Organik Tarım

Mart 2, 2014

|

Kategori:

 

Fatma Macide TENGİZ


Özet……………………………………………………………………………………….. 4

1.Organik Tarımın Tanımı…….……………………………………………………. 5

1.1-Organik tarımda bitkiler nasıl korunuyor?………………………………… 6

1.2. Organik Tarımın Gerekliliği…………………………………………………… 11

1.3.Türkiye’de Organik Tarım Nasıl Gelişti?……………………………………. 12

2. Organik Tarımın Amaçları………..……………………………………………… 13

2.1-Organik Tarımın İlkeleri;………………………………………………………. 14

3. Mevcut Durum……………………………………………………………………… 14

3.1- Mevzuat……………………………………………………………………………. 14

3.2- Kurumsal Yapı…………………………………………………………………… 15

3.3- Eğitim ve İletişim……………………………………………………………….. 16

3.4- Üretim……………………………………………………………………………… 17

3.5- Araştırma…………………………………………………………………………. 17

3.6- Pazarlama…………………………………………………………………………. 18

3.7- Destekleme……………………………………………………………………….. 18

4.GZFT Analizi :……………………………………………………………………….. 20

5.Organik Tarımın Hedefleri……….………………………………………………. 22

5.1- Mevzuat……………………………………………………………………………. 22

5.2-Kurumsal Yapı……………………………………………………………………. 22

5.3-Eğitim ve İletişim.……………………………………………………………….. 22

5.4-Üretim………………………………………………………………………………. 23

5.5-Araştırma………………………………………………………………………….. 23

5.6-Pazarlama………………………………………………………………………….. 24

5.7-Destekleme………………………………………………………………………… 24

6.Finansman Kaynakları……….……………………………………………………. 24

7.Türkiye’de Organik Tarımın Gelişimi………………………………………….. 25

7.1-Türkiye’de Üretim……………………………………………………………….. 25

7.2-Türkiye’de Organik Tarım Uygulamaları…………….……………………. 25

7.3- Türkiye’de Organik Üretim Alanlarının Dağılımı………………………. 26

7.4-Türkiye’nin İthal Organik Ürünleri…………………………………………. 28

7.5-Organik Tarımsal Mevzuatın Gelişimi…………..…………………………. 28

8.Mevzuatın Yapısı ve Bileşenleri………………………………………………… 31

8.1-AB Mevzuatının Halihazır Yapısı ve Bileşenleri…………………………. 31

8.2-AB Organik Mevzuatında Yeniden Yapılanma İhtiyacının Odaklandığı Noktalar………………………..………………………………………………………… 31

8.3-Organik Tarımda Bazı Göstergeler………….……………………………….. 34

8.4-Avrupa Birliği Ülkelerinde Organik Tarımın Uygulamaları……………34

8.5-Avrupa Birliği Ülkelerinde Organik Tarım Verileri…………………….. 35

8.6-Türkiye/ Avrupa Birliği Ülkeleri (AB-15 & AB-25) Karşılaştırması….37

8.7-Organik Tarımın Sorunları…………………………………………………….. 38

8.8-Organik Tarımın Çözüm Yolları………………………………………………. 39

Kaynaklar………………………………………………………………………………… 41

TÜRK ORGANİK TARIM ÜRÜNLERİNİN AB ÜLKELERİNE İHRACAT OLANAKLARI

Özet

Organik tarım yüzyıllardır sayısız köyde ve çiftçilikle uğraşan topluluklarda geleneksel tarım uygulaması şeklinde görülmüştür. Yöresel çiftçiler deneme yanılma ile elde ettikleri sonuçları bir jenerasyondan diğerine aktarmışlardır. Organik tarımın modern dünyada yer almaya başlaması ise, 1960’larda çiftçi ve tüketicilerin bitkisel ve hayvansal üretim sırasında oldukça fazla kimyasal kullanıldığını,bunun dünya ve insanlar için korkunç sonuçlar ortaya çıkaracağını fark etmelerinden sonra olmuştur.

Organik tarımın yaygınlaşması, tüketicilerin sağlıklı ve çevre dostu ürünlere olan talebinin artmasının yanı sıra resmi otoriteler tarafından da tanınması, araştırma konuları içine alınması ve özel bir yönetmeliğinin hazırlanması sonucudur. Bazı üye ülkeler organik üretim yapan çiftçilere ulusal yada bölgesel bazda destekler de sağlamaktadır.

Ülkemizde organik tarım 1980’lerin ortasında Avrupalı ihracatçıların talebi doğrultusunda başlamıştır. O yıllarda organik üretim Ege Bölgesi’nde yoğunlaşmış olup, kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir ilk organik olarak üretilen ürünlerimizdir. Bugün, kuru meyveler, taze veya işlenmiş sebze ve meyveler, baklagiller, kabuklu yemişler, hububatlar, baharat ve şifalı otlar, endüstriyel bitkiler gibi çok çeşitli ürün kategorilerinde organik üretim yapılabilmektedir. Ayrıca, donmuş meyve ve sebzeler, meyve suyu konsantreleri gibi işlenmiş ürünlerimiz de mevcuttur. Organik üretimin büyük miktarı yurtdışına ihraç edilmektedir.

 

1.ORGANİK TARIMIN TANIMI

Organik ( Ekolojik, Biyolojik) tarım; ekolojik dengenin korunması, her türlü bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi ile kullanılacak girdilerin organik tarım metoduna uygun olarak üretilmesi veya temini, orman ve doğal alanlardan organik tarım ilkelerine uygun olarak ürün toplanması, bu ürünlerin işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması, taşınması, pazarlanması, kontrolü, sertifikalandırılması ve denetimini amaçlayan, tarımdaki çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyen modern üretim tekniklerini kullanmayı kabul eden, her aşaması kontrollü, kayıtlı ve sertifikalı olan bir üretim şeklidir.

Organik tarım, yalnız başına gıda üretim kaynağı olmayıp, aynı zamanda sürdürülebilir tarım ve kalkınma, eko-turizm, biyolojik çeşitliliğin korunması ve erozyon, çölleşme ve iklim değişikliğine neden olan faktörlerin etkisinin giderilmesinin bir dayanağıdır.

Organik Tarımın yapıldığı arazilerin özellikleri nelerdir ?

Organik üretim yapılacak arazinin; geleneksel üretim yapılan bölgelerden, işlek anayollardan, ağır sanayi tesislerinden, maden işletmelerinden kentsel atıkların toplu olarak bırakıldığı alanlardan, kirletici atıklar içeren akarsu ve yeraltı sularından etkilenmeyecek bir mesafede olması gerekir. Bu mesafeler kontrol kuruluşu tarafından belirlenir.

ETO Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği’nin web sitesinde yapılan tanıma göre;

Ekolojik Tarımın Temel İlkeleri

Doğal çevre ile uyumlu üretim,

Çiftlik veya yerel kaynakların kullanımına dayanan kendine yeterli kapalı bir sistemin oluşturulması,

Nihai ürün yerine tüm üretim sürecinin kontrol edilip ürünün sertifikalandırılması

Bitkisel Üretimde;

Gerektiğinde ve uygun yöntemlerle toprak işleme,

Topraktaki organik madde ve verimliliğinin korunması,

Kimyasal gübre yerine toprak verimliliğinin ekim nöbeti, yeşil ve organik gübrelerle sağlaması,

Dayanıklı, sağlıklı tohum ve bitki çeşitlerinin seçimi,

Uygun ekim-dikim yöntemleri ve zamanı,

Bitki direncinin arttırılması, hastalık ve zararlılara karşı gerektiğinde kültürel ve biyolojik yöntemler ile organik kökenli preparatların kullanımı,

Yabancı ot kontrolünde ekim nöbeti, bitkilerinin morfolojik özellikleri gibi yöntemlerin ele alınıp gerektiğinde mekanik yöntemlerin kullanımı,

Ekolojik yöntemlere uygun hasat, depolama ve dağıtım,

Ekolojik işletme esasları,

Hayvansal Üretimde

Sağlıklı hayvan yetiştiriciliği,

Hayvan barınaklarında uygun yaşam koşulları,

İşletmede yemlerin üretilmesi ve organik yemlerden yararlanma,

Damızlık ve ırk seçiminde ekolojik uygunluk.

1.1-Organik tarımda bitkiler nasıl korunuyor?

Organik tarımda, sentetik kimyasal maddelerin (örn. genelde gübreler, ot ilaçlan, bitki koruma ürünleri, insektisitler ve pesitisitler) kullanımı yasaklanmıştır. Bitkiler öncelikle hastalıklara dirençli türlerin seçilmesi ve uygun toprak işleme metotları vasıtasıyla korunmaktadır. Bunlar:

ürün rotasyonu, örn. aynı arazide ardışık olarak aynı ürün yetiştirilemez. Bu metodun temelini oluşturan mantık, parazitler gelişemez ve bitki besinleri aşırı tüketilmez.

sıra çalıları ve ağaçların dikilmesi, sadece peyzajı daha hoş yapmaz, aynı zamanda parazitlerin doğal predatörleri için barınak sağlar ve komşu alanlardan gelen kirlilik maddelerine karşı fiziksel bir bariyer oluşturur.

ara ürün yetiştirme, örn. bir ürün diğerlerinin parazitleri tarafından seviliyorsa, farklı ürünlerin paralel işlenmesi.

Organik tarım, iyi-bozunmuş gübre ve organik kompostlar (örn. çimen vb.) ve yeşil gübre gibi doğal gübreleri kullanır. Örn. bu amaç için dikilmiş yonca ve hardal gibi bitkilerin toprağa karıştırılması.

Bitkileri hastalık ve zararlılardan korumak gerektiğinde, bitkisel, hayvansal veya mineral orijinli doğal maddeler kullanılır, örn. bitki ekstraktları, faydalı predatörler, kaya unu veya toprak yapısını ve kimyasal kompozisyonunu ıslah eden ve bitkileri kriptogamik saldırıdan koruyan doğal mineral maddeler.

Organik toprak işleme teknikleri çiftlikte doğal dengeyi düzenler. Bununla beraber, parazit saldırısı veya diğer zıt faktörler meydana gelebilir, operatör sadece AB Yönetmeliği (“pozitif liste” diye adlandırılır) tarafından izin verildiği açıkça ifade edilmiş doğal orijinli maddeleri kullanmak zorundadır.

Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların (ilaç, gübre gibi) olumsuz etkilerinin insan ve toplum sağlığı üzerindeki zararları artarak kendini hissettirmeye başlamıştır. Tüm bu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal savaş ilaçlarının hiç ya da mümkün olduğu kadar az kullanılması, bunların yerini aynı görevi yapan organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerinin alması temeline dayanan Ekolojik Tarım Sistemi geliştirilmiştir. FAO ve Avrupa Birliği tarafından konvansiyonel tarıma alternatif olarak da kabul edilen bu üretim şekli değişik ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde “Ekolojik Tarım”, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolcada “Biyolojik Tarım”, İngilizcede “Organik Tarım” Türkiye’de ise “Ekolojik veya Organik Tarım” eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.

Dünya’da Organik Tarımın gelişimi 1930’lu yıllara dayanmaktadır, Avrupa Organik Tarımı 1924 Rudolf Steiner’in bio dinamik tarım söylemiyle başladığı ve bunu takiben 1930 ve 40’larda İsviçre’de Hans Mueller tarafından, İngiltere’de bayan Eve Alfour ve Albert Howard, Japonya’da Masanobu Fukuoka tarafından geliştirildiği bilinmektedir.

Avrupa, ABD ve Japonya’da organik ürünlere olan talebin artması, Dünya’daki çeşitli ülkelerde organik tarımın doğuşuna neden olmuştur. 2002 Şubat ayındaki SOEL araştırma sonuçlarına göre, dünya üzerinde organik tarımın yapıldığı toplam alan 17 milyon hektardır.

Bu miktarın çoğunluğunu teşkil eden ülkeler Avustralya (7,7 mil.ha), Arjantin (2,8 mil.ha) İtalya (1 mil.ha.dan fazla) olarak sıralanırken; organik tarımın uygulandığı kıtalar arasında yapılan değerlendirmede ise ilk üç sıra Okyanusya (% 45), Avrupa (% 25), Latin Amerika (% 22) olarak belirlenmiştir. 1972 yılında Toprak Derneği ( Soil Association/İngiltere), Doğa ve Gelişme (Nature et Progrés/Fransa), İsveç Biyodinamik Derneği, Güney Afrika Toprak Derneği ve Rhodale Press (ABD)’in bir çatı altında toplandıkları Uluslar arası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (International Organic Agriculture Movement / IFOAM)’nun kurulması ile organik tarım çalışmaları güçlü bir ivme kazanmıştır.

Bundan sonra Avrupa ülkelerinde ekstansif üretimi desteklemek amacı ile politikalar yürütülmüştür. 1991 yılında ise Avrupa Birliği’nin hayvansal üretimine ilişkin yönetmelik ve Codex Alimentarius yayınlanmıştır.

