Dünya Tekstil ve Hazır Giyim Ürünleri Ticaretine Uygulanan Ticaret Politikaları

Mart 2, 2014

|

Kategori:

Tuğba YILMAZ

İÇİNDEKİLER

TABLOLAR

GİRİŞ

DÜNYA TEKSTİL ve HAZIR GİYİM (Konfeksiyon) ÜRÜNLERİ TİCARETİNE UYGULANAN TİCARET POLİTİKALARI

1. Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Sanayi

1.1. Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Sanayinin Gelişimi

1.2. Sektörün Ürünleri ve Sınıflandırması

1.3. Dünyada Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Sanayi

1.4. İmalat Sanayi İçinde Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Sanayileri

1.5. Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Sanayinde Dış Ticaret

2. Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Ürünleri ile İlgili Uluslar arası Düzenlemeler

2.1. ÇEA (MFA) Dönemi

2.2. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)

2.3. TGA Dönemi

2.3.1. TGA Teknik ve Hukuki Açıdan Temel Özellikleri

3. Ticaret Politikası Araçları

3.1. Dampinge Karşı Önlemler

3.2. Telafi Edici Önlemler

3.3. Kota Uygulaması

3.3.1. Kotaların Kaldırılmasının Beklenen Etkileri

3.3.2. İstanbul Deklarasyonu

3.3.3. ABD de Durum

3.3.4. AB de Durum

3.3.5. Türkiye de Durum

3.3.6. Kota Sonrası Dönemde Tekstilde Rekabet Gücü ve Durum

Değerlendirmesi

3.3.7. Kazanan ve Kaybedenler

3.3.7.1. Kotaların Kaldırılmasından Dolayı Kazananlar

3.3.7.2. Kotaların Kaldırılmasından Dolayı Kaybedenler

3.4. Diğer Korunma Araçları

3.5. Gümrük Vergileri

3.6. İhtilafların Halli Mekanizması

KAYNAKLAR

TABLOLAR

Tablo 1. Bölgelerin İmalat Sanayi Katma Değeri İçinde Tekstil ve Hazır Giyim

Tablo 2. Ülkelerin İmalat Sanayi Katma Değeri İçinde Tekstil ve Hazır Giyim

Tablo 3. Dünya İmalat sanayi ile Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi İhracatı

Tablo 4. Dünya Tekstil ve Hazır Giyim Sanayiİhracatı (milyon dolar)

Tablo 5. Dünya Tekstil ve Hazır Giyim Üretimi ve İmalatı (milyar dolar)

Tablo 6. Gelişmiş ve Diğer ÜlkelerinTekstil ve Hazır Giyim İhracatı (milyon dolar)

Tablo 7. Dünya Bölgesel Tekstil ve Hazır Giyim Ticareti(milyar dolar ve yüzde pay)

Tablo 8. Önemli Tekstil İhracatçısı Ülkeler

Tablo 9. AB Ülkeleri Hazır Giyim İhracatı

Tablo 10. AB Ülkeleri Hazır Giyim İhracatı.

Tablo 11. Önemli Hazır Giyim İhracatçısı Ülkeler

Tablo 12. Önemli Tekstil İthalatçısı Ülkeler

Tablo 13. Önemli Hazır Giyim İthalatçısı Ülkeler

Tablo 14. Kotaların Kalkması Sonrası Dış Ticarette Değişim (%)

Tablo 15. Kotaların Kalkması Sonrası Üretimde Değişim (%)

Tablo 16. Tekstil ve Hazır Giyim Ürünleri Gümrük Vergileri

Dünya Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Ürünleri Ticaretine Uygulanan Ticaret Politikaları

Tekstil ve hazır giyim sanayi, ülkelerin ekonomik kalkınma sürecinde önemli rol oynayan bir sanayi dalıdır. Gelişmiş ülkelerin 18. yüzyılda gerçekleştirdikleri sanayileşme sürecinde önemli katkısı olan tekstil ve hazır giyim sanayi, günümüzde de gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmalarında benzer bir rol oynamaktadır.

İnsan yaşamında gıdadan sonra ikinci vazgeçilmezi oluşturan ve bu özelliği ile de ülkelerin sanayileşme hareketlerinin ilk dönemlerinden günümüze kadar öncelikli ürün sıralamasında yer alan tekstil ve konfeksiyon sektörü ürünleri, üretim teknikleri ve pazara giriş imkanları açısından dünyada standart ürün haline gelmiş bulunmaktadır. Bu alanda üretiminin bulunmadığı ülke kalmamıştır.

Ancak, üretimin yaygınlaşması ve özellikle girdi avantajına sahip gelişme yolundaki ülkelerin ihracatlarını artırmaya başlamaları, sektördeki korumacılık eğilimlerini de artırmaktadır. Türkiye ekonomisi ve sanayisi içinde önemli bir yere sahip olan bu sektörün değişen dünya rekabet şartlarına uyum sağlaması gerekmektedir. Bu çerçevede, 1960 ile 1970’li yıllarda gönüllü ihracat kısıtlamaları veya “çok elyaflılar anlaşmasına” (çea/mfa) temel teşkil edecek olan miktar kısıtlamaları uygulanmaya başlanmıştır. 2008 yılına kadar korunma önlemi kapsamında büyük üretim ve ihracat potansiyeline sahip olan Çin’e karşı uygulanacak kotaların tamamen kalkması sonrasında bu sektörlerde dış ticaret genel Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuralları kapsamında yürütülecektir.

Anılan sektör için oluşturulan korumacı önlemler manzumesi, sadece miktar kısıtlamaları ile sınırlı kalmayıp, dampinge karşı vergi ve telafi edici vergi diye de isimlendirilebilen diğer ticaret politikası araçları ile de zaman zaman desteklenmiştir. Söz konusu sektörün korunmasında ticaret politikası araçlarının rolünün artacağı muhtemel gözükmektedir. Diğer bir ifadeyle, tekstil ve konfeksiyon ürünlerine has kotaların kaldırılmasından sonra ortaya çıkacak koruma kaybının alınan önlemler ile dengelenmeye çalışılacağı tahmin edilmektedir.

1. Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Sanayi

1.1 Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Sanayinin Gelişimi

İplik yapımı, dokuma ve dikiş gibi teknikler MÖ. 5.000 yıllarından beri uygulanmaktadır. Çin’in tek ipek üreticisi olmasının da etkisiyle hammadde, halı, kilim ve kumaş üretiminde doğu ülkeleri binlerce yıl üstün durumlarını sürdürmüşlerdir. En temel insan ihtiyaçlarından olan örtünme ve korunma amacıyla kullanılan tekstil ürünleri ticareti de yüzyıllarca yapılmıştır. Bir sanayi kolu olarak tekstilin ortaya çıkması ise sanayi devrimi ile İngiltere’de başlamıştır. 18. yüzyılın ikinci yarısında mekanik iplik eğirme yöntemleri geliştirilmiştir. Ticari bir kullanıma sahip olan ilk mekanik dokuma tezgahını İngiliz din adamı Edward Cartwright 1785’de gerçekleştirmiş ve patentini almıştır. Üretim tekniklerindeki gelişmeye paralel olarak sırasıyla su, buhar ve elektrik kullanılarak çalışan tesislerde tekstil üretimi gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Daha sonra desen tekniği ve moda endüstrisinin de artan önemine paralel olarak Fransa, ABD ve İtalya’da bu sanayi gelişmiştir. 1830’da dikiş makinesi, 1900’lerde de sentetik elyafların geliştirilmesi, tekstil kimyası ve makinesi alanlarındaki çeşitli gelişmeler paralelinde tekstil ve hazır giyim sanayi gelişimini sürdürmüştür.

Türkiye’de tekstil ve hazır giyim sanayinin temelleri Osmanlı İmparatorluğu döneminde atılmıştır. Dokuma konusunda Denizli ve Tokat, ipekli ürünler konusunda da Bursa bölgesinde küçük işletmeler halinde üretim yapılmıştır. 1915 yılında önde gelen 22 kamu sanayi işletmesinin 18’i, 28 anonim şirketin 10’u, 214 özel sektör işyerinin 45’i ve toplam 264 sanayi işyerinin 73’ü bu sanayide faaliyet gösteriyordu. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Sümerbank’ın kuruluşu ile birlikte tüm tekstil ve konfeksiyon fabrikaları ve atölyeleri bu kuruluş çatısı altında toplanmıştır. Sümerbank yaptığı yatırımlar ve yetiştirdiği personelle özel sektöre öncülük etmiş Sümerbank’ta oluşan birikimin zaman içinde özel sektöre de aktarılması sağlanmıştır.

1950’li yıllarda başlayan özel sektör yatırımları zaman içinde gelişmiş, zamanla kamunun bu alanda üretici rolü azalmıştır. 1952 yılında sektör üretimi içinde yüzde 28 olan özel sektör payı 1962 yılında yüzde 62’ye, 1990 yılında ise yüzde 90’ın üzerine çıkmıştır. Halen kamunun bu sektörde payı yüzde 1’in altındadır. Sümer halı’ya ait Isparta halı fabrikasında halı ipliği üretilmekte ayrıca Sümer halı ve bazı diğer kamu kurumları tarafından el halısı üretimi gerçekleştirilmektedir. Sektörde, 1950’li yıllardan sonra özel sektörün öncülüğünde gelişim başlamış ve 1960’lardan sonra sentetik elyaf üretimine başlanmıştır. Planlı dönemde uygulanan ithal ikamesi politikası ve teşvik tedbirlerinin de katkısıyla 1960-70 yılları arasında sektörde daha ileri teknoloji kullanılmaya ve işlenmiş ürün imal edilmeye başlanmış, 1960-80 yılları arasında önemli bir teknik deneyim kazanılmıştır. 1980 yılından sonra uygulanan, serbest piyasa ekonomisine dayalı dışa açılma ve ihracatı teşvik politikaları ile birlikte, özellikle 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren tekstil ve hazır giyim ihracatı önemli oranda artmış ve ihracatın en önemli kalemi haline gelmiştir. 1990’lara gelindiğinde ise toplam ihracat içindeki sektörün payı yüzde 40’a kadar çıkmıştır. 1980’li yılların başında daha çok iplik, elyaf, kumaş gibi tekstil mamulleri ihraç eden Türkiye, 1984 yılından sonra daha fazla konfeksiyon mamulü ihraç etmeye başlamış, daha uç ürün olması nedeniyle toplam katma değeri tekstil mamullerinden yüksek olan konfeksiyon mamullerinin ihracatı 1990’lı yıllarda artarak devam etmiş ve sektörün üretim, ihracat ve istihdam içinde önemi artmıştır.

1.2. Sektörün Ürünleri ve Sınıflandırması

Tekstil ve hazır giyim sektörü, elyaf ve ipliği kullanım eşyasına dönüştürecek süreçleri kapsayan işlemleri içerir. Bu tanıma göre; sektör elyaf hazırlama, iplik, dokuma, örgü, boya, baskı, apre, kesim, dikim üretim süreçlerini kapsamaktadır. Elyaftan iplik ve mamul kumaşa kadar olan kısım tekstil, kumaştan giyim eşyası elde edilene kadar olan süreç ise hazır giyim sektörünün içinde değerlendirilmektedir.

Sektörün nihai kullanıma yönelik ürünleri çok genel olarak hazır giyim, hazır eşya ve teknik tekstiller olarak gruplandırılmaktadır. Bu kapsamda çorap, kazak, gömlek, pantolon, takım elbise gibi giyim eşyası; perde, çarşaf gibi ev tekstili, halı ve diğer tekstil yer kaplamaları; ağ, ip, kablo, taşıyıcı tekstil bandı, branda, koruyucu bez, filtre, paraşüt, fren bezi, keçe gibi diğer tekstil ürünleri yer almaktadır.

“Tüm Ekonomik Faaliyetlerin Uluslararası Standart Sanayi Sınıflaması Üçüncü Revizyon (ISIC-Rev.3)”da 17 no lu ikinci ayrıntı düzeyinde tekstil, 18 no lu ikinci ayrıntı düzeyinde ise hazır giyim sektörleri sınıflandırılmaktadır:

17 :Tekstil Ürünleri İmalatı

171 :Tekstil İplikçiliği, Dokumacılığı ve Aprelenmesi

1711 :Tekstil Elyafının Hazırlanması ve İplik Haline Getirilmesi, Dokumacılığı

1712 :Tekstilin Aprelenmesi

172 :Diğer Tekstil Ürünleri İmalatı

1721 :Giyim Eşyası Dışındaki Hazır Tekstil Ürünleri İmalatı

1722 :Halı ve Kilim İmalatı

1723 :Halat, İp, Sicim ve Ağ İmalatı

1729 :Başka Yerde Sınıflandırılmamış Tekstil Ürünleri İmalatı

173 :Trikotaj (Örme) Ürünleri İmalatı

1730 :Trikotaj (Örme) Ürünleri İmalatı

17301 :Trikotaj (Örme) ve Tığ İşi Kumaş İmalatı

17302 :Trikotaj (Örme) ve Tığ İşi Çorap İmalatı

17303 :Trikotaj (Örme) ve Tığ İşi Kazak, Hırka vb. Ürünleri İmalatı

18 :Giyim Eşyası İmalatı, Kürkün İşlenmesi ve Boyanması

181 :Kürk Hariç Giyim Eşyası

1810 :Kürk Hariç Giyim Eşyası

18101 :Deri Giyim Eşyası

18102 :İş Giysileri İmalatı

18103 :Diğer Dış Giyim Eşyası İmalatı

18104 :İç Giyim Eşyaları İmalatı

18105 :Diğer Giyim Eşyası ve Aksesuarları İmalatı

182 :Kürkün İşlenmesi ve Boyanması

Türk Gümrük Tarife Cetvelinde kullanılan “Gümrük Tarife ve İstatistik Pozisyonu (G.T.İ.P)” koduna göre de; tekstil ve hazır giyim sektörü; dokumaya elverişli maddeler ve bunlardan mamul eşya ana başlığı altında yer alan 50-63. fasıllarda tanımlanmaktadır. Bu sınıflamaya göre 50-60. fasıllar arası tekstil, 61-63. fasıllar arası ise hazır giyim sektörü olarak değerlendirilmektedir:

50. fasıl: İpek (elyaf, iplik, dokuma)

51. fasıl: Yün (elyaf, iplik, dokuma)

52. fasıl: Pamuk (elyaf, iplik, dokuma)

53. fasıl: Diğer Bitkisel Lifler (elyaf, iplik, dokuma)

54. fasıl: Suni ve Sentetik Filamanetler (elyaf, iplik, dokuma)

55. fasıl: Suni ve Sentetik Devamsız Lifler (elyaf, iplik, dokuma)

56. fasıl: Vatka, Keçe, İp, Sicim, Ağ

57. fasıl: Halı ve Diğer Yer Döşemeleri

58. fasıl: Özel Dokunmuş Kumaş (duvar halısı, dantela vs)

59. fasıl: Emdirilmiş, Lamine Kumaş ve Teknik Eşya

60. fasıl: Örme Kumaş

61. fasıl: Örme Giyim Eşyası ve Aksesuarları

62. fasıl: Örülmemiş Giyim Eşyası ve Aksesuarları

63. fasıl: Diğer Hazır Eşya

Bu sınıflamalara ek olarak, ISIC Rev 2 sınıflamasına göre tekstil sektörü 321., hazır giyim ise 322. kısımda gösterilmekte; Uluslararası Standart Ticaret Sınıflamasına (SITC Rev 3) göre ise tekstil sektörü 65., hazır giyim ise 84. kısımlarda yer almaktadır. Ayrıca, ISIC bazlı AB ülkelerinde NACE ve NAFTA üyesi ülkelerde NAICS sınıflandırması da sektörde yaygın olarak kullanılan diğer sınıflamalardır.

