Organik Tarımın Ekonomideki Yeri

Mart 2, 2014

|

Kategori:

 Oktay ÖZTÜRK

 

1. TARIM SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE EKONOMİSİN’DEKİ YERİ

Tarımın Türkiye ekonomisindeki önemi nispi olarak azalmış olmakla birlikte, yurtiçi gıda gereksiniminin karşılanması, sanayi sektörüne girdi temini, ihracat ve yarattığı istihdam olanakları açısından halâ büyük önem taşımaktadır. Cumhuriyetin kurulduğu yıl tarım sektörünün GSMH içindeki payı %42.8 iken, 1970’li yıllarda %36.0, 1980 yılında %25, 1990 yılında %16, 2000 yılında %13.5, 2008 yılında ise %7.6 düzeyine düşmüştür. Tarım sektörünün 1999 yılı itibarıyla GSYİH içindeki payı %15 olmasına karşılık, tarımsal istihdamın toplam sivil istihdam içindeki payı %45,1.dir. Türkiye’de tarım sektörünün GSMH’daki payının giderek azalması, sanayileşme ve hizmetler sektörlerinde gelişmeye daha çok önem verilmesinin bir sonucudur.Tarım sektörü, yapısı gereği işgücüne büyük ölçüde ihtiyaç duymaktadır. Gerçekten de tarımsal faaliyet bir yaşam biçimidir. Bu bağlamda, tarımın istihdamdaki payı 1980’de %50.6 iken, 2003’te %34.3’e gerilemiştir. Tarımda sermaye birikiminin ve teknoloji kullanımının artırışıyla, bu oran daha da aşağılara çekilebilecektir. Sektörün ülkenin genel ekonomik ve sosyal koşullarına karşı duyarlılığı, sektörel büyüme hızında yıllar itibariyle dalgalanmalara neden olmuştur. Tarım sektörü 1988’de %7.8, 1990’da %6.8, 1998’de %8.4, 2000’de %12.2 ve 2002’de %7.1 pozitif büyüme göstermiştir.

1.1. DIŞ TİCARET

Uluslararası Standart Ticaret Sınıflamasına (SITC, Rev.3) göre; ithalatın yaklaşık %4’ünü, ihracatın ise % 7-9’unu tarımsal ürünler oluşturmaktadır. Uluslararası Sanayi Sınıflamasına (ISIC Rev.3) göre ise, tarım ürünlerinin ithalattaki payı %10, ihracattaki payı %10.3’e ulaşmaktadır. Genel ihracat dengesi yönünden, son yıllarda tarım sektörünün, net ihracatçı konumundan net ithalatçı konumuna geçtiği söylenebilir. Tüketim alışkanlıklarının değişmesi, eğitim ve gelir artışında gözlenen farklılıklar, tarım ürünleri ithalatında artışlara neden olmuştur. Tarım ürünlerinin toplam ithalattaki payı 1980’de %0.6 iken, 2003’de gıda ve içecek dahil %11’e yükselmiştir. Türkiye; Avrupa Birliği Ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere bir çok ülkeye fındık, kuru incir, çekirdeksiz kuru üzüm, Antep fıstığı, kuru kayısı, tütün, zeytinyağı, pamuk, baklagil, yaş meyve-sebze ihracatı yapmaktadır. Türkiye bu ürünlerin ihracatında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almaktadır. İthal

edilen tarımsal ürünlerin başında ise; buğday, mısır, pirinç, yağlı tohumlar, pamuk, canlı hayvan ve et gelmektedir.

2. TARIMSAL YATIRIMLAR

Yüksek enflasyon ve yüksek faizin harcanabilir gelirleri daraltması, yakın zamana kadar Türkiye’nin kamusal yatırımlara yeterli kaynak ayırmasını engellemiştir. Son 10 yılda sabit sermaye yatırımlarının GSMH’ye oranı, 1997’de %26.3, 1998’de %24.5, 1999’da %22.1, 2004 yılında ise yaklaşık %27.0 olarak gerçekleşmiştir. 2005 yılın dakioran ise, %27.4’tür.

Son dört yıllık ortalamaya göre toplam teşvik belgeleri içinde tarım sektörü %2.1’lik bir paya sahiptir. Türkiye ekonomisinde önemli bir yeri olan tarım sektörü, toplam sabit sermaye yatırımlarından bu durumuna uygun pay alamadığı gibi, teşvikli yatırım açısından da çok düşük pay alan bir sektör görüntüsü vermektedir. Ancak bu, 1980 sonrası politikaların bir sonucu olarak, tarımdan diğer sektörlere kaynak transferi yapılmasına dayanmaktadır. Türkiye’de yaşanan bu durum, tarımda sermaye birikimini yavaşlatmıştır. Ancak enflasyonun kontrol altına alınmasıyla birlikte, tarımda sermayenin güçlenmesine ve gelişen teknolojiye ayak uydurmasına önemli bir zemin oluşturmaya başlamıştır.

Cari Fiyatlarla Tarımın GSMH’daki Payı (%)

 

 

1998

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2005

2006

2007

2008

1.dönem

5,2

4,9

4,4

4,0

4,8

4,6

4,6

4,4

3,9

3,5

3,7

2.dönem

9,9

8,5

7,5

6,8

8,2

8,3

7,6

7,4

6,4

5,9

5,9

3.dönem

19,7

17,2

16,4

14,4

16,5

16,3

15,2

15,4

13,5

12,6

12,7

4.dönem

10,6

8,1

8,9

7,1

8,8

8,1

8,2

7,7

7,0

6,7

7,1

 

12,1

10,2

9,9

8,6

10,1

9,7

9,3

9,1

8,0

7,4

7,6

 

Tablo No: 1 ( Tüik Verileri)

Cari Fiyatlarla Tarımın GSMH’daki Payı (Mil. TL)

 

 

1998

1999

2000

2001

2002

1.dönem

690.035

939.160

1.477.180

1.785.741

3.301.939

2.dönem

1.551.679

1.986.489

2.884.929

3.766.801

6.481.648

3.dönem

4.113.353

5.178.595

7.892.347

10.254.005

16.830.952

4.dönem

2.165.545

2.578.496

4.176.313

4.930.990

8.820.075

 

8.520.613

10.682.740

16.430.769

20.737.537

35.434.614

2003

2004

2005

2006

2007

2008

4.534.913

5.554.640

6.240.809

6.197.445

6.493.081

7.999.873

8.750.817

9.900.695

11.445.232

11.704.550

12.043.993

14.066.099

20.953.471

23.929.631

28.019.918

28.721.026

29.262.761

33.368.006

9.940.756

12.397.703

13.321.055

14.196.423

14.767.942

16.585.182

44.179.956

51.782.669

59.027.013

60.819.444

62.567.776

72.019.160

 

Tablo No : 2 ( Tüik Verileri)

Tarımın Gelişme Hızı(%)

 

 

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2005

2006

2007

2008

1.dönem

36,1

57,3

20,9

84,9

37,3

22,5

12,4

-0,7

4,8

23,2

2.dönem

28,0

45,2

30,6

72,1

35,0

13,1

15,6

2,3

2,9

16,8

3.dönem

25,9

52,4

29,9

64,1

24,5

14,2

17,1

2,5

1,9

14,0

4.dönem

19,1

62,0

18,1

78,9

12,7

24,7

7,4

6,6

4,0

12,3

 

25,4

53,8

26,2

70,9

24,7

17,2

14,0

3,0

2,9

15,1

 