Bütün bu gelişmelerin ardından Avrupa Birliği ülkelerinde organik tarım ürünlerine olan talep 2001 yılında dioksin, deli dana gibi hastalıklar ve özellikle genetik modifikasyona uğratılmış tohum ve bitki materyallerinin yaratması muhtemel riskler sonucu güçlü bir artış göstermiştir, günümüzde Avrupa Birliği ülkeleri, ABD ve Japonya organik ürün talebinin yüksek olduğu pazarlar olarak bilinmektedir. Bununla beraber Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Japonya, Yeni Zelanda, Avustralya, İskandinav ülkeleri organik tarım ürünleri ile birlikte gıda ürünlerinin dışındaki organik ürünlerinde talep edildikleri ülkeler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Organik ürün üretimini, gelişmiş ülkelerde (ABD, Kanada, Avustralya, Japonya, AB vd.) iç pazar talebi, gelişmekte olan ülkelerde ise ihracat talep artışı yönlendirmiştir. Avrupa’da organik ürün üretiminde; Danimarka, İngiltere ve İsviçre öncülük etmişlerdir. Genelde gelişmekte olan ülkeler, üretimi artırma ve dış satıma sunma çabası içerisindeyken gelişmiş ülkeler, bir yandan dış alım ve bir yandan da iç üretimleriyle iç pazar talebini karşılama eğilimi içerisindedirler. Dolayısıyla gelişmekte olan ülkeler dış satım açısından birbirlerine rakip ülkeler iken, gelişmiş ülkeler hedef pazar konumundadırlar Nitekim Türkiye de dış satımının büyük çoğunlukla AB ve ABD’ne yapmakta ve diğer gelişmekte olan ülkelerle rekabetçi konumda bulunmaktadır.

Günümüzde, dünya genelinde yaklaşık 130 ülkede ticari kalitede organik ürün üretimi yapılmaktadır. Bunlardan en az 90’ı gelişmekte olan ülke olup, büyük çoğunluğu Asya ve Afrika’da bulunmaktadır. Öte yandan organik ürün sertifikasyon işlemleri ise çoğunlukla Avrupalı şirketlerce yapılmaktadır.

Dünyada en önemli organik ürün dış alımcısı konumunda olan AB’ye organik ürün ihraç edebilecek ülkeler listesinde Türkiye, İsrail, Avustralya, Macaristan, İsviçre ve Arjantin avantajlı ülkeler olarak görülmektedirler.Dünya ticaretine konu olan organik ürün sayısı oldukça fazla olup genelde; bitkisel, hayvansal ürünler ile çeşitli işlenmiş gıdalar ve içeceklerden oluşmaktadır.

Bunlardan işlenmiş gıda ürünlerine yönelik ticaret hacmi giderek genişlemektedir. Organik, Biyolojik veya Ekolojik Tarım olarak farklı isimlerle belirtilen tarım uygulamalarında temelde ekolojik yöntemlerin uygulanması prensibi vardır.

Organik Tarım, çoğunlukla yöresel mevcut kaynakları kullanan, ekolojik dengeyi bozmayan, toprağı ve çevreyi koruma konusunda tutucu olan bir tarım şeklidir. “Toprak verimliliği” başarılı üretimlerin anahtarı olup, bitki, hayvan ve peyzajın doğal kapasitesine saygılı olan Organik Tarım, çevrenin kalitesini düşürmemeyi (asgaride tutmayı) hedefler.

Organik Tarım, sentetik kimyasal gübreler, pestisitler ve büyüme düzenleyiciler gibi girdilerin kullanımını reddeder.”Organik Tarım” terimi yaklaşık 30 yıl boyunca, uluslararası düzeyde, IFOAM organik üretimi temel standartlarında yer almış; bunlar da sertifıkasyon kuruluşlarının ve bir çok ulusal organik tarım mevzuatının özel standartlarının temelini oluşturmuştur.

Organik Tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas itibariyle sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasaklanması yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden, üretimde miktar artışını değil ürünün kalitesinin yükseltilmesini amaçlayan bir üretim şekli olarak benimsenebilir.

Dünya ticaret hacmindeki gelişmeler, uluslararası sermaye hareketlerindeki artış, çok uluslu şirketlerin gün geçtikçe daha fazla büyümesi ve güçlenmesi küreselleşmede etkili olan unsurlardır. Bu unsurlar aynı zamanda tarım ve gıda sektöründeki gelişmelerde ve teknolojik ilerlemelerde de etkili olmuştur.

Küreselleşme ve iletişim olanaklarındaki gelişmeler dünya ticaretinde değişikliklere yol açmış, yeni ürünleri ve kavramları ortaya çıkarmıştır. Modern biyoteknolojideki gelişmelere bağlı olarak biyoteknolojik ürünlerin ve ayrıca, refah ve bilinçlenme düzeyindeki artışa bağlı olarak organik ürünlerin ticareti konusu gündeme gelmiştir.

Uruguay Round çok taraflı ticaret müzakereleri sonucunda kabul edilen anlaşmaların 1995 yılında hayata geçmesiyle birlikte tarım sektörünün küresel ekonomiye entegrasyonu hızlanmış ve çok taraflı ticaret sisteminde tarım ürünleri ticaretine uygulanacak kurallar hükme bağlanmış; teknik engel ve sağlık önlemi olarak yapılacak uygulamalar belirli bir disiplin altına alınmış; fikri mülkiyet hakları alanında uygulanacak kurallar belirlenmiş; yeni bir kurumsal yapıyla etkin olarak çalışan bir uluslararası kuruluşa -Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)- hayat verilmiştir.

Günümüzde, genel olarak, konvansiyonel ürünler olarak tanımlanan geleneksel ürünler ile modern biyoteknoloji yöntemleri kullanılarak üretilen genetik ürünler ve organik ürünlere uygulanan çok taraflı ticaret kuralları arasında farklılıklar bulunmamaktadır. İlgili DTÖ Anlaşmalarına -Ticarette Teknik Engeller Anlaşması (TBT) Sağlık ve Bitki Sağlığı Önlemleri Anlaşması (SPS)- göre ticarette sağlık önlemi veya teknik önlem olarak yapılmasına izin verilen uygulamalarda, modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen ürünler için özel düzenlemelere yer verilmemiştir.

Fakat, ilgili Anlaşmalara göre, bilimsel temellerinin olması ve uluslararası standartlara dayanması koşuluyla, bu ürünlerin dış ticaretinde teknik önlem veya sağlık önlemi alınması mümkün bulunmaktadır.Diğer taraftan, DTÖ Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Haklan (TRIPS) Anlaşması, sanayide uygulanabilir olması ve bir yeniliği de beraberinde getirmesi koşuluyla teknolojik gelişmelerin patente bağlanabileceği hükmünü içermektedir.

Biyoteknolojik ürünler ve organik ürünlere uygulanacak kurallar konusu sadece DTÖ’de değil, aynı zamanda farklı uluslararası kuruluşlarda da ele alınmaktadır. Temel gıda güvenliğini kontrol amacıyla uygulanacak genel standartları oluşturma görevi, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından, ortak gıda standart programını uygulamak üzerekurulan “Codex Allimentarious Commission”a verilmiştir. Bu kapsamda anılan Komisyon, biyoteknolojik yöntemlerle üretilen ürünler ve organik ürünler için uygulanacak temel gıda standart programlarını oluşturmaktadır.

Son zamanlarda, özellikle gelişmiş ülkelerdeki tüketici talebi refah ve bilinçlenme düzeyindeki artışa, iletişim ve ulaşım olanaklarındaki gelişmeye bağlı olarak organik ürünlere yönelmektedir. Tarım ürünü üreticisi ve ihracatçısı bazı gelişmekte olan ülkeler, bu talebi karşılamak üzere, organik tarım ürünlerinin üretimi ve ticareti üzerine yoğunlaşmaktadırlar. Organik tarımın öneminin sürekli arttığını belirtmek mümkündür. Ancak, organik ürün ve pazarlarla ilgili araştırmalar sınırlı, geleceğe ilişkin tahminler ise yetersizdir.

Diğer taraftan, Dünya ticaretinde, organik ürünlerin ticareti biyoteknolojik ürünlerin ticareti kadar hızla artmamaktadır. Organik tarım ürünlerine yönelen talep, gelişme yolundaki ülkeler için yeni ihracat olanakları yaratmıştır.

Ancak, organik tarım ürünlerinin, organik olmayan ürünlere göre daha pahalıya üretilmesi ve satılması; organik tarım işletmeciliğine geçişin belirli bir zamanı gerektirmesi; organik üretimin sertifikayla belgelenmek durumunda olması ve organik ürün ve pazarlarla ilgili araştırmaların sınırlı olması, organik ürün ticaretinin yaygınlaşmasının önündeki en önemli engellerdir. 1997 yılı itibariyle dünyada 10.455 milyon dolar tutarında olduğu belirlenen organik ürün perakende satışlarının % 50’sinden fazlası Avrupa ülkelerinde gerçekleşmiştir.

Avrupa’da en gelişmiş organik gıda ve içecek pazarına sahip olan ülkeler Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere’dir. 1997 yılındaki satışların yaklaşık % 40’ı ABD’de, %10’u ise Japonya’da yapılmıştır.Uluslararası ticareti yönlendiren unsurlardan biri tüketici tercihleridir.

Tüketiciler bilimsel ve teknolojik gelişmeler karşısında daha bilinçli davranmak durumunda olan kesimdir. Bu kesim konuya sağlık, çevre ve etik kurallar olmak üzere üç farklı açıdan yaklaşmaktadır.

Genel olarak tüketiciler, teknolojik gelişmelerin çok yönlü etkilerinin bulunduğunu ve bu etkilerin bazılarının olası riskleri de beraberinde getirdiğini bilirler ve kararlarını bilinçli olarak vermek isterler. Ayrıca, bunları bilimsel ve etik değerlendirmelerin gerektirdiği kritik kararlar olarak görürler.

Yapılan araştırmalar, OECD ülkeleri arasında, Kuzey Amerika ülkeleri ile Avrupa ülkeleri arasında, biyoteknolojik ürünlere yaklaşım şeklinde önemli farklılıklar bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bir kesim -Amerikalılar- gıda üretimi için modern biyoteknolojinin kullanımına olumlu yaklaşır ve modern biyoteknolojinin gıda üretimi açısından olduğu gibi, çevrenin de yararına olduğunu belirtirken, diğer kesim -Avrupalılar- bu düşüncenin aksine konuya şüpheyle yaklaşmaktadır.

Amerika ve Avrupa ülkeleri arasındaki bu yaklaşım farklılığı mevzuat düzenlemelerine de yansımıştır. AB genetik olarak değiştirilmiş mikroorganizmalardan üretilen ürünlerin onaylanmasıkonusunda ABD’den farklı bir süreç izlemekte ve uygulamaları “ihtiyatlılık” ilkesine dayanmaktadır. Tüketiciler açısından esas olan kaygı, gıda üretiminde genetik biliminin kullanılmasının olası bilinmeyen riskleridir. Bu durum sağlık ve çevre açısından kabul edilebilir risk düzeyinin tanımlanmasını da güçleştirmektedir.

Bu kaygılar tüketicileri, modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen ürünlerin etiketlenmesi veya bu ürünlerin orta ve uzun dönemli etkileri konusunda risk değerlendirmesinin yapılması yönünde talepte bulunmaya yönlendirmektedir.

Ülkemiz İthalat Rejimi kapsamında kamu ahlakı, kamu düzeni ve kamu güvenliği ile insan, hayvan ve bitki sağlığının korunması veya sınai ve ticari mülkiyetin korunması amacıyla ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde önlem uygulanan ürünler kapsamı dışındaki tüm ürünlerin ithali serbesttir. Ayrıca, bütün tarım ve gıda maddelerinin ithalatında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan, eczacılık sanayi ürünlerinin ithalatında ise Sağlık Bakanlığı’ndan kontrol belgesi alınması gerekmektedir.

Dış ticaretle ilgili veriler arasında, ülkemize modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen tarım ve gıda maddelerinin ithal edildiği yönünde bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, önümüzdeki dönemde kaydedilecek gelişmelere bağlı olarak, bu konunun gündeme gelmesi kaçınılmaz olacaktır.

Bu nedenle, modern biyoteknoloji yöntemleriyle üretilen ürünler için geçerli olacak çok taraflı ticaret kurallarının oluşturulmasından önce, bu alanı düzenleyen ulusal düzenlemelerin yapılmasında yarar bulunmaktadır. Ancak, ulusal düzenlemeler yapılırken, modern biyoteknoloji alanındaki gelişmelerin de düzenli bir şekilde izlenmesi ve bunun sonuçlarının ulusal düzenlemelere yansıtılması gerekmektedir.

Bu kapsamda, çağdaş sistemlerde geçerli bir uygulama olan ve tüketicilere almak istedikleri ürünle ilgili her türlü bilgiye ulaşabilmeleri imkanını veren etiketleme uygulamasına geçilmesi etkin pazar çözümlerine ulaşabilmek bakımından yararlı olacaktır.Resmi dış ticaret istatistikleri olmadığından organik gıda ürünlerindeki uluslararası ticaretin resmini görebilmek mümkün değildir.

Uluslararası Ticaret Merkezi (ITC ) ‘nin tahminlerine göre dünya organik gıda ve içeceklerin perakende satış rakamları 1997 de 10 milyar dolar dan 2000 yılında 17,5 milyar dolara çıkmıştır. 2001 için 21 milyar $ olduğu söylenen rakamın 2008 yılı için 80 milyar $’ı bulacağı tahmin edilmektedir.

Dünya genelinde tahmini büyümenin içinde en büyük pazar % 46 ile Avrupa, en hızlı büyüyen pazar ise Avustralya ve Yeni Zelanda’dır. Diğer yandan, büyüme, geçmiş yıllarda her ne kadar Almanya ve Hollanda’da yüzde onun altında bir büyümeyle çok yavaş seyrettiyse de Danimarka veİsviçre gibi ülkelerde bazı yıllarda yüzde kırk büyüme oranları tespit edilmiştir. İngiltere ve keza ABD’nin son birkaç yıldaki organik pazar gelişimi çok hızlı olmuştur.

