ile Ağustos ortasında bir hafta boyunca kutlanan Obon Festivali dolayısıyla seyahatlerin daha yoğun olarak gerçekleşmesi nedeniyle, tren ve diğer toplu taşım araçlarında yoğunluk yaşanabilmektedir.

Haberleşme

Japonya’da 7 adet uluslararası telefon şebekesi bulunmaktadır. Bunların hizmetleri ve tarifeleri birbirinden farklı olmakla birlikte indirimli tarife hafta içi 19.00- 23.00, hafta sonları 08.00- 23.00 saatleri arasında uygulanmaktadır. Daha büyük bir indirim ise her gün 23.00- 08.00 arasındadır. Aynı zamanda pek çok yerli telefon şirketi de bulunmaktadır. Bu şirketler arasında bazı ufak tarife farklılıkları olmasına rağmen gece ve tatil günlerinde indirimli tarife uygulanmaktadır. Japonya’da cep telefonu sisteminin (PDC -Personal Digital Cellular), bizim ülkemiz sistemi ile uyumlu olmaması nedeniyle, cep telefonları çalışmayabilmektedir.

10 ya da 100 Yen kabul eden telefonların yanı sıra kartlı telefonlar bulunmaktadır. Gri ve yeşil renkli kartlı telefonlardan uluslararası görüşme yapabilirsiniz. Ayrıca kredi kartınız ile her tür telefondan görüşme yapmanız mümkündür.

Telefon Kodları

Uluslararası ülke telefon kodu (dışarıdan) 0081 olup, Japonya’da uluslararası ülke telefon kodu (dışarıya): 001 010 + ilgili ülke kodunun çevrilmesi gerekmektedir.

Mali Yıl : Nisan – 31 Mart

Zaman Dilimi : Türkiye’den 7 saat önde ( Türkiye’de yaz saati uygulaması olan aylarda 6 saat önde)

Japonya’da Düzenlenen Fuarlar :

Milli Katılımda Devlet Desteği Olan Fuarlar

FOODEX (Tokyo/ Chiba – Mart/Her Yıl)

Gıda Ürünleri

Web Sitesi : http://www3.jma.or.jp/foodex/en/

BÖLÜM VI

TÜRKİYE-JAPONYA İKİLİ DIŞ TİCARETİ

6.1. İkili Ticaret İstatistikleri

Tablo 14. Türkiye-Japonya Dış Ticaret Değerleri (Milyon Dolar)

Kaynak:JETRO verilerinden Tokyo Ticaret Müşavirliğince derlenmiştir.

Şekil 2.1. Türkiye-Japonya Dış Ticaret Değerleri (Milyon Dolar)

Kaynak:JETRO verilerinden Tokyo Ticaret Müşavirliğince derlenmiştir.

Şekil 2.3. 2010 Ocak Ayı Dönemleri İtibariyle Türkiye İle Gerçekleşen Dış Ticaret Verileri

Kaynak:JETRO verilerinden Tokyo Ticaret Müşavirliğince derlenmiştir.

Şekil 2.4.Başlıca Mal gruplarında Japonya’nın Türkiye’ye İhracatı

Kaynak:JETRO verilerinden Tokyo Ticaret Müşavirliğince derlenmiştir.

Şekil 2.5. Başlıca Mal Gruplarında Japonya’nın Türkiye’den İthalatı

6.2. Türkiye-Japonya Yatırım İlişkileri

Türkiye’deki en büyük Japon yatırımcı konumundaki Toyota’nın üretim ve ihracattaki başarısının ardından başta Toyota’ya parça üreten yan sanayici şirketleri olmak üzere, Türkiye’yle birçok alanda iş yapan büyük ticari şirketlerin (sogo shosha) ve son zamanlarda elektrik / elektronik sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin ülkemize olan ilgisinin arttığı gözlemlenmektedir. Japon şirketlerinin iş teamülleri gözönüne alındığında, bu ilginin somut sonuçlarının orta vadede görülmeye başlanabileceği değerlendirilmektedir.

