Geleneksel Dış Ticaret Kuramları

Mart 2, 2014

|

Kategori:

Fatma Pınar ER

İSTANBUL 

 

 

İÇİNDEKİLER

Sayfa No.

 

1.MERKANTİLİZM………………………………………………………3-4

1.1.Merkantilizm ve Ticari Kapitalizm……………………………4-5

1.2.Ülkelere Göre Merkantilizm…………………………………….5

1.2.1.İspanyol Merkantilizmi……………………………………5

1.2.2.Fransız Merkantilizmi………………………………5-6

1.2.3.İngiliz Merkantilizmi…………………………………6-7

1.2.4.Alman Merkantilizmi…………………………………7

2.FİZYOKRASİ…………………………………………………………8-9

3.MUTLAK ÜSTÜNLÜKLER KURAMI & KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜKLER KURAMI……………………………………………..9

Örnek 1……………………………………………………….9-10-11

3.1.Mutlak Üstünlükler Kuramı…………………………12-13-14-15

3.2.Karşılaştırmalı Üstünlükler Kuramı………………15-16-17-18-19

4.HECKSCHER-OHLIN KURAMI………………………………..19-20

 

KAYNAKÇA…………………………………………………………….21

 

 

 

 

 

 

 

GELENEKSEL DIŞ TİCARET KURAMLARI

(TRADITIONAL FOREIGN TRADE THEORIES )

Tarihsel süreç içinde dış ticaret kuramlarının gelişimine bakıl-dığında, ticari kapitalizmin Merkantilizmi, tarımın kapitalistleşmesi olgusunun Fizyokrasi’yi, Sanayi Devriminin ise Klasik Okulu ortaya çıkardığı görülmektedir.

 

1. MERKANTİLİZM ( MERCANTILISM )

 

Merkantilizm 16.yy. ortalarıyla 17.yy. sonları arasında Batı Avrupa’da etkinlik kazanan bir ekonomik ve ulusçu bir doktrindir. Merkantilizmin doğuşunun temelinde ulusal devletin ortaya çıkması, uluslararası ticaretin gelişmesi ve ticaret sermayesinin güç kazanması yatmaktadır. Ulusal ekonominin gösterdiği gelişmenin farkına varan merkantilistler, devletin ulusal zenginliğini maksimum kılmak amacıyla ekonomik faaliyetlere müdahalesini savunmuşlardır. Altın ve gümüş gibi değerli madenler bir ülkenin temel değerli kaynaklarıdır. Merkantilistlere göre, dış ticaret politikasının amacı hazinenin altın ve gümüş cinsinden zenginleşmesidir. Merkantilizm ihracatın özendirilmesi, sanayide yerli hammadde kullanımının sağlanması için, hammadde ihracatının yasaklanması, ithalatın yüksek gümrük vergileri ve yasaklarla kısıtlanması gibi önlemlerin savunucusu olmuştur. Ayrıca merkantilistler güçlü ulusal deniz ticaret filolarının kurulmasına da büyük önem vermişlerdir. Müdahaleci ve korumacı bir ekonomik politikanın savunucusu olan merkantilist teoride sanayi devriminin gerçekleştiği 18 yy. sonlarına kadar azalarak sürmüştür.

 

Modern mübadele ekonomi sistemine sahip ilk öğretinin özü diyebileceğimiz Merkantilizmi, Roscherin çizdiği modele göre 5 ilke ile de özetleyebiliriz;

 

  • Bir ulusun refahı ve ulusal ekonomin sağlığı nüfusunun artışına bağlıdır.

  • Bir ulusun refahı ve ulusal ekonomisinin sağlığı ülkedeki kıymetli maden kütlesinin artışına bağlıdır.

  • Dış ticarette mümkün olduğu kadar aktif olunmalıdır, çünkü eğer dış ticaret dengesi lehte ise madensiz bir ülkeyi altın ve gümüşe boğacak en önemli vasıta olur.

  • Ulusal ekonomide ticaret ve sanayi tarımdan daha önemlidir. Bir denizci hakikate üç çiftçiye bedeldir.

  • İlk dört ilke gereği devlet uygun bir iktisadi ve askeri siyasetle ulusal refahı artırma görevine sahiptir.

 

1.1 MERKANTİLİZM VE TİCARİ KAPİTALİZM

 

Merkantilizm, sistematik bir ekonomi kuramı olmaktan çok ekonomi politikası önlemleri bütünüdür. Merkantilizm’e özellikle ulusal sınırlar içerisinde tek bir ekonomi politikası uygulama çabası da denilebilir.

 

Ortaçağın ekonomik düşüncelerine bir tepki olarak görünmekle beraber, gerçekte Merkantilizm, Rönesans ve Reform hareketlerinin Batı Avrupa’da başlatılan uyanışın politik-ekonomik alandaki gelişmesidir.

 

Batı Avrupa ülkelerinde Ortaçağın sonuyla sanayi arasındaki dönem, feodalizmin yıkılışı ve güçlü merkezi devletlerin kuruluşuyla belirmektedir. Bu dönem iktisadi açıdan sermaye birikimini ve piyasa ekonomisi şartlarını hazırlayan ticari kapitalizmin geliştiği çağdır. Bu açıdan, Merkantilizm yeni ticari kapitalist sınıfın ideolojisini yansıtan bir politik iktisadi sistemdir.

 

Ulusun zenginlik unsuru altın ve gümüş görülerek yaşadıkları prensliklerin hazinelerine daha fazla altın ve gümüşün girmesini sağlamak yollarını araştırmaya çalışmışlar ve ‘ kim ki paranın sahibidir, o istediği mala sahip olur ‘ ilkesiyle birçok ülkeyi sömürmüşlerdir. Tartışmanın odağı böyle belirlenince, üzerinde durulan konu da dış ticaretin kendisi değil, dış ticaret bakiyesi olmuştur.