Tablo No: 3 ( Tüik Verileri)

Ekonomik Faaliyetlere Göre Yıllık Ve Dönemsel Dış Ticaret Miktar İndeksleri

 

 

İTHALAT

 

İHRACAT

 

Genel

Tarım ve ormancılık

Madencilik ve taş ocakçılığı

İmalat

 

Genel

Tarım ve ormancılık

Balıkçılık

Madencilik ve taş ocakçılığı

İmalat

1995

43,2

48,4

71,8

38,5

 

37,8

86,2

19,0

60,1

35,0

1996

55,9

58,7

78,2

51,3

 

41,4

101,7

24,1

58,9

38,1

1997

69,1

68,0

78,6

65,3

 

47,0

95,1

35,2

63,8

44,3

1998

67,3

66,6

79,9

63,4

 

51,5

97,4

18,7

62,4

49,1

1999

66,6

61,6

77,6

63,1

 

53,1

95,8

35,5

66,8

50,9

2000

88,3

88,6

85,3

84,6

 

59,1

75,8

25,1

73,7

58,3

2001

66,4

63,9

82,3

62,3

 

72,3

106,4

39,6

71,7

70,7

2002

80,2

70,5

93,4

76,3

 

83,7

95,2

45,7

72,0

83,5

2003

100,0

100,0

100,0

100,0

 

100,0

100,0

100,0

100,0

100,0

2004

121,7

93,3

101,4

127,4

 

114,3

90,2

109,5

117,0

115,5

2005

136,1

104,2

107,5

144,2

 

126,2

93,0

165,5

134,5

127,8

2006

147,7

99,6

116,3

156,9

 

141,3

112,5

170,1

166,7

142,4

2007

166,6

142,0

124,8

177,2

 

157,0

100,6

180,4

206,9

159,4

2008

164,1

148,6

120,1

174,7

 

166,7

108,3

239,2

242,4

169,0

2009

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1.Dönem

115,4

117,5

99,7

118,4

 

155,8

111,2

312,6

147,3

158,1

 

Tablo No: 4 ( Tüik Verileri)

CPA Sınıflamasına göre Tarım Alanları

 

 

Toplam  Alan(dekar)

Tahıllar ve diğer  bitkisel ürünlerin ekilen alanı(dekar)

Nadas  alanı(dekar)

Sebze bahçeleri  alanı(dekar)

Meyveler,  içecek ve baharat  bitkilerinin  alanı(dekar)

 

 

 

 

 

268.348.280

182.524.760

51.240.690

9.381.650

25.201.180

1995

 

265.792.180

179.354.240

50.400.420

9.302.270

26.735.250

2002

 

260.272.400

174.076.800

49.908.820

9.113.280

27.173.500

2003

 

265.931.780

179.616.500

49.563.780

8.949.640

27.801.860

2004

 

266.068.950

180.053.190

48.761.640

8.941.560

28.312.560

2005

 

258.790.951

174.396.988

46.908.406

8.533.135

28.952.422

2006

 

248.875.802

169.449.599

42.189.473

8.146.726

29.090.004

2007

 

244.789.759

164.342.543

42.591.897

8.355.555

29.499.764

2008

 

Tablo No:5 ( Tüik Verileri)

Meyve alanları plantasyon (toplu) alanlar olup, dağınık ağaçların alanları dahil edilmemiştir.

Sebze bahçeleri alanına örtü altı alanları da dahildir.

 

3. TARIM POLİTİKALARI İLE İLGİLİ ULUSLARARASI ANLAŞMALARDAN DOĞAN YÜKÜMLÜLÜKLERİMİZ

Tarım konusunda taahhütte bulunduğumuz uluslararası anlaşmalar :

-Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması

-AT ile imzalanan Ankara Anlaşması, Katma Protokol ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nın Ortak Tarım Politikasına uyum ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile ilgili hükümleridir.

 

 

3.1. DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ (DTÖ) ANLAŞMASI İLE İLGİLİ YÜKÜMLÜLÜKLER :

Tarım Anlaşması, iç pazarda uygulanan toplam desteklerle (AMS) dış ticarette uygulanan korumaların, sanayileşmiş ülkeler tarafından 6 yıllık bir süre içerisinde %36, sanayileşmekte olan ülkeler tarafından ise 10 yıllık bir süre içerisinde %24 oranında azaltılmasını öngörmüştür. Buna karşılık, ticareti bozucu etkisi olmayan önlemlerin uygulanması (araştırmalar, sağlık önlemleri, altyapının güçlendirilmesi, çevrenin korunması ve gıda güvenliği hizmetlerinin geliştirilmesi gibi hususlar) için indirim öngörülmemiş ve harcamaların bu tür faaliyetlere yönlendirilmesi amaçlanmıştır.

Türkiye’de destekleme alımları yoluyla yapılan yardım miktarı toplam tarımsal üretim değerinin %10’unu geçmediğinden iç destekler “de minimis” asgari destek kapsamında değerlendirilmiş ve iç desteklerin indirimi konusunda herhangi bir taahhütte bulunulmamıştır. Bu çerçevede, GATT nezdin de 2004 yılına kadar iç desteklerin indirimi ile ilgili bir taahhüdümüz bulunmamaktadır.

3.2. TARIM ALANIN DA TÜRKİYE – AT İLİŞKİLERİ :

Ancak, ülkemizin tarımsal yapısının AT ülkelerinin tarımsal yapısından farklı oluşu, yapısal sorunların aşılmasına imkan verecek önlemlerin alınamaması, mevzuat uyum çalışmalarının tamamlanamaması ve bu amaç için gereken kaynağın sağlanamaması gibi başlıca nedenlerden ötürü halen Ortak Tarım Politikası’na (OTP) uyum sağlanamamıştır.

6 Mart 1995 tarihli 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararında (OKK) da tarım ürünleri Gümrük Birliği kapsamı dışında tutulmuş, işlenmiş tarım ürünleri ise gümrük vergilerindeki sanayi payı sıfırlanmak üzere kapsanmıştır. Bilindiği gibi 1/95 sayılı OKK’nın 22,24 ve 25 inci maddeleri ile tarafların tarım ürünleri ticaretinde birbirlerine tanıdıkları tercihli rejimleri, karşılıklı yarar temelinde tedricen geliştirmeleri öngörülmüştür.

 

4. UYGULANAN POLİTİKALARLA İLGİLİ DEĞERLENDİRME

Ülkemizde tarımsal destekleme politikalarının en önemli aracı olan fiyat müdahaleleri, üretimin pazar sinyallerine uygun olarak gelişmesini engelleyici, üretici gelirlerinde istikrarsızlık yaratıcı, gelir dağılımını bozucu etkiler yaratmakta ve bazı ürünlerde iç ve dış pazarlarda değerlendirilemeyen stokların oluşmasına yol açmaktadır. Sürdürülen tarım politikaları, sağlanan desteklerin üreticiye yeteri kadar yansımaması nedeniyle sosyal amaçların gerçekleştirilememesi yanında kamu kaynaklarına önemli ölçüde yük getirmesi bakımından da olumsuz etkilere sahiptir.