2003 yılında Japonya’da Türkiye Yılı’yla başlayan ve 2006 başında Başbakan Koizumi’nin ülkemize yaptığı ziyaretle güçlenen ivmenin kaybedilmemesi ve bunun somut yatırım ve iş ilişkilerine dönüştürülebilmesi için Japon iş dünyasına yönelik tanıtım ve işbirliği  faaliyetlerinin arttırılması gerekmektedir. Japon yatırımlarını çekme konusunda oldukça yoğun rekabet yaşadığımız Doğu Avrupa, Güney Asya ve Güney Amerika ülkelerinin faal, hatta agresif olarak nitelendirebileceğimiz tanıtım faaliyetleri bulunmaktadır. Türkiye’ye karşı oluşan ilginin devamı için, aynı hız ve yoğunlukta tanıtım faaliyetlerinin sürdürülebilmesi gerekli görülmektedir.

Türkiye’nin Japon yatırımcılara tanıtım alandaki faaliyetlere katkıda bulunabilmek amacıyla, Japonya’nın yurt dışı yatırımlarını yönlendirmede rol oynayan Japon Denizaşırı Yatırımlar Örgütü (JOI)’ye, Büyükelçilik olarak DEIK ile birlikte üye olunmuştur. Sözkonusu üyelik çerçevesine her yıl Tokyo’da Türkiyedeki yatırım imkanlarını tanıtan bir seminer gerçekleştirilmekte ve JOI’nin iki ayda bir çıkan dergisinin her sayısında Türkiye’deki ekonomik gelişmelerle ilgili Japonca rapor ve makaleler Büyükelçiliğimiz Ekonomi Müşavirliği ve DEİK tarafından dönüşümlü olarak yayınlanmaktadır. Ayrıca her yıl Mart ayında Japan Coordination Center for Middle East  (JCCME) tarafından düzenlenen  Yatırım Promosyon Forumu’na yine Ekonomi Müşavirliğimiz tarafından aktif katılım ve destek sağlanmaktadır.

Türkiye’de yatırım yapmış olan başlıca Japon firmaları arasında Bridgestone Corp. (Brisa Bridgestone Sabancı Lastik San. A.Ş.), Isuzu Motors Ltd. (Anadolu Isuzu Otomotiv San.), Toyota Motor Corp., Honda Motor Corp. Ltd. (Anadolu Honda Otomobilcilik A.Ş.), Marubeni Corp. (Uni-Mar Enerji YatırımlarıA.Ş.), Mitsubishi Corp., Sony Overseas SA (Sony Euroasia Pazarlama A.Ş.), Mitsui Corp. (İzmit SuA.Ş.) ve Sumitomo Corp. (İzmit Su A.Ş) sayılabilir.

6.3. İki Ülke Arasındaki Anlaşma ve Protokoller

Tablo 15. İki Ülke Arasındaki Ticaretin Altyapısını Düzenleyen Anlaşma ve Protokoller

Kaynak: Dış Ticaret Müsteşarlığı 2011 Japonya Ülke Raporu

6.4. İhracat Potansiyeli Olan Başlıca Sektörler

Sektörel bir yaklaşımla ihracatımız incelendiğinde; tekstil, hazır giyim (örme giyim), konfeksiyon, ev tekstil ürünleri, makarna, zeytinyağı, domates salçası, kuru ve sert kabuklu meyveler, doğal taşlar, kuyumculuk ve mücevher ürünleri, porselen, seramik ve cam ürünleri, deriden mamul ürünler, metal ve maden cevherleri gibi ürünlerin ihracatımız açısından Japonya pazarında önemli bir potansiyel mevcut olduğu değerlendirilmektedir.

Türkiye ile Japonya arasında özellikle kuru meyveler ve fındık, domates dışındaki diğer dondurulmuş ve işlenmiş meyve ve sebzeler gibi gıda ürünleri, ev tekstili, otomotiv yan sanayi, makine aksam ve parçaları, demir-çelik ürünleri, mücevher, mermer, seramik ve cam eşya alanlarında işbirliği yapılabileceği düşünülmektedir.

6.5.Ulaştırma ve Taşımacılık Maliyetleri

Japonya ile ülkemiz arasındaki mesafenin çok olması dolayısıyla özellikle çabuk bozulabilen ürünlerde nakliye hava yolu ile gerçekleştirilmektedir. Daha dayanıklı ürünler için gemi yolu ile nakliye gerçekleştirilmekte olup, nakliyat 30-45 gün arasında genellikle Pusan/ Şanghay üzerinden gerçekleşmektedir.