 

Merkantilizm ülkeden ülkeye fark göstermekle birlikte, her yerde ulusçu ve müdahaleci olmuştur.

 

Altın ve gümüş az sayıda ülkenin elinde toplanınca kaybeden ülkelerin satın alma gücü ve dış ticarete katılma oranları düşmüştür. Para kazanan ülkelerde ise enflasyon yaşanmaya başlamıştır, bu ülkeler de ihracat yapamamaya başlamışlardır. Gerçekte bir ülkenin ihracatı diğer ülkenin ithalatına, diğer ülkenin ithalatı da onların yeterli ödeme aracına sahip olmasına bağlıdır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak tek taraflı çıkara dayanan Merkantilist politikalar başarılı olamamışlardır. Merkantilist uygulamalar sonucu devletin görünen eli dış ticareti daraltmış ve enflasyonu artırmıştır.

 

1.2.ÜLKELERE GÖRE MERKANTİLİZM

 

1.2.1. İSPANYOL MERKANTİLİZMİ

 

İspanyol Merkantilizmine külçecilik de ( bülyonist veya metalist ) denir. Merkantilizmin kaba ve ilkel bir şeklidir. İspanya Amerika’daki sömürgelerinden altın ve gümüş gelmeye başlayınca, bu ülkenin refahını sağlamak üzere bu öğreti, kamu otoritelerinin İspanya’dan değerli madenlerin çıkışı yasaklanacak, dışalımı özendirilecekti. Bu, ticaret dengesinin fazla göstermesi demesiydi. İspanya’dan dışarı mal satanlar, satışlarının karşılığını altın ve gümüş olarak getirmek zorunda idiler. Dışarıdan mal alanlar ise getirdikleri malların bedellerini İspanyol malı dışsatımında bulunarak ödeyeceklerdi. Öte yandan İspanyol Merkantilistlere göre, altın ve gümüş, ülkede faiz oranını yükseltip yabancı paradan çekmek, sonra bu paraların çıkışını önlemek amacıyla paraların ayarını bozmakla biriktirilinebilinir.

 

1.2.2. FRANSIZ MERKANTİLİZMİ

 

XVII. yüzyıl Avrupa’sında Merkantilizmi en etkili biçimde uygulayan ülkelerden biri de Fransa’dır. Fransız Merkantilizminin özelliği, sanayici ve devletçi oluşudur. Bu düşünceye göre; sınaî üretimi sürekli özendirilmeli ve desteklenmelidir. Amaç dış ülkelere yapılan satışları çoğaltmaktır. Bunların altınla ve gümüşle ödetilmesi ve değerli maden stokunun artırılmasıdır.

 

Fransız Merkantilizmine gerçek kişiliğini verenler farklı görüşlere sahiptirler;

 

  • Jean Bodin – Serbest Değişime ( Mübadeleye )

  • Colbert – Sanayiye

  • Sully – Tarıma

 

Fransa’da Merkantilist akımın ünlü öncüsü XIV. Louis’in ekonomi bakanı olan Jean Colbert ‘dir. Ortaya koyduğu öğretinin adı‘ COLBERTISM’ dir. Colbert içeride sınaî üretimini, vergi bağışları ve yardımlarıyla özendirir. Bu özendirme dışa satılan mallar içindir. Ücretler ve fiyatlar saptanır. Malların üstün kalitede olması için üretim düzenlenir. Ulaştırmanın geliştirilmesi devlet müdahalesini gerektirir.

 

Gümrük yasaları ( mevzuat ) koruyucudur. Dışalım vergileri ise yüksektir. Fransız sanayisinin hammadde gereksinimleri kolayca sağlansın diye bunların dışalımı serbesttir. Fransız sanayisi hammadde gereksinimlerini böylelikle kolayca ve ucuza sağlar. Tarım mallarının dışsatımı ise yasaktır. Bunlar bu nedenle ucuz satılır. Besin maddelerine konulan dışsatım yasağı ise, emekçilerin yaşam koşullarını kolaylaştırır. İşçi ücretlerinin yükselmesi böylelikle önlenmiş olur. Bu da ülke sanayisinin yabancı sanayiler ile rekabet edebilmesini sağlar.

 

1.2.3. İNGİLİZ MERKANTİLİZMİ

 

İngiliz Merkantilistleri daha çok deniz ticaret filosunun gelişmesi üzerinde durmuşlar, zenginliğin kaynağını orada görmüşlerdir. Dış ticaret açığının kapatılması için bundan faydalanmışlardır. Alacak kalıntısı altın ve gümüşle ödetilir. Demek ki yalnız dış ticaret dengesi değil, ödemeler dengesi de göz önünde bulundurulmakta, dış ticaret açığı deniz ticaret filosunun kazançlarıyla kapatıldıktan sonra ülkeye altın ve gümüş girmesi sağlanmaktadır.

 

İngiltere’de Merkantilist önlemlerden ilk yararlanan sanayi dalı pamuklu dokumacılık olmuştur. Eskiden dışsatımı yapılan yünün 16.yüzyıldan itibaren İngiltere’de dışsatımı yasaklanmıştır. Diğer ünlü bir önlem ise Cromwell’in ‘Deniz Nakliyesi’ kanunudur.(Navigation Act–1651). Bu yasa özellikle Hollandalı tüccarların aracılığını önlemek amacı ile çıkartılmış ve deniz aşırı ülkeler arasındaki taşıma tekelini İngiliz gemilerine vermiştir. Buna göre;

 

  • Avrupa kökenli malların İngiltere’ye ithalinde yalnız İngiliz gemileri veya malın üretildiği ülkenin bandırasını taşıyan gemiler kullanılabilir.

  • Avrupa dışı ülkelerden ithal edilen mallar yalnız İngiliz gemilerinde taşınabilir.

  • İngiliz sahillerinde balıkçılık yapmak ve kabotaj hakkı yalnız İngiliz gemilerine aittir.

