Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS)

Şubat 2, 2014

|

Kategori:

Mutlu Ezgi BAKTIR

 

İÇİNDEKİLER

  • GATT ve DTÖ nün Oluşumu

  • Hizmetlerin Yeni Dünya Düzenindeki Önemi

  • GATS’ ın Oluşumu

  • GATS Çalışmalarının Yürütüldüğü Organlar

  • GATS anlaşmasında müzakereler nasıl yürüyor?

  • TÜRKİYE ve GATS

  • Sonuç

 

HİZMET TİCARETİ GENEL ANLAŞMASI (GATS)

II. Dünya savaşından sonra yavaşlayan ve gücünü kaybeden dünya ekonomisine yeniden ivme kazandırabilmek için küresel (global) talebin devamlılığının sağlanması, uluslararası sermaye hareketlerinin akışkanlığı ve denetiminin devamı ve en önemlisi uluslar arası mal ve hizmet ticaretinin liberalleştirilmesi gerekmekteydi. Bu oluşumların sağlıklı bir şekilde yerine getirilebilmesi için yeni dünya düzeninin kurulması gerekiyordu, kurulacak olan ve büyük ekonomilere sahip ülkelerin söz sahibi olduğu sistemi kurabilmeleri, devamını sağlamaları ve sonrasında kontrol altında tutabilmeleri için yeni kurumların oluşumu gerekiyordu. Kurulan organizasyonlara ilk olarak büyük devletler daha sonrasında ise daha az gelişmiş devletlerin katılımıyla organizasyonların gelişmeleri ve işleyişlerinin düzenlenmelerine başlandı. GATT ve DTÖ de kurulan yapılar içinde en önemli yere sahip olanlarındandır. Çünkü ekonominin zorlanan dönemlerinde mal ve sermaye akışının en kolay şekilde sağlanabilmesi için gerekli, ülkeler arası düzenlemelerin yapılması ve denetiminin sağlanması amacı güdülmüştür. Ülkeler arasında yapılan ticari antlaşmaların belirlenmesi ve uygulanması DTÖ nün belirlediği sistem ile daha kolay hale gelmiştir. Ödev içinde ilk olarak GATT ve DTÖ nün gelişimine yer verilmiş, sonrasında mal ticaretinin yanı sıra önemli olan servis ticareti antlaşması olan GATS antlaşmasının oluşumu ve şartları en son olaraktan ülkemizin sorumlulukları ve ülkemize kazandırdıkları konusunda bilgilendirmeler bulunacaktır.

GATT ve DTÖ’NÜN OLUŞUMU

Küreselleşmeye bağlı olarak güçlenen uluslararası bağımlılık ile terörizm, yoksulluk ve iklim değişikliği gibi uluslararası tehditlerin artması gibi etkenler göz önüne alındığında, uluslararası alanda sorumluluğun paylaşılması yönünde adımlar atılması kaçınılmazdır. Avrupa Birliği, sürdürülebilir kalkınma, güvenlik, barış ve eşitlik ideallerine ulaşmak için, mevcut dünya düzeninin yetersiz kaldığı bu konularda etkin bir rol üstlenmek durumunda kalmıştır.

[1]İngilizce adı “General Agreement on Tariffs and Trade” kelimelerinin baş harflerinin bir araya gelmesinden oluşan GATT, “Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması” anlamına gelmektedir.

1930’lu yıllarda yaşanan ekonomik bunalımın ardından ülkeler kendi içlerine kapanmayı, bireysel davranarak büyük bunalımın getirdiği sorunlara yönelmeyi tercih etmişlerdir. Bu da dünya ticaretinde işbirliğinden uzaklaşılmasına neden olmuştur. Ülkeler, kendi sanayilerini korumak ve dış ödemeler dengesi problemlerini çözmek için gümrük tarifelerini yükseltme yoluna gitmişlerdir. Ancak aynı dönemde sanayisi yeni yeni gelişmekte olan batılı ülkeler, dış ticaretteki durgunluktan büyük ölçüde rahatsızlık duymuşlardır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünyada barışı sürekli kılmak amacıyla, uluslararası ekonomik işbirliğinin tesis edilmesinin gerekliliği düşüncesi genel kabul görmüştür. Bu çerçevede, ülkelerin kalkınma çabalarına yardımcı olmak, uluslararası likidite ve mali güven gibi ihtiyaçlara cevap vermek ve uluslararası ticareti serbestleştirip artırmak amacıyla yeni kurumların oluşturulması yoluna gidilmiştir. IMF, Dünya Bankası gibi “Bretton Woods” kurumları bu çabaların sonucunda ortaya çıkmıştır. 1945 yılında İkinci dünya savaşının sona ermesinden sonra Amerika Birleşik Devletlerinin öncülüğünde uluslararası ekonomik, sosyal ve siyasi yapılanma hedefi çerçevesinde önce Birleşmiş Milletler Örgütü, ardından dünya ekonomisinde piyasa koşullarının işleyişini sağlamak üzere Uluslar arası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (IBRD) kurulmuş, uluslararası ticaretin serbestleşmesi hedefine yönelik olarak da Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (General Agreement on Tariffs and Trade-GATT) imzalanmıştır. Ocak 1948’de yürürlüğe giren GATT, dış ticaretin serbestleşmesi hedefi çerçevesinde faaliyet göstermiştir. Dış ticarette rekabetin mal kalitesini artıracağı, fiyatları düşüreceği, böylece dış ticaretin hacminin artacağı düşüncesi ile dış ticaretin serbestleşmesinin önündeki engel olan gümrük tarifelerinin düşürülmesi, tarife dışı engellerin kaldırılması, karşılaşılabilecek diğer engellerin ve farklı muamelelerin ortadan kaldırılması GATT’ın temel amaçlarıdır. GATT ile uluslararası ticaret sistemi ilk kez kurulmuştur. GATT’ın kuruluşundan günümüze kadar geçen süre içerisinde rekabeti bozucu, ticareti kısıtlayıcı engellerin kaldırılması nedeniyle dünya ticaretinde önemli artışlar kaydedilmiştir. GATT ile gelen sistem, ticaret pazarlıkları veya görüşmeler (rounds) serileri ile gelişmiştir. İlk round tarifler ve indirimlere yoğunlaşmış, daha sonra anti-damping ve tarife dışı önlemleri de kapsamıştır. Son round olan Uruguay Round (1986-94) Dünya Ticaret Örgütünü kurmuştur. Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası ile birlikte

[2]Bretton Woods kurumlarının üçüncü ayağını oluşturmaktadır. GATT’ın oluşturulmasından günümüze kadar dört adet konferans ve dört adet çok taraflı ticaret müzakeresi (Round) yapılmıştır. Bunlar şöyle sıralanabilir:

1. 1947 Cenevre (İsviçre) (Konferans)

2. 1949 Annecy (Fransa) (Konferans)

3. 1951 Torquay (İngiltere) (Konferans)

4. 1956 Cenevre (İsviçre) (Konferans)

5. 1960-1961 Cenevre (İsviçre) “Dillian Round”

6. 1964-1967 Cenevre (İsviçre) “Kennedy Round”

7. 1973- 1979 Cenevre (İsviçre) “Tokyo Round”

8. 1986-1993 Punta del Este (Uruguay) “Uruguay Round”