Ülkemizde tarım sektörüne yukarıda açıklanan çeşitli yollarla kaynak aktarılmasına rağmen;

  • Aktarılan kaynağın tamamı çiftçilerin eline geçmemektedir;

  • Tarımsal üretimde ve ihracatta ülkemizin varolan potansiyeline uygun bir artış sağlanamamaktadır;

  • Üreticilere üretimle ilgili karar almalarını sağlayacak pazar sinyalleri yeteri kadar ulaşamamaktadır;

  • Verilen desteklerden küçük işletmeler ve verimin düşük olduğu bölgeler yeteri kadar yararlanamamaktadır;

  • Tarımsal üretim faaliyeti cazip bir geçim alanı olmaktan uzaklaşmaktadır;

  • Kuruluşlar arası koordinasyon eksikliği uygulamaya ilişkin faaliyetlerin etkin olarak yürütülmesini aksatmaktadır.

5. ÜRETİMİN GELECEĞİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ

Türk tarımının yapısal problemlerinin temelinde yer alan geleneksel arazi kullanım

şekli ve çağdaş üretim tekniklerinin kullanım biçimi, yasal düzenlemeler ve çiftçi

bilinçlendirme çalışmalarıyla giderilmektedir. İletişim olanaklarının ve hızının artması,

yasal düzenlemelerin başarısını kolaylaştırmaktadır. Tarım Havzalarının oluşturulması, ihtisas işletmelerinin özendirilmesi, optimum ölçekli işletme büyüklüğüne ulaşma çabaları, yüksek kaliteli tohumluk, fide ve fidan ihtiyacının öncelikle yurt içi üretimle karşılanması ve kullanımının teşvik edilmesi ve toplulaştırma çalışmaları bunu destekleyici niteliktedir.

Ekolojik ürünlere talebin artması, hem çiftlikten-sofraya gıda zincirinin gıda

güvenliğini sağlayacak mevzuat düzenlemelerini hızlandırmış hem de çiftçilerin bu

yönde üretimlerini artırmıştır. Ekolojik tarım, iyi tarım uygulamaları ve Europgap geleceğin baskın ve yaygın üretim teknikleri olarak görünmektedir.

6. ORGANİK TARIM

“Organik Tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas itibariyle sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasaklanması yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden, üretimde miktar artışını değil ürünün kalitesinin yükseltilmesini amaçlayan bir üretim şeklidir.”

Organik Tarım; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Organik tarımın amacı; toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden ,çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır.

Organik tarımın geçmişi 20.yüzyıla dayanmaktadır. Zira çevre bilinci ve ozon tabakasındaki incelme ve dünya geleceğinin tehlikeye girmesi gibi konular gündeme gelmiştir.

Önceleri çok çeşitli yöntemler ve teoriler geliştirilmiş, hatta bu yöntemlere astrolojik boyutlar katılarak ay ve yıldızların etkisini de üretime katan ekoller ortaya çıkmıştır. Tüm bu ekoller incelendiğinde görülen temel öğe ; ekolojik dengenin korunarak , bitkisel ve hayvansal üretimin birlikte aile işletmeciliği şeklinde yapılması , dolayısıyla üretimden tüketime kısa devrelerin kurularak kendi kendine yeterliliğin sağlanmasıdır.

 

Bu özelliği nedeni ile 1. ve 2. Dünya savaşları sırasında popüler olan organik tarım 1950 yılından sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin Marshall yardımı ile önemini yitirmiş, sağlanan ekonomik katkılar ve aşırı desteklemeler sonucu entansif tarım süratle yayılmış, makineleşme, kimyasal ilaç ve gübreler ile kimyasal katkı maddeleri kullanılmaya başlanılmıştır. 60’lı yılların sonunda Avrupa Topluluğu’nun kurulması ve uyguladığı tarımsal destekleme politikaları ,1970 de pestisitlerin ve kimyasal gübrenin keşfi de bu gelişmeye katkıda bulunmuştur.

Ancak “Yeşil Devrim” olarak adlandırılan bu tarımsal üretim artışının dünyadaki açlık sorununa bir çözüm getirmediğini , aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını süratle bozduğunu gören kişi ve gruplar bu konuda araştırmalara başlamışlardır . Bu araştırmaların sonucunda bilim çevreleri ve sivil toplum örgütlerinin baskısıyla 1979 yılından itibaren DDT grubu pestisitlerin kullanımı A.B.D.’den başlayarak tüm dünyada yasaklanmıştır. Bu durumda organik tarım tekrar gündeme gelmiş , 1980 yılından sonrada tüketicilerin baskısıyla aile işletmeciliği şeklinden çıkarak ticari bir boyut kazanmıştır. ABD’de 0-2 yaş grubu çocuk mamalarının imalinde organik ürünlerin kullanılmasını zorunlu tutan yasanın da bu ticari boyuta katkısını belirtmek gerekir.

Organik ürünler ticarete konu olunca beraberinde kontrol ve sertifikasyona ilişkin yasal düzenlemeler gündeme gelmiştir. Avrupa’da önceleri her ülke kendine göre bazı düzenlemeler yapmış , daha sonra 24 Haziran 1991 tarihinde Avrupa Topluluğu içinde organik tarım faaliyetlerini düzenleyen 2092/91 sayılı yönetmelik yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Ülkemizde organik tarım faaliyetleri 1986 yılında Avrupa’daki gelişmelerden farklı şekilde, ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda, ihracata yönelik olarak başlamıştır. Önceleri ithalatçı ülkelerin bu konudaki mevzuatına uygun olarak yapılan üretim ve ihracata,1991 yılından sonra Avrupa Topluluğunun yukarıda adı geçen Yönetmeliği doğrultusunda devam edilmiştir. Daha sonra 2092/ 91 sayılı yönetmeliğin 14 Ocak 1992 tarihinde yayımlanan 94 /92 sayılı ekinde ; Avrupa Topluluğuna organik ürün ihraç edecek ülkelerin uymak zorunda olduğu hususlar ayrıntıları ile belirtilmiş ve ülkelerin kendi mevzuatlarını uygulamaya koymaları ve bu mevzuatın da dahil olduğu çeşitli teknik ve idari konuları içeren bir dosya ile Avrupa Topluluğuna başvurmaları zorunluluğu getirilmiştir.

Avrupa Topluluğu’ndaki bu gelişmelere uyum sağlamak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çeşitli kurum ve kuruluşların işbirliği ile Yönetmelik hazırlama çalışmalarına başlamış ve “Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Organik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik” 24 Aralık 1994 tarih ve 22145 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Yönetmelik; alternatif bir üretim sistemi olan ekolojik (organik) tarımın gerçekleştirilmesini sağlamak amacı ile çıkarılmış olup Türkiye’ de organik tarım yapan üreticilerin ürünlerinin organik olarak değerlendirilebilmesi için gereklidir. İster ihracat için olsun isterse yurt içi tüketim amacıyla üretilen ürünler bu yönetmelikte belirtilen kurallar doğrultusunda organik olarak değerlendirilirler. Yönetmeliğin çıkarıldığı yıl itibariyle yetersizliği söz konusu olmayıp, bugün için bilhassa ürünlerin Avrupa;ya ihraç edilmesi sebebiyle Avrupa Topluluğuna ait Organik Tarım Yönetmeliği ile uyum sağlaması gerekmektedir. Bu konuda Bakanlığımız Organik Tarım Komitesi ve Ulusal Yönlendirme Komitesinde üye olan resmi ve özel kuruluşlar ile bir çalışma yapılmaktadır

 

Organik ürünlerin üretilmesi, işlenmesi, etiketlenmesi, depolanması ve pazarlanması aşamalarında uyulması gereken kurallar 5 kısım ve 40 maddeden oluşan bu Yönetmelik’ de ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Yönetmelik ayrıca 6 adet ek içermektedir.