1.3. Dünyada Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Sanayi

Tekstil ve hazır giyim sanayi, ürünlerinin temel bir tüketim malı olması, nispeten düşük sermaye ihtiyacı, sağladığı istihdam imkanı, üretim sürecinde yaratılan katma değer ve ihracat imkanları nedeniyle gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınma sürecinde önemli rol oynayan bir sanayi dalıdır. Tekstil ve hazır giyim sanayi, sanayileşme sürecinin ilk başladığı sektörlerden birisidir. 19. yüzyılın ilk yarısında İngiltere, 20. yüzyılın başlarında Japonya, 1950’lerde Tayvan ve Güney Kore sanayileşme süreçlerinin başlarında bu sanayiyi geliştirerek sermaye birikimi sağlamış, ihracat ve üretim tecrübesi edinmişlerdir. Bu yolla edinilen sermaye, bilgi birikimi ve tecrübe sermaye ve bilgi yoğun diğer sektörlerin gelişmesinde katkı sağlamıştır. Günümüzde de tekstil ve hazır giyim sanayi sermaye sıkıntısı yaşayan, ucuz işgücüne sahip gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmalarında benzer bir rol oynamaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde tarife ve tarife dışı engellerle en çok korunan sanayi sektörü tekstil ve hazır giyim sanayidir.Diğer sektörlerle kıyaslandığında düşük bir sermaye yatırımı ile yüksek oranlı bir istihdam sağlayabilmesi, gelişmekte olan ülkelerin bu sektörde gelişmeyi hızlandırabilmek için doğrudan veya dolaylı teşvikler vermesine, dışarıdan gelen rekabete karşı korumacı politikalar uygulamalarına neden olmaktadır. Benzer şekilde, gelişmiş ülkeler de sektörün sağlamış olduğu istihdamı en azından koruyabilmek amacıyla kendi iç pazarlarını yabancı rakiplerine karşı korumakta, sektörde yeni teknolojilerin ve üretim yöntemlerinin kullanılmasını özendirici politikalar uygulamaktadır. Bu nedenle, tekstil ve hazır giyim sanayi dünyada rekabetin en fazla yaşandığı sektörlerden birisidir.

1.4.İmalat Sanayi İçinde Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Sanayileri

Üretim ağırlıkları itibariyle imalat sanayi içinde tekstil ve hazır giyim sektörleri gelişmekte olan ülkelerde çok daha fazla paya sahiptir. Tekstil ve hazır giyim sanayi, bölgeler arasında Asya’da en büyük paya sahiptir. Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Portekiz, Tunus ve Türkiye’de imalat sanayi katma değeri içinde tekstil ve hazır giyim sanayi yüksek paya sahiptir. En büyük tekstil ve hazır giyim üreticisi olan Çin’de katma değer içinde tekstil ve hazır giyim sanayinin payı, diğer sanayilerdeki daha hızlı gelişmeye bağlı olarak azalma eğilimdedir.

Tablo 1. Bölgelerin İmalat Sanayi Katma Değeri İçinde Tekstil ve Hazır Giyim

Tablo 2. Ülkelerin İmalat Sanayi Katma Değeri İçinde Tekstil ve Hazır Giyim

Tablo 3. Dünya İmalat Sanayi ile Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi İhracatı

Tekstil ve hazır giyim sanayi ihracatı dünya imalat sanayi ihracatı içinde önemli bir paya sahiptir. Tekstil ve hazır giyim ihracatı genel olarak artma eğilimini sürdürse de imalat sanayi içindeki payı yıllar içinde azalma eğilimindedir.

1.5. Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Sanayilerinde Dış Ticaret

Tablo 4.’de görüldüğü gibi, tekstil ve hazır giyim sanayi ihracatı dünya imalat sanayi ihracatı içinde önemli bir paya sahiptir ve ihracat zaman içinde artmaktadır.

Tablo 4. Dünya Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi İhracatı (milyon dolar)

Dünya tekstil ve hazır giyim sanayi ticareti, ticarette kısıtlayıcı önlemlere rağmen, dünya tekstil ve giyim sanayi üretiminden çok daha hızlı oranda artmaktadır. Üretim tesislerinin taşınması ve önemli pazarlar olan gelişmiş ülkelerde yeni yatırımların azalması, buna karşılık gelişmekte olan ülkelerde yatırımların yoğunlaşması bu duruma neden olmaktadır. Bir başka önemli husus da fiyatlardaki değişimdir. Artan rekabet ve verimlilik artışına bağlı olarak birim fiyatlarda düşme yaşanmakta bu da üretim ve ticaret artışının miktara göre daha düşük görünmesine neden olmaktadır.

Tablo 5. Dünya Tekstil ve Hazır Giyim Üretimi ve İhracatı (milyar dolar)

Tekstil ve hazır giyim sanayi ihracatında, Tablo 6. da görüldüğü üzere gelişmekte olan ülkelerin dünya ticareti içindeki payı artmaktadır. Tekstil ve özellikle hazır giyim sanayi diğer imalat sanayi sektörlerine göre daha emek yoğun bir sanayidir. Özellikle hazır giyim sanayinde gelişmekte olan ülkelerin dünya ihracatı içindeki payı daha fazla artmaktadır. Gelişmiş ülkeler halen tekstil üretiminde ve ihracatında nispeten söz sahibi olmaya devam ederken, hazır giyim sanayi üretimlerini işgücü maliyetlerinin düşük olduğu gelişmekte olan ülkelere kaydırmaktadırlar.

Tablo 6. Gelişmiş ve Diğer Ülkelerin Tekstil ve Hazır Giyim İhracatı (milyon dolar)

Tablo 7. Dünya Bölgesel Tekstil ve Hazır Giyim Ticareti (milyar dolar ve yüzde pay)

NAFTA, AB gibi bölgesel entegrasyon ve bölgesel tercihli ticaret anlaşmalarının da etkisiyle bölgeler içi tekstil ve hazır giyim ticareti halen önemli paya sahiptir. 2004 yılı itibariyle kıtaların kendi içinde gerçekleştirdikleri ticaretin sektör ticareti içindeki payı tekstilde yüzde 57,1 iken, hazır giyimde yüzde 47,2’dir. Ancak bu oranda son yıllarda bir azalma da yaşanmaktadır. Dolayısıyla, tekstil ve hazır giyim üretimi ve ihracatı zaman içinde gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru kayarken öncelikle bölgesel yakınlık ve tercihli ticaret anlaşmaları kaymanın yönünde belirleyici olmaktadır.

Tablo 8. Önemli Tekstil İhracatçısı Ülkeler

2005 yılı DTÖ verilerine bakıldığında; 2004 yılı itibariyle, Çin, AB ülkeleri, ABD, G. Kore, Tayvan en büyük tekstil ihracatçısı ülkelerdir. Çin, AB ülkeleri, Hindistan, Türkiye ve Pakistan son yıllarda dünya ticaretindeki paylarını artırırken diğer önemli ihracatçıların payları azalmaktadır. Çin ve Türkiye 2000-2004 döneminde en yüksek oranlı tekstil ihracatı artışı gerçekleştirirken, G. Kore, Tayvan, Endonezya ve Meksika’nın ihracatı azalmıştır. Pakistan, Hindistan ve Türkiye için tekstil ihracatı ülkenin ihracat geliri içinde önemli paya sahip iken, özellikle gelişmiş ülkelerde bu oran oldukça düşüktür. Tüm önemli ihracatçı ülkelerde tekstil ihracatının toplam ihracat içindeki payı azalmaktadır. AB ülkeleri içinde İtalya Almanya, Belçika ve Fransa önemli tekstil ihracatçısı ülkelerdir. AB ülkelerinin tekstil ihracatı ayrıca aşağıdaki Tablo 9. ve 10. da verilmektedir.

Tablo 9. AB Ülkeleri Tekstil İhracatı

Tablo 10. AB Ülkeleri Hazır Giyim İhracatı

Tablo 11. Önemli Hazır Giyim İhracatçısı Ülkeler

Görüldüğü üzere 2004 yılı itibariyle, Çin, AB ülkeleri, Türkiye, Meksika ve Hindistan en büyük hazır giyim ihracatçısı ülkelerdir. Çin, AB ülkeleri, Türkiye, Romanya, Vietnam ve Tunus son yıllarda yüksek oranda ihracat artışı gerçekleştirerek dünya ticaretindeki paylarını artırırken, ABD, G.Kore ve Meksika’nın payı azalmıştır. Bangladeş, Tunus, Romanya ve Türkiye için hazır giyim ihracatı ülkenin ihracat geliri içinde önemli paya sahip iken, bu pay Çin ve Hindistan’da nispeten daha düşüktür. Önemli ihracatçı olan gelişmiş ülkelerden AB ülkeleri, ABD ve G.Kore’nin ihracatında bu sektörün payı oldukça düşüktür. Önemli ihracatçı ülkelerden sadece Vietnam’ın hazır giyim ihracatının toplam ihracat içindeki payı artmaktadır. AB ülkeleri içinde İtalya Almanya, Fransa ve Belçika önemli hazır giyim ihracatçısı ülkelerdir. AB ülkelerinin hazır giyim ihracatı ayrıca Tablo 10 da verilmektedir.

Tablo 12. Önemli Tekstil İthalatçısı Ülkeler

Bakıldığında 2004 yılı itibariyle AB ülkeleri, ABD, Çin, Meksika ve Japonya en büyük tekstil ithalatçısı ülkelerdir. Tekstil ürünleri nihai kullanım eşyası olabildiği gibi esas olarak hazır giyim ürünlerinin girdisi olduğu dikkate alındığında hazır giyim ihracatını artıran ülkelerden tekstil üretim kapasitesi yetersiz kalanların tekstil ithalatı artmaktadır. Bu şekilde, Türkiye, Vietnam ve Romanya’nın dünya tekstil ithalatı içindeki payları artan hazır giyim ihracatlarına bağlı olarak yükselmektedir. G. Kore ve Meksika’nın tekstil ithalatındaki payı azalan hazır giyim ihracatına bağlı olarak düşmektedir. Sadece Türkiye ve Vietnam’ın tekstil ithalatının ülkenin toplam ithalatı içindeki payı artmaktadır.

Tablo 13. Önemli Hazır Giyim İthalatçısı Ülkeler

Hazır giyim ürünleri en çok gelir seviyesi yüksek ülkeler tarafından ithal edilmektedir. 2004 yılı itibariyle AB ülkeleri, ABD ve Japonya en büyük hazır giyim ithalatçısı ülkedir. Bu üç ülkenin hazır giyim ithalatı toplam dünya ithalatının yüzde 60’ını aşmaktadır. Kısa vadede bu üç pazarın önemini koruması beklenmektedir, orta vadede ise gelişmekte olan ülkelerde gelir artışına bağlı olarak yeni pazarlar oluşabilecektir. 2000-2004 döneminde AB ülkeleri, G. Kore ve Avustralya ithalatında yüksek oranlı artışlar yaşanmıştır.AB ülkeleri ve ABD dünyanın en büyük tekstil ve hazır giyim ithalatçısıdır.Bu iki pazar 2004 yılında toplam 183 milyar dolarlık tekstil ve hazır giyim ürünü ithal ederek dünya ithalatı içinde yüzde 40’ın üzerinde paya sahip olmuştur. Özellikle nihai ürün olan hazır giyim ithalatında bu iki pazarın payı çok daha yüksektir. AB ülkeleri ve ABD hazır giyim ithalatı 142 milyar dolar ile toplam dünya hazır giyim ithalatının yüzde 55’ini oluşturmaktadır.

2. Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Ürünleri ile İlgili Uluslararası

Düzenlemeler

Tekstil ve hazır giyim ürünleri ile ilgili uluslararası düzenlemeleri, konunun daha iyi anlaşılabilmesi bakımından, temel farklılıkların görüldüğü iki ayrı dönem esasında incelemelidir. Bu dönemlerden ilki anılan ürünlere uygulanan korumacı önlemlerin dününü, diğeri ise bugününü ve bir ölçüde yarınını belirleyen kuralların oluştuğu ve uygulamaya konulduğu dönem olarak değerlendirilmektedir. Tekstil ve hazır giyim dış ticareti diğer imalat sanayi sektörlerinden farklı olarak kısıtlamalara ve özel kurallara tabi olarak yürütülmüştür. 1950’li yıllarda başlayan tekstil ve hazır giyim ticaretinde miktar kısıtlamaları günümüzde azalarak da olsa sürdürülmektedir. Planlanan geçiş döneminin ardından bu kısıtlamaların kaldırılması ve tekstil ve hazır giyim ticaretinin DTÖ’nün genel kurallarına tabi olarak sürdürülmesi öngörülmektedir. Kotaların kalkması sonrasında da gerek gümrük vergileri gerekse anti damping gibi ticaret politikası önlemleri bu sektör ticaretinde etkili olması beklenmektedir.