GATT kuralları ve tamamlayıcı anlaşmaları, 1986 ile 1994 yılları arasında gerçekleştirilen Uruguay Round Ticaret Müzakerelerinde dünya ticaretinin değişen koşullarına uyum sağlamak maksadıyla güncelleştirilmiştir. Uruguay Round’dan önce gerçekleşen yedi müzakere turunda gümrük vergilerinin azaltılması hedeflenirken Uruguay Round’da bu hedefin yanı sıra dünya ticaretindeki kural ve disiplinlerin güçlendirilmesine yönelik ve tüm ülkelerin taraf olduğu 29 anlaşma, bir paket halinde kabul edilmiştir. GATT metninin yanı sıra süreç içerisinde alınan kararlar ve Uruguay Round’da geliştirilen bazı mutabakatlar (Understanding), GATT 1947 olarak bilinmektedir. 15 Nisan 1994 tarihli Nihai Senet (Final Act) ile Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurulmuş ve GATT’ın yerini almıştır. Uruguay Round’un tamamlanmasıyla dünya ekonomisi ileriye doğru çok önemli bir atılım gerçekleştirmiştir. Dünya Ticaret Örgütü’nün amacı, üye ülkelerin ticaret ve ekonomi alanındaki ilişkilerini geliştirmek, hayat standartlarını yükseltmek, tam istihdamı sağlamak, reel gelir ve talep hacminde istikrarlı bir artış sağlamak, dünya kaynaklarının sürdürülebilir kalkınma hedefine uygun bir şekilde kullanımını sağlamak ve çevreyi koruyacak ve farklı gelişme seviyelerindeki ülkelerin ihtiyaç ve endişelerine cevap verecek şekilde mevcut kaynakları geliştirmektir. Bu amaçların gerçekleşebilmesi için uluslararası ticareti kısıtlayan her türlü engelin ve farklı muamelenin kaldırılması gerekmektedir. Ticareti kısıtlayan engellerin kaldırılması, ithalat ve ihracata uygulanan her türlü tarife dışı engeli tarifeye dönüştürerek ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Farklı muamelelerin kaldırılması maksadıyla iki önemli kural geliştirilmiştir. ‘En Çok Kayrılan Ülke Kuralı’na göre, bir ülkeye sağlanan kolaylık ya da verilen taviz ayrım yapılmaksızın tüm diğer ülkelere de sağlanacaktır. İkinci kural olan ‘Milli Muamele Kuralı’ ise yurt içinde uygulanan vergi ve muamelelerde yerli ve yabancı ayrımı yapılmaksızın her türlü mal ve hizmete eşit muamele uygulanmasını öngörmektedir. Dünya Ticaret Örgütü’nü kuran 15 Nisan 1994 tarihli Marakeş Anlaşmasında DTÖ’nün kurulması ile oluşturulan geliştirilmiş ve güçlendirilmiş kurallara dayalı sistem, uluslararası ticaretin teşviki ve genişlemesini hedeflemektedir. Sistemin temel amacı, ihracatçı kuruluşların mal ve hizmet ürünleri için yabancı pazarlara liberal, güvenli ve öngörülebilir erişimlerini sağlamaktır.

Malların serbest dolaşımının sadece gümrük vergilerinin kaldırılması anlamına gelmediği açıkça ortaya çıkmaktadır. Ekonomik entegrasyon sürecinin nihai hedefi, sağlıklı isleyen bir iç Pazar oluşturmaktır. Bilindiği gibi, içinde bulunduğumuz dönem itibariyle AB’nin entegrasyon süreci iç pazar oluşumunu da asan, parasal ve mali politikaların birleştirildiği bir hal almıştır. Bu manzara, Birlik dahilinde malların serbest dolaşımının sadece gümrük vergilerinin kaldırılması ile sağlanamayacağını ortaya koymaktadır. Daha açık bir ifadeyle, AB’nin temel tasını oluşturan Gümrük Birliği’nin bir gereği olan malların serbest dolaşımı, ancak geniş ve birbiri ile yakından ilişkili bir çok alanın düzenlenmesi halinde mümkün olabilmektedir. Ayrıca, tüketici politikası ve hizmetlerin serbest dolaşımında da belirli düzeyde bir uyum gerekmektedir iç pazar oluşturacak ülkelerin üçüncü ülkelere karşı ortak bir ticaret politikası benimsemesi, eşit koşullar yaratmak açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, Gümrük Birliği’ne dahil olan üye ülkeler arasında teknik mevzuatın uyumu sağlanmaktadır. Örneğin, pazar içinde dolaşacak mallar arasında asgari düzeyde bir standardizasyonun sağlanması, bu nedenle oluşacak herhangi bir tarife dışı engeli de ortadan kaldıracaktır.

HİZMETLERİN YENİDÜNYA DÜZENİNDEKİ ÖNEMİ

Sermayenin kar güdüsünün yönlendirdiği, kapitalist bir ekonomi yapılanması içerisinde yaşadığımız için, ekonominin her alanında olduğu gibi, hizmet alanında da yaşananları sermaye ve kar faktörlerinin ana eğilimleri belirliyor. Bugün itibarı ile bu ana eğilimler nelerdir diye göz atarsak şu verilere ulaşıyoruz:

Kapitalizmin 70’li yıllardan bu yana yaşanan kriz sürecini, ana eğilim olarak karlılık oranlarındaki düşüş belirliyor. Düşen karlılık oranları ile birlikte, sabit sermaye yatırımları, yani üretime yönelik toplam yatırım da düşme eğiliminde. Düşen karlılık oranları sonucu üretime yönelik sabit sermaye yatırımı yapma güdüsünün azalması ve bu oranların daha yüksek olacağı beklentisi ile başka alanlara yönelinmesi sonucu finansal yatırımlarının öne çıktığını, finans sektörünün aşırı önem kazandığını gözlemleyebiliyoruz. Ancak emeğin ürettiği artı değere dayalı olan kar, ancak üretimin sonucu elde edilebilir. Yine de bu, bugün, sermayenin kar oranları daha yüksek olan finans yatırımlarında yoğunlaşmasını ve bir borç ekonomisinin ve sanal bir sermayenin, içi boş bir balonun oluşmasını engellemiyor. Bugün hem ülkeler, hem şirketler ödeyemeyecekleri borç yüklerinin altına girmiş durumdalar ve gelecekte elde edecekleri artı değerleri haciz göstererek, kazanabilecekleri artı değerden de yüksek oranlarda faizlerle finans kesiminden borç almaya devam ediyorlar.

Sermaye ve kar faktörleri incelendiğinde ana eğilimlerin artan rekabet, düşen karlılık oranları ve finansal yatırımlara yönelim olduğunu gözlemleyebileceğimizi özetledik. Sermayenin rekabet içerisinde düşen karlılık oranlarını artırma çabasında yapmak zorunda olduğu bir dizi şey vardır. Emek maliyetini düşürmek, emek verimliliğini yükseltmek ya da sermaye yoğunluğunu, yani sermaye yatırımının emek gücüne oranını azaltmak ve yüksek kapasite kullanımı ile çalışmak zorundadır. Bunlara bir de pazarları genişletme çabasını ekleyebiliriz. Hizmetlerin kapitalist çevrime dahil edilmesini ve önem kazanmasını da, sermayenin bu çabaları ile bir bütünlük içerisinde açıklamak mümkündür. Öncelikle sermayenin bu çabaları içerisindeki sıkışmışlığını ve sürecin karşıtlıklar içeren yönlerini inceleyelim.