Eldeki verilere göre yıllık küresel büyümenin 2000 yılındaki oranı %20’ler gibiyse dünya perakende satışları toplamının 2001 yılı için 21 milyar doları bulmuş olması lazımdır. Bu olumlu artışın en önemli nedeni Tüketicilerin “Çevre ve Sağlık” olgularına gösterdiği duyarlılıktır. Transgenik ürünlerde yaşanan bazı sağlık sorunları bu duyarlılığın artışını sağlamışlardır.

1.2. 0rganik Tarımın Gerekliliği

Çevrenin, doğal kaynakların korunması ve bozulan ekolojik dengenin yeniden tesisi, sürdürülebilir tarım, toprağın yaşatılması, flora ve faunanın korunması biyolojik çeşitliliğin devamı ve kimyasal kirlilik ile zehirli kalıntının da sonlandırılması temel amaç olmuştur. Günümüzde tüm dünyada çevrenin, insan ve toplum sağlığının korunması konusunda ülkelere göre farklı düzeylerde olmakla birlikte büyük gelişmeler meydana gelmiştir.

Bugün konvansiyonel tarımın üretim artışına yönelik aşırı miktarda sentetik ve kimyasal girdi kullanımı sonucu çevre kirliliği önemli boyutlara ulaşmıştır. Tarım yarattığı kirlilik doğal dengenin bozulmasına neden olurken çevre kirliliği ve besin zinciriyle tüm canlılara ulaşabilen hayati tehlikeye de yol açmaktadır.

Doğal dengenin bozulmasına örnek olarak, toprağın erozyona uğraması ile toprak kayıplarındaki nispi artışlar, toprakta organik madde ve humus yokluğu nedeniyle toprak mikroorganizma hayatının tahribi, toprak profilinde A horizonunun kaybı ve mineral toprak profilinin kaybı ve benzeri olayları gösterilebilir. Sürekli monokültür, münavebenin gereği gibi yapılmaması söz konusu ürünlere zarar veren hastalık ve zararlıların aşırı çoğalmalarına neden olmuştur. Mücadele etmek için bilinçli olarak kullanılmayan sentetik kimyasal pestisidler, bazı faydaları ırkların kaybolmasına neden olmuş ve biyolojik mücadele ortamı tahrip edilmiştir. Verimliliği artırmak için toprakların aşırı şekilde sentetik mineral maddelerle gübrelenmesi özellikle çabuk yıkanan azotlu gübrelerin yeraltı sularına kadar ulaşmasıyla, hayvan ve insanlarda nitrat zehirlenmeleri görülmüştür.

Konvensiyonel tarımda ürünün kalitesinin ikinci plana atılması ekonomik üretim yapmak için mekanizasyonun artırılması ve özellikle bilinçsiz uygulamalar, toprağın canlı tabakasını yok etmiştir. Toprakta oluşan sert tabakalar, sıkışmalar yaratarak erozyonu teşvik etmiştir.

Verim artışı sağlanırken, üretimde ekolojik denge bozulmuş, iyi tarım toprakları elden çıkmış ve toprağın canlı kışımın ölmüştür. Topraktan kaybolan bu maddelerin tekrar telafisi çok pahalıya mal olmaya başlamış ve bazen de imkansız hale gelmiştir. Dünya nüfusunun artması ve entansif tarımın yaygınlaştırılması, birim başına düşen verimin ve dolayısı ile üretimin artırılması için sağlanan teşvikler ve aşırı destekler sonucu ve 1970’de pestisitlerin ve kimyasal gübrenin keşfi ile “Yeşil Devrim” olarak adlandırılan tarımsal üretimin artırılma çabalarının dünyadaki açlık sorununa çözüm olmadığı, aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını sürekli bozduğunu gören gelişmiş ülkeler organik tarım, sürdürülebilir tarım ve değişik tarım alternatifleri konusunda çalışmalara başlamışlardır.

1.3.Türkiye’de Organik Tarım Nasıl Gelişti?

Dünya ticaretinde 1970’li yıllarda başlayan organik tarımdaki gelişmelere uygun olarak, Avrupalı şirketler Türkiye’deki şirketlerden organik ürün talebinde bulundular ve böylece 1984’de organik tarım başladı. Organik tarım ilk kez, Türkiye’nin geleneksel ihraç ürünlerinden kuru incir ve kuru üzüm ile Ege bölgesinde gerçekleştirildi. Daha sonra bu ürünlere kuru kayısı, fındık gibi ürünler de katılarak farklı bölgelere yayıldı. İlk yıllardaki bu organik üretim faaliyetlerinin danışmanlık, teftiş ve sertifikasyon gibi vazgeçilmez esasları tamamıyla yabancı kişi ve kuruluşlarca yerine getirildi. 1990’lı yılların başında bu konularda az sayıda da olsa Türk uzmanlar yetişti ve yabancı şirketlerin Türkiye’deki temsilciliğini yapmaya başladılar.Organik tarım hareketini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla 1992’de “Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO)” kuruldu. Aynı yıl içinde İzmir’de yapılan “Akdeniz Ülkelerinde Ekolojik Tarım Konferansı”, ETO tarafından organize edildi. Bu şekilde organik tarım alanında yeni bir süreç başladı, İzmir bu hareketin merkezi durumuna geldi.

Organik tarım faaliyetlerinin Türkiye’de ilk olarak Ege Bölgesi’nde İzmir’de başlamış olması, ürün işleme tesislerinin büyük kısmının İzmir’de olması ve üretilen ürünlerin büyük kısmının İzmir limanından ihraç edilmesi nedeniyle, organizasyon kuruluşları, kontrol ve sertifikasyon şirketleri gibi, organik tarım sektörünün hemen tüm kuruluşlarının merkez ofisleri İzmir’de yer alıyor. ETO’nun da katkılarıyla “Bitkisel ve Hayvansal Tarım Ürünlerinin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik”, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 18 Aralık 1994 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu yönetmelik AB normlarına uygun olarak hazırlandı. Organik ürünlerin dış satımını düzenlemek üzere çalışmalar da devam ediyor.

2. ORGANİK TARIMIN AMAÇLARI

Üretimden tüketiciye ulaşıncaya kadar tüm aşamaları ulusal ve uluslar arası geçerliliği olan kurallara göre yapılan, kurallara uygunluğu kontrol edilerek uygunluğu durumunda sertifikalandırılarak tüketici güvenini sağlamak, dünyadaki genel eğilime paralel olarak “Türkiye’de çevresel boyutu dikkate alan sürdürülebilir bir tarım sektörünü oluşturabilmek amacı doğrultusunda organik tarım sektörünün rekabet gücünü ve etkinliğini artırmak” temel amaç olarak alınmalıdır. Organik ürün kalitesinin ve standartlarının dış pazarlarda kabul görecek şekilde belirlenmesi ve bu standartlar doğrultusunda üretim yapılmasını temin edecek etkin kontrol ve sertifikasyon sisteminin geliştirilmesi,

a- Toprak kalitesi;

Toprağın doğal yaşam gücünün korunup sürdürülmesi için fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısını korumak, organik madde içeriğini zenginleştirmek, doğal kaynaklan uygun kullanmak ve doğal yapı ile uyumlu sürdürülebilir üretim yapmak

b- Doğa koruma ve sürdürülebilir kaynak kullanımı;

Kirliliğe maruz kalmamış tabii kaynakları korumak, biyo çeşitliliği korumak ve artırmak, toprak, insan, hayvan ve bitki sağlığı açısından sürdürülebilirliğini sağlamak.

c- Çevre ve insan sağlığı;

Sentetik kimyasal tarımsal girdilerin, insan, hayvan ve bitki sağlığı üzerinde yarattığı tehditleri ortadan kaldırmak,Yüksek kaliteli, sağlıklı ve risksiz ürünler üretmek, Çevre üzerinde, olumsuz etki yapmayacak tarımsal tekniklere yönelmek,

d- Sosyo-ekonomik;

Organik tarımsal üretimde mümkün olduğu kadar yerel girdileri ve bölgesel kaynaklan kullandırmak, Kırsal kesimde istihdam olanaklarını artırmak, organik tarımsal faaliyette bulunan müteşebbisin gelir seviyesini ve yaşam kalitesini yükseltmek, Bitkisel üretimi mevcut ekolojik koşullara uygun ve hayvansal üretimle uyumlu biçimde planlamak ve yürütmek,

2.1-Organik Tarımın İlkeleri;

Sıhhilik ilkesi: Toprak, hava, su, enerji, bitki, hayvan, insan ve gezegenin tek ve ayrılmaz şekilde sağlıklı halde olmasını sürdürme ve güçlendirme,

Ekoloji ilkesi: Organik tarımın yaşayan canlı olan ekolojik sistemlere ve döngülere tabi, onlarla işbirliği içerisinde onları daha iyileştirmeyi ve onların varlığını idame ettirmeye dayalı olması gerektiğini,

Dürüstlük/açıklık ilkesi: Organik tarımın; bir bütünlük içerisinde hakkaniyet, saygı, adalet ve paylaşılan dünyanın hizmetkarlığı anlayışı içerisinde ortak çevreye ve yaşam/hayat fırsatlarına saygılı bir dürüstlüğün üzerine oturan bir ilişki üzerine tesis edilmesi gerekliliğini,

İhtimam/Umursama ilkesi: Organik tarımın; şimdiki ve gelecek nesillerin ve çevrenin sağlığını ve esenliğini koruyacak tedbirli şekilde ve sorumluluk içerisinde yönetilmesi gerektiğini önermektedir.

Bu ilkeler; organik tarımın kendisinden beslenip geliştiği kökleri oluşturmaktadır. Bunlar organik tarımın dünyaya yapabileceği katkıların ve küresel bir ortak metinde bir bütün olarak tarımı ıslah etmeye dönük bir görüşün ifadesidirler.

Tarım; insanlığın en temel ve zaruri eylemlerinin başında gelen bir faaliyeti oluşturmaktadır. Zira her insan her gün sürekli ve düzenli bir şekilde kendisini besleyecek sıhhatli halde kalabilmesini teinin edecek gıdalar almak ve giyecekler giyinmek ihtiyacı ve kaygısı gösterir. Bunun için de başından beri gerçekte kendisi de haddizatında yaşayan ve dinamik bir canlı olan çevre ile sürekli bir ilişki ve yaman bir çekişme içerisine girmek durumunda kalmış bulunmaktadır. Neticede tarih, kültür, toplumsal değerler ve inançlar gibi insanoğlunun var olma serüvenin ürünleri tarımla kaçınılmaz şekilde iç içe geçmiş, hem onu şekillendirmiş hem onunla şekillenmiştir.

3. MEVCUT DURUM

3.1- Mevzuat

Türkiye’de organik tarım uygulamaları 1984-1985 yılından itibaren ihracata yönelik olarak başlatılmıştır. Başlangıçta ithalatçı ülkelerin mevzuatına göre yapılan üretim ve ihracat, 1991 yılında 2092/91 sayılı Konsey Tüzüğünün yürürlüğe girmesiyle, söz konusu Tüzük esas alınarak yapılmaya başlanmıştır. 2092/91 sayılı Konsey Tüzüğünün 14 Ocak 1992 tarihinde yayımlanan 94/92 sayılı ekinde, Topluluğa ekolojik ürün ihraç eden ülkelerin kendi mevzuatını oluşturmaları zorunluluğu getirildiğinden, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı çeşitli kurum ve kuruluşların işbirliği ile Yönetmelik hazırlama çalışmalarına başlamış ve Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik, 18.12.1994 tarih ve 22145 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Bu yönetmelik, 29.06.1995 tarih ve 22328 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan düzeltme metni ile değiştirilmiştir.

3.2- Kurumsal Yapı

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretimi Geliştirme Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri Daire Başkanlığınca ; organik tarımsal üretimle ilgili eğitim, denetim, mevzuat hazırlama, yürürlüğe koyma, veri tabanı oluşturma ve ulusal düzeyde organik tarım projeleri hazırlama ve uygulama hususlarında çalışmalar yürütülmektedir. Organik tarım faaliyetlerinin denetiminin daha etkin yürütülmesi amacıyla Tarım İl Müdürlükleri bünyesinde, Organik Tarım Birimleri (OTB) oluşturulmuştur. Ayrıca Avrupa Birliğine uyumla ilgili çalışmalar ilgili Başkanlık tarafından yürütülmektedir.

Organik Tarım Kanununun uygulanmasında; organik tarımın geliştirilmesi yönünde çalışmalar yapmak ve Bakanlık içi koordinasyon ve değerlendirme hizmetleri ile yetkilendirilmiş kuruluşların, işletmelerin, müteşebbislerin, kontrolör ve sertifikerlerin faaliyetlerini izlemek üzere Bakanlık bünyesinde Organik Tarım Komitesi ( OTK) kurulmuştur. Organik tarımın ticaretini, tanıtımını, araştırmalarını ve diğer organik tarım faaliyet stratejilerini belirlemek ve Bakanlık dışı kurum ve kuruluşlarla koordinasyon ve izleme hizmetlerini yapmak üzere Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi (UYK) kurulmuştur.

Bu Kanun ile organik tarım faaliyetlerinin her türlü kontrol ve sertifikalandırma işlemleri, Bakanlıkça yetkilendirilmiş kuruluşlara verilmiştir.