Yukarıda ifade edilen nedenle, bu bölümün alt başlıklarında söz konusu dönemler ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır.

2.1.ÇEA ( MFA) Dönemi

Bu dönem anılan ürünlerin uluslararası ticaretinin sınırlanmaya çalışıldığı ve sektördeki korumanın doruk noktasına ulaştığı bir dönem olarak bilinmektedir. Dönem de diğer bir söyleyişle uygulanan miktar kısıtlamaları, gelişmiş ülkelerdeki tüketici fiyatlarını olumsuz yönde etkilemiş ve bu ülkelerin yaptığı harcamaların artmasına neden olmuştur.

Yukarıda kısaca temas edilen etkilerin, Dünya Bankası ve OECD tarafından yapılan muhtelif araştırmalarla ölçülmeye çalışıldığı gözlemlenmektedir. Ayrıca, benzeri çalışmalarla, gelişmiş ülkelerdeki işsizliğin tek kaynağının gelişme yolundaki ülkelerden yapılan ithalat olmadığı, aksine hem üretimin artmasına hem de işsizliğe neden olan esas faktörün, üretimde kullanılan modern makineler olduğu ortaya konulabilmiştir.

Tekstil ve konfeksiyon ürünleri ticaretine getirilen kısıtlamaların dayanak bulduğu düzenlemeler hakkında fikir vermesi açısından tarihi gelişimi gösteren liste aşağıda özet halinde sunulmaktadır.

•Kısa Dönem Pamuklu Sözleşmesi -1961

•Uzun Dönem Pamuklu Sözleşmesi -1962

•Çok Elyaflılar Sözleşmesi -1974 – 1994

Belirtilen sözleşmeler ile tekstil ve ürünleri ticaretinin GATT normlarının dışında tutulduğunun vurgulanmasında yarar görülmektedir.

2.2. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Dönemi

İçinde bulunduğumuz dönem, dış ticaret politikasını düzenleyen hemen hemen bütün kuralları doğrudan veya dolaylı etkileyen bir dönemin başlangıcı olma özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, tekstil ve konfeksiyon sektörünü de etkileyen kurallara ilişkin özel bir anlaşma bu döneme adını veren ve 1.1.1995 tarihinde yürürlüğe giren Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş (DTÖ) Anlaşması ekinde yer almıştır. Diğer ticaret politikası araçları açısından da uluslararası kuralları yeniden düzenleyen ve ulusal mevzuatların bu kurallara uyumlu olması zorunluluğunu getiren özel Anlaşmalar da bu dönemin başlangıcında yürürlüğe konulmuştur.

2.3. TGA Dönemi

Söz konusu dönem, DTÖ Tekstil ve Giyim Eşyası Anlaşmasının 1.1.1995 tarihinde yürürlüğe girmesi ile başlamış olup, 10 yıllık geçiş dönemi içerisinde, mevcut miktar kısıtlamalarının kademeli bir şekilde azaltılması, kaldırılması ve de bu kapsamdaki ürünlerin GATT 1994’e entegre edilmesi şeklindeki kuralların hayata geçirilmesi ön görülmektedir. Ayrıca, bu dönem içerisinde entegre edilen ürünlerle ilgili olarak DTÖ Korunma Önlemleri Anlaşmasında öngörülen usul ve işlem sürecine riayet edilerek korunma önlemlerinin yürürlüğe konulabileceği hususunun hükme bağlandığının belirtilmesi de gerekmektedir. Geçiş dönemi içerisinde öngörülen soruşturma mekanizmasına göre korunma önlemi alınabileceği de hükme bağlanmış olup, bu korunma önlemi ise, miktar kısıtlaması (kota) başta olmak üzere mevcut gümrük tarifelerinin yükseltilmesi şeklinde uygulamaya konulabilmektedirler. Avrupa Birliği başta olmak üzere Kıta Avrupası’nda yer alan ülkelerin ağırlığı miktar kısıtlamalarına verdiği gözlemlenmektedir.

Anılan dönem, söz konusu ürünler için tatbik edilen korunma önlemlerinin, bugününü büyük ölçüde ve yarının ne olacağını kısmen şekillendirmektedir. Bu noktada, dönemlerin şekillenmesinde diğer ticaret politikası araçlarının da etkisinin bulunduğu hususunun gözden uzak tutulmaması gerekmektedir. Bu etkileşimin derecesi önlemden önleme veya dönemden döneme göre farklılıklar da gösterebilmektedir.

2.3.1.TGA Teknik ve Hukuki Açıdan Temel Özellikleri

Anılan anlaşma, belirlenen 10 yıllık dönemde tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin ne şekilde ve hangi tarihlerde GATT’a entegre edilmesi gerektiği; uygulamadaki kotaların ne şekilde genişletilerek etkisinin azaltılmasını takiben kaldırılacağı hususunu ayrıntılı bir şekilde hükme bağlamıştır.

Söz konusu anlaşma özet olarak;

•Tekstil ürünleri ticaretinin GATT’a entegre edilmesi ve entegrasyonun metodolojisi (yöntemi),

•Geçiş dönemi korunma önlemlerinin yürürlüğe konulabilmesine ilişkin kurallar,

•ÇEA (MFA) kapsamı dışındaki kısıtlamaların da GATT’a entegrasyonu,

•Gri-alan önlemlerinin bertaraf edilmesi,

•Kotaların hangi oranlarda ve hangi dönemler için genişletilerek etkisinin azaltılacağı

konusunda ayrıntılı hükümler içermektedir.

3. Ticaret Politikası Araçları

Bilindiği üzere, ticaret politikası araçları kapsamına dampinge karşı önlemler, telafi edici önlemler ve korunma (miktar kısıtlamaları) önlemleri girmektedir. Bunlardan dampinge karşı önlemler, dampingli ithalatın; telafi edici önlemler ise sübvansiyonlu (devlet destekli) ithalatın yerli üretim dalları üzerinde oluşturduğu zarar veya zarar tehdidinin ortadan kaldırılması amacıyla uygulamaya konulabilmektedir.

Diğer bir ticaret politikası aracı olan miktar kısıtlaması, ithalat artışlarının yerli sanayi üzerinde oluşturduğu ciddi zarar veya zarar tehdidinin ortadan kaldırılması temel prensibine dayanmaktadır. Diğer bir söyleyişle, sanayi dallarının ithalatın oluşturduğu rekabete uyum sağlayabilmeleri, yeniden yapılanmaları ve dolayısıyla rekabet edebilirliklerinin artırılması için vakit kazanmalarına yönelik olarak yürürlüğe sokulmaktadır.

Adı geçen ticaret politikası tedbirleri sırası ile DTÖ Anti-Damping Anlaşması, Sübvansiyonlar Anlaşması ve Korunma Önlemleri Anlaşması hükümlerine dayanan ulusal mevzuatlar çerçevesinde yürütülen soruşturmalar sonucunda uygulamaya konulabilmektedirler. Konuya ilişkin olarak, oluşabilecek ihtilafların çözümü için İhtilafların Halli Organı’nın öngördüğü mekanizmanın işletileceği de belirtilen anlaşmalarla ayrıca karara bağlanmış bulunulmaktadır. Belirtilen kapsamda yapılacak işlemlerin ve uygulamaların DTÖ platformuna götürülebileceği ihtimalinden hareketle, bütün eylemlerin belirtilen anlaşmalara uygun bir tarzda gerçekleştirilmesine özel bir önem verilmesi gerektiği hususu önem taşır. Uygulanan miktar kısıtlamalarının, ürünün kapsamında bulunduğu DTÖ Anlaşmasına göre, ya Tekstil ve Giyim Eşyası Anlaşması ya da Korunma Önlemleri Anlaşmasına dayandığını belirtmek gerekmektedir. Ayrıca, diğer önemli bir konu ise belirtilen ticaret politikası araçlarının tekstil ve konfeksiyon ürünlerine uygulanan ve uygulanabilecek korunma önlemlerinin bugününü kısmen ve yarınını ise tamamen şekillendireceği hususudur.

3.1. Dampinge Karşı Önlemler

Anılan ticaret politikası araçları içerisinde en fazla uygulamaya konulma özelliğini taşıyan dampinge karşı önlemler, tekstil ve konfeksiyon sanayi ürünlerine de uygulanmaktadır. Uygulamaların boyutu hakkında fikir vermesi bakımından 31.12.1997 tarihi baz alınarak dampinge karşı vergileri en fazla uygulayan ülkelere yapılan inceleme sonucunda, tekstil ürünleri için yürürlüğe konulan dampinge karşı önlemlere Avusturalya, Kanada, uygulamalarında rastlanılmadığı; ABD, AB, Meksika ve Türkiye uygulamalarında yer verildiği anlaşılmaktadır. Konuya ülkemiz uygulamaları açısından bakıldığında, halen uygulanan 35 adet önlemin 5’ini tekstil ürünleri için yürürlüğe konulan önlemlerin oluşturduğu; başlatılan 95 adet soruşturmanın 28’inin ise bu ürünler için sürdürülmüş olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Adı geçen ülkelerce, genellikle, tekstil ürünlerinden elyaf çeşitleri, suni ve sentetik iplik, pamuk ipliği ve mensucat çeşitleri dampinge karşı vergilere konu edilmişlerdir. Bununla birlikte, 1.1.1995 tarihinden sonra çok sayıda ülkenin DTÖ Anti- Damping Anlaşmasına uyumlu yeni yasal düzenlemesini yaptığı ve uygulamaya başladığı görüşü doğrultusunda, dampinge karşı soruşturmaların ve vergilerin domino etkisi ile yayıldığını ileri sürmek mümkündür. Ülkelerin dış ticaretlerindeki serbestleşmenin boyutu ve ithalatın gelişimine paralel olarak söylenen önlemlerin kapsamına tekstil ürünlerinin daha geniş anlamda dahil edilebileceği ihtimali yüksektir.

3.2. Telafi Edici Önlemler

Telafi edici önlem, dünya uygulamasında bugüne kadar en fazla karşılaşılan ikinci ticaret politikası aracı olma özelliğine sahip bulunmaktadır. Ancak, tekstil ve konfeksiyon ürünlerine uygulanan telafi edici önlemler, doğası gereği sınırlı sayılara ulaşabilmiştir. Bu sonucun bir nedeni, bu ürünlere uygulanan kotaların teşkil ettiğini ileri sürmek mümkün gözükmektedir. Diğer bir önemli nedeni ise dampinge karşı vergilerin, iç fiyatların devlet destekli olmadığı hallerde telafi edici önlemleri bir ölçüde ikame edebilmesi gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Ülkemizce de bugüne kadar telafi edici önlem uygulaması yapılmamıştır. Bunun temel nedeni yukarıda ileri sürülen gerekçelere ek olarak, konuya ilişkin başvurularda bulunulmamasıdır. Bu noktada, sınırlı sayıda da olsa ülkemiz ihraç ürünlerinin diğer ülkelerin telafi edici önlem uygulamalarına konu edilebildiği gözlemlenmektedir. Söz konusu alandaki olumsuz etkinin giderilmesi veya bu etkiyle hiç karşılaşılmaması için en etkin yöntem, devlet tarafından verilen veya özel kesim tarafından talep edilen desteğin, Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Tedbirler Anlaşmasının hükümlerine uygun olmasıdır.

3.3. Kota Uygulaması

İkinci Dünya Savaşının ardından 1947 yılında imzalanan GATT (General Agreement on Tariffs and Trade-Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) ile dünya ticaretinin serbestleşmesi amaçlanmıştır. 1950’li yıllarda dünya ticaretindeki serbestleşme ve ucuz işgücü avantajını kullanan, başta o zaman halen ekonomik gelişmesinin ilk aşamalarında olan Japonya ve diğer gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere tekstil ve hazır giyim ihracatlarının önemli oranda artması, gelişmiş ülkeleri önlem almaya yönlendirmiştir. Bu ihracat artışının özellikle pamuklu tekstil ürünlerinde görülmesi, pamuklu tekstil ürünlerinde ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan tekstil ihracatçısı ülkelerle iki taraflı gönüllü ihracat kısıtlamasına yönelik anlaşmalar imzalamasına neden olmuştur. Böylelikle hem ihracat yapan ülke için belirli bir miktar ihracat garanti edilmiş, hem de ithalatçı ülke için ithalattaki aşırı artışın ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri azaltılmaya çalışılmıştır. Artan tekstil ve hazır giyim ithalatının yarattığı uluslararası soruna kısa vadede, “pazar bozulması”na karşı kota uygulanmasını sağlayarak bir çözüm getirmek ve uzun vadede bu soruna çözüm önerisi getirmek amacıyla bir komite oluşturmak üzere 1961 yılında “Kısa Dönem Pamuk Anlaşması” imzalanmıştır. Anlaşma 1962 yılında “Uzun Dönem Pamuk Anlaşması” kısa adıyla ve ağırlığı yüzde 50’den fazla pamuk ihtiva eden ürünlerde pazar bozulması halinde miktar kısıtlaması getirilmesine izin verecek şekilde beş yıl süreli olarak revize edilmiştir. Bu anlaşma daha sonraki revizyonlarla 1973 yılına kadar uzatılmıştır. 1974 yılında pamuklu tekstil ve hazır giyim ürünlerinin yanında sentetik elyaftan mamul ürünlerin ithalatında ciddi artışlar yaşanması nedeniyle “Çok Elyaflılar Anlaşması (MFA)” kısa adıyla bilinen anlaşma imzalanmıştır. Anlaşmada ihracatçı ülkelere artan miktarda ihracat kotası garanti edilirken ithalatçı ülkelerde de pazar bozulmasını önleme imkanı sağlanmıştır. Ancak pratikte bu anlaşma ile, pamuklu tekstil ve hazır giyim ürünlerine uygulanan kotaların suni-sentetik ve yünlü tekstil ve hazır giyim ürünlerinde de uygulanması sağlanmıştır. Çok Elyaflılar Anlaşması kapsamında AB, ABD, Kanada, Avusturya, Finlandiya ve Norveç kota uygulamasını yürütmüştür. Bu anlaşma çeşitli kereler müzakere edilip değişiklik ve düzenlemeler yapılarak 1995 yılına kadar uygulanmaya devam edilmiştir. Uruguay Round müzakereleri sonucu 1995 yılı başında Dünya Ticaret Örgütü oluşturulmuştur. Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması çerçevesinde Çok Elyaflılar Anlaşması yerine “Tekstil ve Giyim Anlaşması (Agreement on Textiles and Clothing-ATC)” yürürlüğe girmiştir. Tekstil ve Giyim Anlaşması kapsamında AB, ABD, Kanada ve Norveç kota uygulamasını yürütmüştür. Daha önceki anlaşmadan farklı olarak Tekstil ve Giyim Anlaşması tekstil ve hazır giyim ürünlerine uygulanan kısıtlamaların 2005 yılına kadar tedricen kaldırılmasını öngörerek, dünya tekstil ve hazır giyim ticaretinin serbestleşmesini şekillendiren hükümleri içermektedir. Anlaşmada, 2005 yılı başında anlaşmanın yürürlükten kalkmasıyla tekstil ve hazır giyim ürünlerinin DTÖ’nün genel kuralları çerçevesinde ticaretinin yapılması öngörülmüştür.