Rekabetin maliyetlerde yarattığı basınç ile başetmek zorunda olan sermaye, reel ücretleri düşürmek ve emek üretkenliğini artırmak zorundadır. Ancak emek üretkenliğinde sağlanacak önemli bir artış, ancak artan sermaye yatırımı ile mümkündür ki bu artış da kar oranlarındaki düşüşü getirmektedir. Yine bir diğer çelişki bu amaçla yapılacak sermaye yatırımlarının “rasyonalizasyon”, yani emek gücünün sayıca düşürülmesine yol açan teknoloji yatırımları şeklinde olmak zorunluluğudur. Yani gitgide daha az işçi çalıştırmak gerektirecek teknolojilere yatırım. Ancak hem düşen reel ücretler, hem de oluşan işsizlik talebi daraltmakta ve satışları düşürmektedir. Bu da düşük kapasite kullanımını ve düşen kar oranlarını getirmektedir.Bu artan rekabet şirket iflaslarını, birleşme ve el koymaları hızlandırmıştır.

Karlılık oranını yükseltme çabası içerisinde sermaye yoğunluğunu, yani sermaye yatırımının emek gücüne oranını azaltmanın bir yolu da “outsourcing” yani üretimi parçalayıp taşeronlara dağıtmaktır. Hizmet sektörünün ağırlık kazanması olgusunun bir yönü de budur. Üretimin bir bileşeni olan Ar-Ge, tasarım, pazarlama gibi hizmetler dışarıdan satın alınmaktadır. Sermaye üretimde düşen karlılık oranları ile başetmeye çalışırken, bu alanlara sermaye yatırımı yapmaktan ve risk almaktan vazgeçmekte ve bunları mümkün olan en düşük maliyette satın aldığı hizmetlere dönüştürmektedir. Ancak hizmetlerin ağırlık kazanması eğilimini “sanayisizleşme” benzeri terimlerle açıklamak doğru değildir. Genişleyen hizmetler sanayiye hizmet vermektedir. Hizmetlerin sanayinin rasyonalizasyon sonucu yarattığı işsizliği emebilecek olduğu da doğru değildir, çünkü her şeyden önce hizmetlere yapılan yatırımlar da rekabet koşullarında rasyonalizasyonu içermekte, kullanılan yeni teknolojilerle “şubesiz bankacılık” benzeri hizmetler sunulurken, hizmet sektöründe de işgücü eksiltmeler yaşanmaktadır.

Ayrıca bir önceki dönemde görece olarak daha fazla kazanılmış hakka ve ücretlere sahip olan eğitimli hizmet sektörü çalışanlarının kazanımlarının geriletilmesi de bu sürecin bir parçasıdır. Hizmet sektöründe de rasyonelleştirme yaşanmakta, yedek işgücü oluşmakta ve bu kesimin de ücret ve kazanımları gerilemektedir.

Bu genel eğilimlere ve rekabet koşullarına dikkat çektikten sonra hizmetlerin ekonomide ağırlık kazanmasının bir veri olduğunu söylemeliyiz. 1979-1990 yılları arası en gelişmiş 5 ülkenin sabit sermaye yatırımlarına ilişkin rakamları incelediğimizde, toplam miktarı düşüş içerisinde olan bu sabit sermaye yatırımı içerisinde sanayi yatırımın oranının, halen belirleyici bir oran olmakla birlikte azaldığını ve finans ve kamu hizmetleri alanları başta olmak üzere, hizmetlere sabit sermaye yatırımlarının arttığını görüyoruz. Bunu sermayenin karlılık oranlarının düşmesi karşısında girdiği yeni yönelimler ile açıklayabiliriz. Hizmet alanında yatırımlar her hizmet alanına değil, en ağırlıklı olarak finans ve kamu hizmetleri alanlarına yönelmektedir. Finans üzerinde ayrıca durmuştuk. Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ve piyasaya açılması yönündeki basınçları da yeni ürünlerin piyasaya sunulması veya eskiden kamu alanı olan alanların piyasalaştırılması ile piyasaların genişletilmesi yönünde bir çaba olarak görebiliriz. Çünkü eğitim ve sağlık başta olmak üzere bir dizi hizmet, geniş coğrafyalarda insanların uzun yıllardır piyasa çevrimi içerisinde olmaksızın yararlandıkları kamu hizmetleri olmuştu. Bugün bunların sermaye için kar alanları olabilecek şekilde açılması bu alanlardaki hizmet tacirlerinin iştahını kabartmakta, sermayeye bir umut gibi görünmektedir. Ancak tüm bu zorlamaların altında, sermaye için sanayi üretimindeki karlılık oranlarının düşüşü belirleyicidir. Sermayenin hizmetlere yönelmesinin bu sıkışıklığı sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda aşmasını sağlayabilmesi ise mümkün değildir. Ancak sermayenin bu krizi sonucu su, elektrik, haberleşme, eğitim, sağlık, ulaşım gibi kullandığımız ve vazgeçemeyeceğimiz hizmetlerin her birini metalaştırarak kar alanları haline getirme yönelimi olsun, finansın sanayi üzerinde gitgide artan ölçüde egemen olduğu bir ekonomi olsun, bu eğilimler toplumun çoğunluğu olan işçiler ve en genel anlamıyla yığınlar için yeni yıkımları getirmektedir ve getirebilecektir.

Küreselleşme, her alanda olduğu gibi dış ticarette de etkilerini göstermekte ve gelişmiş, az gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkeler küreselleşmenin bir sonucu olarak piyasalarını dış rekabete açmak durumunda kalmaktadırlar. Bunun için de pazara dayalı bir politika izlenmekte, büyük, küçük tüm yatırımcılar bir şekilde dış ticarete bağımlı olmaktadırlar.

Dünya Ticaret Örgütü, getirdiği yeknesak kuralları vasıtasıyla gelişmekte olan ülkeler sanayicilerine gelişmiş ülkelerin sanayicileri ile aynı şartlarda rekabet olanağı sağlamaktadır.

GATS’ IN OLUŞUMU

Hizmetlerin temel niteliklerinden biri soyut ve görünmez olmalarıdır. Mallar ve hizmetler arasındaki bu temel farklılık uluslararası ticarette uygulamaları da etkilemektedir. Uluslararası mal ticareti, malların bir ülkeden diğer bir ülkeye fiziksel dolaşımını içermektedir. Oysa hizmet ticaretinde çok az sayıda işlem sınır ötesi dolaşımı kapsamaktadır.

[3]GATS (The General Agreement on Trade in Services) Hizmet Ticareti Genel Anlaşması’dır. 1947 yılında imzalanan GATT-Tarifeler ve Ticaret Genel Anlaşması kapsamında 1986-1994 yıllarında yapılan Uruguay Görüşme Turunda GATT’a dahil edilmiş ve 1.01.1995 tarihinde resmi olarak faaliyete geçirilen Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) bünyesine aktarılmış olan hizmet ticaretini düzenleyen ilk çok taraflı anlaşmadır. Dünya Ticaret Örgütünün 1995 yılı başında resmi olarak kuruluşundan önce de, hedefleri gümrük uygulamalarını aşamalı olarak kaldırma ve ticareti tüm dünyada serbestleştirmek olarak tarif edilen GATT anlaşması çerçevesinde bir araya gelen devletler, ticaretin liberalizasyonu yönündegörüşmelerini, çeşitli görüşme turları çerçevesinde sürdürmekteydiler. Bunlar arasında yer alan Uruguay görüşmeler turu, 1986-1993 yılları arasında gerçekleştirilmiş olan önemli aşamaların katedildiği bir görüşmeler turuydu. GATS anlaşması da bu görüşmeler turunun sonlanması öncesinde müzakere edilerek görüşüldü ve imzalandı. Yeninden yapılandırmaya açık yapıya karşın GATS anlaşmasının yapısında “stand still” denilen, geri dönüşün olmaması özelliği bulunuyor. Bu nedenle daha önce verilen taahhütler geri alınamıyor. [4]GATS tüm hizmet alanlarının serbest piyasaya açılması için mevcut düzenlemeleri genişleten ve hukuki işlerlik kazandıran ilk çok taraflı yatırım ve ticaret anlaşmasıdır. Dünya Ticaret Örgütü Sekretaryası bu anlaşma için şöyle demektedir: “GATS, sadece sınır ötesi ticaret ve yatırımları kapsamakla kalmayıp; bir hizmetin yerine getirilmesiyle bağlantılı olarak akla gelebilecek tüm sektörleri (hizmet ve mal üretim sektörleri) kapsayan bir “hizmet yatırımları ve hizmet ticareti anlaşmasıdır” .