  • İngiliz sömürge politikası da İngiliz Merkantilizminin bir parçasıdır. İngiltere, gereksinme duyduğu gıda maddelerini ( hammadde ) sömürgelerinden getirebilir ve onlara da sanayi ürünlerini satabilir. Bu ticaret İngiliz gemileriyle yürütülür, sömürgeler de anavatanla rekabete girişecek sanayi kuruluşlarına izin verilemez.

 

İngiltere, Merkantilist politikası sebebiyle uzun süre dünya piyasasına egemen olmuş bir ülkedir.

 

1.2.4. ALMAN MERKANTİLİZMİ ( KAMERALİSME )

 

Alman Merkantilizmine Kameralizm denir. Almanca’da prensin hazinesinin korunduğu yere Kamera deniliyordu. Prenslere ait mülklerin ve gelirlerin yönetim politikası ise Kameralizm adını taşımaktadır. Başlangıçta kameralistler hukuku, ekonomiyi ve siyaseti ilgilendiren konuların öğretimi ile ilgilenmişler fakat daha sonra kendilerini daha çok ekonomik ve siyasi kuramlara vermişlerdir.

 

Kameralizmin esaslarını şöyle sıralayabiliriz;

 

·Değerli madenlere yani altın ve gümüşe kameralistler de önem verirler.

·Belirli bir ekonomi politikası uygulayabilmek için devletin ekonomik hayata karışmasını isterler. Alman sanayisini geliştirmek için devlet koruyucu bir politika izlemeli, nüfusun artmasını özendirmelidir.

·Uluslararası ticaretten ziyade, Alman sanayisinin ve Almanya içinde ticaretin gelişmesine önem verilmesi gerekir.

 

 

 

2.FİZYOKRASİ ( PHYSIOCRACY )

 

Merkantilizm başarısız olunca ona tepki olarak Fizyokrasi doğmuştur.

 

Merkantilizm ticari kapitalizmin ve yeni gelişen mutlak monarşilerin iktisadi düşünce sistemini yansıtmakta iken, Fizyokrasi, girişimci çiftçiyi, büyük ölçüde üretim yapacak tarımsal üreticiyi ön plana çıkarmak isteyen Fransız reformcuların öğretisi olmuştur.

Fizyokratlar, Merkantilistler gibi servetin kaynağını aramakta fakat onlardan farklı olarak servetin mübadeleden değil üretimden doğduğunu ileri sürmüşlerdir. Fizyokratlara göre zenginliğin kaynağı para değil tarımdır yani doğadır. Tarımı yaşamın merkezi durumuna getirmekle yetinmemişler, Merkantilizmin en önemli uğraşı saydıkları dış ticareti küçümsemişlerdir.

 

Fizyokrat Öğretinin Esasları;

·Tabii Düzen

Sosyal Bilimler ve ekonomik kuramlar üzerinde ilk kez net görüşleri olanlar Fizyokratlar olmuşlardır. Bunların tabii düzenle ilgili çalışmaları ekonomik düzenin tümünü içine almak, mantıklı ve tutarlı bir sistem içinde açıklamak yolunda yapılan ilk denemedir.

·Net Hasıla

Fizyokratların ileri sürdükleri net hasıla, kaba bir şekilde bugünkü ulusal gelir karşılığıdır. Üretim süreci sonucu elde edilen ürünle, bu üretim için harcanan servet arasındaki artı yani olumlu farka denir. Fizyokratlara göre net hasıla sadece tarımdan alınabilir. Çünkü doğal güçlerin insanla işbirliği yaptığı biricik kesim tarımdır. Bu nedenle tarımla uğraşan kesim verimli sınıftır. Servetin kaynağı üretimdir.

·Tek Vergi ve Serbest Dış Ticaret

Tek vergi düşüncesi net hasıla kuramının sonucudur. Yalnız tarım üretken olduğuna göre ve tarımda yaratıldığına göre vergiler tarımdan alınmalıdır. Bu artık toprak sahibine gittiği için de vergi tek vergi olmalı, toprak mülkiyetini elinde tutanlardan ve bir defada alınmalıdır. Böylelikle tahsili kolaylaşmış, toplama giderleri azalmış ve yansımadan doğacak ekonomik bozukluklar önlenmiş olacaktır.

Dış Ticarette en avantajlı dışsatım tarımsal ürünlerle yapılabilir. Çünkü endüstri ürünlerinin karı azdır. Endüstri ürünlerinin dışalımı sakınca doğurmaz.

 

Fakat Fizyokratlar Merkantilistlerin ticaret ve sanayiye verdikleri öneme tepki olarak tarımın önemini fazla büyütmüşlerdir. Yalnız tarım değil sanayi ve ticaret de üretken kesimlerdir. Çünkü ekonomide önemli olan belli gereksinimleri giderecek nitelikte olan malları üretmektir. Tarım kesiminde üretilen mallar tüketiciye zamanında iletilmezse veya işlenerek tüketilecek niteliğe getirilmezse hiçbir ekonomik değer taşımaz veya ekonomik değerini yitirir.

 

3.MUTLAK ÜSTÜNLÜKLER KURAMI –

KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLUKLER KURAMI

 

İktisat Biliminde Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi bir malı bir grubun göreceli olarak daha az maliyetle üretebildiği durumda ticareti ticaret yapan iki taraf için de nasıl faydalı olacağını anlatır. Önemli olan üretimdeki mutlak maliyet değil fırsat maliyetleridir. Karşılaştırmalı üstünlükler modern uluslararası ticaret teorisinin anlaşılabilmesi için çok önemlidir. Mutlak üstünlükte bir ülke diğer bir ülkeyle kıyaslandığında birim girdi başına daha fazla çıktı üretir. Karşılaştırmalı üstünlüklerin mevcut olduğu durumda, eğer bir ülke her türlü çıktı üretiminde mutlak avantaja sahipse, diğer ülke bazı malların üretiminde uzmanlaşarak bu malları ihraç edebilir.