Tekstil ve Giyim Anlaşması, 10 yıllık geçiş sürecinde, kotaların dört kademede ve her kademede artan oranlarda kaldırılmasını öngörmektedir. Anlaşmaya göre 1990 yılı ithalatı baz alınarak anlaşmaya ekli kota uygulanabilir mal listesinde 1 Ocak 1995’te yüzde 16’sına, 1 Ocak 1998’de yüzde 17’sine, 1 Ocak 2002’de yüzde 18’ine, 1 Ocak 2005’te geri kalan yüzde 49’a karşılık gelen ürünlerin kota kapsamından çıkarılması ve kota uygulamasına devam edilen kategorilerde de kota miktarının önceki anlaşmadaki artış oranına göre 1995-1998 arasında yüzde 16, 1998-2002 arasında yüzde 25, 2002-2005 arasında yüzde 27 daha fazla artması öngörülmüştür. 2001 yılının sonunda da Çin, DTÖ üyeliğine kabul edilmiş ve anlaşmanın öngördüğü serbestleşmeden yararlanmaya başlamıştır. Anlaşma süresince öngörüldüğü şekilde kademeli serbestleşme yürütülmüş ve 2005 yılı başında Çin’e karşı uygulananlar da dahil olmak üzere tekstil hazır giyim ticaretinde kota uygulaması sona ermiştir. Ancak Çin’in DTÖ’ye katılım protokolü gereğince pek çok konuda düzenleme yapması ve sistemini DTÖ sistemine uyumlaştırması gerekmektedir. Protokole göre, Çin DTÖ kurallarına tam uyum sağlayıncaya kadar bu ülkeye karşı bazı özel uygulamalar yapılması mümkün olabilmektedir. Protokolün 15. maddesine göre anti damping önlemlerinde fiyat değerlendirmesi yapılırken 15 yıla kadar bu ülkenin pazar ekonomisi sayılmayabileceği, 16. maddesinde de 12 yıl süre geçerli olmak üzere Çin’den yapılan ithalatın pazar bozulması veya bozulma tehdidi yaratması durumunda bu ithalatın sınırlandırılabileceğine hükmedilmiştir. Ayrıca, Çin’in DTÖ’ye Katılımına İlişkin Çalışma Grubu Raporunda da tekstil ile ilgili özel bir bölüm yer almaktadır. Söz konusu çalışma grubu raporunun 242. paragrafında Çin menşeli tekstil ürünlerinin pazar bozulması yaratması durumunda Çin bir yıl süresince, bu ürünlerde ihracatını yüzde 7,5, yünlü ürünler için yüzde 6, artış ile sınırlandıracağını taahhüt etmiştir.

Tekstil ve Giyim Anlaşmasında, kotaların 1 Ocak 2005 tarihine kadar kademeli bir geçişle kaldırılması ve dolayısıyla kotasız döneme düzgün bir uyumun sağlanması öngörülse de anlaşmanın ekindeki kota uygulanabilir mal listesinin oldukça geniş kapsamlı olması, bu listedeki malların yüzde 49’unda kotaların 2005 yılı başına kadar sürmesi ve hangi malların hangi kademede kota kapsamı dışına çıkarılacağının ithalatçı ülkeler tarafından serbestçe belirlenebilmesi nedenleriyle bu öngörü gerçekleşmemiştir. Uygulamada, anlaşmanın öngördüğü kademeli geçiş tam olarak uygulanamamış ve en hassas diye tabir edilen mallarda ve özellikle hazır giyim ürünlerinde kotaların kaldırılması en son aşamaya bırakılmıştır. Dolayısıyla, anlaşmayla amaçlanan tekstil ve hazır giyim ticaretindeki serbestleşmenin en ciddi sonuçları 2005 yılı başından itibaren görülmüştür. Kotaların kalkması sonrasında Çin tekstil ve hazır giyim ihracatındaki artış çok daha yüksek oranlara ulaşmıştır. Sadece Çin lehine gelişmekte olan dış ticaret değişimi karşısında gelişmiş ve aynı zamanda tekstil ve hazır giyim ihracatçısı olan diğer gelişmekte olan ülkeler farklı tepkiler vermektedir. ABD ve AB, Çin’e karşı kendi pazarlarını koruma amaçlı önlemler almak üzere bazı girişimlerde bulunmuştur. Bu ülkeler ithalatı ciddi miktarda artan tekstil ve hazır giyim mal gruplarında tekrar kota uygulamasına başlamışlardır. Ancak, kotaların kalkması sonrası daha ucuz ithalat yolu ile tüketici refahının artması beklentisi bu ülkelerin korunma önlemi almada geç kalmasına neden olmuştur.

3.3.1 Kotaların Kaldırılmasının Beklenen Etkileri

Tekstil ve hazır giyim kotaları kaldırılmadan önce, kotaların kaldırılmasının etkileri konusunda yapılmış çok sayıdaki çalışmanın hemen hepsinde; küresel refahın artacağı, uluslararası ticaret hacminin artacağı, ithalatın ve üretimin daha az ülkede yoğunlaşacağı tespitleri yapılmıştır. Kota uygulamasının ilk etkisi, ithal malların yurt içinde arzını kısarak fiyatlarını yükseltmesidir. Fiyat artışları, gümrük vergilerine benzer etkiler doğurur. Bu bakımdan her kotaya denk bir gümrük tarifesi oranı vardır ve kotalar tarife oranlarının eşdeğeri olarak incelenebilirler. Tekstil ve hazır giyim ürünlerinde kotaların kaldırılacak olmasının kantitatif etkilerinin analizinde en önemli konu kotaların ticaret üzerindeki etkisinin tespitidir. Kotaların kalkmasının orta vadede ticaret üzerindeki etkileri konusunda DTÖ tarafından 2004 yılı içinde de bir model çalışması yapılmış ve çalışmanın sonuçları aşağıda özetlenmiştir. DTÖ tarafından yapılan çalışmada, kota uygulayan belli başlı ülkelerin bu uygulamalarının gümrük vergisi eşdeğerleri tabloda görülmektedir. Tabloda 1997 yılı temel alınarak, ISIC-Rev.3 sınıflandırmasına göre tekstil ve hazır giyim sektörlerinde kota uygulamasının gümrük tarife oranı eşdeğeri verilmiştir.

En büyük iki ithalatçı iç pazarını tekstile göre daha çok hazır giyim sektöründe korumaktadır. ABD’nin koruma oranları AB’ye göre daha yüksektir. Genellikle bazı ülkelere daha düşük bazılarına ise daha yüksek bir koruma uygulanmaktadır. Özellikle Çin ve Hindistan’a karşı en yüksek koruma uygulanmaktadır. Dolayısıyla kotalar hazır giyim ürünlerini daha fazla etkilemiş, Çin ve Hindistan ürünleri kotalarla daha fazla kısıtlanmış, farklı pazarlarda her ülke için değişik şartlar uygulanması rekabeti güçleştirmiştir. Ayrıca AB’nin daha açık bir ticaret politikası yürüttüğü dikkate alındığında, beklenen etkiye göre; ABD kotaların kalkmasından daha fazla etkilenecektir. Türkiye’nin en önemli pazarı olan AB’nin Çin ve Hindistan’a yüzde 0-10 aralığındaki tekstil hazır giyim gümrük vergilerine ek olarak yüzde 12-15 eşdeğerinde kota uyguladığı dikkate alındığında, Türkiye’ye kota uygulanmayan bu pazarda diğer ülkelere uygulanan kotaların kalkacak olması Türkiye açısından önemli bir dezavantaj oluşturacaktır. ABD’nin yüksek oranlı koruma uygulaması sebebiyle kotaların kalkması neticesinde bu ülke ithalatında ciddi bir artış beklenmektedir. AB ülkeleri ise daha serbest bir ticaret rejimi uygulamaktadır. Ancak, AB’nin tercihli ticaret sisteminin etkileri kotaların kalkmasıyla azalacaktır. Dolayısıyla AB’nin ithalatında ciddi bir artış beklenmemekle birlikte ithalat yapılan ülke paylarında değişiklikler olacaktır. AB’nin tekstil ve hazır giyimde kota uygulamasına son vermesi sonucu Çin ve Hindistan’ın paylarında ciddi artış beklenmektedir. Aynı zamanda Bangladeş’in payında da artış yaşanabilecektir. AB pazarında pay kaybedecek ülkeler başta Türkiye olmak üzere Afrika ülkeleri gibi tercihli ticaret sisteminden faydalanan ülkeler olacaktır. Ayrıca ABD, G.Kore gibi gelişmiş ülkelerin de bu pazardaki paylarında azalma olacaktır. Türkiye’nin kota uygulamasının kalkması sonucu AB ülkeleri tekstil ithalatı içindeki pazar payının yüzde 13’ten yüzde 12’ye, hazır giyim ithalatı içinde ise pazar payının yüzde 9’dan yüzde 6’ya düşmesi beklenmektedir.

Dikkat çekici bir başka husus, kota uygulaması nedeniyle şimdiye kadar çok farklı ülkelerden yapılan ithalatın daha az ülkede toplanmaya başlamasıdır. Özellikle hazır giyimde diğer ülkelerden yapılan ithalatta önemli oranda azalma beklenmektedir. Aşağıdaki tablolarda DTÖ tarafından GTAP/CGE modeli kullanılarak 1997 yılı uluslararası ticaret değerleri baz alınarak AB ve ABD/Kanada için, kotaların uygulandığı durumda ve kotaların uygulanmadığı varsayılarak hesaplanmış pazar Model sonuçlarına göre kotaların kalkması sonrası en ciddi değişikliklerin ABD hazır giyim pazarında olması beklenmektedir. ABD’nin şimdiye kadar iç pazarını koruma amaçlı önlemleri yoğun şekilde uygulaması tekstil hazır giyim ticaretinin liberalleşmesi sonrası bu ülkenin gerek ithalatının artmasına gerekse ithalat yapılan ülke kompozisyonunun değişmesine neden olacaktır. Bu ülke pazarına bu güne kadar tercihli ticaret anlaşmalarının avantajı ile önemli ihracat gerçekleştiren başta Meksika olmak üzere diğer bölge ülkelerinin paylarında azalma olabilecektir. Tekstil ithalatında bu ülke pazarında sıralama Çin haricinde değişmezken ülke paylarında önemli değişmeler olması beklenmektedir. Çin’in bu ülke tekstil pazarındaki payı artarken diğer ülkelerin payında gerilemeler görülebilecektir. Hazır giyim ithalatında çok önemli değişiklikler beklenmektedir. Çin’in ABD ve Kanada hazır giyim pazarında payının yüzde 16’dan yüzde 50’ye çıkması beklenmektedir. Benzer şekilde Hindistan’ın da bu ülkeler pazarından aldığı payın artması beklenmektedir. Böylece bu ülkeler hazır giyim pazarında Çin ve Hindistan’ın payı yüzde 65’i bulabilecek, başta Meksika olmak üzere diğer bölge ülkelerinin bu pazardan aldıkları payda önemli oranda düşme gözlenebilecektir. Tekstil ve hazır giyim ticaretinde kotaların kalkmasının etkisi ile ilgili bir başka genel denge modeli de AB Komisyonu tarafından yaptırılmıştır. 1997 yılı baz alınarak yapılan model çalışmasında kotaların kullanım oranları, kotalı ithalatın toplam ithalat içindeki payı ve ithalat ve ihracat birim fiyatları dikkate alınarak kotaların gümrük tarife eşdeğeri Tekstil ve Giyim Anlaşması gereğince 2002 yılındaki üçüncü kademe serbestleşme sonuçlarıyla karşılaştırılarak kotaların tamamen kalkması durumundaki ticaret, istihdam ve üretimdeki değişimler hesaplanmıştır. Kotaların kaldırılmasının belirli bir süreç içinde kademeli olarak gerçekleşeceği de düşünülerek 15 yıl içinde (2020 yılı) kotaların kaldırılması ve kaldırılmaması durumlarında ticaret değerleri arasındaki fark aşağıda özetlenmiştir. Ancak kotaların tamamen kalkması durumunda ticaretteki değişim büyük oranda ilk 5 yıl içinde gerçekleşebilecektir. Mevcut durumda AB ve ABD bazı kategorilerde Çin’e karşı tekrar kota uygulamasına başlamışlardır. 2020 yılında kota uygulamasının tamamen sona ermesi öngörülmektedir.