DTÖ, GATS müzakerelerini 11 ana başlık altında yürütüyor ve belirlenen ana başlık, alt bölüm ya da sektör ve grupların anlam ve içeriğinin tanımlanmaması için DTÖ’nün ciddi çaba sarf ettiği görülüyor. Böylece, anlaşmada yazılması unutulmuş boyutları bile kapsayabilecek kadar esnek bir metin elde edilmesi planlanıyor. Piyasanın eline teslim edilmesi konusunda anlaşma sağlanan 11 temel kategori ise şöyle:

–  Telekom, posta hizmetleri, görsel ve işitsel iletişim hizmetleri de dahil olmak üzere iletişim

–  İnşaat ve bağlantılı mühendislik hizmetleri

–  Eğitim

–  Su iletim sistemleri, enerji ve atık su işleme

–  Tüm çevresel hizmetler

–  Finansal, Mali ve Bankacılık hizmetleri

–  Sosyal hizmetleri de kapsayacak şekilde sağlık ve bağlantılı hizmetler

–  Turizm, seyahat ve bu iki sektörle bağlantılı tüm hizmet ve ürünlerin üretimi

–  Kültürel ve sportif hizmetler

–  Kara, hava, deniz ve tüm diğer ulaşım hizmetleri ve

–  Diğer hizmet alanları

DTÖ sistemi ile yurtdışı ile bağlantılı iş yapmak isteyen bankalar, sigorta firmaları, telekomünikasyon şirketleri, tur operatörleri, otel zincirleri ve ulaşım firmaları artık mal ticareti yapmaksızın uluslararası alanda hizmet verebilmektedir. DTÖ, 150’nin üzerinde hizmet alt sektörü belirlemiş bulunmaktadır. Bu konuya ilişkin düzenlemeler, yeni Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasında (GATS) yer almaktadır. GATS, uluslararası hizmet ticaretini

disipline etmek amacıyla bir çerçeve oluşturmuştur. DTÖ üyeleri ayrıca GATS düzenlemeleri çerçevesinde dış rekabete açmak istedikleri hizmet sektörleri ile ilgili özel taahhütler de düzenleyebilmektedirler. GATS hükümleri, hizmetlerin sınır ötesi hareketi; Hizmetlerin sunulduğu ülkede ticari bir işletmenin oluşturulması; Gerçek kişilerin bir hizmet ifası maksadıyla yabancı bir ülkede geçici bir süreyle bulunması ve tüketicilerin ithalat yapılan ülkeye gitmelerini düzenlemektedir.

GATS, hizmet ticaretini etkileyen önlemlere uygulanan bir dizi genel ilkeyi belirleyen çerçeve metin ve her ülkenin taviz listelerinde belirtilen hizmet sanayii ve yan sanayilere uygulanan belirli serbestleştirme yükümlülüklerinden oluşmaktadır. Mal ticaretine uygulanan En çok kayrılan ülke ve ulusal muamele kuralları hizmet ticaretine de uygulanmaktadır.

Bu kuralların yanı sıra, yabancı hizmet sunucularının hizmetler ticaretine uygulanan düzenlemelerden haberdar olmasının sağlanması için şeffaflık kuralı getirilmiştir. Buna göre ülkeler, tüm yasa ve tüzükleri yayınlamak durumundadırlar. Ayrıca her bir ülke, diğer ülkelerin hizmet sektörlerinde yasa ve tüzüklere ilişkin bilgi edinebilecekleri bir bilgi merkezi oluşturacaktır. Bunlara ek olarak gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin hizmet sunucularının hizmet teknolojisi ile ilgili bilgi edinmelerini sağlayacak bir iletişim merkezi

oluşturmaları gerekmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde hizmet sektörünün tam olarak gelişmiş olmaması nedeniyle anlaşma bu ülkelerin daha yüksek seviyeli bir korumayı muhafaza etmelerine olanak tanımaktadır.

GATS ÇALIŞMALARININ YÜRÜTÜLDÜĞÜ ORGANLAR

[5]GATS’ın işlevlerinden sorumlu olan Hizmetler Ticareti Konseyi Genel Konsey’e bağlı olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Tüm DTÖ üyelerine açık olan Hizmetler Ticareti Konsey’i gerekli gördükce hizmet ticaretine ilişkin olarak alt organlar  oluşturmaya  yetkilidir.  2000  yılı  başında  başlayan yeni hizmet ticareti müzakereleri, Hizmetler Ticareti Konseyi kapsamında yapılan özel oturumlarda devam etmektedir.

Mali Hizmetler Ticareti Komitesi; mali hizmet ticaretine ilişkin tartışmaları yürütmekte ve alanıyla ilişkili olarak öneri ve tavsiyeleri Hizmetler Ticareti Konseyi’ne sunmaktadır.Mali hizmetlere ilişkin teknik çalışmaların yapıldığı ve üye ülkelerde söz konusu alanda yapılan mevzuat değişikliklerinin ele alındığı bir komitedir.

[6]Özel Taahhütler Komitesi; GATS’a ilişkin olarak teknik çalışmaların yapıldığı bir komitedir. Komite’de şimdiye kadar yapılan belli başlı işler arasında  üye ülke taahhüt listelerinin değiştirilmesi esnasında izlenecek yöntemin belirlenmesi ve üye ülke hizmetler taahhüt listelerini oluştururken kullanılan rehberin gözden geçirilmesi bulunmaktadır. Bu aşamada Komite’de hizmetler ticaretinin sınıflandırılması çalışmaları yapılmaktadır.

Ulusal Düzenlemeler Çalışma Grubu; üye ülkelerin listelerinde bulunan sektörel taahhütleri kapsamında, yeterliliğe ilişkin aranılan özellikler ve prosedürlerin, teknik standartlar ve ruhsat verme koşullarının hizmet ticareti için gereksiz engeller oluşturmamasını teminen, disiplinler geliştirilmesi çalışmalarını yürütmektedir. Bu konuya ilişkin olarak şu ana kadar sadece muhasebecilik ve defter tutma hizmetlerindeki çalışmalar tamamlanmış olup, bu alandaki disiplinler örnek alınarak diğer sektörlere yayılması yönündeki çalışmalar söz konusu Çalışma Grubunda devam etmektedir.

GATS Kuralları Çalışma Grubu ise, GATS’ın X, XIII ve XV inci maddelerinde bulunan sırasıyla Acil Korunma Önlemleri, Kamu Alımları ve Teşvikler hakkındaki hükümlerine ilişkin olarak çalışmalar yapmaktadır.

GATS ANLAŞMASINDA MÜZAKERELER NASIL YÜRÜYOR?