ORGANİZASYON ŞEMASI

3.3- Eğitim ve İletişim

Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri Daire Başkanlığınca her yıl Tarım İl Müdürlüklerinde organik tarım konusunda eğitimler düzenlenmektedir. Hizmet içi eğitim programlarında; organik tarımın temel ilkeleri, çiftlik planlaması, farklı ürün gruplarında yetiştirme tekniği, hasat sonrası işlemler,işleme, pazara hazırlama ve pazarlama, veri tabanı, kontrol ve sertifikasyon gibi farklı konulara yer verilmektedir.

Organik Tarım Birimi elemanları tarafından üreticilere yönelik periyodik aralıklarla eğitimler verilmektedir.Bakanlığımız ilgili, Kurum/Kuruluş ve Sivil Toplum Örgütleri ile birlikte organik tarım ve organikürünlerin tanıtımı ile ilgili eğitim programları, konferanslar ve seminerler düzenleyerek, üretici ve tüketiciler bilgilendirilmektedir.

,

Organik tarım konusundaki gelişmeler bu etkinliklerin yanı sıra Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Websitesinde yayınlanarak kamu oyuna duyurulmaktadır.Üniversite ve Yüksekokulların ders müfredatında organik tarım konuları yer almıştır.Ayrıca, Organik Tarım Kanunu ile, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yayın yapan ulusal, bölgesel, yerel radyo ve televizyonların, üretici ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi amacıyla organik tarımla ilgili ayda en az 30 dakika eğitici yayın yapmaları konusunda tedbir alınmıştır.

Çizelge l:Organik tarımsal üretim verileri (Geçiş süreci dahil)

 

Yıllar

Ürün Sayısı

Üretici Sayısı

Üretim Alanı(ha)

Üretim Miktarı (ton)

2003

179

14.798

113.621

323.981

2004

174

12.806

209.573

378.803

2005

205

14.401

203.811

421.934

 

3.4-Üretim

Organik tarım uygulamalarında ülkemiz için başlangıç olarak kabul edilen 1985 yılında sadece ihracata yönelik talepler doğrultusunda 8 ürüne yönelik yapılan üretim günümüzde 205 ürüne ulaşmıştır. Fındık, ceviz, antepfıstığı, kuru incir, kuru kayısı, kuru üzüm, baklagiller, tıbbi aromatik bitkiler, pamuk, üzümsü meyveler ile yaş meyve sebzenin organik tarım metotlarına uygun olarak üretimi yapılmaktadır.

Ülkemizde organik üretim yapan üretici sayısı, üretim miktarı, üretim alanları ve ürün çeşitliliği yıllar içinde artış göstermiştir. 1996 yılında 1947 olan organik ve geçiş sürecindeki üretici sayısı, 2005 yılında 14.401 lere ulaşmıştır. Toplam ürün çeşidi 1996 yılında 26 iken 2005 yılında 205 ürüne çıkmıştır.

3.5-Araştırma

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne bağlı Araştırma Enstitülerinde Organik tarımsal üretimin yaygınlaştırılması ve üretimin artırılması için konu ve ürün bazında araştırmalar yapılmaktadır.

Ayrıca organik bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimine uygun tür ve çeşitlerin geliştirilmesine yönelik ıslah ve adaptasyon çalışmaları yürütülmektedir.

3.6- Pazarlama

Organik tarımsal ürünlerin ithalat ve ihracatına yönelik uyulması gereken kurallarla ilgili hükümler Organik Tarım Kanunu ve buna bağlı olarak çıkartılan Yönetmelik çerçevesinde belirlenmiştir.

Organik tarım açısından gelişim gösteren ülkelerde üretici birliklerinin etkileri önemli şekilde görülmektedir. Sektörde üretici birliklerinin kurulması ve sayılarının artırılması işletmelerin özellikle ihracatta rekabet gücünü artıracaktır.

Çizelge 2: 2004 Yılında organik ürün ihracatı yapılan ülkeler

 

ÜLKE

MİKTAR (Ton)

TUTAR ($)

% ($)

Almanya

5.238

12.348.225

37,3

İngiltere

1.710

3.123.607

9,4

Hollanda

1.677

2.555.794

7,7

İsviçre

822

2.456.479

7,4

Fransa

832

2.257.458

6,8

Tayland

1.139

1.980.218

6,0

İtalya

1.386

1.798.780

5,4

Amerika Birleşik Dev.

694

1.567.104

4,7

Belçika

706

756.138

2,3

 

Çizelge 3: Yıllara göre ihracat değerlerimiz

 

YIL

MİKTAR (kg)

TUTAR($)

1998

8.616.687

19.370.599

1999

12.049.949

24.563.892

2000

13.128.934

22.756.297

2001

17.556.280

27.242.407

2002

19.182.859

30.877.140

2003

19.182.859

36.932.995

2004

16.093.000

33.076.319

2005

9.319.328

26.230.250

 

3.7-Destekleme

Avrupa Birliği ile uyum çalışmalarını dikkate alarak, tarım sektörü ile ilgili kesimlerin karar almalarını kolaylaştırmak, sektörün kalkınma hedef ve stratejileri doğrultusunda geliştirilmesini sağlamak ve Tarım Çerçeve Kanunu ile bu Kanuna dayalı olarak ikincil mevzuatın temelini oluşttırmak için hazırlanan 30.11.2004 tarih ve 2004/92 sayılı Yüksek Planlama Kurulu Karan ile kabul edilen Tarım Strateji Belgesi (2006/2010) çerçevesinde, Bakanlığımızca yürütülen Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçilere yapılan Doğrudan Gelir Desteği uygulamalarında ödeme miktarını farklı düzeylerde belirlemek ve bu amaçla “Organik Tarım” tekniği ile üretim yapan üreticilere 30.04.2005 tarih ve 25825 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Bitkisel Üretimle İlişkili Olarak, Doğrudan Gelir Desteği Ödemesi Yapılmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:2005/21)” ile ilave doğrudan gelir desteği ödemesi yapılacaktır.

T.C.Ziraat Bankası A.Ş.Genel Müdürlüğü ve Tarım Kredi Kooperatiflerince organik tarımsal üretime yönelik yatırım ve işletme kredisi verilmesine imkan sağlayan 25.02.2004 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile tarımsal kredilere uygulanan cari faiz oranından % 60 indirimli olarak azami 12 ay vadeli işletme ve 3 yıl vadeli yatırım kredisi kullandırılmıştır. Söz konusu uygulama 2005 yılında da sürdürülmüş ancak, işletme kredileri 12 aydan 18 aya, yatırım kredileri ise 3 yıldan 5 yıla çıkarılmıştır. 31.12.2005 tarihli Bakanlar Kurulu Karan ile 2006 yılında da tarımsal kredi cari faiz oranlarından %60 indirim yapılmak suretiyle azami 18 ay vadeli işletme ve 5yıl vadeli yatırım kredisi kullandırılmaktadır.

Çizelge 4: 2004-2005 Yıllarında organik tarımla ilgili kullandırılan krediler

 

 

2004

2004

2005

2005

 

KREDİ (YTL)

MÜTEŞEBBİS SAYISI

KREDİ (YTL)

MÜTEŞEBBİS SAYISI

Organik Tarım

 

 

 

 

İşletme

2.253.000

93

1.637.000

24

Yatırım

927.000

20

4.140.000

190

Organik Girdi Üretimi

 

 

 

 

İşletme

233.000

3

632.000

8

Yatırım

 

 

 

 

TOPLAM

3.413.000

116

6.409.000

222

 

4.GZFT ANALİZİ :

Güçlü Yanlar:

AB mevzuatına uyumlu yasal düzenlemenin bulunması,

Organik tarım faaliyetlerinin denetim ve kontrolünden sorumlu OTK ve OTB bulunması, -Organik tarım stratejilerinin belirlenmesi için UYK bulunması,

-Doğal kaynaklar ve biyo-çeşitliliğin zenginliği,

Toprak ve su kaynaklarının kirlenmemiş olması,

-Tarımsal biyolojik çeşitliliğe müsait iklim ve ekolojinin bulunması,

Organik hayvancılığın yaygınlaştırılmasına imkan sağlayan çayır ve meraların mevcut olması,

Organik tarımı destekleyici geleneksel bilgi ve tecrübenin varlığı,

Organik tarımın yaygınlaşması bölgeler arasındaki gelişmişlik farkının azaltılmasında ve köyden kente göçün önlenmesinde etkili olacaktır.

Zayıf Yanlar:

-Organik ürün fiyatının yüksekliği,

-Hastalık ve zararlarla karşı dayanıklı çeşitlerin az olması,

Üreticilerin bilinç,eğitim , bilgi eksikliği ve örgütlenmede yetersizlik ,

Ülkemiz arazilerinin çok küçük ve parçalı olması,

Pazar sıkıntısı,iç ve dış pazarın dengeli gelişmemesi,

Organik tarım konusunda yürütülen AR-GE çalışmalarının yetersiz olması, sonuçların uygulamaya konulmaması,

Ürün analizlerinin yapılabildiği akredite bir laboratuarın olmaması ve bu nedenle maliyetlerin artması,

Kamu örgütlenme yapısının dağınıklığı,

İstatistiği bilgi eksikliği,

Fırsatlar:

AB destekli organik tarım projesinin 2006 yılında başlaması,

-Sektördeki örgütlenmenin geliştirilmesine fırsat tanıyacak Üretici Birlikleri Kanununun çıkmış olması,

-Organik ürünlerin daha yüksek fiyatla alıcı bulması,

Dünyada organik ürünlere olan talebin artması,

Organik tarım sektöründe istihdamın artması,

Agro-ekoturizm ve sağlık turizmine yönelik taleplerin artması,

-Tüketici bilincinin gelişmesi ile sağlıklı, kaliteli organik ürünlere talebin artması, -Coğrafi konum nedeniyle ana pazarlara yakınlık, -Dış pazarlara erişim imkanının güçlenmesi.

Tehditler:

Organik girdi temininde büyük oranda dışa bağımlılık,

Rakip ülkelerde devlet desteklerinin artması,

-Organik gıda fiyatlarının konvansiyonel ürünlere oranla yüksek olması, -İhracat pazarlarında pazara girişteki teknik engellerin artması.

5.ORGANİK TARIMIN HEDEFLERİ

5.1- Mevzuat

Organik tarım sektörünün yapılanmasında karşılaşılan engellerin tanımlanması ve çözümlerin geliştirilmesi, organik tarımla ilgili bütün uluslar arası komitelerin ve kurumların rollerinin ve sorumluluklarının tanımlanması, uygulama, izleme ve değerlendirme konularında ülkemizi güçlü bir konuma getirecek tedbirlerin başında gelmektedir.

Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde Avrupa Birliği organik tarım politikalarım gözeten yapılanmaları ve uygulamaları dikkate almak, Dünyada organik tarım konusundaki yeni yaklaşımlara uyum sağlama ve bunlara özgü politikalar geliştirilmeli, AB dışındaki ülkelerin organik tarım ile ilgili mevzuatlarının dış ticarete yönelik yakından takip edilmesi hedeflenmektedir.

5.2-Kurumsal Yapı

Organik tarımla ilgili daha geniş ve etkin bir kurumsal yapılanmanın sağlanması, Organik tarımla ilgili çalışan teknik elemanların uzmanlık vasıflarının geliştirilmesinin sağlanması, Kırsal Kalkınma Planlarının hazırlanması, organik ve tarımsal-çevre programlarının birleştirilmesi, Güncel veri toplama ve paylaşmanın sağlanması, tüm üretim-tüketim zincirinde aksaklıkların belirlenerek önlenmesine yönelik çözümler geliştirilmesi ve uygulanması.

Ayrıca tüm süreçte izlenebilirliği sağlanması, ileride olabilecek aksaklıkları erken teşhis ve telafi sistemi kurulması, Taşra ve merkezdeki yapılanmanın güçlendirilerek idari yapının geliştirilmesi hedeflenmektedir.

5.3-Eğitim ve İletişim

Avrupa Birliği ve diğer ülkeler tarafından yürütülen organik tarımla ilgili eğitim programlarına etkin bir şekilde katılım sağlanması, Üreticilerin pazarlama, üretim ve işleme konularında bilgiye kolayca erişebilmeleri için örgütlenmelerini teşvik etmek amacıyla eğitimler düzenlenmesi, İlgili Bakanlık, Kurum/Kuruluş ve Sivil Toplum Örgütleri ile birlikte organik tarım ve organik ürünlerin tanıtımı ile ilgili eğitim programlan, konferanslar ve seminerler düzenleyerek, üretici ve tüketicilerin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi, hizmetiçi eğitim programlarında, organik tarımın temel ilkeleri, çiftlik planlaması, farklı ürün gruplarında yetiştirme tekniği, hasat sonrası işlemler, işleme, pazara hazırlama ve pazarlama, veri tabanı, kontrol ve sertifikasyon gibi farklı konulara da yer verilmesi, Avrupa Birliği hibe fonlarından yararlanmak üzere eğitim projelerinin yapılması, Sonuçlanan organik tarım araştırma proje çıktılarının uygulamaya aktarmak üzere yazılı ve görsel eğitim araçlarının hazırlanarak, dokümantasyon ve yayım faaliyetleri yapılması,

Ülkemizde var olan geleneksel bilginin değerlendirilmesi ve onaylanması, kayıt altına alınması ve Organik tarımın ve organik gıda ürünlerinin tanıtımı ve tüketici bilincinin artırılmasına yönelik olarak görsel medya başta olmak üzere medya araçlarının etkin bir şekilde kullanılması, bu amaçla içerik açısından zengin, yaratıcı ve etkili tanıtım spotlarının hazırlanması, sektör temsilcilerinden oluşan bir tanıtım grubunun oluşturulması ve bu konuda halkla ilişkiler ve reklâm şirketlerinden profesyonel destek alınması yerinde olacaktır.