Daha sonra adı geçen Yönetmeliğin bazı maddelerinde uygulamada rastlanılan aksaklıkları gidermek amacıyla değişiklik yapılmış, organik tarım faaliyetleri sırasında yapılacak kusur ve hatalara karşı uygulanacak yaptırımların da yönetmelikte yer alması sağlanmıştır. Düzeltme Metni 29 Haziran 1995 gün ve 22328 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

“Avrupa Topluluğuna Organik Ürün İhraç Eden 3.Ülkeler” listesinde yer almak üzere de gerekli bilgileri içeren bir “Teknik Dosya” hazırlanarak öngörülen süre içinde Dışişleri Bakanlığı kanalıyla resmi başvuru yapılmıştır. Bu konudaki en büyük eksikliğimiz; Yönetmeliğimizin bir kanuna dayanmamasıdır. En yakın zamanda ” Tarımsal Ürünlerin Organik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Kanun” un çıkarılması gerekir.

6.1. GELENEKSEL TARIMLA ORGANİK TARIMINMUKAYESESİ

21. Yüzyılın başlarında hala tarımda kitle halinde üretimde bulunabilmek için her türlü istismar (aşırı ve gereksiz kullanım) yapılmakta ve bunun için de bilimin ve teknolojinin bütün imkanlarından faydalanılmaktadır. Bundan dolayı da çevre kirlenmekte, doğadaki tabii denge bir daha telafi edilemeyecek şekilde bozulmaktadır. Dünyanın bütün kaynakları hoyratça tahrip edilmekte, küresel ısınma ve kuraklık önlenemez şekilde devam etmekte, gelecek nesillerin yarını düşünülmemektedir. Bu gidişe herhangi bir şekilde “dur” denilmesi ve hiç olmazsa bundan sonraki zamanlarda bilim adamları ile birlikte devlet adamları ve toplum önderleri aklıselim bir şekil de hareket etmelidirler. Yoksa insanlığın büyük felaketi de çok uzak olmayacaktır. Bu tespitler neticesinde organik tarımın hedeflerini (amaçlarını) şu başlıklar altında toplamak mümkündür.

1. Bütün canlılar için özellikle de insanlar için güvenli ve sağlıklı her türlü kullanım maddeleri elde etmek. Zehirli kimyasal ilaçlar ve gübrelerle uğraşarak 6 kat daha fazla kanser riski taşıyan üreticiler başta olmak üzere; bebek yaştaki nesillerin, bizatihi kendilerimizin gelecek nesillerimizin devamını ve sağlığını korumak. (Amerika Birleşik Devletleri’nde 0-2,

Avrupa Birliği’nde ve özellikle Almanya’da 6 yaş grubu altındaki çocuk mamalarının üretiminde organik ürünlerin kullanılması yasal zorunluluk haline getirilmiştir)

2. Doğal Kaynakları toprak, su, hava, bitki ve diğer kıt kıymetleri geliştirerek ve kalitelerini yükselterek muhafaza etmek,

3. Başta toprak olmak üzere her türlü canlı erozyonunu (aşınıp taşınmasını ve

kaybolmasını) önlemek için bütün önlemleri almak,

4. Başta toprakların bünyesindeki her türlü canlı ve organik madde olmak

üzere onları artırmak ve tarımı zenginleştirmek,

5. Her türlü su ve enerji tasarrufunu sağlamak, her türlü israftan kaçınmak,

6. Organik tarıma uygun projelerle kapama olarak küçük çiftçi işletmelerinden

başlayarak ve onlarla sözleşme yaparak verilen primlere ve yapılan desteklerle çiftçileri bulundukları yerde hayata devam ettirmek, göçü ve yok olmalarını önlemek, fakat ürünlerinin değer fiyatla para etmesini sağlamak,

7. Organik tarım, bir yerde aynı zamanda da sözleşmeli tarım olduğu için, çiftçilerin yetiştirdikleri organik ürünleri alınıp pazarlaması yapılarak pazarlama sorunu da çözülmüş olur. Bu şekilde üretici ile tüketici arasındaki mesafe kısaltılmış olur. Böylece de hem üretici emeğinin ve ürününün değer fiyatını almış, hem de tüketici taze ve kaliteli malı değer pahasına almış olur.

8. Yerel ve bölgesel üretimler organik tarım sayesinde desteklenmiş olacak ve çoğu yok olmaya yüz tutmuş bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimleri teşvik edileceği için biyolojik çeşitlilik ve endemik(ender bulunan) türler geliştirilmiş olacaktır.

9. Organik tarımın en önemli hedeflerinden biri de üretim materyali olarak hiçbir şekilde Genetiği Değiştirilmiş Organizmaları (GDO) kullanmamaktır. Bu şekilde insan ve hayvanlarımız için temiz, sağlıklı ve güvenli ürünler ortaya konulmuş olacaktır.

10. Organik tarım sayesinde mümkün olduğu kadar daha ucuz ve daha uzun ömürlü üretim yapılarak özellikle küçük işletme sahibi üreticilerin gelirlerini artırmak çok önemli bir başka amaçtır. Organik tarım işletmelerinde bitkisel ve hayvansal üretim bir arada yapılacağı için önemli ölçüde işletmelerdeki bütünleşme amacı da gerçekleştirilmiş olacaktır.

Hiç şüphesiz ki, Organik Tarımın amaçları ile ilgili çok daha geniş fikir ve düşünce üretmek mümkündür. Ancak en esaslı ve temel alanları burada kısaca özetlenmeye çalışılmıştır.

6.2. ORGANİK TARIMIN TÜRKİYE’DE GELİŞİMİ

Türkiye’de organik tarım 1984 yılında yabancı alıcıların talepleri ile başlamıştır. Üretilen ilk organik ürünler kuru üzüm, kuru incir olmuş daha sonra kuru kayısı ve fındık üretimine geçilmiştir. 1990’lı yıllara kadar organik ürün çeşidi 8 adet olmuş, daha sonraki yıllarda yurt dışı taleplerine bağlı olarak ürün çeşitliliği gelişmiştir. Günümüzde organik ürün çeşidi işlenmiş ürünler dahil artış göstererek 270 adet ürünü geçmiştir. Bir diğer önemli gelişme ise 1992 yılında ülkemizde organik tarım konusunda faaliyet gösteren tüm kuruluşların katılımı ile ülkemizde organik tarımın daha sağlıklı gelişmesini amaç edinen Ekolojik Tarım Organizasyonu derneği (ETO) kurulmuştur. Dernek organik tarım konusunda üreticiden işleyiciye, araştırıcı, üniversitelerden tüketicilere kadar çok geniş yelpazede üyeleriyle çatı kurum, şemsiye organizasyon görevini sürdürmektedir.

2006 yılı istatistiklerine göre üretici sayısı 14 256 kişiye, üretim alanı 192 788 ha’ra, üretim miktarı 458 095 ton’a, ürün sayısı 270 ürüne ulaşmıştır. Üretilen organik ürünler başlangıçta ham ürün olarak değerlendirilirken, günümüzde işlenerek katma değeri arttırılmış ürün sayısı gittikçe artmaktadır.