Ticaretin küresel ölçekte “serbestleştirilmesi” doğrultusunda sürdürülen müzakereler, ülkeler arasında, kapalı kapılar ardında sürdürülüyor. Bu müzakerelerin merkezileştiği örgüt olan Dünya Ticaret Örgütü iç işleyişindeki anti-demokratik niteliği, işleyişinde bir dizi zengin ülkenin mutlak egemenliğine karşın diğerlerinin gelişmeleri etkileme şansının hemen hiç olmaması, hiçbir demokratik denetime tabi olmayışı gibi bir dizi özelliği ile eleştiri oklarının en fazla yöneldiği küresel örgütlerden biri haline geldi.

[7]2000 yılı başında açılan yeni GATS müzakereleri de DTÖ bünyesinde oluşturulan Hizmet Ticareti Konseyinde sürdürülüyor. En son 2001 yılı Kasım ayında Doha’da toplanan 4. Dünya Ticaret Örgütü Bakanlar Konferansında da anlaşmanın hangi hizmet sektörlerinde uygulanacağı konusunda ülkelerin karşılıklı yeni taahhütte ve talepte bulunma tarihleri takvime bağlandı, anlaşmanın nihayetlendirilmesi için tarihler belirlendi. Yani bu zirve öncesinde uluslar arası sendikal örgütlerinden baskı gruplarına önemli bir kesimin GATS’a yönelik muhalefetine karşın anlaşma çerçevesinde ilerleme kararı alındı.

4. DTÖ Bakanlar Konferansı (Doha) sonuçlarına göre DTÖ üyeleri en geç 30 Haziran 2002 tarihine kadar diğer ülkelerden liberalizasyona açılmasını talep edecekleri hizmet sektörlerinin listelerin tamamlayıp bildirecekler, ülkeler de yeni taahhüt listelerinin 2003 yılı Mart sonuna kadar kesinleştirecekler. Bu yönde DTÖ üyeleri arasında bu yıl boyunca görüşmeler tüm hızıyla devam etti.

Genişletme müzakereleri 15 günde bir yapılan toplantılar ile gizli olarak yürütülen GATS Anlaşmasının kapsamında yer almayan hiçbir hizmet alanının bırakılmadığı ilk bilgilerden anlaşılmaktadır. GATS’ın genişletilmesi müzakerelerinde yer alan ve hızla özelleştirmeleri ya da serbest piyasa ekonomisine açılmaları talep edilen alanların başında Telekomünikasyon, Enerji, Su, Eğitim, Sağlık, Mimarlık-Mühendislik Hizmetleri, Muhasebe-Müşavirlik Hizmetleri, Belediye Hizmetleri, Ulaşım, Kültür-Sanat, Turizm ve bağlantılı olarak tarım gelmektedir. Örneğin GATS Hizmetler Komitesinin bu sene başlarındaki bir toplantısının resmi tutanaklarına geçen tartışmalar su meselesinin hayli çekişmeli geçtiğine ışık tutuyor. AB delegasyonu toptan su kaynaklarının liberalizasyonunun da su dağıtım konusuyla aynı anda ele alınması gerektiğinde direnirken, Kanada müzakerecileri su kaynaklarının GATS içine dahil edilemeyeceğinde ısrar ediyor. Hizmet Komitesi Başkanının görüşü ise daha ilginç: “Tüm müzakere tarafları hangi hizmet sektörünün liberalize edilip, hangilerinin liberalize edilmeyeceğine “özgürce” karar verebilecekleri için, konular üzerinde kapsam içi ya da kapsam dışı gibi bir tartışmanın anlamlı olmadığını, bu konunun ülke istisnaları bölümünde her ülkenin keyfiyetine göre belirlenmesinin daha uygun olduğu” biçiminde özetlenen Başkanlık görüşü, su meselesinde sorunun ülkeler arasındaki pazarlıklara bırakılmasını savunuyor.

Aslında GATS, adından da anlaşılacağı gibi Hizmet Ticareti ile ilgili bir anlaşma. Fakat tüm metaların dolaşımı, ulaşımı ve dağıtımı gibi kısaca lojistik sektörler olarak kabul edilen bu alanlar hizmet sektörüne dahil olduğu için, GATS dolaylı bir şekilde de olsa meta ticaretini de kapsamış oluyor. Örneğin AB Komisyonundan son dönemde sızan bir rapora göre, GATS müzakerelerinde gelinen aşamada, pek çok az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin, gıda ve beslenmeyle ilgili sektörlerini daha önce GATS’a açık hale getirmeyi planladıkları halde şimdilerde bu alanları taahhütlerinin dışına aldıkları; AB’nin çıkarlarının ise yalnızca “en tehlikeli gıda ürünleri”ni GATS dışında bırakarak geri kalan tüm beslenme alanlarını piyasa ekonomisine açmakta olduğu belirtiliyor. Bu şekilde Uruguay Raundu sırasında “Hassas ürünler” sınıfına dahil edilmiş olan alkol ve tütün ticareti de, yeni GATS müzakerelerinde, AB Komisyonunun baskılarıyla, serbest ticaret kapsamına alınmaya çalışılıyor.

Ülkeler arasında pazarlıklara dayanan işleyiş ise mevcut güç denge(sizlik)leri içerisinde cereyan ediyor. Örneğin, halen DTÖ’ne tam üyelik başvurusu olan Rusya, bu kozla köşeye sıkıştırılmaya çalışılıyor. ABD hizmet tacirlerinin önde gelen derneklerinden biri 22 Mayıs 2002’de başkan Bush’a çağrıda bulunarak Rusya’nın hizmet liberalizasyonuna ilişkin taahhütlerinin çok zayıf ve yetersiz olduğunu bildirdi ve Cenevre’de yapılacak toplantıda, ülke temsilcilerinin uyarılmasını, gerekenin yapılmaması halinde üyelik sürecinin uzayacağının hatırlatılmasını istedi. Hizmet Tacirleri Koalisyonu Başkanı J.Robert Vastine, Rusya’nın masaya getirdiği taahhütlerin çok yetersiz olduğunu ve üyelik yolundaki müzakerelerin hızının Rusya’ya bağlı olduğunu, ancak Rusya ticari bir değeri olan taahhütlerde bulunduğu zaman üyelik sürecinin hızlandırılabileceğini belirtti.

2000 GATS müzakerelerinde ülkelerin diğer ülkelerden taleplerde bulunacağı listeleri sunması için son tarih olan 30 Haziran 2002’ye bir aydan fazla zaman kalmışken AB’nin söz konusu taleplerinin neler olduğunun bilgisi kamuoyuna sızdı. Yalanlanmayan bu gelişmeye göre AB’nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu, yeni GATS müzakereleri çerçevesinde gelişmiş ve gelişmekte olan (1.Grup) ve az gelişmiş (2.Grup) ülkelerden hangi sektörlerini piyasa ekonomisine açmalarının isteneceği konusundaki taleplerini, iletmeye başlamıştı. Birinci grupta, tüm OECD ülkeleri (30 Gelişmiş ve Gelişmekte olan ülkeden oluşuyor Zenginler Kulübü olarak biliniyor) ile OECD dışında kalan ekonomik olarak büyük ölçekli ve gelişmekte olan ülke kapsamına girebilecek Hindistan, Pakistan, Malezya gibi ülkeler de bulunuyor.

[8]Türkiye’nin de, OECD üyesi olması dolayısı ile içinde bulunduğu birinci grup ülkelerden piyasa ekonomisine açılması talep edilecek sektör ve alt sektörler arasında şunlar bulunmaktadır:

– Hukuk hizmetleri,

– Muhasebe, denetim ve danışmanlık hizmetleri,

– Vergi hizmetleri,

– Mimarlık, mühendislik, entegre mühendislik, şehir plancılığı.