 

ÖRNEK 1;

 

Üretim kapasiteleri eşit büyüklükte iki ülke olduğunu varsayalım, Kuzeyistan ve Güneyistan. Her ikisi de iki mal üretsin ve tüketsin. Şarap & Kumaş.

Eğer her iki ülke de tüm üretim kapasitelerini ve kaynaklarını şarap üretimi için kullanırlarsa çıktı miktarları aşağıdaki gibi olur;

Kuzeyistan :100 ton

Güneyistan :200 ton

Tersine her iki ülke tüm kapasitelerini ve kaynaklarını kumaş üretimi için kullanırlarsa çıktı miktarları aşağıdaki gibi olur;

Kuzeyistan:100 ton

Güneyistan:100 ton

Her iki ülkenin de iki mal arasında sabit fırsat maliyetlerine sahip olduğunu ve her iki ülkenin de tam istihdam durumunda olduğunu varsayıyoruz. Aynı zamanda üretim faktörlerinin ülke içinde sektörler içinde akışkanlığının tam, ülkeler arasında bu akışkanlığın sıfır olduğunu da varsaymamız gerekiyor. Son olarak fiyatların tam rekabet koşullarında belirlendiğini varsayıyoruz.

Güneyistan şarap üretiminde mutlak Üstünlüğe sahiptir ve ülkeler kumaş üretiminde eşit derecede üretkendirler. Sezgisel olarak ticaretin iki ülke için karşılıklı yarar sağlamayacağı düşünülebilir. Fakat fırsat maliyetlerinin incelenmesi farklı bir sonucu gözler önüne serer. Kuzeyistan için 1 ton şarap üretmenin fırsat maliyeti 100 ton kumaştır. Fakat Güneyistan için bunun maliyeti 0,5 tondur ( 1 ton kumaş üretmenin fırsat maliyeti ise 2 ton şaraptır ).

Bu şekilde ele alındığında Güneyistan, Kuzeyistan’a göre daha düşük olan fırsat maliyeti nedeniyle şarap üretiminde karşılaştırmalı üstünlüğe sahiptir. Kuzeyistan ise kumaş üretiminde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacaktır.

Farklı fırsat maliyetleri ülkelerin uzmanlaşıp ticaret yaptıkları durumda çift taraflı fayda kazançlarına yol açacaktır.

Aşağıda başlangıç durumunu ele alalım. İki ülkede sadece yerel olarak üretim ve tüketim yapsın. Bu durumda üretim ve tüketim hacimleri şu şekilde olacaktır.

 

Ticaret öncesi üretim ve tüketim

 

Şarap

Kumaş

Kuzeyistan

50

50

Güneyistan

100

50

Dünya Toplamı

150

100

 

Şimdi iki ülke arasındaki ticaretin sonuçlarını inceleyelim. Bu örnekte şarap ve kumaşın döviz kurunu belirleyen tüketici tercihlerinin herhangi bir formülasyonu yoktur. Fakat verimli üretim olanakları altında ticaretin yararlı olabilmesi için Kuzeyistan 1 ton şarap karşılığında 1 ton kumaş, Güneyistan ise 1 ton kumaş karşılığında 2 ton şarap gibi bir fiyat isteyecektir. Buradan da şu sonuç çıkar, döviz kuru bu iki değer arasında gerçekleşecektir. Bu noktadan sonra uluslararası ticaret fiyatının 1 ton şarap 2/3 ton kumaş olduğu varsayılacaktır.

Eğer her iki ülke de karşılaştırmalı üstünlüğe sahip oldukları malların üretiminde tam olarak uzmanlaşırlarsa çıktı miktarları aşağıdaki gibi olacaktır;

 

Ticaret sonrası üretim

 

Şarap

Kumaş

Kuzeyistan

0

100

Güneyistan

200

0

Dünya Toplamı

200

100

 

Dünya şarap üretiminin arttığını, kumaş üretiminin ise sabit kaldığını görmekteyiz. 1 ton şarap için 2/3 ton kumaş kurunu kullanarak Kuzeyistan ve Güneyistan aşağıdaki tüketim miktarına ulaşmak için üretim yaparlar;

 

Ticaret sonrası tüketim

 

Şarap

Kumaş

Kuzeyistan

75

50

Güneyistan

125

50

Dünya Toplamı

200

100

 

Kuzeyistan 75 ton şarap için 50 ton kumaş ticareti yapmıştır. Her iki ülke de kazançlı çıkmıştır. Bu sayede ülkeler üretim olanakları eğrilerinin dışındaki bir noktada tüketim yaparlar.

 

3.1.MUTLAK ÜSTÜNLÜKLER KURAMI ( THEORY OF ABSOLUTE ADVANTAGES )

 

Adam Smith, 1776 yılında yayınladığı ünlü ‘ Ulusların Zenginliği ‘adlı kitabında Merkantilistlerin ticaret görüşüne karşı çıkmış ve serbest ticaretin dünya ülkeleri için en iyi politika olduğunu savunmuştur. Uluslararası ticareti ilk kez bilimsel biçimde açıklayan Adam Smith olmuştur. Smith bir ulusun zenginliğini, tıpkı bir insanın zenginliği gibi sahip olunan altın miktarına göre ölçmenin yanlış olduğunu, çünkü böyle yapmakla para ile zenginliğin birbirine karıştırıldığını iddia etmiştir. Smith’e göre dış ticaret ülkenin doğal ekonomik gelişmesiyle uyum gösteriyorsa yararlıdır. Dış ticaretin sağlayacağı altın ve gümüş geliri onun gerçekten önemli yönü değildir. Ticaretin esas yararı, bir ülkenin iş bölümünü artırmasıdır.