Organik sertifikalı ürünlerin tamamının üretimi yapılmamakta, bir bölümü tıbbi ve aromatik bitkiler başta olmak üzere doğadan toplanmaktadır. Doğadan toplanan ürünlerinde organik tarım yönetmeliğinde belirtilen kurallara uygun bölgelerde olması ve toplama koşulları da yine ayni yönetmeliğe uygun olmalıdır. Türkiye de 2006 yılı verilerine göre doğadan toplanan ürünler toplam organik üretim alanının % 48 ini oluşturmakta, tarımsal faaliyet sonucu üretim ise % 47 sini meydana getirmekte, nadasa bırakılan alan ise % 5 lik bir dilim almaktadır.

Ülkemizde hayvansal üretim olarak ilk yıllarda sadece bal üretimi gerçekleştirilirken son yıllarda büyük ve küçük baş besiciliği, süt ve et üretimi, kanatlı yetiştiriciliği başlamıştır. 2006 yılında toplam 12 besici, 19 296 adet hayvanla, 10 502 ton et, 288 803 ton süt üretmektedir. Buradaki hayvan varlığı içinde kanatlı varlığı tam organik sertifikalı olarak 1 üretici ve 2700 adet tavuk, geçiş dönemi olarak, 1 üretici ve 3194 tavukla yer almaktadır.

Organik arıcılıkta ana ürün bal olmakla birlikte, bal mumu, polen ve propolis üretimi de gerçekleştirilmektedir. 2006 yılında tam organik ve geçiş dönemi birlikte değerlendirildiğinde 188 üreticide 33 278 adet kovanda 741 ton bal üretimi yapıldığı görülmektedir.

Ülkemizde 2006 yılı itibari ile organik tarımsal üretim 67 ilde organik tarım yapılmaktadır. Üretilen ürünler kuru meyve, sebze, meyve, tarla bitkiler, tıbbi bitkiler ve hayvansal ürünleri içermekle birlikte, ürün toplamının büyük kısmı kuru ve kurutulmuş ürünlerden oluşmakta bunu tıbbi ve aromatik bitkiler ve tarla bitkileri takip etmektedir.

6.2.1. ORGANİK TARIMIN UYGULANMASI VE YASAL YAPI

Bilindiği gibi organik tarım yapabilmek için öncelikle kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarından biri ile sözleşme yaparak organik tarım kurallarına uygun üretime başlamak gerekmektedir. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşları üreticiyi haberli ve habersiz olarak üretim yerinde denetler. Eğer tüm uygulamalar doğru yapılmış ise ürüne organik ürün sertifikası verir, üretici veya kuruluş bu sertifika ile ürününü Türkiye’de veya yurt dışında organik ürün olarak satabilir. Ancak organik tarıma başlayan üretici daha önce konvansiyonel tarım yapıyorsa ürününün tam organik sertifikası alabilmesi için geçiş dönemi denen bir süreç geçirmek zorundadır. Geçiş süreci tek yıllık bitkilerde 2 yıl, çok yıllık bitkilerde 3 yıldır. Bu süreçte organik tarım yapmak isteyen üretici yönetmeliklere uygun üretim yapar, denetlenir ancak geçiş dönemi diye ayrı bir sertifika alır. Bu sürecin sonunda organik sertifika almaya hak kazanır. Tarıma başlanan yer uzun yıllar tarım yapılmamış bir alan ise sertifikasyon kuruluşunun onayı ile bu süreç yarı kadar kısalabilir.

Organik tarımda tüketicinin ve üreticinin hakkını koruyan, sistemde izlenebilirliği ve güvenilirliği sağlan yapı kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarıdır (KSK). Ülkemizde Tarım Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş 13 adet kuruluş bu görevi yerine getirmektedir.

Bu KSK’lar tamamen bağımsız ve özel kuruluşlardır. Kontrol ve sertifikasyon kuruluşları belgelendirme kalite belgesine sahip olmalıdır. Ayrıca ülkemizdeki KSK’ların hemen tamamı Türk organik tarım yönetmeliği haricinde Avrupa Birliği, Amerikanın NOP, Japonya’nın JAS ve bazı özel yönetmelikler (Bio-Swiss, Demeter, vd.) yönetmeliklerine uygun denetleme ve belge verme yetkisine sahiptir.

Organik tarımda ülkemiz yasal alt yapısını tamamlamış durumdadır. Ancak tüm dünyada yönetmelikler sorunlara karşı sürekli yeni yöntem ve girdi geliştirilmesi nedeni ile devamlı değişikliğe uğrayarak yenilenmektedir. Avrupa Topluluğu ülkeleri öncülük yaparak 1991 yılında 2092 sayılı bitkisel ürünlerin üretimini ve pazara sunulmasını düzenleyen yönetmeliği yürürlülüğe koymuştur. Ülkemizde ise ilk yönetmelik ekolojik üretimi şekillendiren ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na düzenleme yetkisi veren yönetmelik, ETO derneğinin ve Tarım Bakanlığının ortak çabaları ile hazırlanmış 22145 sayı ve 18 Aralık 1994 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak uygulamaya girmiştir. Daha sonra 29 Haziran 1995 tarihinde ve 11 Temmuz 2002 tarihinde yönetmelikler yeniden düzenlenmiştir. Organik Tarım Kanunu ise 3 Aralık 2004 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelikteki son değişiklik ise 10 Haziran 2005tarihinde yapılmıştır.

6.2.2. ORGANİK TARIMIN FARKLI SEKTÖRLERLE ENTEGRASYONU

Bilindiği gibi organik tarım sadece tarımsal kirliliği değil, çevre, ekolojik denge ve biyo çeşitlilik, v.b. gibi birçok konu için önem taşımaktadır. Bu nedenlerle organik tarım günümüzde bir yaşam felsefesi halini almış, sadece gıda ürünlerinde değil gıda dışı birçok üründe de sertifikalı ürünler tercih edilmektedir. Organik Tarım gıda ve gıda-dışı birçok sektörle beraber çalışır.

Bu sektörler: Eko ve agro-eko turizm, Yeşil otelcilik, Yerel markalı ürünler, Restoranlar, Süpermarket zincirleri, Sağlık turizmi, Katering servisleri, Gıda, Tekstil, Kozmetik, Ormancılık ve diğerleridir.

Organik sertifikalı gıda dışı ürünler çok çeşitlidir. Dünyanın en büyük organik tarım fuarı olan son BIYOFAH organik tarım fuarında 22 000 adet farklı ürün sunulmuştur. Organik sertifikalı gıda dışı ürünlere bazı örnekler olarak masa, sandalye, mobilya takımları, tekstil, iç giyim, bebek giysileri, diş macunu, diş fırçası, deterjanlar, tahta çocuk oyuncakları, kesme çiçekler, parfüm, makyaj malzemeleri gibi birçok farklı ürün sayılabilir. Özellikle son yıllarda parfüm ve makyaj malzemelerinde ciddi talep artışı vardır.

Bu ürünlerin organik sertifikalı olanlarının tercih edilme nedeni; gerek bu ürünlerin ve ham maddelerinin üretimi ve işlenmesi sırasında gerekse bu ürünlerin üretiminde ve kullanımı esnasında tüketiciye, üreticilere ve çevreye zarar vermediği için talep edilmektedir.

Entegre olunan sektörlerden en yüksek uygulama görüleni agro-eko truzimdir. Bölgenin doğal ve varsa turistik özellikleri çevreyi tahrip etmeden sunulmakta, gelen ziyaretçiler organik ürünleri tüketmekte, üretim aşamasını veya doğal ortamı paylaşmaktadır. Yeşil otelcilikte gıda dışında otelde sunulan sabun, havlu gibi birçok kullanım malzemesi de organik sertifikalı olmaktadır.