Model sonuçlarına göre en büyük ihracat artışını Çin gerçekleştirecektir. Çin tekstil ihracatı yüzde 22, hazır giyim ihracatı ise yüzde 74,5 artabilecektir. Özellikle AB pazarında Çin ihracatı daha yüksek oranda artacaktır. AB pazarında Çin tekstil ihracatı yüzde 17,6 artarken hazır giyim ihracatındaki artış yüzde 188’i bulabilecektir. Hindistan ise ikinci yüksek artışı sağlayacaktır. Ancak Hindistan ihracatındaki artış yüksek olmayacaktır. İhracatta en büyük azalmayı ise Türkiye yaşayacaktır. Türkiye’nin tekstil ihracatında yüzde 20, hazır giyim ihracatında ise yüzde 47 azalma yaşanabilecektir.

Tablo 14. Kotaların Kalkması Sonrası Dış Ticarette Değişim (%)

Kotaların kaldırılması sonrasında üretimde de değişim yaşanacaktır. Aşağıdaki tabloda üretimdeki değişim özetlenmiştir. Gelişmiş ülkelerin tekstil ve hazır giyim üretimi azalırken Çin’in üretiminde önemli artış beklenmektedir. Model sonuçlarına göre Türkiye’nin üretiminde ise ciddi bir azalma söz konusu olabilecektir. Üretim ve ihracat kaybının yaratacağı refah kaybı ucuz ithalat yoluyla bir ölçüde telafi edilebilse bile, toplam ülke refahında azalma yaşanabilecektir.

Tablo 15. Kotaların Kalkması Sonrası Üretimde Değişim (%)

Söz konusu model çalışmasında kotaların kaldırılmasının istihdamdaki etkisi de analiz edilmiştir. Kotaların kalkması sonrası dünya tekstil ve hazır giyim istihdamında azalma yaşanabilecektir. Türkiye’de ise tekstil istihdamında yüzde 23, hazır giyim istihdamında ise yüzde 33 azalma yaşanabilecektir. Dokuzuncu Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu çalışmalarında tekstil sanayinde 450.000 kişi, hazır giyim sanayinde ise 1.500.000 kişinin kayıt dışı da dahil olmak üzere istihdam edildiği tahmin edilmiştir. Bu durumda tekstil sanayinde yaklaşık 100.000 kişilik, hazır giyim sanayinde yaklaşık 500.000 kişilik, toplamda ise 600.000 kişilik bir istihdam azalması yaşanabilecektir. Sonuç olarak toplam tekstil ve hazır giyim istihdamında yüzde 30 azalma söz konusu olabilecektir.

Kotaların kaldırılmasının dört aşamada gerçekleşmesi planlanmıştı. İlk aşama 1 Ocak 1995’te başladı. Her bir akit taraf 1990 yılındaki toplam ithalat hacminin %16’sından az olmamak üzere anlaşmadaki belirli bir listedeki malları liberalize etti. 1 Ocak 1998’de başlayan ikinci aşamanın başında, 1990 yılı ithalatının %17’sinden az olmayan mal kategorisi liberalize edildi. Üçüncü aşama 1 Ocak 2002’de başladı. 1990 ithalatının %18’inden az olmamak üzere liberalizasyon gerçekleştirildi. Pantolon ve gömlek gibi genellikle hassas ürünlerin yer aldığı diğer mallar ise 1 Ocak 2005 tarihinde serbestleştirildi. Halihazırda kota uygulaması sona erdi ve genel bir ifade ile, ithalatçı ülkeler bundan böyle değişik ülkelerin ihracatçıları arasında ayrım yapamayacaklar. Öte yandan Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) Anlaşmasının da varlığı sona ermiş bulunmaktadır. Kotalar belirlenen takvim çerçevesinde aşama aşama kaldırılırken, ABD ve AB’ne olan giyim eşyası ithalatı 1995 ila 2003 yılları arasında çok ciddi anlamda artış göstermiştir. ABD’nin yaptığı giyim eşyası ithalatı %74 artış göstererek 1995 yılında 36 milyar ABD Dolarından, 2003 yılında 63 milyar ABD Dolarına ulaşmıştır. AB’nin yaptığı giyim eşyası ithalatı ise, aynı dönemde %40 oranında artarak 65 milyar ABD Dolarından, 91 milyar ABD Doları’na yükselmiştir. 2003 yılında dünya giyim eşyası ithalatı, bir önceki yıla göre %12 artarak, 226 milyar ABD Doları seviyesine ulaşmıştır. AB, toplam ithalatın %43’ünü gerçekleştirerek en büyük Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) mamulü pazarı olurken, ABD %30, Japonya %8, Kanada, İsviçre ve Rusya %2’şer ithalatla AB’ni takip etmiştir.

2003 yılında, 2002’yle kıyaslanınca % 11’lik bir artışla, dünya tekstil ithalatı 169 milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiştir. AB, toplam ithalatın %29’u ile yine en büyük pazar olurken, ABD %10, Çin %8, Meksika ve Japonya ise toplam ithalattan %3 pay almıştır. Önceden, kotaların varlığı, dünya Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) üretiminin artmasını teşvik eder durumda idi. Mevcut kotası olan yerlere üretim tesisi kurulması yoluyla, imalatçılar kısıtlı pazarlara ulaşmayı garanti altına alıyorlardı. Böylelikle, Tekstil ve Konfeksiyon imalatı, üreticilerin rekabet gücü ile değil, kotaların mevcudiyeti ile bağlantılı hale geliyordu. Bu itibarla, geleneksel kota sistemi, üreticilerin eşit şartlarda rekabet ettiği bir ortam sunmaktan uzaktı. Kotaların kaldırılmasının ardından, Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) imalatçıları, dünya Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) pazarında üretim ve ihracat güçleri oranında rekabet etmeye başladılar. Bazı ihracatçılar işçi ücretlerinin düşüklüğü ile rekabet ortamında ön plana çıkarken, bir kısmı da el işçiliği ve tasarımları ile diğerlerinden ayrılır vaziyete gelecektir. Muhtemel bir gelişme de, bazı ihracatçıların Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ürünlerinin belirli kategorileri üzerine ihtisaslaşabilmeleridir. Genel olarak, yaygın bir şekilde işgücü yoğun olan konfeksiyon sektörünün ciddi anlamda yeniden yapılandırılması ve yer değiştirmelerin olması beklemektedir. Bununla birlikte daha ziyade sermaye yoğun olan tekstil üretimi, daha önemsiz oranda yapılandırma ve yer değiştirmeye maruz kalacaktır.

ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu’na göre (US International Trade Commission-USITC), Çin, ABD sanayisi tarafından, her kalitede ve fiyat seviyesinde Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) mamulü üretimindeki becerisinden dolayı takdir edilmektedir. Diğer taraftan aynı raporda, muazzam büyüklükteki ucuz ve nitelikli işgücü ile etkili yönetim ve bunu destekleyen altyapısı ile, Çin’in pek çok ABD konfeksiyon firması ve perakendecisi için tercih edilecek muhtemel tedarikçi olacağı belirtilmektedir. Çin Anakarasının rekabet avantajlarından yararlanmak amacıyla, yakın dönemde, Hong Kong, hariçte işleme düzenlemeleri vasıtasıyla Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) tedarikçisi olmaya devam edecektir. Ancak, Çin’in yükselişine rağmen, diğer ülkelerin başarılı olması için de mevcut ortam bulunmaktadır. Hindistan ile daha küçük oranda Pakistan, sözkonusu ülkelerin başında gelmektedir. Hindistan USITC tarafından başta ev tekstili gelmek üzere geniş yelpazedeki konfeksiyon ürünlerinin rekabet gücüne sahip tedarikçisi olarak gösterilirken, Pakistan da, özellikle erkek konfeksiyon ürünleri ile pamuk ipliği ve kumaşlarda ABD pazarının bir diğer rekabet edebilir tedarikçisi olarak sunulmaktadır. USITC, pekçok diğer Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) imalat merkezinin, spesifik bazı Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ürünleri üreten ihtisaslaşmış üreticiler haline geleceğini vurgulamaktadır.

Diğer taraftan, serbest ticaret anlaşmaları (FTA) yoluyla sağlanan tercihli ticaret ile pazara olan yakınlık da, Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ihracatçılarının rekabet gücünü etkileyen önemli faktörler olacaktır. Serbest ticaret anlaşmaları, üye ülkelerin malları birbirlerinden gümrük vergisi ödemeksizin ithal etmelerine imkan tanımakta, bu da malların maliyetini azaltmaktadır. Öte yandan, modanın hızlı değişimi ile paralel olarak, siparişlerin hızla karşılanması Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) sektöründe alışılageldik bir uygulamadır. Bu itibarla, pazara yakınlık, sadece teslim zamanından tasarruf sağlanmasının yanında kültürel benzerlik ve böylelikle de pazar eğilimlerine hassasiyeti de beraberinde getirmektedir. Bu çerçevede, Latin Amerika (Karayipler dahil) ve Doğu Avrupa, sırasıyla ABD ve AB pazarlarında rekabet gücüne sahip yerler olacaktır.

Geçmişte kotaların mevcudiyeti, perakendeci ve ithalatçıları değişik yerlerden mal alımına zorunlu kılmıştır. Yukarıda da bahsedildiği gibi, Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) imalatında daha fazla rekabet gücüne sahip yerlerden ziyade, kotaların mevcut olduğu yerlerden alınma mecbur edilmişlerdir. Kotaların kaldırılması ithalatçıları ve perakendecileri en iyi rekabet edebilir ürün ve hizmetleri nereden alıyorlarsaoradan almaya itecek, bu da alım yerlerinin sayısının azalmasına neden olacaktır. Kotaların kaldırılmasını izleyen süreçte, sıradan bir ithalatçı örneğin, 30’un üzerinde olan tedarik noktasını 10 civarına indirebilecektir. Harcanan zaman ve çabanın %40’ının çok sayıdaki tedarikçiden mal teminine yönelik siparişlerin hazırlanması olduğu düşünülecek olursa, bu durumun işletme maliyetlerini azaltacağı tahmin edilmektedir. Kotaların olmadığı bir ortamda, tedarikçiler arasındaki fiyat rekabetinin artmaya devam edeceği umulmaktadır. Düşük fiyatın oluşmasında kota bedellerinin kalkması etkenlerden biridir. Bir diğer etken ise, geçmişteki gibi sadece kotaları elinde tutan firmaların yanısıra değişik yerlerden pazara yeni giren oyuncuların, ABD ve AB pazarlarına girebilmek için büyük çaba harcamaları neticesinde şiddetli bir rekabetin ortaya çıkacak olmasıdır. Yeni oyuncuların pazardan pay almak için verecekleri mücadele düşünüldüğünde, kotaların kaldırılması, Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ürünlerinin fiyatlarının büyük oranda düşmesine yönelik bir baskı yaratacaktır.

İthalatçı ve perakendeciler, rekabet güçlerini artırmak amacıyla, tedarikçilerinden sadece en iyi fiyatı sunmalarını istemeyecek, bunun yanında, üretim yönetimi, tasarım, teslim ve tüm tedarik yönetimi zinciri gibi hizmetleri vermelerini isteyeceklerdir. Artan bir şekilde, ABD ve AB ithalatçı ve perakendecileri, denizaşırı tedarikçilerinden, kendi etik ve güvenlik uygulamalarına riayet etmelerini talep etmektedirler.

ABD ve AB ithalatçıları tarafından tercih edilen mal alım merkezleri, bundan böyle fiyat, üretkenlik ve hizmetlerin dışındaki faktörlerden de etkilenecektir. Özellikle, ABD ve muhtemelen de AB tarafından uygulanan ticaret politikası önlemleri, doğrudan tedarik merkezlerinin belirlenmesi için karar anlamı taşıyacaktır. Örneğin, ABD’ye giyim malzemesi ithalatı, ABD sanayiinin Çin’den yapılacak Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ithalatına yönelik tekstil korunma mekanizmasını harekete geçiren başvuru ile belirsiz hale gelmiş bulunmaktadır. Çin’den Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ithalatına yönelik kotaların yeniden konulması, kaçınılmaz olarak Çin’in Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ürünü ihracatının büyümesini durduracaktır. Sözkonusu potansiyel riski en aza indirmek amacıyla, denizaşırı ithalatçı ve perakendeciler değişik merkezlerden tedarik yoluna gitmeye devam edebilirler.

3.3.2. İstanbul Deklarasyonu

Kotaların kaldırılması mal alım merkezlerinin yerlerinin değişmesine neden olacağından, bazı Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ihracatçısı ülkeler pazar paylarını kaybetme endişelerini dile getirmişlerdir. Sözkonusu endişeler, İstanbul Deklerasyonunun imzalanmasına vesile olmuştur. Gelişmiş ve gelişme yolundaki ülkelerin tekstil ve ticaret dernekleri de, DTÖ’ye kotaların 31 Aralık 2007 tarihine kadar uzatılması çağrısında bulunan bir mektup mahiyetinde olan İstanbul Deklerasyonunu imzalamışlardır.

Deklerasyona katılan ülkeler ki bu ülkeler arasında Arjantin, Avusturya, Bangladeş, Belçika, Bolivya, Botswana, Bulgaristan, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Çek Cumhuriyeti, Dominik Cumhuriyeti, Danimarka, Ekvator, El Salvador, Fransa, Almanya, Gana, Yunanistan, Endonezya, İsrail, İtalya, Ivory Sahilleri, Ürdün, Kenya, Letonya, Lesotho, Litvanya, Madagaskar, Mauritius, Meksika, Namibya, Nepal, Hollanda, Norveç, Paraguay, Peru, Filipinler, Polonya, Portekiz, Senegal, Slovenya, İspanya, Sri Lanka, Güney Afrika, Swaziland, İsviçre, Tanzanya, Türkiye, İngiltere, ABD, Uruguay, Venezüella ve Zambiya yer almaktadır. 1990’lı yılların başında kotaların kaldırılmasına ilişkin takvim hazırlanırken gözönünde bulundurulmayan, Çin’in DTÖ’ye katılımının, mevcut durumda ciddi ve yıkıcı bir değişiklik yarattığını (severe and disruptive change) iddia etmişlerdir. Pek çok araştırmanın, Çin’in sınırsız bir şekilde dünya Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) pazarına girmesinin, Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ticaretine bağımlı olan düzinelerce ülkede büyük oranda işşizlik ve iflaslara sebebiyet vereceğini ileri sürmüşlerdir.