Smith serbest ticaretle her ülkenin mutlak üstünlüğe sahip olduğu ya da diğer ülkelerden daha etkin olarak ürettiği malların üretiminde uzmanlaşabileceğini, mutlak üstünlüğe sahip olmadığı ya da daha az etkinlikle ürettiği malları ithal edebileceğini belirtmiştir. Üretimdeki bu uzmanlaşma dünya üretiminde ticarete katılan ülkelerin paylaşacakları bir artışa yol açacaktır. Böylece ülkeler eş anlı olarak kazanç elde edeceklerdir. Toplam dünya serveti sabit olmayıp dış ticaret uluslararası uzmanlaşma ve işbölümü doğurmakta ve dünya kaynaklarının verimliliğini artırmakta, dünya üretimi ve refahı yükselmekte, uluslararası ticaretten her iki tarafta kazançlı çıkmaktadır.

Mutlak Üstünlük Teorisinin, uluslararası ticaretin nedenini bilimsel olarak açıklamasında önemli bir ilerleme olduğuna kuşku yoktur ve temelde de doğrudur. Fakat bu kuram bazı noktaları açıklamamaktadır. Örneğin Smith, dış ticaret sürecinde iki ülke üreticilerini etkileyebilecek dinamik etkenlerden söz etmemektedir. Aynı şekilde piyasada talep koşullarına göre oluşacak fiyatlardan da söz etmemektedir. Taşıma giderleri, döviz kurları, devlet müdahalesi ve ölçek ekonomileri gibi maliyetleri etkileyecek birçok etmen bu çözümleme dışında tutulmuştur. Bir ülke her iki malda da mutlak üstünlüğe sahipse uluslararası ticaret yapılmayacak mı? Ayrıca, bu kuram az gelişmiş ve gelişmiş ülkeler arasındaki ticaret gibi, uluslararası ticaretin ancak sınırlı bir bölümünü açıklayabilir, gelişmiş ülkelerin kendi aralarındaki ticareti açıklamakta ise büyük ölçüde yetersiz kalır. Bu bakımdan dünya ticaretinin gerçek temelini açıklama onuru kırk yıl sonra David Ricardo’ya kalmıştır.

 

ÖRNEK 2;

Varsayalım ki ABD ve Kanada buğday ve kumaş üretebilmektedir. ABD, kaynaklarının tamamını buğday üretimine kullandığında 10 birim üretebilsin, kaynaklarının tamamını kumaş üretiminde kullandığında ise 20 birim üretebilsin. Bu sınırlar içinde ABD, üretiminden vazgeçeceği her bir birim kumaş karşılığında yarım birim ilave buğday üretebilir. Bunun tam tersi şartlar Kanada için geçerli olsun. Kanada’nın kaynaklarının tamamı buğday üretiminde kullanılırsa Kanada 20 birim buğday üretecektir. Öte yandan, kaynaklarının tamamı kumaş üretimine kullanıldığında Kanada 10 birim kumaş üretebilecektir. Diğer bir anlatımla Kanada üretmediği kumaşın her birimi karşılığında 2 birim buğday üretecektir.

 

 

ABD ve Kanada’nın Üretim İmkânları Tablosu

 

ABD

Kanada

Bileşim

Kumaş

Buğday

Kumaş

Buğday

A

0

10

0

20

B

4

8

2

16

C

8

6

4

12

D

12

4

6

8

E

16

2

8

4

F

20

0

10

0

Tablo 1. ABD ve Kanada için mümkün olan farklı üretim karışımları Tablo 1.’de verilmektedir. Bir üretim imkânı tablosu, bir ülkenin veri mevcut teknolojisiyle, bütün kaynaklarının üretimde kullanıldığı varsayımı altında üretebildiği iki malın bileşimini gösterir.

 

ABD’de beş emek girdisi olduğunu varsayarak, A bileşiminde bütün girdiler buğday üretmek için kullanılmaktadır. B bileşiminde bir emek girdisi kumaş üretmek için ve dört emek girdisi buğday üretmek için kullanılmakta ve diğer bileşimlerde böylece devam etmektedir. Her iki ülkede kumaş ya da buğday üretmek için ilave girdiler kullanıldıkça çıktı sabit bir miktarda artmaktadır. ABD’de ilave bir girdi kumaş üretimine kaydırıldığında, kumaş çıktısı 4 birim artmaktadır. Aynı seyir ABD’de buğday üretimi için ve Kanada’da kumaş ve buğday üretimi için de geçerlidir ( sayılar aynı olmasa da ).

Bu, hem ABD hem de Kanada’da kumaş ve buğday üretiminin ölçeğe göre sabit getiri özelliği taşıdığı anlamına gelir. Böylelikle Kanada’da ilave bir işçi buğday üretiminden kumaş üretimine kaydırıldığında kumaş çıktısı iki birim artacaktır.

Hem ABD hem de Kanada’da kumaş ve buğday üretimi ölçeğe göre sabit getiri şartlarında gerçekleştiğinden, her iki ülkede her iki malı üretmenin fırsat maliyeti de sabittir. ABD’de bir birim ilave kumaş üretmenin fırsat maliyeti yarım birim buğdaya eşittir. Zira bu ABD’nin bu birim ilave kumaş üretmek için üretiminden vazgeçmesi gereken buğday miktarıdır. Kanada’da her bir ilave kumaşın fırsat maliyeti iki birim buğdaydır. Diğer yandan ilave bir birim buğday üretmenin fırsat maliyeti ABD’de iki birim, Kanada’da yarım birim kumaştır.

Fırsat maliyetleri bize bir birim kumaşın ABD’de iki buğdayla Kanada’da ise yarım birim buğdayla mübadele edilebileceğini söyler. Fırsat maliyetlerindeki farklılıklara dayanan yurtiçi mübadele oranlarındaki farklılık, her iki ülke için de karlı ticaret imkânlarına kapı aralar.