Tablo 16. İstanbul limanından Japonya’nın Başlıca Limanlarına Gemi Varış Süreleri

Kaynak: IGEME İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi, 2011

6.6. Türk-Japon İş Konseyi

Türk – Japon İs Konseyi kar amacı gütmeyen bir özel sektör organizasyonu olan DEİK (Dıs Ekonomik İliskiler Kurulu) şemsiyesi altında 1986 yılında kurulmustur. Konseyin muhatap kurulusu KEIDANREN (Japonya Ekonomik Organizasyonlar Federasyonu)’dir. 1946’da kurulan KEIDANREN 1,000 büyük ölçekli firma ve 118 trading house (sogoshosha) üyesi ile Japonya’nın iş dünyasındaki temsil gücü en yüksek kurulusudur. KEIDANREN Mayıs ayı sonu itibarı ile NIKKEIREN (Japonya İsverenler Dernekleri Federasyonu) ile birleşerek Nippon Keidanren (Japon İs Federasyonu – Japan Business Federation) adını almıstır. Japon firmalarını Türkiye’de yatırım yapmaya teşvik etmek, Türkiye’de ve üçüncü ülkelerde çeşitli projelerde Türk firmaları ile birlikte hareket etmelerini sağlamak konsey faaliyetlerinde dikkate alınan temel noktalar olmuştur. Türkiye’nin Japonya’da tanıtımı, Konsey açısından öncelikli konulardan bir diğeridir. Bu amaçla Türkiye’yi ziyaret eden üst düzey yetkililer ile temasta bulunarak Japonya’da çeşitli çevrelerde Türkiye’nin tanıtılması için çaba sarf edilmektedir.Konseyin kurulusundan bugüne kadar Türkiye ve Japonya’da 13 ortak toplantı gerçekleştirilmiştir. Ortak toplantıların yanı sıra, Japon firmalarını Türkiye’de yatırım yapmaya teşvik etmek amacıyla, Ekim 1994’de Osaka, Nagoya ve Tokyo şehirlerinde yatırım seminerleri; üçüncü ülkelerdeki çeşitli projelerde işbirliğini sağlamak amacıyla da Nisan 1993’te Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’ı kapsayan bir ortak çalışma ziyareti, Eylül 1997’de Azerbaycan, Kazakistan ve Gürcistan’ı kapsayan ikinci bir ortak çalışma ziyareti gerçekleştirilmiştir.

SONUÇ

Türkiye ile Japonya arasındaki ilişkilere genel anlamda baktığımızda iki ülke arasında uzun yıllar barış ve dostluğun hâkim olduğunu görmekteyiz. Ancak günümüz şartlarında bu dostluğun ekonomik ve ticari işbirlikleriyle de derinleştirilerek yüzeysellikten kurtulması gerektiği fikri ön plana çıkmaktadır. İki ülke arasında son dönem gelişmelere baktığımızda Türkiye’nin bu anlamda doğru bir yol haritası izlediğini söyleyebiliriz. Türkiye’nin önde gelen siyasetçileri ve girişimcileri Japonya’ya sık sık ziyaretlerde bulunuyor, iş çevreleriyle görüşmeler yapılıp iş birliği anlaşmaları imzalanıyor, ortak toplantılar ve forumlar düzenleniyor. Türk- Japon iş adamlarının katıldığı bu toplantılarda iki ülke dostluğunu daha ileriye taşımanın gerekliliği sık sık vurgulanmaktadır.

Neden özellikle Japonya? Çünkü Japonya, 5 trilyon ABD Dolarına yaklaşan gayri safi milli hâsılasıyla, dünyanın ikinci büyük ekonomisine sahiptir. İkinci Dünya Savaşından sonra hızla kalkınan Japonya’nın kişi başına düşen milli geliri 35.000 ABD dolarını aşmaktadır. Dünyanın en pahalı ülkeleri sıralamasında üst sıralarda bulunan Japonya, uluslar arası arenada lüks tüketim maddelerinde en büyük pazar payına sahip bir ülkedir.