İstanbul Deklerasyonu karşısında, DTÖ Genel Müdürü, Supachai, kotaların kaldırılmasının yeniden değerlendirilmesi konusuna ilişkin birçok DTÖ üyesi ülke ile resmi olmayan görüşmelerde bulunmuştur. Supachai, yeniden değerlendirme talebinin gerekçelerini anladığını ifade ederken, mevcut ATC uygulamasının dünya ekonomisine refah ve etkinlik katacağı gibi, tüketicilerin de yararına olacağını belirtmiştir. Supachai, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Ticaret Bütünleştirme Mekanizmasını (Trade Integration Mechanism-TIM), düşük gelirli gelişme yolundaki ülkelerin ATC’nin süresinin sona ermesi neticesinde ve Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon)’da daha liberal ticaretin uygulamaya konulmasıyla ortaya çıkan zorluklarla baş edebilmeleri için uluslararası camiadan yardım alırken kullanacakları bir enstrüman olarak göstermiştir. Diğer taraftan, 1 Ekim 2004 tarihinde, DTÖ Mal Ticareti Konseyi de, ATC’nin uygumasının nihai gözden geçirmesine başlamıştır. DTÖ Tekstil İzleme Organı Başkanı Andras Szepesi, ATC’nin zamanında ve eksiksiz olarak uygulanmasının, DTÖ üyelerinin, çok taraflı ticaret sistemi çatısına olan taahhütlerinin yenilenmiş bir göstergesi olarak nitelendirilmesi gerektiğini ve sistemin güvenilirliğine olan inancı kuvvetlendireceğini beyan etmiştir. Her koşulda, Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ihracatçı ülkelerinin bu talepleri reddedilmiş olsa da, görünen o ki, bu ülkeler endişelerini dile getirmeye ve böylelikle Çin’e yönelik korumacı önlemlerin konulmasını hızlandırmaya devam edeceklerdir.

3.3.3. ABD de Durum

ABD’de Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ithalatındaki kotalar ATC takvimine uygun olarak kaldırılmıştır. Ancak, buna rağmen ABD pazarında büyük bir belirsizlik hüküm sürmektedir. En önemli endişeler arasında, Çin’in DTÖ’ye kabul protokolünde yer alan Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) korunma önlemi hükümleridir. Bu önlemler, ABD’ye (ve diğer DTÖ üyesi ülkelere) anılan ithalatın, pazar bozulması nedeniye bu ürünlerin olağan ticaretinin gelişimini etkilemesi halinde, Çin menşeli Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ithalatını kısıtlama imkanı vermektedir. 2003 yılının Mayıs ayında, ABD, Çine yönelik tekstil korunma önlemlerine ilişkin kuraları yürürlüğe koyan düzenlemeleri yayınlamıştır. Bu düzenlemelere göre, bir korunma önlemi müracaatı yapıldığında, ABD Tekstil Anlaşmaları Uygulama Komitesinin (US Committee for the Implementation of Textile Agreements-CITA) bu müracaatı 15 işgünü içerisinde kabul veya reddetmesi gerekmektedir. CITA’nın bu müracaatı kabul etmesi durumunda, 30 günlük kamu dinleme dönemi başlamaktadır. Soruşturmanın bu aşamasında ilgili taraflar, önerilen korunma önlemine karşı iddialarını sunabilmektedirler. Bu dönemi müteakip, CITA’nın sunulan iddiaları değerlendirip, korunma önlemi kotası koyulup koyulmayacağı ve Çin ile konsültasyonlara başlanıp başlanmayacağı konusunda karar vermek için 60 gün süresi bulunmaktadır.

Kotaların yeniden konulmasına karar verilmesi durumunda, bu uygulama, konsültasyon talebinin Çin Hükümetine sunulduğu gün yürürlüğe girecektir. 30 gün olan ve 90 güne kadar uzatılabilen konsültasyon süresi bu tarihte başlamaktadır. Çin, ihtilaf konusu olan kategorilerdeki sevkiyatı, bu andan itibaren, konsültasyon talebinin yapılmasından iki ay önce sona ermek üzere, son 12 ayda yapılan ithalatın %7,5’u (yünden ürünler için %6’sı) seviyesinde tutmak zorundadır. 2003 Aralık ayında, en büyük ABD tekstil ve konfeksiyon birlikleri, 24 Aralık 2003 tarihinde 1 yıl süre ile yürürlüğe girmek üzere, üç Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon), 10 kategorisinde (örme kumaşlar, sütyenler ve gecelikler) korunma önlemi kotalarının konulması için başarılı sonuçlanmış müracaatlarda bulunmuşlardır. 22 Ekim 2004’te CITA, ABD çorap pazarının Çin’den yapılan ithalat ile bozulduğunu ve bu durumun anılan ürünler itibariyle ticaretin olağan seyrinin muhafazasını tehdit ettiği yönünde karar almıştır. Yeni kotalar 29 Ekim 2004 tarihinde yürürlüğe girmiş olup Çin ile yapılacak ikili görüşmelerden sonuç alınamaması durumunda bir yıl süreyle uygulamada kalacağı belirtilmiştir.

2004 yılının Ekim ve Kasım aylarında, bir ABD Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) koalisyonu ve bir işçi sendikası, zarar tehdidi gerekçesiyle kotaları 1 Ocak 2005’te sona erecek olan Çin’den ithal edilen pantolonlar, gömlekler, iç çamaşırları, pamuklu iplik ve sentetik filament kumaşlar olmak üzere dokuz ayrı korunma önlemi müracaatında bulunmuştur. 30 Aralık 2004 tarihinde ABD Uluslararası Ticaret Mahkemesi, ABD perakendecileri ve ithalatçılarınca yapılan şikayete cevap olarak ihtiyati tedbir kararı almış olsa da, bu karar üst derece mahkemesince bozulmuştur. İthalat artışından kaynaklanan pazar bozulmasına ilişkin somut delillerin temin edilmesi durumunda korunma kotalarının konulması hala ihtimal dahilindedir. Şurası kesindir ki, mahkemenin kararı, Çin’den yapılacak ithalat nedeniyle pazarın gerçekten bozulduğuna dair yapılacak müracaatların değerlendirilmesine engel teşkil etmeyecektir.

Yukarıda bahsi edilen koalisyon, diğer taraftan, ABD Devletinin, üç Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) kategorisindeki korunma önlemlerinin süresini uzatması yönünde de üç ayrı başvuruda bulunmuştur. Bu kategoriler, örme kumaşlar, sütyenler ve gecelikler ile ropdöşambırlardan oluşmaktadır. Bu üç kategorideki korunma önlemleri 23 Aralık 2004 tarihinde sona ermiştir.

3.3.4. AB de Durum

Kotaların kaldırılmasına ilişkin olarak bazı AB yerel imalatçıları artan bir şekilde tepki gösterse de, AB de tekstil ve konfeksiyon kotalarını kaldırmıştır. ABD gibi, AB de Çin tekstil korunma önlemleri ile mücehhezdir. AB düzenlemesi çerçevesinde, AB, gerek üye devletlerden birinin müracaatı gerekse de kendi insiyatifi ile, Çin’in Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ithalatının, pazar bozulması nedeniyle, bu ürünlerdeki ticaretin gelişiminin olağan seyrini göstermediğine karar verirse, bu takdirde, belirteceği tarihine kadar korunma önlemleri uygulamaya koyabilmektedir. Daha sonra Avrupa Komisyonu Çin ile konsültasyonlara başlayacak ve bu süre içerisinde Çin’in ihtilaf konusu kategorileri sevkiyatı belirli bir oranda tutması gerekecektir. Konsültasyonların 90 gün içerisinde tamamlanması gerekmektedir. Konsültasyonların başarısız bir şekilde sonuçlanması durumunda, Avrupa Komisyonu sözkonusu kategori veya kategoriler için miktar kısıtlaması cihetine gidebilmektedir. Hiç bir korunma önlemi bir yılın üstünde yürürlükte kalamamakla birlikte, yeniden müracaat mümkün bulunmaktadır. ABD ile kıyaslandığında, AB, Çin’den yapılacak Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ithalatına daha ılımlı yaklaşmaktadır. Bununla beraber, Çin’in Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ithalatını izleyerek, AB pazarını bozan ani artışları tespit edebilmek için bir gözetim sistemi oluşturmuş bulunmaktadır. Komisyon, 17 Haziran 2004 tarihinde, Çin menşeli bazı bitmiş polyester filament konfeksiyon kumaşlarına (FPFAF) yönelik bir anti-damping soruşturması başlatmıştır. Başvuruda bulunaların başlangıçta bu ürünün korunma önlemine tabi tutulmasını talep ettiğinin vurgulanmasında fayda bulunmaktadır. Ayrıca, AB Komisyonu yetkilileri de, kotaların kaldırılmasının ışığında, daha çok anti-damping soruşturması açılacağına dikkat çekmektedirler.

3.3.5. Türkiye de Durum

Türkiye, 9 Ocak 2005 tarihinden itibaren 42 kategorideki Çin tekstil ürünlerine kota şeklinde korunma önlemi uygulamaktadır. Bu önlem kapsamına giren ürünler arasında, bayan, erkek ve çocuk konfeksiyonu ile ev ve banyo tekstil ürünleri yer almaktadır. Bu kotalar, ATC çerçevesindeki kotaların kaldırılması ile birlikte Çin’den yapılacak Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) ithalatındaki muhtemel artışa karşı, ülkedeki ana sektörlerden biri olan Türk Tekstil ve Hazır Giyim (Konfeksiyon) sektörünü koruyacaktır. Türkiye’ye yapılan ihracat görece küçük miktarda olmasına rağmen, Türkiye’nin aldığı önlemin, Çin’den yapılacak ithalattaki muhtemel patlamaya karşı Avrupa’daki halihazırdaki hassasiyeti körükleyeceği düşünülmektedir.

Korunma önlemlerinin yanısıra, Türkiye aynı zamanda Çin menşeli bazı tekstil ürünlerine karşı da anti-damping soruşturması başlatmıştır. 10 Aralık 2004’te Türk soruşturma birimleri Çin’den gelen dokunmuş kadife, pelüş ve tırtıl mensucata soruşturma başlatmışlardır. Soruşturma 1 yıl içerisinde sonuçlandırılmakla birlikte özel durumlarda 18 aya kadar uzatılabilmektedir. 7 Haziran 2004 tarihinde Türk soruşturma birimleri poliüretanla emdirilmiş, sıvanmış, kaplanmış veya lamine edilmiş mensucat gibi Çin’den ithal edilen benzer tekstil ürünlerini hedefleyen bir başka soruşturma daha başlatmışlardır.

3.3.6. Kota Sonrası Dönemde Tekstilde Rekabet Gücü ve Durum Değerlendirmesi

Uluslararası ticarette kotaların kaldırılması ile 1 Ocak 2005 tarihinde tekstil sanayinin girmiş olduğu dönemden sonra, bu süre içinde küresel tekstil sektöründe meydana gelen gelişmeleri esas alarak herhangi bir sonuca varmaya çalışırsak eğer, belli bir konuda tanık olduğumuz ve basın yayın kuruluşlarının uluslararası düzeyde üzerinde yoğun biçimde yorumda bulunduğu gelişmeler, sektörde yakın zamanlarda meydana gelmiş olan gelişmelere alışık olanlara göre aslında bir sürpriz olarak ortaya çıkması olabilir. Kabul etmek gerekirse Çin’in Avrupa’ya ve özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’ne bazı ürün kategorilerinde yapmış olduğu ihracatın oranları şaşırtıcı olsa da Çin’in tekstil ve giyim ihracatındaki miktar olarak artışın fiyatlarda belirgin bir düşüşle birlikte ortaya çıkması, piyasa açılmadan önce meydana gelmiş olan gelişmeler göz önünde tutulduğunda beklenen bir durum olduğu söylenebilir.Çin’in ihracat potansiyelinin kontrol altına alınması, hem süre hem de miktar açısından sınırlı olmaktadır; burada, ülkenin, 2008 yılı sonunda biten ve ithalat büyümesinin yılda % 7,5 altında kısıtlanmasına izin verilmediği DTÖ ye giriş anlaşması esas alınmaktadır.