Diğer ülkeyi hesaba katmaksızın ya da birbirinden ayrı ayrı işleyerek, her iki ülke, kaynaklarının yarısını kumaş üretimine ve diğer yarısını buğday üretimine ayırırsa, ABD 10 birim kumaş ve 5 birim buğday üretebilecektir. Kanada ise aksine 10 birim buğday ve 5 birim kumaş üretebilecektir.

Her ülke mutlak üstünlüğe sahip olduğu malın üretimi üzerinde yoğunlaşırsa daha iyi durumda olacaktır. ABD kumaşı Kanada’dan daha etkin bir şekilde üretebileceğinden ABD’nin kumaş üretiminde mutlak üstünlüğü vardır. Öte yandan, Kanada’nın ise buğday üretiminde mutlak üstünlüğü söz konusudur. Ülkeler üretimde uzmanlaşmaya giderler ve ABD 20 birim kumaş, Kanada 20 birim buğday üretirse dünya üretiminde meydana gelen artış karşılıklı ticaretin avantajlarını ortaya koyacaktır.

Ayrıca, Kanada ve ABD’nin bire bir oranında karşılıklı kumaş ve buğday alıp sattıklarını varsayarsak her iki ülke de ticaret öncesine nispetle daha iyi durumda olacaktırlar. Niçin? Ticaret olmaksızın ABD yarım birim buğday elde etmek için bir birim kumaştan vazgeçmek zorundadır. Fakat ticaret olduğunda, bir birim kumaştan vazgeçerek bir birim buğday elde edebilir.

Varsayalım ki ABD 20 birim kumaş üretiyor ve bunun 8 birimini, 8 birim buğday karşılığında Kanada’ya satıyor olsun. Bu halde, ABD’li tüketiciler, 2 birim ilave kumaş artı 3 birim ilave buğday tüketirler. Yapılan ticaret ile Kanadalı tüketiciler 2 birim ilave buğday ve 3 birim ilave kumaş tüketirler. Aynı ölçüde diğer bir önemli nokta da şudur; Karşılıklı ticaret sözü edilen her iki ülkeye üretimde uzmanlaşma imkânı tanıdığından dünya kumaş ve buğday üretimi Tablo 2. ve Tablo 3.‘de gösterildiği gibi 5’er birim artmaktadır.

 

Ticaretten Elde Edilen Kazançlar Ticaret Öncesi

 

ÜRETİM

TÜKETİM

 

Kumaş

Buğday

Kumaş

Buğday

ABD

10

5

10

5

KANADA

5

10

5

10

DÜNYA

15

15

15

15

Tablo 2. ‘de gösterildiği gibi, dünyada her bir üründen 15 birim üretilmektedir.

 

 

 

 

 

Ticaretten Elde Edilen Kazançlar Ticaret Sonrası

 

ÜRETİM

TÜKETİM

 

Kumaş

Buğday

Kumaş

Buğday

ABD

20

0

12

8

KANADA

0

20

8

12

DÜNYA

20

20

20

20

Tablo 3.

 

3.2.KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜKLER KURAMU ( THEORY OF COMPARATIVE ADVANTAGES )

Ricardo’ya göre uluslararası ticareti mutlak üstünlüklere dayandırmaya gerek yoktur. Böyle bir yaklaşım kuramın kapsamını daraltır. Çünkü mutlak üstünlükler karşılaştırmalı üstünlüklerin özel bir durumu gibidir. Karşılaştırmalı üstünlüklerin gerçekleştiği durumlarda mutlak üstünlük de vardır, ama tersi geçerli değildir, yani karşılaştırmalı üstünlük elde edilen her durumda mutlak üstünlük bulunmayabilir.

Ricardo’nun karşılaştırmalı üstünlükler kuramının dayandığı açık ve örtülü varsayımlar şunlardır;

·İki ülke ve iki mal söz konusudur.

·Emek değer teorisi söz konusudur. Emek bir ülke içerisinde tam hareketli ülkeler arasında ise hareketsizdir.

·Bütün faktör ve mal piyasalarında tam rekabet geçerlidir.

·Ülke içinde gelir dağılımı ticaretten etkilenmez.

·Teknolojik değişme yoktur.

·Sabit üretim maliyeti geçerlidir.

·Ulaştırma masrafları yoktur.

·Sadece takasa dayalı ticaret vardır.

Ricardo, bir ülkenin her iki malın üretiminde de diğer ülkeye göre mutlak üstünlüğe sahip olması durumunda bile, karşılıklı yarara dayalı ticaretin yine de söz konusu olabileceğini belirtmiştir. Bir malın üretiminde daha az etkin olan ülke, mutlak dezavantajın daha az olduğu malın üretiminde uzmanlaşmalı ve bu malı ihraç etmelidir. Söz konusu mal, ülkenin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu maldır. Öte yandan, ülke mutlak dezavantajının daha büyük olduğu malı ithal etmelidir. Bu alan ülkenin karşılaştırmalı üstünlüğü olmadığı alandır. Bu iktisadın en ünlü ve hala yenilemeyen yasalarından biridir.

Ricardo’nun karşılaştırmalı üstünlükler kuramını daha basit olarak bir örnekle açıklamak mümkündür. Eğer bir avukat hem sekreterden hızlı daktilo yazmasını bilir ve hem de avukatlık hizmetlerini yürütmeye kalkarsa iki işi aynı anda aynı anda yapmaya kalkışmasından dolayı kayba uğrayacaktır. Avukat, kendi mesleği olan hukukçuluğa devam edip yanı sıra işlerini yürütecek bir sekreter alırsa, yazı yazmaya ayırdığı zaman karşılığında avukatlık yaparak çok daha fazla kazanç sağlayabilecektir. Çünkü bir saat avukatlık ücreti yaparak elde edeceği gelir, bir saat sekreterlik hizmetini kendisinin görmesiyle elde edeceği gelirin çok üzerinde olacaktır.