5.4-Üretim

Ülkemizde küçük ve parçalı tarım işletmelerinin yaygın olduğu göz önüne alındığında organik tarımda üretici örgütlenmesinin teşvik edilmesi, organik tarımda üretim planlamasının yapılması, Ülkemizin avantajlı olduğu organik tohum, şeker, fosfat kayaçları, zeolit gibi ürünlerde üretim imkânlarının artırılarak, girdilerde yerel kaynakların kullanımının ön plana çıkarılması.

Diğer organik girdiler konusunda yapılacak ihtiyaç analizleri sonucunda, sektörün ihtiyaç duyduğu girdilerin üretiminin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, Organik tarımın temel felsefesine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimin kapalı sistemde yapılmasının geliştirilmesi ve organik tarımsal sanayi ile entegrasyonu için müteşebbislerin teşvik edilmesi, Kontrol ve sertifikasyon maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla üreticilerin bir araya gelerek büyük ölçekli projelere yönelmelerinin teşvik edilmesi, Doğa koruma alanları ile çevresel açıdan hassas bölgelerde uygun üretim tavsiyelerinin özendirici bir şekilde yapılarak organik tarımın bölge halkı için sürdürülebilir bir geçim kaynağı olarak yaygınlaştırılması, 2010 yılında işlenen tarım alanlarının %3 ü, 2020 de ise %8 i gibi hedeflerin öngörülmesi ve bu hedeflere ulaşmak için yapılması gerekenlere yer verilmesi gerekir. Ülkemizdeki mevcut durum göz önüne alındığında açıklanmış kayıtlı rakamlar ve organik tarımdaki gelişmelere paralel olarak 9. Plan için 2007-2013 yıllarını kapsayan (7yıllık bir dönem)

 

Kriter

2000

2005

2006

2013 (Hedef)

Organik Tarım Alanlarının Toplam

Tarım Alanı İçerisinde Oranı

(%)

0,1

0,8

1,0

3,0

 

5.5-Araştırma

Organik tarımsal üretimin yaygınlaştırılması ve üretimin artırılması için araştırmaların konu ve ürün bazında yapılması, Organik tarım araştırma projelerinin, geniş katılımlı, çoklu disiplinli, sorunları giderici ve uygulanabilir olması, Organik bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimine uygun lokal tür ve çeşitlerin ıslahına yönelik çalışmalara öncelik verilmesi, Organik ürünler ile konvansiyonel ürünlerin karşılaştırmalı ekonomik analizleri yapılarak araştırma sonuçlarının etüt edilmesi, dış pazar araştırmaları yanında iç pazarda organik tarım ürünlerine yönelik potansiyel talebin belirlenmesi için araştırmaların yapılması, Araştırma sonuçlarının eğitimle uygulamaya aktarılması ve program öngörüsünün araştırma projesinde yer almasının sağlanması, Avrupa Birliği hibe fonlarından yararlanmak üzere araştırma projelerinin yapılması, Eko-sistemin korunmasına yönelik çevre dostu alternatif mücadele ve bitki besleme yöntemlerinin belirlenmesi için araştırma çalışmalarına öncelik verilmesi.

Araştırma programlan çerçevesinde teknolojinin geliştirilmesi ve mevcut sorunlara çözüm aranması yönünde çalışmaları yürütmek,

5.6-Pazarlama

Organik tarım ürünlerinde ve organik girdilerde marka yaratılarak iç ve dış pazardaki talebin artırılması, Organik ürün çeşitliliğinin ve işlenmiş ürün sayısının artırılması, Ülkemizde iç pazarın geliştirilmesi için tüketici ihtiyaçlarının araştırılarak, okullar, hastaneler ve resmi kurumlarda organik ürün tüketiminin teşvik edilmesi, Bebekler, çocuklar, yaşlı insanlar, hastalar gibi hassas tüketici gruplarına yönelik spesifik promosyon kampanyalarının geliştirilmesi sağlanmalıdır.

Organik tarımın tekstil, kozmetik, agro-ekoturizm gibi diğer sektörlerle entegrasyonunun sağlanması,Potansiyel üreticilerle nihai pazarın buluşturulması sağlanmalıdır. Dış pazara yönelik tanıtım fonu ve grubunun oluşturulmasıdır.

5.7-Destekleme

Organik tarımın gelişmesi için; ürüne ve üretime yönelik destekler, konvansiyonel tarımdan organik tarıma geçiş desteği, pazarlamaya yönelik desteklerin sağlanması ve ülkemizde ekonomik gelişmede dezavantajlı bölgelerin belirlenerek organik üretim yapan üreticilere alan ya da üretim miktarına göre bir destekleme verilmesi.

Organik tarımın çevreye sağladığı olumlu katkılarının çevre programları içerisinde ilaveten desteklenmesi, Organik tarım yapan üreticilerin, kontrol ve sertifikasyon ücretleri ile analizücretlerinin desteklenmesi,Üretim-tüketim zincirinde depolama, paketleme, işleme ve nakliye gibi hasat sonrası işlemlerin geliştirilmesi için teşvik ve kredilerin verilmesi, Avrupa Birliğinde olduğu gibi Ülkemizde de organik ürünlerin pazarlanması, üreticilerin eğitimi ve danışmanlık hizmetleri üretici birlikleri tarafından yapılmalı ve üretici birliğine bağlı üreticilerin desteklerden daha fazla yararlanması sağlanmalıdır.

Organik tarım ve gıda pazarının geliştirilmesine yönelik olarak mevcut desteklerin mali düzenlemeler ile pekiştirilmesi gerekmektedir.

6.FİNANSMAN KAYNAKLARI

Organik tarımın yaygınlaştırılması ve üretimin artırılması için değişik finansal tedbirler almak organik tarım sektörünü güçlendirecektir.

7.TÜRKİYE’DE ORGANİK TARIMIN GELİŞİMİ

Türkiye’de organik tarım konusunda çalışmalar 1980’li yılların başında yabancı firmalar kanalıyla başlatılmış, 1985-86 yıllarından itibaren ekolojik tarım ürünlerinin ihracatına geçilmiştir. Türkiye’de üretim yapılırken zamanla kuru üzüm, kuru kayısı, kuru incir ihracatı yapılan ülkeler olup 1990 yılında sadece 8 ürün ekolojik olarak yetiştirilirken, 1999 yılında ürün yelpazesi gıda ve gıda dışı ürünler olmak üzere 92’ye ulaşmıştır.

1999 yılı itibariyle Türkiye’de üretimin %61’ini kuru ve kurutulmuş meyveler oluşturmakta, ikinci sırayı %21 ile tarla bitkileri almakta, %5’ini üzümsü meyveler almakta, %2’sini sebzeler, %2’sini yaş meyveler ve %2’sini tıbbi bitkiler almaktadır. Organik üretim esas gelişimini 1994 yılından itibaren hızlı bir artış trendine girmiştir.

7.1-TÜRKİYE’DE ÜRETİM

Ülkemizde sözleşmeli yetiştiricilik sistemi ile başlayan organik tarım ürünleri üretimi konvansiyonel ürünlerde olduğu gibi talep yaratma çabalarının yoğunluk kazanması sonucu bağımsız projelerle gerçekleştirilen üretim şekliyle de desteklenmeye başlamıştır. Dış pazarlarca talep edilen çeşitlerin talep edilen miktarlarda üretilmesiyle 1985 yılında başlayan organik tarım ürünleri üretimi, 2000’li yıllara gelindiğinde yeni bir boyut kazanmıştır.

Kuru incir, kuru üzüm ve kuru kayısı ile başlayan organik tarım ürünleri üretimi; bitkisel ürünler, işlenmiş gıda ürünleri ve diğer tarım ve gıda ürünleri olarak sınıflandırabileceğimiz sektörel yelpazeye ulaşmıştır. İlk yıllarda sadece 8 ürün organik olarak üretilirken, 2001 yılında bu rakam 98’e ulaşmıştır.

Ülkemizde organik bitkisel ve hayvansal ürünler üretimi, işlenmesi ve pazarlanması 18 Aralık 1994 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Bitkisel Ve Hayvansal Ürünlerin Organik Metodlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik’ ile yeniden düzenlenmiştir. AB’ye uyum çerçevesinde hazırlanan ‘Organik Tarım Kanunu’ 3 Aralık 2004 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı konu ile ilgili yetkili kamu kurumudur.

Organik ürünler üretim ve ticareti özel düzenlemeler gerektirmekte, bu düzenlemelerin de uluslararası bazda kabul görmüş kontrol ve spesifıkasyon kuruluşlarınca kontrol edilmesi gerekmektedir.

Ülkemizde uluslararası düzeyde kabul görmüş 6 kontrol ve sertifıkasyon firması faaliyet göstermektedir.

7.2TÜRKİYE’DE ORGANİK TARIM UYGULAMALARI

Türkiye’de Organik Tarım uygulamaları, 1985 yılında Avrupa ithalatçılarının talebi doğrultusunda organik İzmir üzümü (sultana) yetiştiriciliği ile başlamış ve daha sonra organik incir ve kayısı üretimine geçilmiştir. Organik ürünlerin üretimi, ürün çeşidinin yetiştiği bölgeye göre değişmekle birlikte, Ege Bölgesi başta olmak üzere Akdeniz Bölgesi, Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yaygın olarak yapmaktadırlar. Türkiye’deki organik ürünler, tahıllar, kurutulmuş meyveler, taze veya işlenmiş sebze ve meyveler, baklagiller, fındık, baharatlar, aromatik bitkiler, çay ve bitkisel çaylar, yumurta, endüstri bitkileri ve çeşitli işlenmiş ürünlerden oluşmaktadır. İşlenmiş ürünlerin bazıları, zeytinyağı, bal, süt, dondurulmuş sebze ve meyveler ile konsantre meyve sularıdır.

7.3TÜRKİYE’DE ORGANİK ÜRETİM ALANLARININ DAĞILIMI

Türkiye’ de, 2005 yılı için üretici sayısı, 9.427 ; üretim alanı, 175.073 ha.; üretim miktarı, 289.082 ton; ürün çeşidi 200 adet ham ürün 300 adet işlenmiş üründür. Ülkemiz daha az kirlenmiş topraklara sahip olması nedeniyle, organik tarımsal üretim açısından önemli üstünlüklere sahip olmasına rağmen dünya pazarlarında da düşük paya sahiptir. Organik ürünlerin iç pazarda pazarlanması, süpermarketlerde, hipermarketlerde ve perakende satış mağazalarında (doğal ürün ve organik ürün dükkanlarında) ayrı bölümlerdeki raflarda olmaktadır. Son yıllarda iç pazarda organik ürün payı artmasına rağmen bu oran % 1-2′ dir.

Dünyada üretilen organik tarım:Türkiye’de üretilen organik tarım:

Ürün Adı:

Bitkisel Ürünler:

Yaş meyve ve sebzelerYaş meyve ve sebzeler

Kuru ve sert kabuklu meyvelerKuru ve sert kabuklu meyveler

HububatlarBakliyatlar

BakliyatlarHububatlar

Yağlı tohumlarYağlı tohumlar

BaharatlarBaharatlar

Tıbbi ve aromatik bitkilerTıbbi ve aromatik bitkiler

İşlenmiş Ürünler:

Dondurulmuş gıdalarDondurulmuş gıdalar

ZeytinyağıZeytinyağı

ŞarapEkmek

Çorbalar Un ve unlu mamuller

Şeker ve şekerli ürünler Şarap

Un ve unlu mamuller

Bebek mamaları

Diyet ürünleri

Gıda katkı maddeleri

Soslar

Hayvansal Ürünler:

SütSüt

YumurtaYumurta

Su ürünleriYağlar

YağlarBal

Et ürünleri

Bal

Peynir

İçecekler:

Bira, Şarap, Meyve sularıMeyve suları

Kahve ÇayGül suyu

Türkiye’de organik bitkisel üretim yıllar içinde artış göstermektedir. Organik bitkisel ürünler daha çok kurutularak ya da dondurularak yurt dışına ihraç edilmekte ya da iç pazarda tüketilmektedir. Türkiye organik tarımsal üretimde kültüre alınan bitkilerin yanı sıra doğada kendiliğinden yetişen kuşburnu, böğürtlen, ahududu, kekik gibi ürünlerin toplanması ve organik olarak değerlendirilmesi açısından da büyük potansiyele sahiptir.

Dünya Çevre Koruma Örgütü halen kullanılmakta olan yabancı ot ilaçlarının % 60′ nın, mantar öldürücü ilaçların % 90′ nın, böcek öldürücü ilaçların %30’nun kanser yapıcı madde içerdiğini ve her yıl 1 milyon kişinin tarımsal ilaç kullanımından zehirlendiğini bildirmiştir.