Çin’in tekstil sektörüne uluslararası düzeyde hakim olsa bile dünyanın dört bir tarafında hala çok sayıda rakibi mevcuttur. 2005 yılına kadar olan süre içinde sıkça sorulan bir soru, gelişmekte olan küçük tekstil üreticisi ülkelere ve bunların aşırı güç kazanan bir Çin’e karşı nasıl ayakta durabileceklerine ilişkindi. Küçük üreticilerin hala ayakları üzerinde durabilmelerinin bir nedeni, ithalat yapan ülkelerde bulunan büyük perakendecilerin, ticaret politikasının hala devreye girebilecek ve Çin’in büyümesini sınırlandırabilecek olması açısından, Çin’e karşı bir bekle gör tavrı uygulamakta oldukları hususu ile bağlantılı olabilir. Kotaların kaldırılmasında Çin’den sonra ikinci en büyük faydayı sağlayacağı düşünülen Hindistan’dan bahsetmek gerekirse ; Hindistan’da yayınlanan “Business Standard” gazetesine göre, Hindistan’ın Ocak-Mart 2005 dönemi içindeki giyim ihracatı geçen yılın aynı dönemine oranla (1,56 milyar $’dan 1,18 milyar $’a) % 24 düşmüştür. 2005 yılı başındaki zayıf performans, Hindistan’ın yıllık giyim sevkiyatını, 2003-2004’deki aynı döneme oranla yaklaşık % 5 aşağı çekmiştir. Hindistan’ın Mart 2005’in sonunakadar olan 12 aylık dönem içindeki toplam tekstil ve giyim ihracatı % 3,4 azalma gösterirken, Çin’in tekstil ihracatı, yaklaşık % 25 artış göstermiş, hazır giyim ihracatı ise, yaklaşık % 16 artmıştır. “Textiles South-East Asia” adlı yayının Mayıs sayısında, Vietnam’ın giyim ihracatının, son yıllardaki belirgin artıştan sonra durgun bir döneme girdiği bildirilmektedir. Bu ülkedeki ihracatçılar, özellikle başta ABD ve Avrupa’ya mal satan Çinli şirketler ile yoğun rekabet içinde bulunmaktadır. Vietnam ın ABD’ye yönelik hem kota içi hem de kota dışı tekstil ürünlerini kapsayan ihracatının yoğun rekabetten dolayı düşüşe geçtiği bildirilmekte olup, AB’ye olan ihracatı da 2005 yılının ilk üç ayında % 3 azalmıştır. Uygulanan ya da düşünülen türdeki gözetim (safeguard) önlemleri sadece geçici rahatlama sağlayacağı için,sanayinin gelecekteki rekabet gücünü belirleme ihtimali olan daha temel unsurların incelenmesinde yarar vardır. Kotasız rekabetin oluşturduğu yeni dünya pazara girişin serbestleştirilmesinin esas alındığı ticaret koşulları, gerçekten de tamamen yeni bir çok sorun ortaya çıkaracaktır. Geçmişte (Batı) pazarlarına girişi sağlamış olan kotalar, rekabet gücünün önemli başarı ölçütü olacağı yeni rejim kapsamında anlamını yitirecektir. En fazla kayrılan ülke statüsüne sahip az gelişmiş ülkelerin bazılarınageçmişte verilmiş olan gümrüksüz ihracat yapma ayrıcalığı da, tarifeler aşağı çekilirken etkisini kaybedecektir. Suni olarak coğrafi sınırlardan arındırılmış bir dünyada, rekabet ticaret arenasına adım atan yeni üyelerle birlikte yoğunlaşacak, bu da, coğrafi olarak ve ürün bazında, üretim yerlerinin yer değiştirmesine ve bundan dolayı da daha karmaşık pazar yapılarına yol açacaktır.

2005 yılından sonra tekstil ve giyimdeki sahip olunan kotalar ya da ticaret anlaşmalarından ziyade rekabet gücüne dayalı unsurlar tarafından şekil verileceği için, bunlar, uluslararası piyasada ilerde başarı ya da başarısızlığı tespit edecek rekabet gücünü ortaya koyan unsurlar olmaktadır. Fiyat, uluslararası düzeyde ticareti yapılan tekstil ürünlerinin daha büyük bir bölümünün ticari mal özelliğinden dolayı, tekstil sektöründeki rekabetin temel bir unsuru olarak kalmaya devam etmektedir. Bundan dolayıdır ki önde gelen perakendeciler daha düşük maliyetli üretim yerleri bulmak için dünyanın dört bir köşesinde araştırma yapmaktadırlar. Sahip oldukları ileri düzeydeki dışardan tedarik imkanları ile, kotasız ticaret şüphesiz ki onların bu görevlerini kolaylaştıracaktır. Güçlerini, dışardan tedarik stratejisi üzerine inşa etmiş olan Gap’ler, Limited’ler, Nike’lar, Bennetton’lar, Walmart’lar, JC Penniesmağazaları ve diğer tüm büyük perakende ve dağıtım grupları, bu grubu oluşturmaktadır. Bunlar sadece rakamsal olarak değil aynı zamanda gerçekleştirdikleri tekstil miktarı açısından da açık biçimde piyasaya hakim olmaktadır. Sahip oldukları lojistik alt yapı modern olup küresel teşkilatlanmaya dayalıdır. Bilgi sunucuları ve üretim organizatörleri gibi kendilerine kaynak bulma acenteleri denen taraflarca bunlarahizmet sağlanmaktadır. Ancak, fiyat açısından önde olmaya dayalı rekabet gücü seçeneklerden sadece biri olmaktadır. Diğer bir seçenek ise, hızlı cevaplandırma (quick response) olmaktadır. Hızlı cevaplandırmaya dayalı bir strateji, önemli ölçüde kısaltılmış üretim gerçekleşme sürelerinden (tasarım aşamasından mağazalara dağıtımı içine alacak bir süreci kapsayan birkaç ay yerine birkaç haftalık bir süre), daha kısa moda dönemlerinden (geleneksel anlamda yılda 4 kez yerine ayda 2 kez kadar bir sıklıkla) ve daha az fiyat indirimlerinden rekabet gücü kazanmaktadır. Hızlı cevaplandırma stratejisi izleyen perakendeciler ekseriya ürünlerini uzakta bulunan fabrikalardan almak yerine kendilerine yakın olan imalatçılar ile çalışmaktadır. Maliyetler yüksek olsa bile, bunlar, sattıkları mallar devamlı yenilendiği ve bu mallar, dışından tedarik yöntemi ile çalışan rakiplerine nazaran daha erken piyasaya çıktığı için müşteri çekebilmektedir.

Fiyatınbir belirleyici unsur olması göz önünde tutulduğunda, imalatçıların maliyetleri sıkı denetim altında tutmaları gerekmektedir. Ham madde ve işçilikle ilgili olanlar gibi temel maliyet unsurları, rekabet gücü için mücadelede sadece tek bir unsur olmaktadır. Sektörün tekstil proses bölümü için, sermaye maliyetleri, teknolojinin hızla ilerleme kaydetmesi ve artan kalite beklentilerini ve daha kısa teslimat sürelerini karşılamak için makineleri gittikçe kısalan sürelerle yenileme ya da değiştirme ihtiyacı karşısına en büyük ve önemli unsur olmuştur.

Tekstilde rekabet gücüne yeni bir bakış Küresel tekstil ve giyim sanayinin geleceğine ilişkin ve DTÖ tarafından Temmuz 2004’de yayınlanan bir incelemede yer alan bir makalede, tekstilde rekabet gücüne ilişkin olarak 3 kaynak tespit edilmektedir:

– Ücretler, sermaye, elektrik, su, haberleşme ve nakliye dahil toplam maliyet

– Üretim gerçekleştirme süreleri

– Tasarım ve kalite

Toplam maliyete dayalı rekabet gücü, ihracatçılar için en önemli başarı unsuru olmaktadır. Tekstil ve giyim gibi karmaşık uluslararası tedarik zincirlerine sahip bir sektörde, ham maddeden tutun da satış sonrası hizmete varana kadar toplam maliyetin asgari düzeye çekildiği unsur, etkin bir tedarik zinciri yönetimidirİspanyol giyim üreticisi ve perakendecisi Zara bu konuda bir örnek olarak alınmıştır. Şirket, sattığı giyim eşyalarının çoğunu, İspanya ve Portekiz gibi nispeten yüksek ücretlerin ödendiği bölgelerde üretmektedir. Zara’nın maliyet yapısı, ara mallan ve hizmetlerin toplam maliyetin % 80’ini, işçiliğin %15’ini ve vergi ile sermaye masraflarının ise geri kalan oranı tuttuğunu ortaya koymaktadır. Zara, yüksek işçilik maliyetinin, gelişmekte olan bir ülkede yapılan üretime oranla, düşük dağıtım maliyeti ve sağlanılan daha yüksek bir esneklik ile fazlası ile telafi edildiğini iddia etmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ara mallarının maliyeti, kumaş ithalatından alınan gümrük vergisi ve daha yüksek taşıma maliyetleri nedeni ile daha fazla olabilmektedir; yine, hizmet maliyeti, temel alt yapı hizmetlerinin yetersizliğinden dolayı şişkin olabilir. Her ne kadar işçilik maliyetleri gelişmekte olan ülkelerde düşük olsa da, ara malları ve hizmetlerin maliyetleri ekseriya yüksek olmakta ve bu da, yüksek ücretlerin söz konusu olduğu ülkelerde bulunan üreticilerin, etkin tedarik zinciri yönetimi ve ürün çeşitliliği sayesinde rekabet edebilmelerine olanak sağlamaktadır.

Taşımacılık ve haberleşme gibi bazı alanlarda maliyetler son yıllarda azalma göstermiş olmakla birlikte, diğer alanlarda maliyetler ise, “ahlaki kurallara dayalı tedarik” gibi nedenlerden dolayı artış göstermiştir; bu, tüketicilerin, üretimdeki işçilerin refahı ve üretim proseslerinin çevre üzerindeki etkisi konularında gittikçe artan endişelerini tarif etmek için kullanılan bir terim olmakta ve alıcıların, her iki alanda da asgari standartlarda ısrarcı olmalarına yol açmaktadır. ABD ve Kamboçya arasındaki anlaşmaya benzer ikili ticaret anlaşmalarında, ithalat kotalarındaki artışlar, Uluslararası Çalışma Örgütünün uyguladığı standartlar gibi çalışma standartlarına uyum ile ilişkilendirilmektedir. Bazı ülkelerde, büyük perakende şirketleri, tedarikçilerini, devlet kontrolündeki kuruluşların yapacağı denetimlere izin vermelerini zorunlu tutmaktadır. Ahlaki kurallara dayalı tedarik alanında başka bir unsur da, gecikmelere neden olduğu, maliyetleri artırdığı ve ihracatçılar için tehlikeli olan diğer belirsizlikleri arttırdığı için uluslar arası tedarik zinciri için tehlikeli olabilecek yolsuzluk olayları olmaktadır.

Diğer bir rekabet gücü kaynağı, üretimden arza kadar geçen süre olmaktadır. Stokları asgari düzeyde tutmak için, önemli pazarlardaki perakendeciler, ürün çeşitlerini satış verilerine göre ayarlamak için tedarikçilerden daha sık teslimat ve satışların sürekli izlenmesini gerektiren hassas perakendecilik faaliyetine geçmektedir. Tedarikçilerin ihtiyaçlara cevap verebilmesi için, bunların, satış noktası verilerine ulaşmaları, etkin bir bilgi akışına ve zamanında teslimat için gerekli kapasiteye sahip olmaları gerekmektedir.

Üretimden arza kadar geçen süre şunlara dayanır:

– alt yapı kalitesi

– pazara olan uzaklık

– lojistik hizmetleri

Her ne kadar büyük firmalar çeşitlendirilmiş bir tedarik kaynağı temelini sürdürmek isteseler de, kotalar ve tercihli pazara girişin, zayıf kaynak temini biçimlerine yol açtığı ileri sürülmekte ve kotasız pazara girişin az sayıda tedarikçiden oluşan bir birleşme ve yoğunlaşma sürecine yol açması beklenmektedir.

Kota sonrası dönemde fiyatlarda beklenen düşüşün ardından “tercih marjı”nın sürdürülebilirliğine ilişkin olarak soru işareti yer almakta ve giyim üreticilerinin iplik ve kumaşları daha fazla maliyet avantajlı tedarikçilerden alarak maliyetlerini azaltmaları önerisinde bulunulmaktadır.

3.3.7. Kazananlar ve Kaybedenler*

3.3.7.1. Kotaların Kaldırılmasından Dolayı Kazananlar

Genel olarak ifade etmek gerekirse, MFA anlaşması (Çok Elyaflı Tekstil Anlaşması) kapsamında en fazla baskı altında kalmış olan ülkeleri, ticaret sisteminin serbestleştirilmesinden en fazla kazanç temin edenler olarak görülmektedir. Kota ihracatçılara uygulanan bir vergi olarak addedilebileceği için, bir ihracat vergisi eşdeğeri olarak hesaplanması mümkündür. Uluslararası Para Fonu hesaplamalarına göre, Tekstil ve Giyim Anlaşması (ATC) kapsamında en fazla sınırlamaya tabi olan ülkeler, Çin ve Çin’i takiben Hindistan ve Pakistan olmuştur. Çin söz konusu olduğunda, inceleme, Çin’in büyüme perspektiflerinin sınırsız olduğuna dair ortak beklenti konusunda temkinli olunmasını önermektedir. Kısa vadede, sınırlamaların

– Safeguard (gözetim) mekanizmalarının kullanılması, ve

– Bu tür önlemlerin kullanılabileceğine dair tehditten kaynaklandığı görülmektedir.

Orta ila uzun vadede, Çin’in kaydedeceği büyümenin, şu hususlar tarafından sınırlandırılması beklenmektedir:

– Karşılaştırmalı avantajın ileri teknoloji ve daha beceri yoğun sanayilere kayması

– Giyim, ev ve teknik tekstil konularında hızla büyüyen iç pazar.

Çin’de tekstil ve giyim sektörünün mutlak değerler açısından büyümeye devam etmesi beklenirken, nispi değerler açısından ise, en yüksek noktasına ulaşmış olabilir ve bunun neticesi olarak da, toplam ihracattaki payı, 1992’de % 30’dan 2003’de %18’e gerilemiştir. Tekstil ve giyim sanayinin Çin ekonomisindeki nispi önemi düşerken, bu, Hindistan ve Pakistan’da artmaktadır. Her iki ülke de daha önce kotalar nedeniyle en fazla kısıtlamaya tabi olduğu için, bunlar aynı zamanda olası kazanan ülkeler olarak görülmektedir. Ancak, bu yılın ilk birkaç ayındaki ticaret rakamlarından çıkarılacak açık bir ders bulunmaktadır: sadece kotaların kaldırılması, ticaretin serbestleştirilmesinden kazançlı çıkmaya yetmemektedir. Bunun gerçekleşmesi için, daha önce bahsettiğim diğer rekabet koşullarının da yerine getirilmiş olması gerekir. Bunların bazdan söz konusu olduğunda, Hindistan açık bir şekilde fırsat kaçırmaktadır; sahip olduğu büyüme potansiyeli, ülkedeki sanayinin parçalara ayrılmış özelliği, eskimiş üretim makineleri, yürürlükteki yerel mevzuat ve işçilik dışındaki girdilerin nispeten yüksek maliyetleri tarafından engellenmektedir. Hassas perakendecilik faaliyetlerinin etkileri , daha kısa ürün arz sürelerine olan ihtiyaç ile birlikte, hassas perakendecilik faaliyetlerine olan eğilim, teorik olarak pazara yakın olan üreticilerin lehine olacaktır. AB söz konusu olduğunda, bu açıdan kazananlar, son yıllarda Çin ile Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine karşı kaybetmiş olan Kuzey Afrika ülkeleri olacaktır. ABD’de, nihai tüketiciye yakın olmasına rağmen pazar payını kaybetmiş olan Meksika söz konusu olduğunda benzer bir durum görmekteyiz. Bu örnekler, bu durumda olduğu gibi pazara yakınlığın, tercihli bir tedarikçi olunması için yeterli olmadığını göstermektedir. Önemli pazarlara yakın olan gelişmekte olan ülkelerin üreticilerinin, kısa pazar mesafesinin sunduğu faydalardan tam olarak yararlanmaları için daha çok çaba sarf etmeleri gerekmektedir. Hassas perakendecilik ve dikey biçimde entegre uluslararası tedarik zincirlerine yöneliş eğiliminden dolayı kaybedecek olan ülkeler ise, zayıf alt yapı, özellikle verimsiz taşımacılık imkanları ve zaman kaybına yol açan gümrük işlemleri olan ülkeler olacaktır.