Japonya piyasası her ne kadar coğrafi açıdan ülkemize oldukça uzak bir pazar olsa da, fındık ihracatımız için taşıdığı önem ve potansiyel büyüktür. Bu potansiyel, sadece Japonya iç pazarının büyüklüğünden değil, aynı zamanda, Japon çikolata-şekerleme sektörünün, Asya Pasifik bölgesinde sahip olduğu nüfuz nedeniyle de önemlidir. Türk fındığının kalitesi Japonya’da kabul görmektedir. Türkiye, dünyanın en büyük üreticisi ve ihracatçısı konumunda olduğundan dünya fındık fiyatlarında belirleyici rol oynamaktadır. Türk fındığının Japon pazarında bir marka olarak tanınması ise dünya nüfusunun %50’den fazlasının yaşadığı Asya Pasifik pazarında da kabul görmesi anlamına gelmektedir.

Öte yandan Japonya ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi, beklentilerin çok altında seyretmektedir. Son yıllarda Japonya’ya ihracat konusunda yoğun ilgi olmasına rağmen, Türk-Japon Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı sadece 28 Türk firması Japonya’da faaliyette bulunmaktadır. Bunlar ticaret alanında genellikle gıda, lokantacılık, hediyelik eşya, halı ve kilim ticaretiyle uğraşmaktadırlar.

Türkiye ve Japonya arasındaki ilişkiler özellikle 1990’lı yıllardan itibaren Japonya’nın Türkiye’ye verdiği krediler ile ivme kazanmaya başlamış ve aynı yıllarda imzalanan “Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması” anlaşmasıyla da ülkemize doğrudan Japon yatırımları akışı olmuştur. O dönemdeki yatırımlar sayesinde bugün ülkemizin en büyük ihracatçıları arasında Japonya merkezli firmalar yer almaktadır. Japonya- Türkiye dış ticaret hacmi 2006 yılında 2,8 milyar dolarken 2007 yılında ise 3,2 milyar dolara yükselmiştir.

Türk ve Japon ekonomilerinin ve yatırım ortamlarının mevcut durumu, iki ülke arasında ileriye yönelik işbirliği fırsatları ve yürütülen projeler umut vericidir. 2009 sonunda bitirilmesi planlanan “Marmaray Projesi” bu projelerin en bilinen örneklerindendir. Bilindiği üzere inşaat, özellikle de depreme dayanıklı yapı sektörü Japonya’nın iddialı olduğu sektörler arasındadır. Türkiye’de de son dönem inşaat sektörü hızlı bir gelişme içindedir. Bu fırsat iyi değerlendirilirse Türk ve Japon müteahhitlik firmaları çok sayıda başarılı işler ortaya koyabileceklerdir. Japonların mükemmel iş disiplini gerek üretim gerekse iş güvenliği açısından ülkemize çok şeyler kazandıracağı bir gerçektir.

Ancak yine Japonya’nın Türkiye’deki yatırımları hala istenilen oranda değildir. Aslında Türkiye, Japonya için çok kârlı ve cazip bir yatırım alanıdır. Özellikle tekstil ve hazır giyim, seramik ve cam eşya, kuru meyveler, otomotiv yan sanayi, yazılım alanlarında işbirliği yapılabileceği yetkililer tarafından sıklıkla belirtilmektedir. Ancak riski sevmeyen Japonlar için istikrar vazgeçilmez bir unsurdur. Maalesef uluslar arası konjonktürde “Türkiye” ve “istikrar” kelimeleri birbiriyle pek örtüşmeyen kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda Türkiye’nin iç ve dış sermayeye güven vererek yatırımı cazip bir hale getirmesi gerekmektedir. Türkiye henüz dışa açılım konusunda pek iddialı görünmemektedir. Ancak Türkiye’nin jeopolitik konumunun ve öneminin Japonlar tarafından yeterince anlaşılmasıyla Japon sermayesinin Türk piyasalarına çekilmesi mümkün olacaktır. Örneğin Türkiye’nin Avrupa Birliği ülkelerine ve Orta Doğu ülkelerine özellikle Irak’a yakın olması Japonya’nın Türkiye üzerinden bu pazarlara ulaşmasını kolaylaştıracaktır. Türkiye, bölgede ancak böyle bir rol üstlendiği takdirde, Japonya karşısında sağlam stratejik bir ortak olarak kabul görecektir. Şüphesiz bu ortaklıktan hem Japonya hem Türkiye kârlı çıkacaktır.