Ülkemizde de organik ürünlerle yapılmış yemekleri sunan yemek zincirleri faaliyete başlamıştır. Talep halinde yemekleri tüketiciye veya büyük servis alanlarına ulaştırmaktadır. Sağlık sektöründe organik sertifikalı ilaçlardan tüm makyaj malzemelerine ciddi talep görülmektedir. Ülkemiz özellikle bu sektörüm ham maddesi olan birçok tıbbi ve aromatik bitkiye sahiptir. Bu bitkilerin organik üretimlerinin ve işleme tekniklerinin geliştirilmesi bu pazarlarda bize avantaj sağlayacaktır.

Organik ürün pazarlayan süpermarket zincirleri de gelişmektedir. Ülkemizde özelleşmiş dükkânlar ve restoranlar büyük şehirlerimizde servise başlamıştır. Bu sistem gelecekte diğer şehirlerimize de yayılacaktır.

Yerel markalı ürünler özellikle ülkemizde önem taşımaktadır. Ülkemizde hemen her yörede o bölgeye özgü yerel çeşitler yanında yöresel gıda ürünleri, halı kilim gibi el ürünleri bulunmaktadır. Bu ürünlerin ister gıda ister gıda dışı olsun tümünün yerel marka koruması altında değerlendirme şansı çok yüksektir.

Türkiye’de toplam Organik Üretim Alanının İllere göre dağılımı.

 

 

 

 

 

Şekil 1. ( www.eto.org.tr )

Türkiye’de Yıllara Göre Organik Tarım ile ilgili İstatistik’i Verileri

 

Yıllar

Ürün Sayısı

Çiftçi sayısı

Yetiştiricilik Yapılan Alan(ha)

Doğal Toplama Alanı(ha)

Toplam Üret. Al.(ha)

Üretim Mkt.(ton)

2002

150

12.428

57.365

32.462

89.827

310.125

2003

179

14.798

73.368

40.253

113.621

323.981

2004

174

12.806

108.598

100.975

209.573

378.803

2005

205

14.401

93.134

110.677

203.811

421.934

2006

203

14.256

100.275

92.514

192.789

458.095

2007

201

16.276

124.263

50.020

174.283

568.128

2008

247

14.926

109.387

57.496

166.883

530.225

 

Tablo No : 6 ( Ege İhracatçılar Birliği Verileri)

İşlenmiş Ürün Miktarları (ton)İç Pazar Tüketimi (ton)

 

Yıllar

Türkiye

Yıllar

Türkiye

 

 

2002

26.261,24

2002

4.990,31

 

2003

43.143,82

2003

15.274,85

 

2004

57.977,22

2004

12.082,22

 

2005

80.173,81

2005

29.454,17

 

2006

106.389,71

2006

66.265,99

 

 

Tablo No : 7 ( Ege İhracatçılar Birliği Verileri)

 

TÜRKİYE DE ÜRETİM MİKTARI BAKIMINDAN İLK ÜÇ SIRADA YER ALAN ÜRÜNLER.

 

2002 Yılı

2003 Yılı

2004 Yılı

2005 Yılı

2006 Yılı

Ürün adı

Üretim (ton)

Ürün adı

Üretim (ton)

Ürün adı

Üretim (ton)

Ürün adı

Üretim (ton)

Ürün adı

Üretim (ton)

Türkiye

1.

Domates

82.809

Elma

71.928

Elma

52.670

Elma

51.615

Pamuk

63.966

2.

Elma

69.188

Pamuk

34.877

Buğday

31.194

Buğday

36.754

Elma

28.393

3.

Pamuk

21.794

Domates

26.493

Pamuk

30.269

Pamuk

35.354

Buğday

26.515

 

Tablo No : 8 ( Ege İhracatçılar Birliği Verileri)

6.3. ORGANİK TARIM’IN DÜNYA’DA GELİŞİMİ

Organik tarım tüm dünyada hızla gelişmekte ve günümüzde 120’den fazla ülkede uygulanmaktadır. Pek çok ülkedeki organik tarım alanının payı da giderek artış göstermektedir. Bununla birlikte sertifikasız olarak çok daha fazla ülkede organik tarım yapıldığı tahmin edilmektedir.

Dünya çapında yapılan en son araştırmalara göre yaklaşık 31 milyon hektar alanda organik tarım yapılmaktadır ve organik olarak yönetilen çiftliklerin sayısı yaklaşık 633.891’dir. Bu veriler araştırmanın yapıldığı ülkelerdeki toplam tarımsal alanın yaklaşık %0.7’sini oluşturmaktadır.

Okyanusya, Dünya’daki organik tarım yapılan arazilerin %39’luk payına sahiptir ve ardından %23’lük payla Avrupa ile %19’luk payla Latin Amerika (%19) gelmektedir.

En yüksek organik tarım arazisine sahip ülkeler sırasıyla Avustralya (11.8 milyon ha), Arjantin(3.1 milyon ha), Çin (2.3 milyon ha) ve ABD (1.6 milyon ha)’dir. Konvansiyonel üretim alanlarına kıyasla en yüksek organik üretim alanı oranı ise Avrupa’dadır.

2004 yılından bu yana organik tarımın en çok artış gösterdiği kıtalar yaklaşık yarım milyon hektar alanla Kuzey Amerika ve Avrupa olarak karşımıza çıkmaktadır.

Organik Tarım Alanlarının Kıtalara göre dağılımı

Şekil 2. ( www.eto.org.tr )

Bazı ürünlerin organik olarak en çok yetiştirildiği ülkeler şöyledir :

Organik turunçgil: İtalya

Organik kahve: Meksika, Paraguay

Organik kakao: Dominik Cumhuriyeti

Organik üzüm: İtalya, İspanya, ve Fransa

Organik zeytin: İtalya, İspanya ve Tunus

Organik pamuk: Türkiye, ABD

Organik tahıl: İtalya, ABD

Organik pirinç: Tayland, Filipinler

Organik üretim alanı açısından Avustralya, Arjantin ve İtalya özellikle mera alanları ile dikkati çekmektedir. Ancak Uruguay gibi gelişmekte olan veya İngiltere gibi tarımsal üretimin önemli bir sektör olmadığı ülkelerin ilk 10 arasında yer alması düşündürücüdür.

En geniş sertifikalı organik alana sahip 10 ülke

Şekil 3. ( www.eto.org.tr )

Bitkisel üretim alanları yanında 2005 yılında Uluslararası Ticaret Merkezi ve Organik Servislerinin gerçekleştirdiği araştırmaya göre yaklaşık 62 milyon hektarlık alanda organik doğal toplama yapılmaktadır. Dolayısıyla, dünya çapındaki 31 milyon hektarlık organik tarım alanına 62 milyon hektarlık organik doğal toplama alanları da eklenmiş olur. En geniş doğal toplama alanları Avrupa ve Afrika’dadır. Toplama miktarı açısından bakıldığında en önemli ürünler bambu sürgünleri, üzümsü meyveler ve kabuklu yemişlerdir.