3.3.7.2. Kotaların kaldırılmasından Dolayı Kaybedenler

Kotaların kaldırılmasından dolayı kaybeden başlıca ülkeler, ilk başta, 2005’den önce kotaları ithalatı sınırlamak için kullanmış olan ülkelerdeki üreticiler olacaktır. Bunların istihdam ve pazar payında uğrayacakları düşüş daha da hızlanacak ancak bu, sanayinin tamamen yok olmasına yol açmayacaktır. Belli alanlarda, bu bölgelerdeki üreticiler, tedarik zinciri yönetim tekniklerinin akıllıca kullanımı sayesinde rekabet güçlerini sürdüreceklerdir.Kotaların kaldırılmasından en fazla zararlı çıkacak başka bir ülke grubu ise, rekabet gücünü artırmak için yeterli çabayı göstermemiş ya da tercihli pazara giriş hakkı olan gelişmekte olan ülkeler grubu olacaktır; bunların tercihten kaynaklanan marjları, piyasa fiyatları düşerken ortadan kalkacaktır. Vietnam bu konuda verilecek bir örnek olmaktadır; bu ülkenin bu yılın ilk aylarında daha önce bahsetmiş olduğum durgun ihracat performansı, bu grupta bulunan ülkelerin karşı karşıya olduğu zorluklamı bir kanıtı olmaktadır; bunların, rekabet güçlerini korumak için işçilik dışı maliyetlerini düşürmeleri gerekecektir.

* World Textile and Clothing After Quota Elimination : Winners and Losers (Kotaların Kaldırılmasından Sonra Dünya Tekstil ve Giyim Sektörü: Kazananlar ve Kaybedenler) Yazan: Hildegunn Kyvik Nordas, DTÖ tarafından Temmuz 2004 ‘de yayınlanmış olan ve “The Global Textile and Clothing Industry Post the Agreement on Textiles and Clothing” (Tekstil ve Giyim Anlaşmasından Sonra Küresel Tekstil ve Giyim Sanayi) adlı incelemenin yazarı.

3.4. Diğer Korunma Araçları

Ticaret politikası önlemleri kapsamına giren dampinge karşı önlemler, telafi edici önlemler ve miktar kısıtlamaları DTÖ kuralları ile uyumlu olup, bunların kotaların kalkması sonrası tekstil ve hazır giyim ticaretinde daha yoğun olarak kullanılması gündeme gelebilecektir. Dampinge karşı önlemler, üretici firmalar tarafından yapılan dampingli ihracatın yerli üretim üzerinde zarar veya zarar tehdidi yaratması durumunda; telafi edici önlemler devletler tarafından sübvansiyon verilerek (devlet destekli veya teşvikli) yapılan ihracatın yerli üretim üzerinde zarar veya zarar tehdidi yaratması durumunda; miktar kısıtlamaları ise, sonuçları kota uygulamasına benzer şekilde, ithalattaki aşırı artışın yerli üretim üzerinde ciddi zarar veya zarar tehdidi oluşturması durumunda kullanılabilmektedir. Ayrıca gene DTÖ kuralları ile uyumlu olarak fikri mülkiyet hakları ve teknik düzenlemeler de ticaretin önemli bir kuralı haline gelebilir. Bunlara ek olarak sosyal konular (işçi güvenliği, çocuk işçi çalıştırma), etiketleme ve diğer standartlara uyum, çevresel üretim konuları da gelecekte tekstil ve hazır giyim ticaretinde getirilebilecek kurallar olarak görülmektedir.

3.5. Gümrük Vergileri

Kotaların kalkması sonrası tekstil ve hazır giyim dış ticaretinde en önemli korunma aracı gümrük vergileri olacaktır. Tekstil ve hazır giyim ürünlerinde gümrük vergisi oranları diğer imalat sanayi sektörlerine göre daha yüksektir. Gümrük vergileri nihai ürün olan hazır giyimde tekstil ürünlerine göre; gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere göre daha yüksektir. Ayrıca, ürün bazında tarife farklılıkları da sık görülmektedir.

Tablo 16. Tekstil ve Hazır Giyim Ürünleri Gümrük Vergileri

3.6. İhtilafların Halli Mekanizması

Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması iki çözüm sistemi öngörmektedir. Bunlardan birincisi istişare, diğeri ise panel ve temyiz sistemidir. Anılan mekanizma özet olarak, anlaşmazlığın taraflarının istişare sistemi kapsamında soruna çözüm bulmaları; bunun sağlanamaması durumunda ise panel kurulması ve panel kararlarına karşı temyiz organına başvurulabilmesi şeklinde işletilmektedir.

Bu kapsamda, anılan mekanizma ile getirilen kararların bağlayıcılığı da sağlanmış bulunmaktadır. GATT 1947’de ön görülen sistemde, panel kararlarının kabulü için tam mutabakat aranırken, anılan yeni sistem, kararların reddi için mutabakat kuralını getirmek suretiyle, DTÖ Anlaşmaları çerçevesinde ortaya çıkan problemlerin çözümü için yeterliliğini ispatlamış bulunmaktadır. DTÖ Anlaşmalarının yürürlüğe girdiği tarihten günümüze kadar yapılan istişare başvurularının, başlatılan panellerin ve temyiz organına götürülen panel kararlarının sayısı, bu tespiti doğrular şekildedir. Bu çerçevede, anılan dönem içinde ülkemiz, filmlere uygulanan vergi farklılığının ve tekstil ve konfeksiyon ürünlerine uygulanan kotaların DTÖ Anlaşmalarına aykırı olduğu iddiası ile diğer ülkelerin başvurularına maruz kalmıştır. Bunlardan ABD’nin filmler konusundaki başvurusu istişare safhasında ülkemizin farklı uygulamayı kaldıracağını taahhüt etmesi sonucu çözüme kavuşturulmuştur. Diğer konuda ise, Hong-Kong-Çin, Tayland ve Hindistan sırası ile Şubat 1996, Mart 1996 ve Haziran 1996 tarihlerinde görüşme talep ettiklerine ilişkin DTÖ ‘nün 1996 yılına ait faaliyet raporunda kayıt bulunmaktadır.Ülkemiz uygulamalarına karşı yapılan itirazlar sadece bu üç ülke ile sınırlı kalmamış ve ürünleri kotaya tabi tutulan ülkelerin bir bölümü de prensip olarak itiraz ettiklerini, değişik vesilelerle ifade etmişlerdir. Bu ülkelerden Filipinler, Tayland, Hong Kong – Çin’in bu yöndeki itirazlarını sürdürecekleri hususu Hindistan’ın ülkemiz aleyhinde 13 Mart 1998 tarihinde başlattığı panel kapsamında üçüncü taraf olarak girişimde bulunmaları ile somut hale gelmiş bulunmaktadır. DTÖ döneminde ülkemiz aleyhine başlatılan ilk panelin, içtihat hukuku olarak gelişen İhtilafların Halli Mekanizmasına katkı sağlayacağı ve niteliği itibarıyla sonuçlarının ekonomik entegrasyon anlaşmalarını bir ölçüde etkileyebileceği düşünülmektedir. Konuya ülkemiz açısından bakıldığında, bu gelişmenin, sancıları çekilen ve arzulanan düşünce dönüşümünün tamamlanmasına katkıda bulunabileceği ve gerek oluşum safhasında gerekse onu izleyen uygulama döneminde bir ölçüde göz ardı edilen uluslararası hukuk kurallarına dikkatlerin çekilmesini yeniden sağladığı için yararlı unsurlar taşıdığı sonucuna da varılmaktadır. Ayrıca, burada unutulmaması gereken husus, DTÖ Anlaşmalarına istinaden yapılan her uygulamanın şekil ve içerik olarak uluslararası hukuk kurallarına uygun olup olmamasına göre bundan böyle bu mekanizma kapsamında her zaman DTÖ platformuna taşınabileceği ve çözüm aranabileceği gerçeğidir.

KAYNAKLAR

BAL, Kadir, “Dünya Ticaret Örgütü – Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması”, Dış Ticaret Dergisi, Ocak – 1997, Sayı 4.

DPT, 8. Kalkınma Planı, Tekstil ve Giyim San ÖİK Raporu, 2001

DPT, 9. Kalkınma Planı, Tekstil, Deri ve Giyim San ÖİK Taslak Raporu, 2006

DPT, İzmir İktisat Kongresi Tekstil ve Konfeksiyon Çalışma Grubu Raporu, 1993

Dünya Bankası, World Development Indicators 2006, World Bank, 2006

EMEK, Alparslan, “Teknik Tekstiller Dünya Pazarı, Türkiye’nin Üretim ve İhraç

İmkanları”, (İGEME Uzmanlık Tezi), Ankara, 2004

GEITHNER, Timothy, Gobind NANKANI, “Market Access for Developing Country

Exports-Selected Issues”, IMF ve Dünya Bankası, 2002

IBRD (Dünya Bankası), Global Production Networking and Technological Change

in East Asia, 2004

International Labour Organisaton (ILO), Promoting Fair Globalisation in Textiles

and Clothing in a Post-MFA Environment, 2005

Institut Français De La Mode (IFM), Study On The Implications of the 2005 Trade

Liberalisation in the Textile and Clothing Sector, 2004

İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birlikleri (İTKİB), Tekstil ve

Konfeksiyon Sektöründe Ekoloji ve Ekolojik Etiketler, 2005

KOTAN, Zelal, Uluslararası Rekabet Gücü Göstergeleri Türkiye Örneği, TCMB,

2002

KOTLER, Philip, Kevin Lane KELLER, Marketing Management 12e, Pearson

Prentice Hall, New Jersey, 2006

KWON, O. Yul, “Korean Economic Developments and Prospects”, Asian-Pacific

Economic Literature, 1997

MEB Devlet Kitapları, Tekstil Bilgisi, İstanbul, 2004,

NORDÅS, Hildegunn Kyvik, “The Global Textile and Clothing Industry post the

Agreement on Textiles and Clothing”, WTO Discussion Paper, No.5, DTÖ,

2004

OECD, A New World Map in Textiles and Clothing-Adjusting to Change, 2004

OECD, Electronic Commerce Business Impact Projects, Textile-clothing Sector in

Italy, 2001

OECD, OECD/China Industrial Linkages Trends and Policy Implications, 2001

OECD, Textile and Clothing Industries Structural Problems and Policies in OECD

Countries, 1983

OECD, The Changing Nature of Manufacturing in OECD Economies, 2005

ÖZTÜRK, Hüseyin, “Korunma Önlemleri ile Diğer Ticaret Politikası Araçlarının Birlikte İrdelenmesi”, Dış Ticaret Dergisi, Nisan- 1998, Sayı 9.

PRASAD, Eswar, “China’s Growth and Integration into the World Economy:

Prospects and Challenges”, IMF Occasional paper, 2004

SOMEYA, Masakazu, Hazem SHUNNAR, T.G. SRİNVASAN, Textile and Clothing

Exports in MENA Past Performance, Prospects and Policy Issues in Post

MFA Context, Dünya Bankası, 2002

SWINKER, Mary E., Jean D. HINES, “Understanding Consumers’ Perception of

Clothing Quality: A Multidimensional Approach”, International Journal of

Consumer Studies, 2006

TAYLOR, Marjorie A., Tekstil Teknolojisi, çev. Prof. Dr. Ali Demir, Melih Günay,

1999

TÜBİTAK Tekstil Araştırma Merkezi, Teknik Tekstiller, Büyüyen Pazar

TÜBİTAK, Vizyon 2023 Teknoloji Öngörüsü Projesi, Tekstil Paneli Son Raporu,

2003

United States International Trade Commission, Textiles and Apparel: Assessment of

the Competitiveness of Certain Foreign Suppliers to the U.S. Market, 2004

WTO-DTÖ, World Trade Report, 2005

AB Komisyonu DG Trade web sitesi, Mart 2006

en.htm

AB Komisyonu İthalat Veri Tabanı, SIGL,

Birleşmiş Milletler COMTRADE Veritabanı

Invest in China, Textile Industry Development of Year 2003, 2004, 2005,

TÜİK İstatistikleri,

DTÖ İstatistik Veritabanı

TBMM Tekstil ve Konfeksiyon Sorunları Araştırma Kom. Raporu,

Dünya Bankası, World Development Indicators Veritaban,

ITC, International Trade Center UNCTAD/WTO,

AB Komisyonu, Special Eurobarometer 225, Social Values Science and Technology,

2005

DPT Yönetim Bilgi Merkezi, İthalat-İhracat Bilgi Sistemi

DPT, Temel Ekonomik Göstergeler, Ocak 2006

DTM, Tekstil Konfeksiyon Deri ve Deri Mamulleri Sektör Raporu, 2004

IMF, International Financial Statistics, 2006

International Cotton Advisory Committee, Cotton World Statistics, 2004

International Textile Manufacturers Federation (ITMF), International Textile

Machinery Shipment Statistics, 2005

OECD, Energy Prices and Taxes, 2005 Edition

World Trade Organisation (WTO-DTÖ), International Trade Statistics, 2001, 2005

Paylaşın

İlişkili Makaleler

About Author

admin