7.4-TÜRKİYE’NİN İTHAL ORGANİK ÜRÜNLERİ

 

ÜRÜN ADI

MİKTAR(ton)

ÜLKE ADI

Ananas Komposto

5287,80

Sri Lanka

Ayçiçek yağı

1,90

Hollanda

Ay çiçek yağı

1,14

Almanya

Ayçiçek yağı

3142,00

Almanya

Domates çorba kreması

86,40

Almanya

Karışık ot kübü

76,80

Almanya

Kremalı asparagus çorbası

51,84

Almanya

Kremalı balkabağı çorbası

51,84

Almanya

Kremalı ot çorbası

49,25

Almanya

Kuru Ananas

408,00

Sri Lanka

Kuşburnu

0,99

Almanya

Mantar çorba kreması

51,84

Almanya

Müsli

5220,90

İsviçre

Müsli Kranç

7824,60

İsviçre

Organik Bitkisel Süt

8,32

Almanya

Organik Kavanoz Maması

254,08

Çek Cumhuriyeti

Organik Kavanoz Maması

17,86

İngiltere

Organik Kavanoz Maması

110,07

Polonya

Ot kübü (Fesleğen-kekik)

76,80

Almanya

Ot kübü (Maydanoz)

76,80

Almanya

Patates çorba kreması

95,47

Almanya

Sebze Bulyon

80,64

Almanya

Sebze Bulyon (tuzsuz)

65,80

Almanya

Sebze çorba kreması

55,73

Almanya

 

 

 

 

 

 

 

 

 

7.5-ORGANİK TARIMSAL MEVZUATIN GELİŞİMİ

Ülkemizde organik tarıma yönelik faaliyetler, Avrupalı ithalatçıların özellikle kuru üzüm ve kuru incir talepleri üzerine 1984-85 yıllarında Ege Bölgesinde başlamıştır. O yıllarda ülkemizdeki organik tarım “Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu’ (IFOAM) kurallarına göre yürütülmüştür. Hukukî ve kurumsal düzenlemeler bağlamında, Türkiye’de organik tarım sektörünü üç ayrı dönemde incelemek mümkündür.

Birinci dönemde (1984-1993) herhangi bir ulusal hukuki düzenleme bulunmamaktadır. İkinci dönemde (1994-2002), yönetmelik düzeyinde bir takım yasal düzenlemeler yapılmış ve organik tarım faaliyetleri bir takım “komiteler” vasıtasıyla yürütülmüştür. Üçüncü dönemde ise (2003), organik tarım sektöründeki faaliyetlerin tam bir yasal dayanağa kavuşturulması amacıyla 03 Aralık 2004″de Organik Tarım Kanunu yayımlanmış ve bunu takiben, 2092/91 sayılı Organik Tarım AB Konsey Tüzüğü ile büyük oranda uyumlu olan Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik 10 Haziran 2005’de yürürlüğe girmiştir.

Ayrıca üçüncü dönemin başlangıcında, organik tarıma yönelik tüm faaliyetler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı (TKB) Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TÜGEM) bünyesinde kurulan teknik bir daire başkanlığına devredilmiş ve halen “Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri Daire Başkanlığı” olarak isimlendirilen bu birim tarafından yürütülmektedir. Dönemler itibariyle tarihsel süreç aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

Organik Tarımın Türkiye’de Hukuki ve Kurumsal Gelişimi

Ülkemizdeki organik tarım faaliyeti, Avrupa Birliğindeki gelişmelere yöndeş şekilde 24 Aralık 1994 tarih ve 22145 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan “Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Organik MetotlarlaÜretilmesine ilişkin Yönetmelik” doğrultusunda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın denetiminde yürütülmeye başlamıştır.

Bundan önce organik tarım faaliyetleri; 1984 – 85 tarımsal üretim mevsiminden itibaren hareketlenerek, dış piyasaların taleplerinin belirleyici unsur olduğu bir piyasa ekonomisi ortamında yürütülmüştür. Bilhassa da AB pazarlarının talepleri organik tarımsal faaliyete ve üretime ülkemizde kayırmasını tetikleyen en belirleyici unsuru oluşturmuştur.

Bahsi edilen Yönetmelikte, 29 Haziran 1995 tarih ve 22328 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile değişikliğe gidilmiştir. Ardından bir grup sonraki değişikliklerin yer aldığı 11 Haziran 2002 Tarih ve 24812 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” yürürlüğe girmiştir.

Şu an gelinen durum itibarıyla, ülkemizde organik tarım faaliyetleri 3 Aralık 2004 tarih ve 25659 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “‘Organik Tarım Kanunu” ile bu kanun gereğince 10.06.2005 tarih ve 25841 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” hükümlerine göre yürütülmektedir.

Organik tarım kanunu ile sektörde meydana gelebilecek ihlallere karşı cezai yaptırımlar ile kontrol ve sertifıkasyon hizmetleri yasal zemine oturtulmuştur. 10.06.2005 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”le Avrupa Birliği komisyonunun sürekli güncellediği 2092/91 sayılı yönetmeliği en son şekli ile güncellenmiş ve organik tarım faaliyetleri AB ile uyumlu bir şekle kavuşturulmuştur.

Dış pazarlarda istenen çeşitlerin, talep edilen miktarlarda ihraç edilerek pazarlanması yayımlanan bu yönetmelikle mümkün olmuştur. Bunu takiben, AB ilgili mevzuatında gelişen ilave değişikliklerin içselleştirilmesini teminen 17 Ekim 2006 tarih ve 26322 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanan Organik Tarımın Esasları ve Uygulanması Yönetmeliğinin çeşitli maddelerinde değişiklik getiren “Yönetmelik Değişiklik Yönetmeliği” yürürlüğe geçirilmiştir.

İç mevzuatlarında dengi düzenlemeleri oluşturamayan ülkelerin, AB ülkelerine organik ürünlerini ihraçlarının önü tıkanmaktadır. Bunun aşılmasına yönelik olarak, Avrupa Birliğinin “Topluluğa Organik Ürün İhraç eden 3. Ülkeler Listesine” dahil olmak için bir teknik dosya hazırlanarak Avrupa Birliğine sunulmuştur. AB mevzuatına göre güncellenmiş yönetmeliğin son halinin AB Komisyonuna gönderilerek AB’ye uygunluğunun kabul edilmesi ile “Organik Ürün İhraç eden 3. Ülkeler Listesine” dahil olma girişimi tamamlanacaktır. Bu kapsamda 2006 sonlarında AB’den intikal eden ülkemizdeki organik tarım uygulamalarına ve mevzuatına yönelik ilave sorular üzerine teknik dosya tekrar revize edilmiş ve önümüzdeki günlerde AB tarafına iletilecektir.

İl düzeyinde organik tarım hizmetlerinin çok daha etkin yürütülmesini temin için 2005/1 sayı ve 01.08.2005 tarihli “Organik Tarım Birimlerinin Görev ve Yetkileri” başlıklı Bakanlık Genelgesi ile taşrada organik tarımda münhasır bir teşkilatlanmayı getirecek olan üçüncü düzey mevzuat yayınlanarak yürürlüğe geçirilmiştir.

Bunların ötesinde, Dış Ticaret Müsteşarlığının 6 Ocak 1996 tarih ve 22515 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “‘İhracat Rejim Kararı” ve bağlı ihracat yönetmeliğinin “Kayda bağlı ihracat listesi” eki çerçevesinde organik ürünlerin ihracatı kayda bağlanmıştır.

8.MEVZUATIN YAPISI VE BİLEŞENLERİ

Organik tarım mevzuatı; “Organik Tarım Kanunu” adıyla somutlaşan bir yasal zemin ile bu zemin üzerinde uygulamaları tayin eden “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” başlıklı ikincil mevzuattan oluşmaktadır. Bunun dışında Bakanlık Genelgeleri şeklinde işlerlik kazanan üçüncü düzey organik mevzuatın da uygulaması söz konusudur.

Organik Tarım Kanunu; Türk organik tarımının kuruluş ve kurumsallaşma yapısını tayin ederken, Yönetmelik organik tarım uygulamalarının yürütülüş ilkelerini, stratejisini, konuya ve işlere yaklaşım felsefesini belirlemektedir. Üçüncül mevzuat ile ise kimi bazı uygulama geliştirici düzenlemelerin tesisi gerçekleştirilmektedir.

8.1-AB MEVZUATININ HÂLİHAZIR YAPISI VE BİLEŞENLERİ

Organik Tarım; tarımsal üretim için bir yönetim sistemi, en iyi çevresel uygulamalar, doğal kaynaklar muhafazası, yüksek bir hayvan refahı ile doğal maddeleri ve doğal işleme-değerlendirmeyi getirmektedir. AB organik mevzuatı; organik tarımın önermekte olduğu ilkeleri tüm üye ülkeler nezdinde tarımsal üretim ve yaşam tarzı olarak uygulanabilir hale getirerek bu yolda izlenecek yükümlülüklerin çerçevesini çizmektedir.

AB organik tarım mevzuatı; uyulacak asli ilkeleri ve tedbirleri belirlerken, aynı zamanda üye ülkelere kendi ülke koşullarını gözeten belli bir esnekliği de tanımaktadır. EEC 2092/91 sayılı Konsey tüzüğü ile ilk olarak şekillenen AB organik tarım mevzuatı, izleyen yıllardaki 40:un üzerindeki değişiklikler ve uyarlamalar ile hayli hacimli bir özgün mevzuat haline gelmiş bulunmaktadır.

8.2-AB ORGANİK MEVZUATINDA YENİDEN YAPILANMA İHTİYACININ ODAKLANDIĞI NOKTALAR

Organik sektörde AB içi ve dışı gelişen durumlar neticesinde görülen yeniden yapılanma ihtiyaçları üzerine, ilk yürürlük kazandığı 1991 yılından günümüze (EEC) 2092/91 sayılı tüzük; toplam 44 kez değişiklik geçirmiştir. Neticede ilgili mevzuat karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale almıştır. Bunun üzerine 2001 yılında Birlik Konseyi; Birliğe katılımlar ve küresel piyasa baskıları dolayısıyla organik tarım ile ilgili sektörün giderek büyümesine ve daha da ticari önem kazanmasına vurgu yaparak Komisyonu Avrupa Organik Gıda ve Çiftçilik Eylem Planı (The European Action Plan for Organic Food and Farming) hazırlaması ile görevlendirir.

Komisyonun aldığı görev çerçevesinde yürüttüğü kapsamlı analiz ve değerlendirmelerde organik tarım, çiftçilik ve gıdalar alanında Birliğin Gelecek Politikalarını şekillendirme ve tayinde öne çıkan başlıca hususları aşağıdaki ana başlıklarda toparlamak mümkün değerlendirilmektedir.

AB Ortak Tarım Politikasına Organik Tarımın Katkıları için Genel Stratejik Vizyon Oluşturma İhtiyacı,

Küresel Bir Organik Çiftçilik Politika Algısı(Konsepti) Oluşturma Tasarımında Organik Çiftçiliğin Çift Yönlü Sosyal İşlevinin Tanınmasına olan ihtiyaç, Organik gıda pazarlanması, bir kısım tüketicilerin kaygılarını giderme ve dolayısıyla piyasalar yoluyla desteklenmiş ve tüketicilerce finanse edilmiş olma gereği. Bu bakımlardan, piyasa kurallarına göre sevk ve idare edilecek organik tarım ve çiftçilik.

Organik arazi yönetiminin; en başta çevresel ve aynı zamanda da kırsal kalkınma getirilerini ve kamu mallarını serbest bıraktırması ve hayvan refahını iyileştirmesi sonuçlarını doğurması.

15 üyeli AB’ de ortalama %2 olan organik Pazar payının arttırılması yada hiç olmazsa sürdürülmesinin temini, Üye Devletlerde organik ürünlerin satışlarını son derece komplike hale ve organik ürünlerin dahili ticaretini engeller hale getiren çok farklı ulusal ve özel standartlar ile bunların değişik uygulamalarının oluşmuş olması,

Organik çiftçiliğin yaygınlık kazanmasını kolaylaştıracak, ancak bununla beraber üretim hacmini yükseltecek yeni bilgilere ve hepsinden öte yeni teknolojilere gerek hissediliyor olması. Bu bağlamda organik çiftçiliğe ve işleme yöntemlerine yönelik gerekli araştırmaları teminata almak, aynı zamanda üretime ve pazara ilişkin istatistik bilgilerin derlenmesinin geliştirilmesine gerek duyulması.

2003 OTP Reformu hedeflerinden birisini oluşturan çevre dostu kaliteli ürünleri destekleyen üretimi teşvik etmek hedefinin gerçekleştirilmesinin önemli bir vasıtası olarak organik tarımın görülmesi.

Dahası, organik çiftçiliğin OTP’ nın ikinci sütunundaki kırsal kalkınma politikasına tam bütünleştirilmiş olması ve tarımsal çevre tedbirleri içerisinde baskın bir yere sahip oluşu,2003 OTP; organik çiftçiliğin gelecekteki gelişimine ilişkin yararlı bir çerçeve sağlamaktadır.

Bu ana hedeflerin tesisi için izlenmesi ve atılması kararlaştırılan strateji ve adımları ise; Bilgilenme-öncülüğünde organik gıda piyasasının geliştirilmesi: tüketici farkındalığını arttırma, tüketici ve işleyicilere daha fazla bilgi ve teşvik sağlama, AB Logosunun farklı standartlar konusunda daha çok saydamlık sağlayarak ithal edilenler de dahil ürünler üzerinde kullanım isteği uyandırmak, politika ve pazarlama araçları olarak arz-talep istatistikleri sunmak.

Organik çiftçilik için farklı kırsal kalkınma tedbirlerinin daha tutarlı ve daha fazla kullanımına üye ülkeleri teşvik ederek kamu desteğini daha da etkili hale getirmek,

Topluluğun organik çiftçilik standartlarının, ithalat ve teftiş(denetim) gereksinimlerinin geliştirilmesi ve sağlamlaştırılması,şeklinde toparlamak mümkündür.