Profesyonel hizmetlerin dışında kalan ve açılması istenen sektörler;

– Bilgisayar ve ilişkili tüm diğer alt sektörler,

– Araştırma ve geliştirme hizmetleri,

– Yönetim danışmanlığı,

– Teknik düzeydeki testler ve analizler, teknik danışmanlık hizmetleri (surveyanlık dahil),

– Toplantı düzenleme ve yabancı dil çeviri hizmetleri,

Salkımlandırma (clustering) yaklaşımının geçerli olacağı Dağıtım, Çevre, Turizm, Enerji ve Lojistik hizmetleri ile bağlantılı tüm alt-hizmet gruplarının da piyasa ekonomisine açılması,

– Tüm iletişim ve telekomünikasyon hizmetleri,

– Posta hizmetleri ve bu hizmet dalında AB’nin talebi doğrultusunda yapılacak sınıflandırmanın desteklenmesi,

– İnşaat sektöründe genel inşaat yapımı, sivil mühendislik, montaj işleri, yapım ve sonlandırma çalışmaları da dahil olmak üzere tüm alt sektörleri içine alacak son derece kapsamlı taahhütlerde bulunulması,

Enerji Sektörü;

1994 GATS metni içinde yer almayan ve ilk kez 2000 yılı Ocak ayında başlayıp, halen devam eden GATS’ın genişletilmesi müzakerelerine konu edilen enerji alanında ise:

– Enerji keşif,

– Enerjiyle bağlantılı inşaat yapımı ve bakım, onarım hizmetleri,

– Enerji depolama ve enerji arzı (Toptan, perakende ya da aracı broker’lar üzerinden) hizmetleri.

Ulaşım Sektörü;

– AB şirketlerinin dünya ölçeğinde güçlü oldukları başta deniz ulaşımı olmak üzere ulaşım sektörlerinde liberalizasyona gidilmesi,

– Hava ulaşımı ticareti önündeki engellerin kaldırılması,

– Kara ulaşımında ulaşım araçlarının tamir ve bakım hizmetleri de dahil olmak üzere ilgili tüm alt-branşların taahhütler kapsamına dahil edilmesi,

– Tren ulaşımı alanında da tamir ve bakım hizmetleri de dahil olmak üzere liberalizasyona gidilmesi.

Çevre Hizmetleri alanında;

– İçme suyu ve atık su yönetimi,

– Tehlikeli atıkların yönetimi,

– Hava kirliliğine karşı geliştirilen çevresel hizmetler,

– Su ve toprak temizleme, arındırma hizmetleri,

– Gürültü ve Titreşim düzenleme teknikleri, diğer çevre hizmetlerinin yanı sıra doğrudan çevresel olmasa da dolaylı bir şekilde çevre ile bağlantılı (Örn: Çevresel araştırma-geliştirme hizmetleri ve çevre mühendisliği ticareti) hizmetlerin ticareti.

Finans Hizmetleri;

– İstisnasız tüm alt branşlar için piyasalara serbestçe giriş ve çıkış olanaklarının sağlanması,

– Yabancı hisse senedi sahiplerine uygulanan lisans kısıtlamalarının kaldırılması,

Turizm Sektörü;

– Turizm ile ilgili olarak tüm alt ve bağlantılı branşların da kapsama dahil edilmesi.

Bu ülkelerden kaldırmaları istenen ulusal kısıtlamalar arasında şunlar bulunuyor:

– Oturma izni vb. ulusal gereklerle ilgili düzenlemelerin basitleştirilmesi ve bir engel olmaktan çıkarılması,

– Yabancı yatırımcı ve personelin söz konusu ülkelerde yaşam ya da çalışma ile ilgili herhangi bir sorun yaşamayacağının garanti altına alınmasını sağlayacak yeni düzenlemelere gidilmesi,

– Tüzel kişilik oluşturulması önündeki engellerin kaldırılması, (Örn: Yabancı ortaklık veya hisse sahipliği ile ilgili kısıtlama ya da yabancılara yapılan farklı muameleler, hukuki varlık tipine getirilen engellemeler).

AB ile bu gruplardaki “gelişmekte olan” veya “az gelişmiş” diye anılan ülkeler arasındaki güç dengelerine bakıldığında AB’nin bu pazarlıkta birer şantaj aracı olarak kullanabileceği çok sayıda kozunun bulunduğu görülüyor. Örneğin bu pazarlığın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile yapıldığı varsayıldığında, bu listenin, ülkenin AB üyeliğinin ön koşullarından biri olarak kullanılacağından hiç şüphe etmemek gerek. Afrika ülkeleri bu pazarlığın birinci etabını zaten Doha sürecinde aşmış ve yeni GATS müzakerelerini de kapsayan Doha Raundu gündemini kabul etmeleri için AB tarafından 50’şer milyon Euro rüşvet teklif edildiği söylentilerini yolsuzluğun her iki tarafı da yanıtsız bırakmıştı. Latin Amerika ülkelerinin eli kolu ise, Mercosur ile bağlanmış durumda. Kıtanın toplam dış ticaretinin %70’ini AB ile yaptığı hatırlanacak olursa, Latin Amerika’nın da direnç noktalarının son derece zayıf olduğu görmezden gelinemez. Geriye Asya ülkeleri kalıyor ki kıtanın başını da Çin ve Hindistan çekmekte. Her iki ülke de AB ile son derece sıcak ilişkiler içinde ve bu pazarlıkta yalnızca kendi burjuvazilerinin çıkarlarını koruma yaklaşımı içinde oldukları çok açık görülüyor.

AB Komisyonun kendi iç yazışması olarak hazırlanan (gizli) yukarıdaki metinde dikkat edilmesi gereken bir cümle de “AB’nin dünya çapında güçlü olduğu hizmet sektörlerinde” diye başlayan cümledir. Tıpkı diğer çok taraflı ticaret ve yatırım anlaşmalarında da olduğu gibi, yeni GATS müzakerelerinin kazançlı çıkacak tarafı, her hizmet sektörünün dünya çapında en güçlü olan şirketleridir. Hizmetlerdeki liberalizasyonun artan vahşi bir rekabet ortamında yapıldığı unutulmamalıdır ve DTÖ mekanizmalarında etkin olan sanayileşmiş ülkelerin bu konuyu kendi sermaye grupları lehine akıllarından çıkarmadıkları çok rahat gözlenebilmektedir.

TÜRKİYE VE GATS

Türkiye Cumhuriyeti de 1994 GATS anlaşmasına DTÖ kurucu üyesiolarak imza attı ve anlaşma TBMM’de 25 Şubat 1995’te onaylandı. Gats ın yeniden yapılandırmaya dayalı bir sistemi bulunmaktadır. GATS kapsamında serbest piyasaya açılması belirlenen sektörler ve yapılan düzenlemelerin belirlenen bir sonraki müzakere tarihinde yeniden ele alınmaya başlanarak, yeni belirlemelerin yapılmçakktadır. Bu özellik gereğince 1994 GATS anlaşmasına, yeni müzakerelerin 2000 yılı başında yeniden başlaması hükmü konulmuştu ve gerçektende GATS müzakereleri 2000 yılı Ocak ayında yeniden açıldı ve her ay en az iki düzenli görüşme ile halen sürdürülüyor.