6.4. TÜRKİYE’NİN DIŞTİCARETİ

Diğer ülkelerde olduğu gibi henüz ülkemizde de organik tarım ürünleri dış ticaretine ilişkin istatistiksel altyapı oluşturulamamıştır. Bahsedilen nedenle, ihracata ait istatistiki değerler ancak Ege İhracatçı Birlikleri kayıtlarından izlenebilmektedir. Buradan hareketle ihracatçı firmalarımızın organik tarım ürünlerini ihraç ederken söz konusu ürün grubunun ihracatının kayda bağlı olduğunu göz önünde bulundurmaları ve ilgili İhracatçı Birliğine kayıt

yaptırmaları önem arz etmektedir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından açıklanan üretim istatistikleri ile Ege İhracatçı

Birlikleri tarafından açıklanan dış ticaret istatistikleri arasında önemli bir farklılık

görülmektedir. Bahsedilen istatistiksel farklılık aşağıdaki nedenlerden kaynaklanmaktadır.

· Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından açıklanan istatistiki veriler işlenmemiş ürün

değerlerini yansıtmaktadır.

· Ege İhracatçı Birlikleri`nce açıklanan istatistiki değerler ise işlenmiş ürün (yaş,

kurutulmuş, dondurulmuş ve diğer şekillerde işlenmiş ürün) değerlerini yansıtmaktadır.

· Organik tarım ürünlerinin bir kısmı yurtiçi tüketime sunulmakta, dolayısıyla Ege

İhracatçı Birlikleri kayıtlarında yer almamaktadır.

· Organik tarım ürünleri ihracatının kayda bağlı olmasına karşın firmalarımız zaman

zaman kayıt yaptırmamaktadır.

· Ayrıca, Dünyada ve ülkemizde konvansiyonel ürünler ticaretinin izlenmesine imkan

sağlayan Armonize Sınıflandırma sisteminin organik tarım ürünleri için oluşturulmamış olması tüm dünyada organik tarım ürünleri ticaret istatistiklerinin izlenmesini güçleştiren bir diğer önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.

1985 – 86yıllarında kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı ihracata konu olan organik tarım ürünleri iken, günümüzde sektör ve ürün yelpazesi genişlemiştir. Organik ürünler üretim ve ihracatı sert kabuklu ve kuru meyveler, dondurulmuş meyve ve sebzeler, yaş meyveler ve

sebzeler, baharatlar ve bakliyat sektörlerinde yoğunlaşmış olup, gülsuyu, gülyağı, zeytinyağı, pamuk ve tekstil ürünleri üretimi ve ihracatı gerçekleştirilen diğer organik ürünler olmuştur.

İhracatımızın yöneldiği ülke sayısı 32 olup, AB ülkeleri en önemli ihraç pazarlarımızı

oluşturmaktadır. AB ülkeleri dışında, Kuzey Avrupa ülkeleri, ABD, Kanada ve Japonya

dikkat çeken potansiyel pazar görünümündedir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca yayımlanan yönetmeliğe ilave olarak ekolojik ürünler ihracatını belirli bir disipline kavuşturmak ve altyapısını hazırlamak amacıyla 6.1.1996 tarih ve 22515 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İhracat Yönetmeliği eki Kayda Bağlı İhracat Listesi’ nin 7. Maddesi çerçevesinde ekolojik ürünlerin ihracatı kayda bağlanmıştır. Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği söz konusu ürünlerin kayıt ve ihracatına yönelik işlemlerde Koordinatör Birlik olarak tayin edilmiştir.

Pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de organik ürün dış ticaret istatistiklerini tutmak üzere geliştirilmiş bir sistem olmadığı için, yapılan ihracatın tamamı istatistiklere

yansımamaktadır. Gerçekte ihracatımızın daha fazla olduğu düşünülmektedir.

Şekil 4. ( Ege İhracatçılar Birliği Verileri)

 

1998-2006 Yılları Arasında İhracatı En Çok Yapılan 5 Önemli Ürün

 

 

İÇ FINDIK

44.139.684

 

KURU İNCİR

37.398.439

 

ÇEKİRDEKSİZ KURU ÜZÜM

41.105.365

 

KURU KAYISI

33.042.400

 

ÇAMFISTIĞI

8.020.820

 

TOPLAM

163.706.708

 

 

Tablo No : 9 ( Ege İhracatçılar Birliği Verileri)

YILLARA GÖRE İHRACAT DEĞERLERİ

 

Yıllar

İhraç edilen Ürün Miktarı (kg)

İhracat Tutarı ($)

1998

8.616.687

19.370.599

1999

12.049.949

24.563.892

2000

13.128.934

22.756.297

2001

17.556.280

27.242.407

2002

19.182.859

30.877.140

2003

21.083.351

36.932.995

2004

16.093.189

33.076.320

2005

9.319.328

26.230.259

2006

10.374.494

28.236.617

2007

9.346.677

25.359.321

 

Tablo No : 10 ( Ege İhracatçılar Birliği Verileri)

Şekil 5. ( Ege İhracatçılar Birliği Verileri)

Türkiye’nin 2004 Yılında Gerçekleştirdiği Ülkelere Göre

İhracat Miktarları

 

Ülke

Miktar

Ülke

Miktar

 

(1000 t)

 

(1000 t)

Almanya

5,2

İtalya

1,3

İngiltere

1,7

ABD

0,6

Hollanda

1,6

Belçika

0,7

İsviçre

0,8

Avusturya

0,3

Fransa

0,8

Danimarka

0,3

Tayland

1,1

Toplam

14,4

 

 

Genel Topl. (Diğerleriyle)

16

 

(Gerçekleştirilen ihracatın bedeli 33 Milyon Dolar)

Tablo No : 11 ( Ege İhracatçılar Birliği Verileri)

6.5. DÜNYA TİCARETİ

1930’lardan bugüne kadar biyolojik tarım modeli bir çok ülkede uygulanmıştır. Danimarka, İngiltere ve İsviçre Avrupa’da biyolojik tarımın temellerini atan ülkeler olmuşlardır. Bugün ABD, Kanada, Avustralya, Japonya ve Avrupa Birliği ülkeleri gibi gelişmiş ülkelerde iç pazarı sürekli artış gösteren organik ürünlerin üretimi gelişmekte olan ülkelerde de gerçekleştirilmektedir. Ancak, gelişmekte olan ülkelerde organik üretim yapısı farklılık arz etmektedir. Üretim iç pazarın talebini cevaplamak amacıyla değil, ihracat amacıyla başlamıştır.

Değişik ülkelerde yapılan ulusal bazdaki organik tarıma yönelik çalışmalar bağımsız olarak sürdürülürken, 1972 yılından sonra bu çalışmalar (IFOAM) Uluslararası

Organik Tarım Hareketleri Federasyonu’nun organizasyonu altında toplanmıştır. Merkezi Almanya’da olan IFOAM’ın temel fonksiyonu dünyada organik tarımla ilgili bilgi ağının koordinasyonu olarak tanımlanabilir.

Data monitor tarafından hazırlanan pazar araştırmasında; dünya organik pazarının

büyüklüğünün 2006 yılında 36.7 milyar ABD dolarına ulaştığı ve tüketimin büyük kısmının Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde gerçekleştirildiği tespit edilmiştir.

Son 5 yılda (2002 – 2006) Amerika’da organik gıda satışları % 12 artarak 2006 yılında 18.2 milyar ABD Dolarına ve Avrupa’da %15 artarak 14.6 milyar ABD Dolarına ulaşmıştır. Avrupa’da tüketimin en çok olduğu ülkeler İskandinav ve Alp ülkeleridir.