Japonya’yı yapılan yatırımlar açısından değerlendirdiğimizde, sadece Türklerin değil diğer yatırımcıların da yaptıkları doğrudan yatırım miktarının halen çok sınırlı olduğunu görüyoruz. Japonların gelenekçi yapıları, bu pazara girmek isteyen yabancı firmaları zor durumda bırakmaktadır. Bu gelenekçi yapıda yer alabilmek için oyunu kuralına göre oynamak gerekmektedir. Çünkü Japonya’nın kültürü, yaşam tarzı ve tüketici tercihleri diğer batılı ülkelerden çok farklıdır. Bölgeye yatırım yapmak isteyen girişimciler, bu farklılığı iyi anlamaları ve adımlarını ona göre atmaları konusunda uyarılmaktadır. Öncelikle Japonya’da iş kurma maliyeti (iş gücü, iş yeri ve arazi fiyatları, vergiler v.s) oldukça yüksektir. Bunun yanı sıra Japonya ithal ürünlerde uluslar arası normların ötesinde standartlar aramaktadır. Diğer bir deyişle, Japonya’ya elma ihraç etmek için belki önce bir adet elma ama tadıyla, kokusuyla, görüntüsüyle ve ambalajıyla mükemmel bir elma ihraç etmek gerekmektedir. Ayrıca Japonya’nın ithalat konusunda özellikle Çin ve ASEAN ülkeleri gibi yakın ülkeleri tercih etmesi Türkiye için bir dezavantaj oluşturmaktadır. Japonya iş yapmanın maliyetini azaltmak ve yabancı yatırımcıyı çekebilmek için bir takım önlemler almaya devam etmektedir. Düzenlenen toplantılarda Türkiye’nin faaliyetleri ve karşılaşılan sorunlar ile çözüm önerileri ele alınmaktadır.

Japonya’nın iç pazarını yeterince açmadığı ve tarife dışı engellerle yerli üreticisini koruduğu bilinmektedir. Standartlar, etiketleme ve sertifikasyon sürecinin uzun ve masraflı olması, özellikle tarımsal ürünlerde ithalat öncesi denetim ve kimyasal kalıntı testlerinin zorunluluğu engellerden bazılarıdır. Ayrıca Japonya’daki dağıtım sisteminin geleneksel ve karmaşık yapısı tarife dışı engeller olarak görülmektedir. Japonya’da doğru paketleme ve etiketleme gümrük işlemlerini kolaylaştırmaktadır. Japonya mevzuatının çok karmaşık standart ölçütler, belgelendirme ve işaretleme gerektirdiği unutulmamalıdır.

Bu ülkeye ihracat yaparken Japonya’ya özgü kota uygulamalarıyla da karşılaşabilirsiniz. Özellikle gıda maddelerinde çok titiz davranan Japon gümrüğünde bir meyvenin üzerindeki çürüme nedeniyle diğer meyvelerin de geri çevrilmesi muhtemeldir. Ayrıca Japonya’ya ihracat yapmak üzere gönderilen numunelerin içeriğinin de tam olarak bilinmesi gerekmektedir. Japon Sağlık Bakanlığınca zararlı kabul edilen maddeler içeren ürünlerin ülkeye girmesi kesinlikle yasaktır. Bu konuda Japon Ulusal Tüketici Hakları Merkezi’nin (National Consumer Affairs Center of Japan) çok etkili çalıştığını söyleyebiliriz. Japonya’da satın aldığınız bir ürünün içeriğini öğrenmek istediğinizde ürün paketinin üzerinde ulaşabileceğiniz telefon numaraları bulunmaktadır. Bu numaralardan ürün hakkında ayrıntılı bilgi edinmek mümkündür.

Japonya’da yeni ürün geliştirme süreci, firmaların ağır işleyen karar mekanizmalarıyla en az 1 yıllık zaman almaktadır. Japonya pazarı, dünya pazarlarıyla karşılaştırıldığında, genel olarak ithal gıda ürünlerinin daha pahalıya satıldığı bir pazardır. Bunun nedeni Japon yasalarının ithal gıda ürünlerine uyguladığı sıkı denetimlerin ithalatçıya maliyetinin yüksek olması ve paketleme ve etiketleme kurallarının karmaşık yapısından kaynaklanan maliyetlerin fazla olmasıyla açıklanabilir.