Bir kişinin hem şapka hem de ayakkabı yapımında ileri olduğunu düşünelim. Şapka yapımında rakibini %20 ayakkabı yapımında %33 oranında geride bırakıyorsa bu kişinin yalnızca ayakkabı yapımında uzmanlaşması ikisinin de yararına olmaz mı?

Karşılaştırmalı üstünlükler kuramına göre, dış ticaretin mantığı da bundan pek farklı değildir. Dış ticaretten elde edilen bu toplumsal fayda artışı gerçekte uzmanlaşmanın kaynakların en iyi dağılımının sağlanmasındandır. Dış ticarete başlamakta her iki ülkede kaynaklarını en verimli oldukları alana yığarak toplumsal kazancı artırmaktadır. Eğer ülkeler dış ticaret yapmayıp, her iki malı da kendileri üretmekte ısrar etse, mallar daha pahalıya mal edilecektir.

Karşılaştırmalı üstünlükle kuramı günümüze dek geçerliliğini koruyabilen güçlü bir kuramdır.Ancak geçen zaman içerisinde kuramın bazı varsayımlarında değişme ve gelişmeler olmuştur.

 

  • Ricardo kuramı emek-değer teorisine dayanır. Maliyeti oluşturan tek etken olarak emek kabul edilmiştir. Oysa sermaye, doğal kaynaklar ve girişimcilik faktörlerinin maliyetin dışında bırakılması gerçekte kıt kaynakların etkin biçimde kullanımının engelleyecek çok önemli bir nedendir.Maliyetler sabit değildir. Ekonomi de artan ve azalan maliyetler vardır. Bunlara da değinilmemiştir.

  • Ricardo ülkeler arasında işgücü verimindeki farklılığın nedenlerini de açıklamamıştır. Gerçekte ise emek verimliliğini eğitim, öğretim, toplumsal yapı, üretim yönetiminde etkinlik gibi bir dizi etkene bağlanabilir ve bunlar da zaman için de sürekli değişebilir.

  • Ricardo’ya göre, işgücü ülke içerisinde tam hareketli ülkeler arasında ise tam hareketsizdir..Fakat gerçekte ne işçilerin ülke içi hareketliliği tam ne de ülkelerarası hareketliliği sıfırdır.

  • Ricardo teorisi bir arz kuramıdır. Bu modelde maliyet ve fiyat gibi kavramlar yalnızca arz ya da üretim koşulları tarafından belirlenir. Talep koşulları dikkate alınmış değildir.

  • Ricardo modeli sabit maliyetlere ve tam uzmanlaşma dayanır.

  • Ricardo modeli statik bir modeldir.

 

Görüldüğü gibi Ricardo’nun modeli bazı eksiklikler içermektedir. Kuramın özüne yönelik bu boşluklar daha sonra gelen iktisatçılar tarafından giderilmeye çalışılmıştır. Emek maliyeti yerine fırsat maliyeti kullanılmıştır, üretimde sabit maliyetlerle birlikte azalan ve artan maliyetler de kullanılmıştır. Karşılaştırmalı üstünlükler kuramına göre yurtiçi üretim maliyetleri farklı olabildiği sürece ülkeler karlı ticaret yapabilmektedirler. Yurtiçi üretim maliyetlerindeki farklılıklar da uluslararası emek verimliliğindeki farklılığın bir sonucudur. Ancak bu analizlerle uluslararası ticaretin gerçek nedeni açıklanmış olmamaktadır. Çünkü burada yurtiçi üretim maliyetleri farklılıklarının emek verimliliğindeki farklardan kaynaklandığı belirtilirken emek verimliliğindeki farklılık yaratan etmenler üzerinde durulmamıştır. Kuramın bu eksikliğini gidermek için Heckscher-Ohlin Kuramı ortaya atılmıştır. Bu kuram karşılaştırmalı üstünlükler kuramına değişik bir yorum getirmekte ve onun ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmektedir.

 

ÖRNEK 3;

Bir ülkenin diğerine göre hem buğday hem de kumaş üretiminde daha etkin olduğunu varsayarsak Kanada ve ABD yine birbirleriyle ticaret yapmalı mıdır? Cevap evettir ve David Ricardo’nun karşılaştırmalı üstünlükler kuramını bunu açıklar.

Diyelim ki ABD kaynaklarının tamamını kumaş üretiminde kullanırsa 40 birim kumaş üretebilmektedir, eğer kaynaklarının tamamını buğday üretiminde kullanırsa 20 birim buğday üretebilmektedir.(ABD kaynaklarının iki kat artmış olduğunu varsayarsak). Bu sınırlar içinde ABD 1 birim kumaşa yarım birim buğday oranıyla kumaş ve buğday üretebilir. Diyelim ki daha önceden olduğu gibi Kanada 10 birim kumaş ya da 20 birim buğday veya kendi üretim sınırları içinde 1 birim kumaşa 2 birim buğday oranında bir mal bileşimi üretebilsin. Tablo 4.’de her iki ülkenin mümkün olan üretim bileşimlerine ait özel bir liste verilmiştir.

ABD her iki maldan daha fazla üretebilmektedir. – buğday örneğinde çok az bir faklılık olup göz ardı edilebilir – fakat kumaşta Kanada’dan iki kat ( 40–29 ) daha az verimlidir, buğday da ise Kanada’yla aynı verimliliğe sahiptir( 20,5’e 20 ) . Bundan dolayı ABD her iki malın üretiminde mutlak bir üstünlüğe sahiptir, fakat kumaş sanayisinde nispeten daha etkin olduğu için kumaş üretiminde karşılaştırmalı bir üstünlüğe sahiptir. Kanada’nın ise, öte yandan, her iki malın üretiminde de üstünlüğü olmadığı halde 20/20,5>20/40 olduğu için buğday üretiminde karşılaştırmalı bir üstünlüğü vardır.