Meyve ve sebzeler, 2006 yılında 14.5 milyar dolarlık satış hacmi ve %39,5’luk payı ile

toplam organik gıda pazarından en büyük payı alan sektör olmuştur.

Ekmek ve hububatlar ise 6 milyar dolarlık satış hasılatı ile pazardan % 16.5‘luk pay

almıştır.

2006 – 2011 yıllarını kapsayan 5 yıllık dönemin sonunda yine Datamonitor verilerine göre; pazarın toplam değerinin 67.1 milyar ABD doları olacağı tahmin edilmektedir. Amerika’da toplam Pazar büyüklüğünün 29.7 milyar ABD dolarına, Avrupa’da ise 27.8 milyar ABD dolarına ulaşacağı tahmin edilmektedir.

Artan destekleyici hükümet politikaları, sağlık ve çevresel konularda bilinçli tüketiciler ile organik gıdalara olan talebin büyüyerek devam etmesi beklenmektedir. Organik ürünlere olan talebin büyük bir bölümü gelişmiş ülkelerden kaynaklanmaktadır.

Son zamanlarda süt ürünleri, et ve et ürünleri, hazır yemekler dahil olmak üzere işlenmiş diğer gıdalar, bebek mamaları, çikolata gibi ürünler önem kazanmakla birlikte Batı Avrupa pazarında organik yaş meyve ve sebze sektörü hala büyük bir paya sahiptir. Bu bağlamda konvansiyonel yaş meyve ve sebze sektörünün yanı sıra organik yaş meyve ve sebze sektörü açısından da önemli potansiyele sahip olan ülkemizin, bu potansiyeli

değerlendirebilmesi için Avrupa Birliği ülkelerinde yaşanan gelişmeleri dikkatle izlemesinde

fayda görülmektedir.

Şekil 6. ( http://www.fas.usda.gov )

Dünya çapında en büyük 3 pazarda organik ürünlerin (toptan) satış ve satış büyümesi

(x milyon euro)

 

Şekil 7. ( http://www.Euromonitor.Com )

Kişi Başına Organik Gıda Harcaması Yıllık ($)

 

 

 

 

 

Şekil 8. ( http://www.Euromonitor.Com )

7. SONUÇ VE ÖNERİLER

Bu çalışmada ülkemizde ve dünya da organik tarım üretimi ve gıda sektörü kısaca özetlenmeye çalışılmış, mevcut koşullar ve istatistiki veriler çerçevesinde bir değerlendirme yapılmıştır.

Organik tarım ülkemizde diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi büyük gelişmeler göstermiştir. Özellikle tarım potansiyeli ve ürün çeşitliliği ile önemli avantajlara sahiptir. Ancak ülkemizde organik tarım halen ihracata endeksli gelişme göstermekte, ürün çeşitliliği ve miktarı dış pazarlara göre gelişmektedir. Organik ürünler; üzerlerinde kimyasal kirlilik (tarım ilacı ve hormon) taşımaz, üretildiği çevreyi ve doğayı tahrip etmez, sürdürülebilir bir tarım imkanı sağlar, içerdikleri antioksidant ve besin değerleri daha yüksektir. Aslında bu sağlıklı ve çevreyi tahrip etmeden üretilmiş, gıda güvenliğine uygun ve izlenebilir özellikleriyle ön plana çıkan organik ürünleri öncelikle bizim çocuklarımız ve bizim insanlarımız tüketme şansına sahip olmalıdır.

Şüphesiz ihracat önemlidir, ancak iç pazarımız dakitüketiciyi de kısa süre de bilinçlendirerek geliştirmemiz şarttır. Çünkü iç pazar geliştiğinde arz edilen ürün çeşitliliği ve miktarı da arttığı için buna bağlı olarak ihracatta artacaktır.

Bir diğer önemli unsur ise; kurumlar arası koordinasyonun ve ilgilikesimler arasında iletişimin etkin bir şekilde yerine getirilmesi ve mevzuatın günün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde revize edilmesi’dir. Bu sayede, organik tarım ürünleri üretiminin ve ticaretinin gelecek yıllarda ülkemiz ekonomisine katkısının artarak devam edebilmesi sağlanacaktır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı`nca hazırlanan yeni yönetmelik taslağı ile Organik Tarım Komitesi ve Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi’ne ilave olarak Organik Tarım Ulusal Ticaret Komitesi ve Organik Tarım Projeler ve Araştırmalar Ulusal Komitelerinin oluşturulması ülkemizde organik tarımsal üretim ve ticaretinin gelişimine önemli katkılar sağlayacaktır.

Organik tarımda tarımsal ürünler açısından ülkemiz çok şanslıdır. Türkiye diğer birçok ülkeden farklı olarak henüz tamamen topraklarını kirleterek kaybetmemiştir. Türkiye’de gıda ürünleri dışında, tarım ürünlerini ve çevreyi paylaşan agro-eko truzim gibi sektörler, organik pamuk ve buna bağlı tekstil, mobilya, tıbbi bitkiler, makyaj malzemeleri ve parfüm gibi sektörlerin gelişme şansı yüksektir. Ayrıca organik tarım yerel çeşitlerin ön plana çıkarılmasını, yöresel ürünlerin tanımlanmasını, tarımsal yörelerin kültürünün, birikiminin korunmasını ve tanınmasını sağlayacaktır.

8. KAYNAKÇA

1.Aksoy, U. 1999. Ekolojik Tarımdaki Gelişmeler. Ekolojik Tarım.Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği.S:30-35.Tarım Ve Köyişleri Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü,E.Ü.Ziraat Fakültesi,ETO Derneği

  1. Aksoy,U.1996. Ekolojiktarım, ETO Derneği.1996-İzmir.

  2. Altındişli. A., İlter, E.1999. Eko-Tarımda İlke Ve Kavramlar. Ekolojik Tarım. Ekolojik Tarımorganizasyonu Derneği.S:24-29.Tarım Ve Köyişleri Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü,E.Ü.Ziraaat Fakültesi, ETO Derneği. Kasım 1999 – İzmir.

  3. Anonim. 1999. “Organic Food And Beverages: World Supply And Major European Markets”, ITC Cenevre ISBN 92-9137-115-7

  4. Anonim. 2002. Organik Tarım Esasları Ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik. T.C. Tarım Ve Köy İşleri Bakanlığı.

  5. Anonim. 1999. “Organic Food And Beverages: World Supply And Major European Markets”, ITC Cenevre ISBN 92-9137-115-7

  6. Anonim; 1998. Ekolojik (Organik, Biyolojik) Tarım. Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) Bornova, İzmir. 125s.

  7. http://www.rapunzel.com

  8. http://www.tarim.gov.tr

  9. http://www.foreigntrade.gov.tr

  10. http://www.igeme.org

  11. Sayın, C. 2002. Dünya, AB Ve Türkiye’de Organik Tarıma Yönelik Gelişmeler Ve İzlenen Politikalar. İzmir Ticaret Borsayı Yayınları. No:76.

  12. Ege İhracatçı Birlikleri İhracat Kayıtları

  13. http://www.egeliihracatcilar.com

  14. http://www.tarimsalhaber.com

  15. Euromonitor Web Sitesi http://www.Euromonitor.ComMarket Overview – Market Prospects Euromonitor-2001

  16. http://www.tuik.gov.tr

  17. http://www.dpt.gov.tr

  18. www.eto.org.tr

  19. http://www.fas.usda.gov/htp/Organics/2001/May01.Htm

 

Paylaşın

İlişkili Makaleler

About Author

admin