Tüm bu hususlar; Haziran 2004’te yürürlüğe giren “‘AB Organik Gıda ve Çiftçilik Eylem Planf’nda toplam ön görülen 21 eylem ile karakterize edilmiştir. Planın bir neticesi olarak ve Konseyin isteği üzerine, Komisyon daha sarih, sade ve kaynaştırıcı bir organik çiftçilik ilkeleri ve hedefleri ile tedbirleri getiren yeni bir tüzük teklifi hazırlamak sürecine girmiştir.

21 Aralık 2005 tarihinde AB Komisyonu; organik üretim konusunda daha basit ve şeffaf olması yönünde çalışılan yeni bir düzenleme tüzüğü uyarlamış bulunmaktadır. Yeni düzenleme tüzüğü teklifi; organik üretim ilkelerini ve hedeflerini tanımlamakta ve etiketleme kurallarına özel ağırlık vererek piyasa yapısı ve işleyişinde engeller çıkaran bu hususlardaki önceki kuralların yetersizliklerini giderici daha net ve anlaşılabilir etiketleme kuralları tesis etmekte, organik ürün ithalatlarına düzenlemeler getirmektedir. Mevcut yürürlükteki düzenleme tüzüğünün; 1 Ocak 2009 tarihinde yürürlüğe gireceği öngörülen yeni düzenleme tüzüğüne yerini bırakacağı beklenmektedir. Bu yeni tüzük ile yürürlükteki AB organik mevzuatı; artık “organik ürünleri etiketleme tüzüğü” olmaktan kurtarılıp organik çitçilik ve gıdalar ile ilgili hedefleri, ilkeleri, etiketleme ilkelerini ve temel etiketlemeyi, denetim/kontrol-ithalat ve üretim kurallarını ve uygulanmalarını tanımlayan hükümlerden oluşturulan daha muktedir bir tüzük niteliğine kavuşturulacaktır.

Ayrıca belirlenen ve tarifi yapılan koşullar altında daha az kısıtlayıcı üretim kurallarının olası hale geleceği anlamına gelen belirgin şekilde sıkı düzenlenmiş bir esnekliği tesis etmeyi, düzenlemelerde ayrıntı düzeylerini asgariye çekmeyi, önceki etiketleme hükümlerinin yaklaşık %70’inin artık uygulanmamasını ve su ürünleri sektörünün de dahil olması hedeflemektedir.

Yeni tüzükle keza, EU Logosunun kullanımı zorunlu olmaktan çıkarılmakta, ancak Topluluk dahilinde üretilen ürünlerin “EU-ORGANIC” şeklinde standartlaştırılmış sade bir metin fragmanı ile etiketlenmesinin mecburi kılınması ön görülmektedir.

İthalatlarda ise aranacak “Eşdeğerlilik Değerlendirmeleri (equivalency assesments)”nin; ya Codex Alimentarius ya da AB Tüzüğü temelinde olacağı getirilmektedir.

2007’den itibaren AB piyasalarınatek ürün girişleri; ya AB standartları ile uyumluluk temelinde yahut Komisyon tarafından onaylanıp kabul görmüş bulunan kontrol/denetim kurum/kuruluşlarınca belgelendirilmiş olan eşdeğer teminat belgeleri temelinde mümkün hale getirilmektedir. Bunun anlamı; üçüncü ülke belgelendirme kurum/kuruluşları için bir onama mekanizmasının devreye sokulacağıdır. Üçüncü ülke listesi uygulamalarının yeni dönemde de varlığını sürdürmesi hükmü korunmaktadır.

Yeni tüzükte; organik denetimlerinin düzenli halk gıda denetimine katılarak birleştirileceği anlamına gelen “resmi gıda ve yem denetimlerine dair” (EEC) No 882/2004 sayılı Tüzüğün müşterek çerçevesine atıf yaparak denetim/kontrol hükümlerinin sade tutulması benimsenmektedir.

Yeni tüzüğün önce de belirtildiği üzere 1 Ocak 2009 tarihinde uygulamaya girmesi ön görülmekte olmasına karşın, yeni ithalat kurallarına 1 Ocak 2007’de etkinlik kazandırılması yoluna gidilmektedir.

Süreç halen işlemektedir. Süreç sonunda AB organik mevzuatının alacağı yapı doğrudan TR organik mevzuatını etkileyecek ve tekrar şekillendirilmesini gündeme süratle getirecektir.

8.3-ORGANİK TARIMDA BAZI GÖSTERGELER

Ülkemizde organik üretim yapan üretici sayısı, üretim miktarı, üretim alanları ve ürün çeşitliliği yıllar içinde artış göstermiştir. 1996 yılında 1.947 olan organik ve geçiş sürecindeki üretici sayısı 2006 yılında 14.256’ya ulaşmıştır. Buna göre on yıldan beri üretici sayısında 7 kat artış gerçekleşmiştir. Üretim alanları itibarı ile 1996 yılında 6.789 ha olan üretim alanı 2006 yılında 192.789 ha olarak gerçekleşmiştir. Alanlar üzerinden bir kıyaslama yapıldığında 2006 yılı itibarı ile 1996 yılma göre alandaki artış miktarı 28 kat olmuştur. Aşağıdaki çizelgeden de izlenebileceği gibi, üretim alanlarındaki nispî düşüşün nedeni, doğal toplama alanlarındaki azalıştır. Ancak, kültür üretimi yapılan alan miktarında ise artış söz konusudur. Toplam ürün çeşidi 1996 yılında 26 iken 2006 yılında 203 ürüne çıkmıştır.

Genel olarak organik tarım artış göstermektedir. Ancak, son birkaç yıldır üretim alanında fazla bir değişimin gerçekleşmemesinin sebebi ise yapılan çalışma ve denetimler neticesinde sistemde faaliyeti olmayan atıl haldeki üreticilerin veri tabanından çıkarılmasından kaynaklanmaktadır.

8.4-AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE ORGANİK TARIMIN UYGULAMALARI

Avrupa Birliği 24 Haziran 1991 tarihli ve 2092/91 sayılı ilk organik tarım yönetmeliğini kabul etmiştir. Kabulünün üzerinden geçen yıllar boyunca pek çok değişiklikle zenginleşen bu yönetmelik AB’ nin tarımsal ürünlerin organik üretimleri konusunda en önemli hukukî aracıdır. Gerek AB ülkeleri içinde yapılan organik tarım ve hayvancılığın gerekse üçüncü ülkelerden ithal edilebilecek organik ürünlerin tarifleri bu yönetmelikle yapılmaktadır. Yönetmelik somasında AB ülkelerinde organik tarım üretimi ve tüketimi konularında kayda değer bir gelişme kaydedilmiştir.

Organik tarım yapılan ve organik tarıma hazırlık için geçiş dönemine girmiş olan arazi yüzölçümü 1991’den bu yana 10 kat artmış ve AB (2003 sonu itibariyle) 5.5 milyon hektar ve 143.000 işletmeyle Avustralya ve Latin Amerika’ dan sonra dünyada en fazla organik tarım yapılan bölge olmuştur. Organik ürünler pazarında ise yıllık 25 milyar dolar civarındaki pazarın yarısı AB’de. Ürünler yakın zamana kadar organik ürün satılan pazarlarda ve özel ihtisas dükkanlarında satılıyorken artık süper marketlerde bulunuyor. 18 Ekim 2004′ te kabul edilen Ekolojik Beslenme ve Tarımda Avrupa Eylem Planı (EAPOFF) ve 1 Ocak 2005′ te yürürlüğü girmiş bulunan OTP reformu ile birlikte organik tarım artık AB’ nin tarım gündeminin en tepesinde yer almaktadır.

OTP reformu çerçevesinde, “İşletmeye Tek Ödeme (Single Farm Payment)” adı altında, ne ürün ne de üreticiye dönük ve yalnızca ekoşartlılık (eco-conditionnality) ilkesiyle belirlenecek olan yeni destek politikası çok anlamlı. Ekoşartlılık çevre koruması, gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı, ekilebilir alanların çevre ve tarımsal anlamda sağlıklı muhafaza edilmesi temelinde şekillenmektedir. OTP reformu ayrıca çevre koruması, hayvan ve bitki sağlığına dönük kırsal kalkınma politikasını öne çıkarmaktadır.

Avrupa Eylem Planı ise 2005 yıllı itibari ile uygulanmaya başlanmıştır. Ön görülen eylemler 4 ana hedefe yöneliktir: Tüketiciyi bilgilendirmek ve bilinçlendirmek, federal (OTP) ve ulusal destek politikalarının etkinliğini artırmak, organik tarım konusunda AR-GE çalışmalarına hız vermek, üretim normları ve ithalat koşullan ile teftiş koşullarını güçlendirmek. AB’ nin organik tarıma malî destekleri ise 2000-2006 döneminde, AB çiftçisine yılda 3.7 milyar avro destek öngörülmektedir. AB’ nin destek mekanizmaları 1999 yılında Komisyon tarafından çıkarılan 1257 sayılı tüzükle belirlenmiştir. Bazı üye devletler organik üretim yapan çiftçilere ulusal ya da bölgesel bazda destekler de sağlamaktadır. Örneğin; İngiltere’de tarım-çevre konuları için ayrılan tarımsal desteklere ilişkin genel bütçeden 9.9 milyon Avroluk bir pay organik tarıma ayrılmıştır. İngiltere Tarım, Orman ve Balıkçılık Bakanlığı tarafından uygulanan “Organik Tarım Projesi” kapsamında çiftçilere geçiş döneminde birim alan (ha.) başına 5 yıllık süre için ödeme yapılmaktadır. Diğer ülkelerde de direkt veprim ödemelerinin yanısıra; tohumda geri ödeme, tüketiciyi bilgilendirme kampanyaları, eğitim, çeşitli reklamlar ve pazarlamaya yönelik destekleme programlan da görülmektedir. 2000 yılında, Almanya’da organik tarıma geçiş yardımı ortalama olarak 180 Avro dur.

Bu rakam Finlandiya da 440 Avro, isviçre de 1250 Avrodur. AB’ ye yeni üye olan ülkelerden Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Slovakya ve Slovenya’da organik üretim yapan çiftçilere yönelik destekleme programları görülmektedir.

8.5-AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE ORGANİK TARIM VERİLERİ

ÜLKELERORGANİKTOPLAMORGANİKTOPLAM

ÇİFTLİKÇİFTLİKÜRÜNTARIMSAL

SAYISISAYISINAEKİMALANA

ORANI(%) ALANLARI(Ha)ORANI (%)

İTALYA56.4402,441.230.0007,94

İNGİLTERE3.9811,71679.6313,96

ALMANYA14.7043,28632.1653,70

İSPANYA15.6071,29485.0791,66

AVUSTURYA18.2929,3285.50011,30

FRANSA10.3641,55419.7501,40

İSVEÇ3.5894,01193.6116,30

DANİMARKA3.5255,58174.6006,51

FİNLANDİYA4.9836,40147.9436,60

PORTEKİZ9170,2270.8571,80

HOLLANDA3.5281,4238.0001,94

YUNANİSTAN6.6800,8131.1180,60

İRLANDA6670,6930.0700,68

BELÇİKA6941,0322.4101,61

LÜKSENBURG481,602.1411,71

AB üyeliğine hazırlık çalışmaları arasında Türkiye’ nin en önemli konulardan birisi de tarımdır. Ekonomik, sosyal ve siyasî anlamda tarımsal sorunları çözmek gerekmektedir. AB’ nin Ortak Tarım Politikasına (OTP) uyum için büyük değişimler gerekmektedir. Tarımsal ve kırsal alan, Türkiye’nin sosyo-ekonomik yaşamında önemli yer tutmaktadır. Ülke nüfusunun % 35′ i kırsal alanda yaşamakta, tarımın istihdama katkısı % 34, GSMH’ ya katkısı ise %11 düzeyinde bulunmaktadır. Organik tarım konvansiyonel tarımdan 1.8 oranında fazla işçi çalıştırmaktadır. Bu olay bizi organik tarımda daha da şanslı duruma getirmektedir.

Avrupa Birliğinde aynı veriler çok daha düşük düzeylerde bulunmaktadır. 1 Mayıs 2004 ‘ ten itibaren 25 üyeli olan AB’ nin istihdamında tarımın payı % 6 düzeyinde bulunurken, GSMH’da tarımın payı % 2 ‘ nin altında bulunmaktadır. Göstergeler, ilk bakışta, AB için tarımın öneminin giderek azaldığı kanısı yaratabilmektedir. Fakat rakamlar göstermektedir ki, halen 103 milyar avroluk AB bütçesinin 43 milyar avrosu tarıma ayrılmaktadır. AB’ de organik tarımı çeşitli aşamalarda desteklenmekte olup, organik tarımın tarımsal desteklerden aldığı pay %11 dolayındadır.

Sonuç olarak, Türkiye’nin tarımındaki bu kötü giden durumu organik tarımla olumluya çevirebilmek için organik tarım bir şanstır. Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusunda yapılan çalışmalar içinde tarımda en şanslı olduğu alan organik tarımdır. AB mevzuatına göre hazırlanmış organik tarım kanunu ve yönetmeliği bulunmaktadır. Türkiye toprakların kayda değer bir organik tarım potansiyeline sahiptir. Organik ürünlerle beslenme ve tüketim biçimine AB ve diğer gelişmiş ülke pazarlarından talep ise olağanüstü boyutlardadır. Türkiye elindeki olanakları iyi değerlendirerek, AB’ nin organik ürün ambarı haline gelebilir. Kısacası, organik tarım Türkiye’ nin öncü ve örnek ülke konumuna gelmesini sağlayabilecek bulunmaz bir fırsattır.