Yukarıdaki örnekte iki ülkenin farklı nispi üretim kapasiteleri olduğundan ticaret öncesinde her iki ülkede buğday ve kumaş farklı mübadele oranlarına alınıp satılır. ABD’de 1 birim kumaş yarım birim buğdayla mübadele edilirken Kanada’da bir birim kumaş 2 birim buğday etmektedir. Tıpkı mutlak üstünlük örneğindeki gibi yurtiçi mübadele oranlarındaki farklılıklar ticaretin temelini teşkil etmektedir. ABD 1 birim kumaşı yarım birim buğdayın daha fazlasını satabilirse ticaretten kazançlı çıkacaktır.Diğer yandan Kanada 2 birim buğdayın daha azından vazgeçerek 1 birim kumaş elde edilebilirse o da ticaretten kazançlı çıkacaktır. Uluslararası ticaret ya da mübadele hadleri 1 birim kumaş – yarımdan 2 birime kadar buğday civarında oluşması halinde ticaret her iki ülkeye de yarar sağlayacaktır.

 

ABD ve Kanada’nın Üretim İmkânları Tablosu

 

ABD

Kanada

Bileşim

Kumaş

Buğday

Kumaş

Buğday

A

40

0

10

0

B

32

4,1

8

4

C

24

8,2

6

8

D

16

1,3

4

12

E

80

16,4

2

16

F

20

20,5

0

20

Tablo 4.

 

Şimdi iki ülke arasında ticaretin başladığını ve her birinin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu mal üretiminde tamamen uzmanlaştığını ve ticaret hadlerinin 1 birim kumaşa 1 birim buğday noktasında olduğunu varsayalım. Bu durumda ABD 40 birim kumaş ve Kanada 20 birim buğday üretir. Eğer ABD 8 birim kumaşı 8 birim buğdayla mübadele ederse ABD’nin kumaş tüketimi 4 birim ilave ile 32 birime çıkacaktır, buğday tüketimi ise 2 birim kazançla 8 birime yükselecektir. Ticaret sebebiyle Kanada üç birim ilave kumaş ve 2 birim ilave buğday tüketebilecektir. Diğer bir değişle her iki ülke de ticarete girmenin sonucu olarak her iki maldan daha fazla tüketebilecektedir. Ayrıca dünya ölçeğinde kumaş üretimi 33 birimden 40 birime ve buğday üretimi 16 birimden 20 birime çıkacaktır. Tablo 5. ve Tablo 6. da bu özetlenmektedir.

 

Ticaretten Elde Edilen Kazançlar 2 Ticaret Öncesi

 

ÜRETİM

TÜKETİM

 

Kumaş

Buğday

Kumaş

Buğday

ABD

28

6

28

6

KANADA

5

10

5

10

DÜNYA

33

16

33

16

Tablo 5.

 

Ticaretten Elde Edilen Kazançlar 2 Ticaret Sonrası

 

ÜRETİM

TÜKETİM

 

Kumaş

Buğday

Kumaş

Buğday

ABD

40

0

32

8

KANADA

0

20

8

12

DÜNYA

40

20

40

20

Tablo 6.

 

 

4.HECKSCHER-OHLIN KURAMI

 

Heckscher-Ohlin kuramı ticaretin en önemli nedeni olarak ülkeler arasındaki faktör donanımları ve fiyatlardaki farklılıklar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu kuram, her ülkenin üretiminde göreli bol ve ucuz olan faktörünü fazla olarak kullandığı malı ihraç, üretiminde göreli kıt ve pahalı olan faktörünü yoğun olarak kullandığı malı ise ithal edeceğini öngörmektedir. Kuram ayrıca ülkeler arasındaki faktör fiyatlarında var olan farklılıkların da serbest ticaret ile yok edilebileceğini öngörmektedir. Kuram, faktör yoğunluğunun tersine dönmesi gibi bir durum dışında geçerliliğini korumaktadır.

 

Bu kuram ülkelerin aynı tercihlere sahip olduklarını, aynı teknolojiyi kullandıklarını, ölçeğe göre sabit getiri ile üretim yaptıklarını, faktör donanımlarının önemli ölçüde farklı olduğunu varsaymaktadır.Kuram ayrıca aynı tercihler ya da talep koşullarıyla karşılaşılması durumunda faktör donanımlarındaki bu farklılığın ülkeler arasındaki göreli faktör fiyatlarındaki bir farklılıkla sonuçlanacağını bununda yine göreli mal fiyatlarında bir farklılığa ve ticarete yol açacağını belirtmektedir. Sonuçta bu kuram, arz koşullarındaki uluslararası farklılığın yalnız başına ticaretin yapısını belirlediğini ileri sürmektedir.

Heckscher-Ohlin modelinden 4 önemli kuram elde edilmiştir. Bunlar faktör donatımı kuramı(factor endowment theory), faktör fiyatları eşitliği kuramı, Stolper-Samuelson gelir dağılımı kuramı ve Rybczynski kuramıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

 

WALTHER,Ted.Dünya Ekonomisi Çeviri Ünal Çağlar.Alfa.Yayıncılık.Ağustos.2002

 

SEYİDOĞLU,Halil.Uluslararası. İktisat.’Teori.PolitikaveUygulama’.Geliştirilmiş.13.

Baskı.İstanbul.1999

 

HILL,Charles W.L.,International Business.Third Edition .Postscript 2001.University of Washington

 

ÖZTÜRK,Nazım,Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hakemli Dergisi.’Dış Ticaret Kuramında Yeni Yaklaşımlar’ Cilt.5.Yıl.9.Sayı.19.Ocak.2003

 

DİNAR,Gülanay,Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Journal Of Sciences.Cilt.2005/1.Sayı.10

 

www.ekodialog.com

 

 

 

 

Paylaşın

İlişkili Makaleler

About Author

admin