TÜRKİYE’NİN TAAHHÜTLERİ

Üye ülkeler hizmetlerin serbest dolaşımı konusunda yaptıkları muameleleri ve çekincelerini on yıl içerisinde kaldırmak zorundadırlar. On yıllık süreç 2005 tarihinde dolmuştur. 2000 yılında başlayan yeniden müzakere sürecinde birçok ülke hizmet serbestîsi konusunda çekincelerini belirtmeye başlamıştır. Taahhüt listelerinde yabancı gerçek ve tüzel kişilerin tanımlanan hizmet sektörlerinde ve hizmet sunumu şekillerinde hangi kısıtlamalar dahilinde çalışabileceği tanımlanmıştır. Muafiyet listelerinde ise ikili anlaşmalardan doğan başka ülkeleri kayırıcı hüküm ve kısıtlamalar yer almaktadır. GATS anlaşması esasen uzun vadede hizmet ticaretinin serbestleşmesini öngörmekle birlikte, kısa vadede, hizmetler alanında ülkelerin durumlarını belirlemeyi de amaçlamaktadır.

Türkiye’nin Taahhüt Listesi;

[9]Derogasyon ve taahhüt hazırlanması için yürütülen ulusal çalışmalar 4-5 yıllık bir zaman diliminde gerçekleşmiştir. Bu zaman dilimi içinde, sağlıktan ulaştırmaya, eğitimden mesleki hizmetlere kadar tüm hizmet dalları için Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü koordinasyonunda yetkili kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili meslek odalarının katkılarıyla Türkiye’nin taahhüt ve derogasyon listeleri hazırlanarak DTÖ Sekretaryasına gönderilmiştir. Uluslar arası hizmet ticaretinde keyfi uygulamaları içermeyen şeffaf bir ortamda yapılmasını sağlamak amacıyla sunmuş bulundukları hizmetler ticareti taahhüt listeleri ile derogasyon listeleri Anlaşmanın çok önemli bir parçasını oluşturmaktadır.

[10]Listelerin düzenlenmesi sırasında, listelenmesi söz konusu sektörlerden bir veya birkaçına ilişkin ulusal mevzuat ya yok ise veya bunların varlığına rağmen sektör yabancıların pazara girişine açılmak istenmiyorsa, ilgili Mode’un karşısına “Unbound”yazılması; hiçbir kısıtlama yok ise “None” yazılması gerekmektedir. Bunların dışında, pazara girişin bir takım şartlara bağlı olması halinde bu şartların listelenmesi gerekmektedir. Hizmet sunum şekillerinden (4 lü Mode modeli)en az ikisini liberalizasyona açılması, aksi halde o sektörün listelenmemesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, 1,2 ve 3 üncü Mode’larda “Unbound” yazarak, 4 üncü Mode’da bir açılım yapılmasının bir yararı bulunmamaktadır.

[11]Türkiye’nin GATS kapsamında sunmuş olduğu hizmetler taahhüt listesinin başında Genel Taahhütler yer almaktadır. Genel Taahhütlerin pazara giriş koşulları bölümünde, söz konusu taahhütlerin listedeki bütün dallar için geçerli olduğu belirtilmekte ve pazara giriş için gerekli koşullar ortaya konmaktadır. Ayrıca, hizmet ticaretine ilişkin olarak hangi gerçek kişilerin ülkeye girişi ve geçici süre kalışının serbest olduğu da yine Genel Taahhütler bağlamında yer almıştır. [12]Türkiye’nin taahhüt listesi dört sütundan oluşmaktadır. İlk sütunda, üstlenilen taahhütlerin hangi sektör ve alt sektörlere ait olduğu yer almakta, ikinci sütunda pazara giriş kısıtlamaları verilmekte, üçüncü sütunda milli muamele koşulları sıralanmakta, birkaç sektör için açılmış bulunan dördüncü sütunda ise ek taahhütler yer almaktadır.

Türkiye, aşağıda sayılan hizmet sektörlerinde taahhütte bulunmuştur:

1-Mesleki Hizmetler

a-Uzmanlık gerektiren hizmetler

b-Bilgisayar ve ilgili hizmetler

c-Diğer mesleki hizmetler

2-Haberleşme Hizmetleri

a-Posta hizmetleri

b-Kurye hizmetleri

c-Telekomünikasyon hizmetleri

3-Müteahhitlik ve İlgili Mühendislik-Mimarlık Hizmetleri

4-Eğitim Hizmetleri

a-İlk,orta ve diğer öğretim hizmetleri

b-Yüksek öğretim hizmetleri

5-Çevre Hizmetleri

a-Kanalizasyon hizmetleri

b-Çöplerin kaldırılması hizmetleri

c-Sağlık-Çevre ve benzeri hizmetler

6-Mali Hizmetler

a-Sigortacılık ve sigortacılık ile ilgili hizmetler

b-Bankacılık ve diğer mali hizmetler

7-Sağlık İle İlgili ve Sosyal Hizmetler

a-Hastane hizmetleri

8-Turizm ve Seyahat İle İlgili Hizmetler

a-Oteller ve lokantalar

b-Seyahat acenteleri ve tur operatörü hizmetleri

9-Ulaştırma Hizmetleri

a-Deniz taşımacılığı hizmetleri

b-Hava taşımacılığı hizmetleri

c-Demiryolu taşımacılığı hizmetleri

d-Kara taşımacılığı hizmetleri

[13]Türkiye’nin GATS kapsamında sunduğu hizmetler taahhüt listesi, gelişmekte olan ülkeler tarafından sunulan tekliflerin en kapsamlısı ve en ilerilerinden biri olup, bazı gelişmiş ülke teklifleri ile boy ölçüşecek niteliktedir.

Türkiye’nin özel taahhütleri GATS’ın sektörel sınıflandırma listesinde yer alan 155 hizmet faaliyetinden 72’sine tekabül etmektedir. Listelenmeyen hizmetler için bir inceleme yapıldığında; mesleki hizmetlerde bazı hizmet dallarının Türk vatandaşlığına bırakılması nedeniyle (doktorluk, diş hekimliği, veterinerlik, hemşirelik gibi) taahhütte bulunulmadığı, bazı sektörlerde ise (Araştırma Geliştirme Hizmetleri, Gayrimenkul Kiralama Hizmetleri, Dağıtım Hizmetleri gibi) genel olarak bu hizmetlere ilişkin, özel olarak da yabancıların bu pazara girişini düzenlemeye yönelik mevzuatın bulunmaması nedeniyle taahhütte bulunulmadığı, iç su taşımacılığının kabotaj nedeniyle yabancılara kapalı olması ve uzay taşımacılığı gibi sektörlerde de ülkemizde uygulama alanı bulunmadığından taahhütte bulunulmadığı görülecektir. [14]Buna mukabil Türkiye’nin özel taahhütler listesindeki kapsama oranı yaklaşık % 46.6 olup, gelişmekte olan ülkeler ortalamasının (% 18) hayli üzerinde olan bu oran söz konusu ülkeler grubu içerisinde en yüksek oranlardan birisini oluşturmaktadır. Hiç kuşkusuz, bu olgu 72 hizmet alt sektörünün tam anlamıyla liberalizasyona açılması anlamına gelmemektedir. Pazara girişe ilişkin sınırlama ve koşullarla, ulusal muameleye ilişkin koşul ve nitelikler liberalizasyonun da sınırlarını çizmektedir. Esasen GATS’ın amacı nihai olarak tüm hizmet sektörlerinde tam liberalizasyonu sağlamak ise de, kısa vadede hizmetlerin liberalizasyonundan ziyade ülkelerin mevcut durumlarının ortaya çıkarılması, mevcut durumun gelecekte daha kısıtlayıcı unsurlar içermeyeceğinin tüm üyelere listeler yoluyla deklare edilmesidir. Bu açıdan bakıldığında, başlangıç noktası olarak ülkemizin taahhüt listesinin oldukça gelişmiş olarak nitelendirilmesi mümkündür.