Japonya pazarına girebilmek ve pazarda kalıcı olmak için, fiyat istikrarı, kaliteden ödün vermemek ve ithalat standartlarına uyum şarttır. Bu şartları bir araya getirebilen firmalar için geriye ürünün doğru bir şekilde pazarlanması kalmaktadır. Japonya’da ürün tanıtımında özellikle televizyon başta olmak üzere, radyo, dergi işbirliğinin yanında son yıllarda afiş, karakter, kişi ve mobil reklamlar da kullanılmaktadır. Düzenlenen fuarlar iş bağlantıları için oldukça faydalı ortamlardır. Bu ortamlarda ithalatçılar, toptancılar ve perakendeciler bir yandan kendi ürünlerinin tanıtımını yaparken diğer yandan eğitim seminerleriyle üreticileri etkileme fırsatı bulmaktadırlar. Yeterli tanıtım yapılabilmesi için bazen büyük bütçelere ihtiyaç duyulmaktadır. Reklam maliyeti oldukça yüksektir. İş dünyasının düzenli takip ettiği haber programlarında ilgili sektör faaliyetlerinden söz edilebilir, yine metrolardaki afiş reklamları da ürün tanıtımında kullanılabilir.

Japonya piyasası iyi eğitilmiş ve bilinçli tüketici kitlesine sahiptir. Yaşam standardı ve tüketicilerin kaliteli ürün talebi yüksektir. Kaliteli ürüne düşkün Japon tüketicisi için ithalatçı özenle kaliteli ürün aramaktadır. Fakat kalitenin Japonya standartlarına göre de bir kez daha, hatta sürekli kanıtlanması gerekmektedir. Kalitenin yanında özellikle gıda ürünlerinin sağlıklı olması da ayrıca önemlidir. Japonya’da bilinçli tüketici ve nüfusun %25’ini oluşturan yaşlı nüfus için öncelikle “sağlıklı gıda” olma şartı aranmaktadır. Ülkenin en önemli ticaret ortağı olan Asya ülkelerinde son yıllarda baş gösteren bulaşıcı hastalıklardan Japon toplumunu korumak için gerekli her türlü önlemler alınmıştır. Özellikle gümrükteki denetimlerde tespit edilen gıda güvenliği ihlalleri, Japon hükümetini ithal gıdalara uygulanan standartları ağırlaştırmasına neden olmuştur.

Japon Tarımsal Ürünler Standardı (JAS), gönüllü fakat çok yaygın olarak kullanılan, kaliteyi belgeleyen bir standart türüdür. “JAS” onaylı bir ürün, sağlıklı gıda tüketimi konusunda en hassas ülke olan Japonya’da ürünün satış kapasitesini artırarak, tüketici tercihlerinde önemli rol oynayabilmektedir. Tüketicinin her şart altında korunduğu Japonya’da her ne sebepten olursa olsun bir ürünü kullanan tüketicinin kullanımdan dolayı zarar görmesi halinde tüm sorumluluk üreticiye ait olup, tüketicinin tüm zararının karşılanması zorunluluğu bulunmaktadır.