8.6-TÜRKİYE/ AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ (AB-15 & AB-25) KARŞILAŞTIRMASI

GÖSTERGELERTÜRKİYEAB 15AB 25

Yüzölçümü (milyon ha)78332402

Tarım Alanı (milyon ha)39134169

İşletme sayısı (bin adet)3000737013000

Ortalama İşletme5,917,413,0

Büyüklüğü(ha)

Nüfus (milyon kişi)80372452

Tarımın İstihdamda payı (%)3456

8.7-ORGANİK TARIMIN SORUNLARI

Tarımda çiftçiler, yakın yüzyıla kadar, kimyasal girdilere bağımlı değillerdi. Kimyasal ilaç ve gübre kullanımı bilinmiyordu. Ancak gelişen sanayi ve teknolojiyle birlikte yüzyılımızın başlarından itibaren çiftçiler gittikçe artan bir şekilde her geçen gün daha fazla kimyasal (İlaç-gübre) girdi bağımlılığı içine sürüklenmeye başladı. Kültürel işlemlerin zaman içinde yoğun ve dengesizce kullanılmasından dolayı tarım arazilerinde bir takım sorunlar çıkmıştır. Ancak konvansiyoneltarımda bu kültürel işlemlerin zaman içinde yoğun ve dengesizce kullanılması ile mono kültür tarım uygulamaları, toprak ve diğer ortamların zamanla kirlenmesine neden olmuştur.

Bu eğilimin ilk olumsuz etkileri de çok geçmeden yine bu kimyasalları ilk kullanmaya başlayan batı

ülkelerinde görüldü. Böylece kimyasallar ile yapılan tarım üretimine alternatif arayışlar da ilk kez bu ülkelerde yüzyılımızın başlarında başlatıldı. Zaman içerisinde insanlar kimyasalların olumsuz etkilerini kendilerinde ve çevrelerindeki doğa üzerinde gözlemlemeye başladıkça, her ülkede organik tarım içerisinde bağımsız çalışmalar ortaya çıktı. Böylece tüm ülkeler kendilerine özgü koşullarda organik tarım çalışmalarını 1970’li yılların başlarına kadar kendi olanakları içerisinde geliştirmeye çalıştı. Gelir düzeyi yüksek ülkeler başta olmak üzere, birçok ülkede bilinçlenerek örgütlenen üretici ve tüketiciler, doğayı tahrip etmeyen yöntemlerle, insanlarda toksik etki yapmayan tarımsal ürünleri üretmeyi ve tüketmeyi tercih etmeğe başlamışlardır. Bu amaçla yeni bir üretim tarzı, konvansiyonel tarıma alternatif olarak ortaya konmuş ve değişik ülkelerde Organik, Ekolojik veya Biyolojik Tarım isimleri ile tanımlanmaya başlanmıştır. Organik tarımda iç pazarımız geliştikçe, üretici mallarını direkt olarak tüketiciye verir hale gelince fiyatlar da düşecek. Şu anda organik ürünlerle organik olmayan ürünler arasında 2 ile 5 kat arasında değişen fiyat farkı var. Organik tarım ürünlerinde hormon ve kimyasal ilaç kullanamazsınız. Genetik değişim yapmak yasaktır. Ayrıca çevreyi de tahrip etmezsiniz. Artık insanlar sadece yedikleri ve içtiklerinin organik olmasına bakmıyor.

Organik tarımda kontrol ve sertifıkasyon hizmetleri çok pahalıdır. Bu hizmeti Türkiye’de 5’i yabancı 7 şirket veriyor. Bu hizmet çok pahalı olduğu için küçük işletmeci organik tarım işine giremiyor. Türkiye’de tarımsal ürün arzında yıldan yıla önemli dalgalanmalar görülüyor. Hızla artıp gençleşen nüfus, tüketim düzeyinin ve çeşitliliğinin sürekli artması ve çevredeki ülkelerin hemen hepsinin tarımsal ürün talep eden özellikleri sebebiyle organik tarımın (verimde meydana gelebilecek azalma nedeniyle) kısa vadede gelişmesi zor görünüyor.

Organik tarım yöntemiyle bitkisel üretimde ortaya çıkan bir sorun, arazilerin çok küçük, parçalı ve birbirine yakın olmasıdır. Bu durum organik üretimi olumsuz yönde etkiliyor. Çünkü organik üretim yapan bir işletmenin çevrede üretim yapan diğer klasik işletmelerde kullanılan kimyasallardan etkilenmemesi mümkün değildir. Ekolojik tarım sisteminde yetiştirilen ürünlerin pazarlanması özellikle iç piyasa için yeni ve belirsiz bir konudur. Konunun yeni olması nedeniyle yeterli tarımsal yayım çalışmaları ve eleman bulunmaması bir sorundur. Ülkemizde organik üretim 1980’lerin ortalarından itibaren, Avrupalı organik tarım ile ilgilenen firmalarının öncülüğünde başlamıştır. Günümüzde yerli firmalar da organik tarım sektöründe büyük ölçüde yer almaktadır. Ülkemiz organik üretim açısından çok elverişli şartlara ve büyük bir potansiyele sahiptir. Biyolojik çeşitlilik, hastalıklara dayanıklı türler, birçok alanda bozulmamış ekolojik denge, uygun ekolojik ortam, sentetik girdi kullanımının düşüklüğü vb.nedenler bunlar arasındadır. Ülkemizde organik tarım hızla gelişmektedir.

Ancak üretimin çok büyük bir bölümü bitkisel ürünlerden (özellikle kuru ve sert kabuklu meyve ve tarla bitkileri) oluşmaktadır. Bal dışında organik hayvansal ürünlerin üretimine son yıllarda başlanmıştır. Genel olarak dünya organik tarım ürünleri pazarındaki payımız çok düşüktür. Yurtiçi üretimimiz, dış pazar talebine göre şekillenmektedir. Organik ihraç ürünlerimizin çok az bir bölümü işlenmiş, tarım ve gıda mamulüdür.

Dış ülkelerin taleplerindeki yıllara göre dalgalanmalardan, yerli üreticilerimiz büyük ölçüde olumsuz etkilenmektedir. İç pazar talep yetersizliği, tüketici bilinçsizliği, tanıtım eksikliği ,ürünlerin pahalılığı, pazarlama problemleri gibi nedenlerle sınırlıdır. Diğer taraftan, iç pazarın geliştirilmesine yönelik altyapı çalışmaları, tüketici bilinçlendirme faaliyetleri vb. destek hizmetleri sınırlıdır. Diğer taraftan, iç pazarda tüketicimize doğal, tabi, köy ürünü gibi farklı isimlerle anılan ürünler, organik ürün gibi sunulmaya çalışılmakta, bu ise tüketicinin organik ürünlere olan güvenini sarsmaktadır. Organik üretimin geliştirilmesine yönelik çiftçilere yeterli mali destek yapılmamaktadır. Organik tarıma ilişkin çeşitli yasal düzenlemeler bulunmasına karşılık, henüz tüm düzenlemeleri kapsayacak ve AB normlarına uyumlu organik tarım kanunu çıkarılamamıştır.

Organik üretimle ilgili çeşitli kişi ve kuruluşlar arasında etkili bir işbirliği ve enformasyon ağı bulunmamaktadır. Organik tarım konusunda üretim ve ihracata yönelik sağlıklı istatistiki verilere ulaşılamamaktadır. Organik ürünlere yönelik bazı güven eksikliği bulunmaktadır. Bazı münferit olaylar sonucu, organik ürünlerimizin dış ülkelerden geri dönmesi, bu sektöre büyük darbe vurmaktadır.

Organik tarım konusunda gerek kamu gerekse özel sektörce yürütülen AR-GE çalışmaları çok yetersizdir. Son yıllarda Üniversitelerin öncülüğünde bazı araştırma çalışmaları yapılmaya başlanmıştır. Organik tarıma yönelik gerek TKB gerekse özel şirketlerce yürütülen çiftçi eğitim ve yayım hizmetleri çok sınırlıdır. Organik üreticilerin kendi kurdukları üretici örgütleri neredeyse yok gibidir.

8.8-ORGANİK TARIMIN ÇÖZÜM YOLLARI

Devlet organik üretimin geliştirilmesi için teşvik edici tarım politikası önlemleri almalıdır. Bunlar arasında ucuz girdi desteği, prim fiyat uygulaması, gelir desteği, kredi kolaylıkları vb. mali destekler sayılabilir. Ülkemizde üreticiler arasında organik tarımın yaygınlaştırılması için diğer destekler yanında, mali teşviklere (prim fiyat uygulaması, pazar garantisi, destekleme alımı, girdi sübvansiyonu, gelir desteği, kredi kolaylıkları vb.) öncelik verilmelidir.

Uygun ekolojik bölgelerde organik tarımın benimsenmesi ve yaygınlaştırılması için pilot projeler uygulanmalıdır. Devlet üreticilerin örgütlenmesini teşvik etmeli ve organik üretim mevcut kooperatifler aracılığıyla desteklemelidir.

Bunların yanında devlet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarınca organik tarımla ilgili araştırma, çiftçi eğitim ve yayım çalışmaları desteklenmeli ve yaygınlaştırmalıdır. Büyük rekabetin yaşandığı dış pazara daha kaliteli ve daha ucuz organik ürün sunulmalıdır. Dışsatım gelirlerini artırmak için katma değeri yüksek, işlenmiş tarım ve gıda maddeleri bu pazara sunulmalıdır. Klasik ihraç ürünleri yanında, hedef pazarlara yönelik öncelikli ürünlerin belirlenmesi, Büyük bir potansiyele sahip olduğumuz doğada yetişen ürünler (özellikle tıbbi ve aromatik bitkiler) kültüre alınmalı ve organik olarak sertifıkalandırılmalıdır. İç pazarın geliştirilmesine yönelik yerli pazarlama firmaları desteklenmeli ve tüketici eğitimi ve bilinçlendirme çalışmalarına önem verilmelidir. İç pazarda organik ürünlerin maliyetlerinin düşürülmesine yönelik doğrudan üretici pazarları kurulması, ambalaj ve sertifıkasyon masraflarını azaltmaya yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.

Organik tarımla ilgili resmi, özel ve sivil toplum kuruluşları arasında etkin işbirliği ortamının sağlanması için daha işlevsel bir üst koordinasyon kurulu oluşturulmalıdır. Aynı zamanda organik tarım konusunda ağlıklı bir veri tabanı oluşturulmalıdır. Organik ürünlere olan güvenin sağlanması çin kontrol, sertifıkasyon ve uluslar arası kreditasyona yönelik yasal düzenlemeler uygulamalar, dış ülkelerdeki (özellikle AB’deki) gelişmelere paralel olarak güncellenmelidir. Organik tarım ile ekolojik turizm uygulamaları birbirine entegre edilmelidir. Bunun yanında çevreyi kirletmeden üretilen gıda dışı organik ürünlerin (kozmetik, tekstil, ahşap, kağıt, boya, yöresel sanat ürünleri gibi) üretimi ve ticareti teşvik edilmelidir.

Türkiye’de sentetik kimyasallar çiftçilerin büyük bir kısmı tarafından ya çok az kullanılıyor, ya da hiç kullanılmıyor. Bu nedenle ekolojik tarıma geçişin kolay olması beklenebilir. Üretici geliri ürüne bağlı olarak artıyor. Fiyatı hızla artan kimyasal gübre, pestisit ve enerji girdilerinden tasarruf ediliyor. Sözleşmeli tarımla üreticinin tüm ürününün alınması garanti ediliyor. Organik ürünlerin ihracatı ile Türkiye tarım ürünleri için ilave bir kapasite yaratılıyor. Özel bilgi isteyen organik tarım modeli ziraat mühendisleri için yeni istihdam sahaları yaratıyor.

Kaynaklar..

1.Organik Tarım Kanunu ve Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik. Ankara,www.tarim.gov.tr

2.Council Regulation (EEC) No. 2092/91 of 24 June 1991 on Organik Production of Agricultural Products and Indications Referring thereto on Agricultural Products and Foodstuffs., Consolidated Text,., The Office for Official Publications of European Communities., CONSLEG: 1991R2092 – 01/05/2004.

3.European Action Plan for Organik Food and Farming., Brussels, 10.06.2004.

4.Proposal for a Council Regulation on Organic Production and Labeling of Organic Products., Brussels, 21.12.2005.

5.Proposal for a Council Regulation amending Regulation (EEC) No. 2092/91 on Organik Production of Agricultural Products and Indications Referring thereto on Agricultural Products and Foodstuffs. Brussels, 21.12.2005.

6.www.akdeniz.edu.tr

7.www.tarim.gov.tr

8.www.cengizsayin.com

9.www.euractiv.com.tr

10.wvvw.tarimsal.gov.tr

11.www.geocities.com

12.www.organiktarimturkiye.org

13.http://www.organiktarimturkiye.org/docs/tkb_egitim/Bolum%202/TCOrganikStrateji

14.http://www.kobifinans.com.tr/tr/sektor/011306/11367

15.http://www.tarim.gov.tr/Files/images/organik_Tarim/OrgTarSmpKitapson_YaIova.pdf

16.http://ansiklopedi.bibilgi.com/organik-tar%C4%B1m-

17.www. yildiztarimcilik.com

 

Paylaşın

İlişkili Makaleler

About Author

admin