Türkiye’nin Derogasyon Listesi

[15]Türkiye’nin derogasyon listesinde, ikili anlaşmalarla sağlanan ve üçüncü bir ülkeye uygulanmaması sonucunu doğuran hususlar listelenmiştir. Bunlardan bazılarını örneklemek gerekirse; Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmalarında listede belirtilen ülkelerle ülkemiz arasında ekonomik işbirliği anlamında yatırımların teşvik edilmesine ilişkin ülke koşuluna uygun düzenlemeler bulunmakta ve ödemeler dengesindeki zorluklar nedeniyle gerçekleştirilemeyen transferlere kur riski garantisi verilmektedir.

İkili anlaşmalarla bir diğer ülkeye sağlanan avantajların ve ayrımcı muamelenin listelenmesinin yanında, mevzuatlarda yer alan mütekabiliyet içeren maddelerin de listelenmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, Türkiye’nin derogasyon listesinde, mesleki hizmetler, telekomünikasyon, ulaştırma ve bankacılık sektörleriyle ilgili mütekabiliyet maddeleri listelenmiş bulunmaktadır.

Sonuç olarak; Dış ticarette korumacı ve liberal politika yaklaşımlarının mücadelesi eskiden beri devam etmektedir. Ülkeler değişik zamanlarda değişik dış ticaret politikalarını uygulaya gelmişler, bazen aynı dönemde bir kesim için serbest politikalar uygularken, diğer kesim için korumacı politikalara başvurmuşlardır. Birçok gelişmiş ülke sanayi ürünleri ticaretinde serbest politikalar uygularken, tarım ve tekstil ürünlerinde oldukça korumacı politikalar uygulamışlardır. Hizmetlerin temel niteliklerinden biri soyut ve görünmez olmalarıdır.

Mallar ve hizmetler arasındaki bu temel farklılık uluslararası ticarette uygulamaları da etkilemektedir. Uluslararası mal ticareti, malların bir ülkeden diğer bir ülkeye fiziksel dolaşımını içermektedir. Oysa hizmet ticaretinde çok az sayıda işlem sınır ötesi dolaşımı kapsamaktadır. DTÖ sistemi ile yurtdışı ile bağlantılı iş yapmak isteyen bankalar, sigorta firmaları, telekomünikasyon şirketleri, tur operatörleri, otel zincirleri ve ulaşım firmaları artık mal ticareti yapmaksızın uluslararası alanda hizmet verebilmektedir. DTÖ, 150’nin üzerinde hizmet alt sektörü belirlemiş bulunmaktadır. DTÖ sistemi ile yurtdışı ile bağlantılı iş yapmak isteyen bankalar, sigorta firmaları, telekomünikasyon şirketleri, tur operatörleri, otel zincirleri ve ulaşım firmaları artık mal ticareti yapmaksızın uluslararası alanda hizmet verebilmektedir. DTÖ, 150’nin üzerinde hizmet alt sektörü belirlemiş bulunmaktadır.

GATS, hizmet ticaretini etkileyen önlemlere uygulanan bir dizi genel ilkeyi belirleyen çerçeve metin ve her ülkenin taviz listelerinde belirtilen hizmet sanayi ve yan sanayilere uygulanan belirli serbestleştirme yükümlülüklerinden oluşmaktadır. Mal ticaretine uygulanan En çok kayrılan ülke ve ulusal muamele kuralları hizmet ticaretine de uygulanmaktadır. Bu kuralların yanı sıra, yabancı hizmet sunucularının hizmetler ticaretine uygulanan düzenlemelerden haberdar olmasının sağlanması için şeffaflık kuralı getirilmiştir. Buna göre ülkeler, tüm yasa ve tüzükleri yayınlamak durumundadırlar. Uluslar arası hizmet ticaretinde keyfi uygulamaları içermeyen şeffaf bir ortamda yapılmasını sağlamak amacıyla sunmuş bulundukları hizmetler ticareti taahhüt listeleri ile derogasyon listeleri Anlaşmanın çok önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ayrıca her bir ülke, diğer ülkelerin hizmet sektörlerinde yasa ve tüzüklere ilişkin bilgi edinebilecekleri bir bilgi merkezi oluşturacaktır. Bunlara ek olarak gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin hizmet sunucularının hizmet teknolojisi ile ilgili bilgi edinmelerini sağlayacak bir iletişim merkezi oluşturmaları gerekmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde hizmet sektörünün tam olarak gelişmiş olmaması nedeniyle anlaşma bu ülkelerin daha yüksek seviyeli bir korumayı muhafaza etmelerine olanak tanımaktadır.

KAYNAKÇA

·Ulaş, Dilber. Küreselleşme Sürecinde Dışa Açılma Stratejileri, Nobel Tanıtım, Ankara, Nisan 2009.

·Çalış, Şirin. Avrupa Birliğinde Tarife Dışı Engeller ve Bu Çerçevede Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin Değerlendirilmesi, İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları, İstanbul, Eylül, 1996.

·T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı web sayfası

http://www.dtm.gov.tr/dtmweb

·World Trade Organization web sayfası

http://www.wto.org/

·Ankara Üniversitesi web sayfası

http://www.ankara.edu.tr// 80.251.40.59/politics.ankara.edu.tr/…/gatsvekamuhizmetleri.pdf

·http://www.metalurji.org.tr

http://www.metalurji.org.tr/dergi/dergi133/d133_4547.pdf

·Gelir İdaresi Başkanlığı web sayfası

http://www.gib.gov.tr/fileadmin/mevzuatek/uluslararasi…/gatt95.pdf

·Devlet Planlama Teşkilatı web sayfası

http://wwwekutup.dpt.gov.tr/ab/oik561.pdf

Mai ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubu web sitesi

www.antimai.org.tr

·Maliye web sayfası

http://www.alomaliye.com/gats_taah%20_listesi.htm

http://www.ekodialog.com/ekonomi_kurumlari/dunya_ticaret_orgutu_dto.html

www.treasury.gov.tr/…/GATS%20ve%20Türkiye/GATS%20Bilgi%20Notu.doc

[1] http://www.treasury.gov.tr/irj/portal/anonymous?guest_user=treasury

[2] www.gib.gov.tr/fileadmin/mevzuatek/uluslararasi…/gatt95.pdf

[3] www.antimai.org.tr

[4] http://www.alomaliye.com/gats_taah%20_listesi.htm

[5] www.treasury.gov.tr/…/GATS%20ve%20Türkiye/GATS%20Bilgi%20Notu.doc

[6] www.treasury.gov.tr/…/GATS%20ve%20Türkiye/GATS%20Bilgi%20Notu.doc

[7] www.tmmob.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=5417&tipi

[8] www.metalurji.org.tr/dergi/dergi133/d133_4547.pdf

[9] http://www.alomaliye.com/gats_taah%20_listesi.htm

[10] http://www.treasury.gov.tr/

[11] http://www.treasury.gov.tr/

[12] http://www.alomaliye.com/gats_taah%20_listesi.htm

[13] http://www.alomaliye.com/gats_taah%20_listesi.htm

[14] http://www.alomaliye.com/gats_taah%20_listesi.htm

[15] http://www.alomaliye.com/gats_taah%20_listesi.htm

 

 

 

Paylaşın

İlişkili Makaleler

About Author

admin