Japonlarla iş ilişkilerinde sabır ve güven her şeyden önde gelmektedir. Bir Japon muhatabınız, size güven duymadıkça, teklif edeceğiniz en cazip iş fırsatları bile hayata geçemez. Güven ise, ancak uzun ve sabır gerektiren iş ilişkileri sonucu oluşmaktadır. Kolaycı ve vurguncu zihniyetle yapılan ihracat girişimlerinin Japon piyasasında uzun soluklu olması mümkün değildir. Öte yandan bu zorlu ve çetin piyasada tutunmak demek dünyanın her yerinde genel kabul görmek anlamına gelmektedir. Türkler iş ilişkileri konusunda çoğu zaman çok kolaycı bir tavır sergilemektedirler. Böyle bir yaklaşım tarzı Japonlara pek uygun değildir. Çok sağlamcı olan Japonlar için karşılıklı güven ortamının sağlanması ve kalitede süreklilik ön koşuldur. Japon iş adamları ile ortaklık oluşturma, şirket kurma gibi işbirliklerine doğrudan başlamak çok zordur. Japon iş adamları ve firmalar, öncelikle ticaret yoluyla karşı tarafı tanımak, güven oluşturmak, daha sonra ortaklığa gitmek şeklinde bir yaklaşımı benimsemektedirler. Japon ortaklarla çalışmanız veya Japonlardan danışmanlık hizmeti almanız da piyasada tutunmanızda etkili olabilir. Çünkü Japon ortaklarınız, teknolojik anlamda gelişmiş oldukları için üretilen malın ülke geneline dağıtılmasında daha etkin olacaklardır. Buna ek olarak Japon kanunlarını ve ticaret hukukunu çok iyi bilen, zorunlu bürokratik işlemleri zamanında eksiksiz olarak yerine getirebilecek bir hukuk bürosuyla çalışmanız iyi olacaktır.

Japon piyasasında kalıcı olmanın zorluğundan bahsederken bu ülkede sadece çok güçlü Japon firmaları ile değil aynı zamanda dünya çapında söz sahibi çok uluslu şirketleri ve rekabet ortamını da hesaba katmak gerekir. Dışarıdan bakıldığında çok zorlu bir piyasa ortamı gibi görünmesine rağmen böyle bir piyasada yer alarak dünya markası olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır.

Japonya, şimdiye kadar girilmesi çok zor ve uzun uğraş gerektiren bir pazar olarak bilinmekle beraber 1990’ların ortalarından beri bir ekonomik durgunluk yaşayan Japonya, ekonomiyi canlandırmak, yatırımları ve istihdamı artırmak ve küresel ekonomiyle daha çok entegre olabilmek amacıyla yabancı sermayeye olan yaklaşımını değiştirdi. Çok hızlı bir gelişme beklenmese bile, Japonya’da yabancı yatırımcıların faaliyetlerini kolaylaştırıcı ve teşvik edici önlemler artmaktadır. Yabancı yatırımcılar için cazip olabilecek iş alanları hakkında bilgi vermek üzere toplantılar düzenlenerek dünyanın önde gelen firmaları Japonya’ya davet edilmektedir. Bu toplantılar yaşam, kültür, gelenek ve özellikle iş hayatı gibi kendine özgü özellikleri olan Japonya’nın kapılarını bu ülkede iş yapmak isteyen Türk işadamlarına açmayı amaçlamaktadır.

KAYNAKLAR

1. DTM İTKİB, Yüksel Akkuzugil, İhracatçının Japonya El Kitabı, 2001

2. DEİK, Japonya Ülke Bülteni, Ekim, 2004

3. KTO, “Japonya Ülke Raporu”, Mart 2007

4. DTM İTKİP, “Tekstil ve Konfeksiyon Sektörleri Açısından Japonya”, Haziran 2007

5. IGEM, Okan Öztürk, “Pazara Giriş İmkanları” Nisan 2007

6. Mehmet Boz, “Japon Düşünce Tarzı” Tokyo, Aralık 2009

7.T.C. Tokyo Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği, “Japonya’nın 2010 Yılı Ocak Ayı Dış TicaretVerileri Ve İkili Ticaret Rakamları” Tokyo,Nisan 2010

8. İGEME, Japonya Ülke Raporu, Şubat, 2011

9. T.C. Tokyo Büyükelçiliği Ekonomi Müşavirliği

·http://www.hmtokyo.jp//( Ulaşım tarihi:26.11.2011)

10. Turkish Japanese Foundation ( Türk-Japon Vakfı )

·http://www.tjv.org.tr/( Ulaşım tarihi:26.11.2011)

11. Japon Dış Ticaret Teşkilatı( Jetro Turkey )

·http://www.jetro.go.jp/turkey/( Ulaşım tarihi:26.11.2011)

12. OFRAM, “Felaketin Sonrasında Yenilenen Japonya” Araştırma Raporu

·http://okfram.okan.edu.tr/ (Ulaşım tarihi30.11.2011)

Paylaşın

İlişkili Makaleler

About Author

admin